İnsanlar neden birbirlerini üzerler neden hep çıkar ve mefaatlerini düşünürler bilemiyorum. Bu çıkarcılık ve menfaatçilik artık bizin genlerimize işlemiş.
İnsanlar neden birbirlerini üzerler neden hep çıkar ve mefaatlerini düşünürler bilemiyorum. Bu çıkarcılık ve menfaatçilik artık bizin genlerimize işlemiş.
Konu delta oscar tarafından (31.05.07 Saat 06:27 ) değiştirilmiştir.
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
İnsanlar neden birbirlerini üzerler neden hep çıkar ve mefaatlerini düşünürler bilemiyorum. Bu çıkarcılık ve menfaatçilik artık bizin genlerimize işlemiş.
Konu delta oscar tarafından (31.05.07 Saat 06:28 ) değiştirilmiştir.
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
İnsanlar neden birbirlerini üzerler neden hep çıkar ve mefaatlerini düşünürler bilemiyorum. Bu çıkarcılık ve menfaatçilik artık bizin genlerimize işlemiş.
Konu delta oscar tarafından (31.05.07 Saat 06:28 ) değiştirilmiştir.
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
İnsanlar neden birbirlerini üzerler neden hep çıkar ve mefaatlerini düşünürler bilemiyorum. Bu çıkarcılık ve menfaatçilik artık bizin genlerimize işlemiş.
Konu delta oscar tarafından (31.05.07 Saat 06:28 ) değiştirilmiştir.
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
Sayın Gökhan Dokuyucu beyefendiye;
Baba ocağında,annesinin dizinde sıcacık bir yuva….Hayatın ne denli acımasız olduğundan henüz haberin yoktur. İlkokul,ortaokul,lise…Derken üniversite gelir çatar. O sıcacık yuva yerini artık soğuk yurt ortamına bırakmıştır. Yabancı bir şehirde,soğuk bir odada yabancı bir güne uyanırsın. Günler günleri kovalarken sende yavaş yavaş alışırsın çıkar dünyasına,sahte dostluklara. Seneler geçer para kazanmaya başlarsın ,bin bir maske arasında. Her gün biraz daha tükenirsin dünyanın sevgisizliğinde. O tozpembe dünyanın gerçekleri yüzüne bir tokat gibi çarpar.
Masum, nazlı hallerini hatırladığında gözlerinde bir telaş belirir. Acılı bir sızı gözlerinden yüreğine yerleştiğinde ,artık çok geçtir. Kaldırımlara düşen yağmur taneleri gibi sağa sola çarpar saflığın. Bebek masumiyetin dönmeyecektir. Yüreğinin derinlerindedir artık. Oralara giden masumiyetin yolu uzundur,çetindir. Çağırırsın gelmez,gelemez. Onu kaybetmenin ağırdır bedeli. Ağırlaşır yüreğin, takılıp kalır yaşlar göz pınarlarına,titrer sesin… Dalar gidersin seni anlatan şarkılara,uzaklara…
Kızgınlığın ve hırçınlığın yerini suskunluk aldığında,artık içinden ona kadar saymadığında, söylenen sinir bozucu şeylere gülüp geçtiğinde yorgunluğunu ilan edersin. İşte o zaman ; yeniden masumiyetin gelir aklına. Bir kez daha doğar içinde kim bilir? Biraz yorgun,biraz ürkek…
masumiyetinizi kaybetmemeniz dileğiyle…
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
İnsanlar neden birbirlerini üzerler neden hep çıkar ve mefaatlerini düşünürler bilemiyorum. Bu çıkarcılık ve menfaatçilik artık bizin genlerimize işlemiş.
Konu delta oscar tarafından (31.05.07 Saat 06:24 ) değiştirilmiştir.
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
Baba ocağında,annesinin dizinde sıcacık bir yuva….Hayatın ne denli acımasız olduğundan henüz haberin yoktur. İlkokul,ortaokul,lise…Derken üniversite gelir çatar. O sıcacık yuva yerini artık soğuk yurt ortamına bırakmıştır. Yabancı bir şehirde,soğuk bir odada yabancı bir güne uyanırsın. Günler günleri kovalarken sende yavaş yavaş alışırsın çıkar dünyasına,sahte dostluklara.
Şuan yazdığınız bu bölümleri harfiyen yaşadım inşallah gelecek daha güzel olacak yani ben ümitliyim
Bu güzel yazılarınızı tekrardan görmek çok sevindirici ayrıyeden yazılar için sağolun...
sayın gökhan dokuyucu beyefendi,
geleceginizin güzel olacagından hicbir şüphem yoktur umarım herşey gönlünüzce olur. Güzel insanlar güzel şeylere layıktır. sizde sağolun saygılarımla..
Konu delta oscar tarafından (15.04.07 Saat 16:36 ) değiştirilmiştir.
