Ev üstünde kedi gezer,
Gezdikçe kiremit ezer,
Mecik vurdum kafasına,
Gözlerini bana süzer
Ev üstünde kedi gezer,
Gezdikçe kiremit ezer,
Mecik vurdum kafasına,
Gözlerini bana süzer
Made İn NizipLi
Maydanoz ot değil mi,
Yaprağı dört değil mi,
Ben yârimden ayrıldım,
Bu bana dert değil mi?
Made İn NizipLi
SENSİZ GÜNLER GEçMİYOR
KİMSE DERDİM BİLMİYOR
ŞU YARAM Hİç DİNMİYOR
NERDESİN FERİDE
GöZYAŞLARIM BİTMİYOR
KİMSE BENİ SEVMİYOR
GÜNLER GELİP GEçİYOR
NERDESİN FERİDE
BU YARALAR BERELER
SANADIR BİLELER
GöRELER AŞKIMI
SENİ SEVİYORUM NERDESİN FERİDE
Made İn NizipLi
Dümdüz bir ovanın kralıydım
Seni tanımadan önce
Her şeyi kendim yapardım
Düşünmezdim hiç bir şeyi
Kendi halimde kendi dünyamda
Sonra ne oldu
Sen geldin kuşkusuz
Çekmediğim acıları çektim
Tatmadığım tatları tattım
İsyankar oldum hayata
Sevemedim kimseleri senden başka
Duygularımı kaybettim
Hüzünler bastı her gece odamı
Karanlık odalara kapadım kendimi
Aklımı yitirdim seni düşünmekten
Bir kez olsun sen düşündün mü beni?
Ağladım, gözlerim doldu
Yinede gelmedin...
Yalnız kaldım buz gibi soğuk yalnızlıkta
Kimseleri görmek istemedim.
Mutsuz bir hayattı sensizlik
Ama hiç unutmadım
Yaşlandın benimle hayallerimde
Ta ki ben ölene kadar...
__________________________________________________________________________
Veda
Ağır ağır terketmelisin beni
Önce gözlerin dolmalı,dudakların kurumalı
Söyleyecek bir kelime bulamayıp
Derinlere dalmalısın
Sessizce bitmeli herşey
Tıpkı solan bir çiçek gibi
Önce yaprakların kurumalı,sonra sevgin
Birdenbire kesip atamayız,
Sen mi beni,ben mi seni terkettik anlayamadan
Birbirimizi oyalamalı,kandırmalı,suçlamalıyız
__________________________________________________________________________
Geçmişe Özlem
Bu sabah anılarla dolu evimin perdesini araladım,
Dışarı baktım buğulu penceremden.
Geçmişe dönmek için yola çıktım,
Seneler önce gezdiğim yollarda dolaştım,
Mezun olduğum okulun bahçesine geldim erkenden.
Nasıl da çabucak geçivermişti yıllar,
Göçmen kuşların uçuşu kadar hızlı, küçük bi şehrin üzerinden.
Bir ara gözlerim okulun bahçesine takıldı,
Çocuklar kendilerini oyuna kaptırmıştı,
Bir an aralarına katılıp onlar gibi olabilmek geçti içimden.
Sımsıcak dostluklar, geleceğe dair umutlar,
çoğu platonik, göz göze aşıklar...
Nasıl da karamsarlığımdan sıyrılıp o masum düşlere dalıvermiştim.
Tam da bir öğrenci edasıyla
''Dersimiz boş hocam biraz daha dışarıda kalalım'' diyecekken
Çalan zille irkildim ve kendime geldim
Okula giren öğrencilerin peşinden öylece tek başıma kalakaldım
Sonra oraya ait olamayacağımı hatırladım.
Biraz yaptıklarımdan utanmış,
biraz da içim burkulmuş halde, uzaklaştım o sahneden,
Tabi aklıma takılan şu iki soruyla;
Zaman mıydı? Değişen,
Yoksa ben miydim? Geçen yıllara yenik düşen.
_________________________________________________________________________
Geride Kaldın Sen
Devrilip gidiyorum işte
Geride kaldın sen...
Aşınmış sevdalar gibi
Yıpranmış postallar gibi
Lime-lime, yararsız
Geride kaldın sen...