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
İnsanlar neden birbirlerini üzerler neden hep çıkar ve mefaatlerini düşünürler bilemiyorum. Bu çıkarcılık ve menfaatçilik artık bizin genlerimize işlemiş.
Konu delta oscar tarafından (31.05.07 Saat 06:23 ) değiştirilmiştir.
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
Tabi ki küsmem. Sen bir çekirgesin. Özgürce istediğin yerlere zıplamalısın. Ve şiirine duyarsız kalmak mümkün değil. Ben çocukluktan uzaklaşmanın çok da kötü olduğunu düşünmüyorum. Çocuk olmak masum olduğun kadar savunmasız olmak aynı zamanda. Hep korunmak birileri tarafından... oysa yaş ilerledikçe kendi ayakların üzerinde durabiliyorsun, ne kadar zor olsa da, çocukluğunu özletse de, kendinsin büyüyünce. Sevgiler.
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
İnsanlar neden birbirlerini üzerler neden hep çıkar ve mefaatlerini düşünürler bilemiyorum. Bu çıkarcılık ve menfaatçilik artık bizin genlerimize işlemiş.
Konu delta oscar tarafından (31.05.07 Saat 06:23 ) değiştirilmiştir.
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
İnsanlar neden birbirlerini üzerler neden hep çıkar ve mefaatlerini düşünürler bilemiyorum. Bu çıkarcılık ve menfaatçilik artık bizin genlerimize işlemiş.
Konu delta oscar tarafından (31.05.07 Saat 06:23 ) değiştirilmiştir.
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
İnsanlar neden birbirlerini üzerler neden hep çıkar ve mefaatlerini düşünürler bilemiyorum. Bu çıkarcılık ve menfaatçilik artık bizin genlerimize işlemiş.
Konu delta oscar tarafından (31.05.07 Saat 06:22 ) değiştirilmiştir.
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
çocukluk hatırası işte!
75'lerin çocuk oyuncaklarının en güzellerinden biriydi bilyalı kaykaylar. bizde bilyalı araba derdik. asvalt yolda ne güzel giderdi. yokuş bir asvalt yol seçilir. yokuş başına mahalle de ne kadar çocuk varsa dizilir, aramızda yarış yapardık. bilyaları makina tamir eden dükkanlardan alırdık.gövde kısmını oluşturan tahtaları yeni başlayan inşaatlardan temin ederdik.) bekçilerle veya sahipleriyle bu arada yakalamaca oyunu başlardı. gövde 1-1,5m uzunluğunda eni 50 cm olan tahtadan oluşurdu. arkaya bilyalı arabanın eni uzunluğunda genişliği 10-15 cm bir tahta çakılır. iki bilya yerleştirilirdi. ön kısmına da ufak bir tahta daha monte edilir, eni gövde tahtadan uzun olurdu. bu kısım bilyalı arabaya yön vermede kullanılırdı. bilyalı arabaya oturulduğunda ayaklar buraya konur, ortasında bir bilya daha bulunurdu.sol ayağın geldiği kısım arabanın gövdesine çivi ile sabitlenir, sağ uca çivi çakılmazdı. sağ ayağın konulduğu kısımla, öne çakılan tahta yukarı aşağı çekilerek arabaya yön verilirdi. o zaman asvaltta çok değerliydi. mahalleli asvalt deforme oluyor diye bilyalı arabayı kullanmamıza kızarlardı. çıkardığı ses de cabası tabi))
hatta kökmen amca vardı az dayak yemedik ondan. Palazlanırdık sonra kaçardık o olmasa oğlu ejder vardı kovalardı bizi.
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
İlk kez böyle bir tatile çıkıyordu.Hayatına bir yerlerden bulaşmış insanlar büyük değişimler yapıyorlarken, neden kendisi yapmasındı. Bugüne kadar heyecanla beklediği sürprizi bilen henüz kimse çıkmamıştı karşısına. Bir gün farkına vardı: İnsan en çok ihtiyaç duyduğu sürprizin ne olduğunu en iyi kendisi bilirdi. İşte o günden sonra karar verdi kendi hediyesini yapıp bir köşeye saklamaya ve sonra onu bulmaya.
Otobüs Toroslar’ın eteklerinden kayarken, deniz dayanılmaz şehvetli tenini göstermeye başlamıştı bile. Çevresine bakındı; diğer yolcuların hiçbiri içeri arsızca dalan güneşten kaçmadan dikizliyordu etrafı. Bir an tereddüt etti. Güneş gözlüğü güneyde ne anlama geliyordu ki? Kasabada dolaşsa kara gözlüklerle, herkes onu “ turist tansiyoncu” diye çağırıyordu. Sanki otobüste “Lütfen dikkat! Sayın yolcularımız, otobüsümüzde güneşe derin saygı duyulduğundan güneş gözlüklerinin kullanılmaması rica olunur.” diye bir anons yapılmıştı da yolcular bu yüzden takmıyordu bu mereti. Olsundu, nasıl olsa kimse tanımıyordu burada kendisini.