Kaprislerinle, nazlarınla
Bakışlarınla, sözlerinle
Tutulmayan vaatler gibi
Harcanmış saatler gibi
Tek başına, kararsız
Geride kaldın sen...
Buraya kadarmış güzelim
Boynumda bıraktığın diş izi
Bitmez sandığın aşk denizi
Buraya kadarmış.
Vedalaşmak isterdim oysa
Klasik bir film öyküsü gibi
Ellerini tutup usulca
Son bir kez öpmek isterdim
Kendimi mazur gösterip
Masum ve mağrur bir duruşla
Herşeyi kadere yıkmak isterdim.
Ne gerek var oysa
Yürümeyen birtakım şeylerin
Nedenlerini tartışmaktansa
Asla yürümeyeceğini anlayıp
Bunu hiç konuşmamak
Daha bir yiğitçe değil mi?
Süzülüp gidiyorum işte
Bela olmadan
Yoluna çıkmadan
Hesap filan sormadan
İncitmeden, acıtmadan...
Bir bileti yırtar gibi
Bir kabuğu atar gibi
Sıyrılıp gidiyorum işte
Geride kaldın sen...
Bir tren penceresinden
Akıp giden bozkırın
Ortasında bir kuru ağaç gibi
Geride kaldın sen...
yusuf hayaloğlu...
__________________________________________________________________________
GİDENİN ARDINDAN..
Gözlerimden anlamalıydın sevgimi
Yüreğimi sana verdim yetmedi mi?
Ağladım günlerce duymadın mı sesimi?
Dağlar, yollar arkadaş oldu bana
Onlar söylemedi mi sana olan sevgimi?
Bir sen vardın benim için, sen de gittin
Giderken ağladım ama dur diyemedim
Her akan gözyaşımdı beni olgunlaştıran
Büyüdü artık senin o küçük sevgilin
Küçücüğüm, aşkım, sevgilim derdin bana
Ağlasam kıyamazdın gözyaşlarıma
Üzülsem sımsıkı sarılırdın bana
Ne oldu da gittin beni neden terk ettin?
Bu kadar kolay mıydı çekip gitmek?
Seviyorum derken yalan söylemek
Ben yine de bekledim dönmeni
Dönüpte beni gerçekten sevmeni
Herkes zamanla geçer diyor ama sensiz zaman geçmiyor
yusufhayaloglunun sıırı çok guzelmıs tskler ceren
Aşkı Ya Yaşarsın Yada Yazarsın...
Diyen Şair Sonra da
Ne Yaza Bildik... Ne de Yaşayabildik...
Demiş...
SaRıma LaRciverRt Ol...
Bu güzel yazı için çok sağol devamını merakla bekliyorum...
kolay gelsin...
....İstanbul deyince aklıma martı denir![]()
Yarısı gümüş, yarısı köpük
Yarısı balık yarısı kuş
İstanbul deyince aklıma bir masal gelir
Bir varmış, bir yokmuş
İstanbul deyince aklıma Gülcemal gelir
Anadolu`da toprak damlı bir evde
Gülcemal üstüne türküler söylenir
Süt akar cümle musluklarından
Direklerinde güller tomurcuklanır
Anadolu`da toprak damlı bir evde çocukluğum
Gülcemalle gider İstanbul’a
Gülcemalle gelir
İstanbul deyince aklıma
Bir sepet kınalı yapıncak gelir
Şehzadebaşı`nda akşam üstü
Sepetin üstünde üç tane mum
Bir kız yanaşır insafsızca dişi
Boyuna bosuna kurban olduğum
Kalın dudaklarında yapıncağın balı
Tepeden tırnağa arzu dolu
Sam yeli söğüt dalı harmandalı
Bir şarap mahzeninde doğmuş olmalı
Şehzadebaşı`nda akşam üstü
Yine zevrak-ı derunum
Kırılıp kenara düştü
İstanbul deyince aklıma Kapalıçarşı gelir
Dokuzuncu Senfoniyle kolkola
Cezayir marşı gelir
Dört başı mamur bir gelin odası
Haraç mezat satılmakta
Bir gelinle güvey eksik yatakta
Köşede sedef kakmalı tombul bir ut
Tamburi Cemil Bey çalıyor eski plakta
Sonra ellerinde şamdanlar nargileler
Paslı Acem kılıçları
Amerikan kovboyları
Eller yukarı
Ne kadar da beyaz elbiseleri
Amerikan deniz erleri
Kocaman bir papatyadan yolunmuşlar gibi
Sütten duru buluttan beyaz
Beyazın böylesine ölüm yakışır mı dersin
Yakışmaz
Ama harbederken onlara
Bambaşka elbiseler giydirirler
Kan rengi, barut rengi, duman rengi
Kin tutar kir tutmaz
İstanbul deyince aklıma
Kocaman bir dalyan gelir
Kimi paslı bir örümcek ağı gibi
Gerinir Beykoz’da
Kimi Fenerbahçe’de yan gelir
Dalyanda kırk tane Orkinos
Kırk değirmen taşı gibi dönmektedir
Orkinos dediğin balıkların şahı Orkinos mavzerle gözünden vurulur
Denizin içinde ağaçlar devrilir
Kan çanağına döner dalyanın yüzü
Camgöbeği yeşili bulanır
Bir çırpıda kırk Orkinos
Reisin sevinçten dili dolanır
Bir martı gelir konar direğe
Atılan Kolyosu havada yutar
Bir başkasını beklemez gider
Balıkçı gülümser tatlı tatlı
Adı Marikadır bu martının der
Her zaman böyle gelir böyle gider
İstanbul deyince aklıma Adalar
gelir Dünyanın en kötü Fransızcası orda harcanır
Çalımından geçilmez altmışlık madamların
Ağzı dili olsa da tenhadaki çamların
Görüp göreceği rahmeti anlatsa insanların
İstanbul deyince aklıma kuleler gelir
Ne zaman birinin resmini yapsam öteki kıskanır
Ama şu Kızkulesinin aklı olsa
Galata kulesine varır
Bir sürü çocukları olur
İstanbul deyince aklıma
Tophane`de küçücük bir sokak gelir
Her Allahın günü kahvelerine
Anadolu’dan bir sürü fakir fukara gelir
Kimi dilenecek dilenmesine utanır
Kiminin elinde bir süpürge peyda olur uzun
Dudaklarında kirli paslı bir tebessüm
Çöpçü olmuştur bugüne bugün
Kiminin sırtında perişan bir küfe
Kiminin sırtında nakışlı semer
Şehrin cümbüşüne katılır gider
Kalın yağlı bir kolana koşulur
Piyano taşırlar omuz omuza
Kendinden ağır yükün altında adamlar
Balmumu gibi erir dururlar
Sonra kanter içinde soluk alırlar
Nazik eşya nazik hamallar ister neylersin
Ama onlar kadar piyanoyu ciddiye alırlar mı dersin
Nazdan nazik çiniden bilezik eller
Derken
Karşı radyoda gayetle mülayim bir ses
Evlere şenlik Üstad Sinir Zulmettin
Hacıyağına bulanmış sesiyle esner:
Gamı şadiyi felek
Böyle gelir böyle gider
İstanbul deyince aklıma
Stadyum gelir
Güne güneşe karşı yirmibeşbin kişi
Hepsinin dudağında İstiklal Marşı
Bulutlar atılır top top pare pare
Yirmibeşbin kişilik bir aydınlık içinde eririm
Canım ağzıma gelir sevinçten hilafsız
İsteseler bir gelincik gibi koparır veririm
İstanbul deyince aklıma
Stadyum gelir
Kanımın karıştığını duyarım ılık
ılık Memleketimin insanlarına
Daha fazla sokulmak isterim yanlarına
Ben de bağırırım birlikte
Avazım çıktığı kadar
Göğsümü gere gere
Ver Lefter`e yaz deftere
Stadyum gelir
İstanbul deyince aklıma
Binlerce insanın aynı anda
Aynı şeyi duymasından doğan sevincin
Heybetini düşünürüm
Birbirine eklenir kafamda
Binler yüzbinler milyonlar
Sonra bir mısra havalanır ürkek
Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar
İstanbul deyince aklıma
Yahya Kemal gelirdi bir eyyam
Şimdi Orhan Veli gelir
Demindenberi dilimin ucundasın Orhan Veli
Demindenberi senin tadın senin tuzun
Senin şiirin senin yüzün
Yaralı bir güvercin misali Başımın üstünde dolanır durur