Otobüs terminale gelince etrafta ne kadar çok turist olduğunu fark etti. Acaba kendisi mi daha turistti, yoksa bu onlarca yabancı mı diye düşündü. Bu uzun yolculuğun ardından daha önce hiç bulunmadığı bir yere ulaşmak o kadar zor geliyordu ki, aynı otobüse atlayıp geri dönmek istedi bir süre. Etrafta hemen herkes kısa kollular ve şortlar giymiş ve üşümüyordu da, şu karşısında duran iki ecnebi neden birbirlerine üşüyormuşçasına sarılmışlardı. Bir de utanmadan herkesin ortasında birbirlerinin “dişlerini çekiyorlardı”. Bu tabiri Rıza’nın kahvesinde kendisine her Allah’ın günü Bulvar gazetesinin sayfalarında gezinirken tansiyon ölçtüren Hasan Bey’den duymuştu ilk. “Olum patlatacaksın kolumu yahu! Kararınca her şey canım, sen adamın tansiyonunu fırlatmaktan başka ne halt edersin ki zaten!” dese de Hasan Bey, bunlara aldırmaz ve işini yapmaya devam ederdi.
Bütün gün bir bir dolaştığı kahveler öfke doluydu. Zarlar, pullar, taşlar, kağıtlar hep hışımla atılır; çay bardakları sanki çok ağırmış gibi elin bütün parmaklarıyla tutulur ve bir yudum çektikten sonra masaya şiddetle vurulur; bozuk paralar bezginlikle çok uzak mesafelerden çay tepsisine doğru fırlatılır; kahvenin kapısı küfürlerin gürültülerini süzemezdi bile. İşin en zor yanı tüm bu velveleye rağmen o kritik anları yakalamak, stetoskopla güm gümlerin kuvvetlenmeye başladığı ve bittiği yeri iyi saptayabilmekti. Eğer başarmışsa bunu, büyük şuydu; küçük şu. Bir tuzlu ayranla limonu bilirdi; bir de sarımsağı söylerdi reçete soranlara. Sigara dumanından camı sararmış saatine baktı. Gece karanlığı bastırmadan otelini bulmalıydı. “ Ötel macestosa çek!” dedi taksiciye yabancı dilini konuşturarak.
Güneşin batışını daha önce hep yarım saati geçmeyen bir işmiş gibi bilirdi. Oysa yanıldığını fark etmişti kumsaldaki günlük ritüele katılan müdavimlerinden. İşte bu yüzdendi belki gün batımını ufuktaki kızıllığa doğru bir kuğu sessizliğinde yüzerken seyreder oluşu. Artık güneş izleyenleri selamlıyor; perde yavaş yavaş kapanıyordu. Bir an arkadan bir yerden hayatında duyduğu en güzel ses,ona bir şeyler mırıldadı. Hemen sesin geldiği yöne doğru güçlükle çevirmeye çalıştı kendini. Gözlerinin ancak ucuyla yakalayabildiği belli belirsiz yüz ifadesi, bu sesin sahibini görene dek o anda hayalinde resmettiğine çok benziyordu. Bir an yüzmeyi bırakmış olduğunu fark etti; şaşkındı. Hangi dilde, nasıl bir anlama geliyordu bu duydukları… Anlamı kesinlikle tınısındaydı. İyi ki de anlamamıştı belki; bu kısa zamana sığan seslerin kendisinde oluşturduğu anlam olasılıkları o kadar uzundu ki… Hayat da bu yüzden insanların bilmediği bir dille yazılmış olmalıydı. Bunun farkına vardığında ayakları dibe çoktan değmişti. Buğulu gözleriyle nefes almaya çalıştı. Onlar da olmasa topuklarından gömülmüş bir deniz ibiği gibiydi. Tepesinde bir karartı gördü ve uzaklaşıyordu koşar adımlarla. O an derin bir korkuya kapıldı, fırlattı kendini yüzeye. Kadın sahile doğru yüzüyordu. Peşinden takip etti hızla. Gören de yüzmeyi on gündür değil, on yıldır biliyor zannederdi. Sonunda bir genç adamla el ele tutuşup kayalıklara tırmandı kadın.
Gece yastığına açtı gönlünü kasabadaki tek katlı evinde çok zamanlar yaptığı gibi. Sağına döndü, kimse dinlemedi. Bu sefer soluna döndü ve “Keşke…” dedi, “ondan kalan bir şeyim olsaydı.” Biraz sonra kulağının derinliklerinden tatlı bir sancıyla tıkırtılar geldi. Yastığına Heredotos’un tarih kitaplarına bile alamadığı kaçamak aşkların ve o sesin şahidi birkaç damla Akdeniz aktı.
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.