Gelir sessizce konar bu şiirin bir yerine
Neresine mi arayan bulur
Erbabı bilir
Deli eder insanı bu şehir deli
Kadehlerin çınlasın Orhan Veli
İstanbul deyince aklıma Sait Faik gelir
Burgaz adasında kıyıda
Mavi gözlü bir çocuk büyür döne döne
Mavi gözlü bir ihtiyar balıkçı gencelir küçülür
İkisi bir boya geldi mi Sait kesilirler
Bütün İstanbul’u dolaşırlar elele başbaşa
Ana avrat küfrederler uçan kuşa eşe dosta
Sivriadada da martı yumurtası toplarlar çilli çilli
Ziba mahallesinde gece yarısı
Sabaha Galata’dan geçer yolları
Maytaba alacakları tutar kahvede
Zararsız bir deliyi
Ula Hasan derler gazeteyi ters tutaysun
Çaktırmadan gazetesini tutuştururlar fakirin
Sonra oturup sessizce ağlarlar
İstanbul deyince aklıma
Sait Faik gelir
Taşında toprağında suyunda
Fakirin fukaranın yanıbaşında
Bir kalem bir bilek bilendikçe bilenir
Kıldan ince kılıçtan keskin
Hep iyiden güzelden yana
Hep kimsesizlerin
İstanbul deyince aklıma
Said`in son yılları gelir
Hey Allahım en güzel çağında Said`e
Dört beş yıl ömrün kaldı denir
Sait Sait olur da nasıl dayanır
Mavi gözlü çocuk boşverir ölüm haberine
İhtiyar balıkçı pis pis düşünür
Bir zehir yeşilidir açılır
Bir yeşil ki ciğerine işler adamın
Bir yeşil ki kasıp kavurur
Küçük mavi çocuk
İhtiyar balıkçı
Ve dilimize bulaşan zehir yeşili
İstanbul çalkalandıkça bu denizlerde dipdiri
Dilimiz yaşadıkça yaşasın Said`in şiiri
İstanbul deyince aklıma
Sabiyem gelir
Sabiyem boynundan büyük bir demetle
Sarıyer`den gelir Pendik`ten gelir
Bahar nereden gelirse velhasıl
Sabiyem oradan gelir
Ne delidir ne divane
Aslını ararsan çingenedir
Tepeden tırnağa güneştir
Topraktır
Anadır
Analar içinde bir tanedir
Biri sırtında biri memesinde biri karnında
Karnı her daim burnundadır
Canını mendil gibi takar dişine
Yürekten birşeyler katar işine
Bir ucundan girer şehrin ötekinden çıkar
Alçakgönüllüdür Sabiyem
Hem maşa satar, hem göbek atar
Ver bir çeyrek güzelim der
Neyse halin o çıksın falin
Canı çıkar Sabiyemin falı çıkmaz
Sonra anlatır dün gece başına gelenleri
Görürüm üryamda bir sarı yılan
Cenabet uğraşır durur benimlen
Uyanır bakarım benim bebeler
Yatağın ucuna kaymış
Ayağımın parmaklarını emer
İstanbul deyince aklıma
Bir basma fabrikası gelir
Duvarları uzun masaları uzun sobaları uzun
Dal gibi dalyan gibi kızlar çalışır bütün gün ayakta
Kanter içinde mahzun
Yüzleri uzun elleri uzun günleri uzun
Fabrikada pencereler tavana yakın
Al topuklu beyaz kızlar dalga geçmeyin
Dışarda ağaçlar dizi dizi
Duvarlar duvarlar uzun duvarlar
Niçin ağaçlardan ayırdınız bizi
Dışarda tarlalar turuncu asfalt mosmor
Dışarda dışarda dışarda
Mevsim gürül gürül akıp gidiyor
Ondokuz yaşında Eyüplü Gülsüm
Dalmış beyaz köpüklü akışına ipeklilerin
Kötü kötü düşünüyor
İpeğin akışına doyum olmaz
Ama gel gör ki ipekli emprimeden oğlana don olmaz
Bir top Amerikan bezi sakız gibi beyaz
Bir top Amerikandan neler çıkmaz
Perdeler yatak çarşafları çoluğa çocuğa çamaşır
Sakız gibi ağarmış bir top Amerikan bezi
Gülsüm`ün gözleri kamaşır
Üçüncü oğlanı doğururken Gülsüm
Bir top Amerikana hasret sizlere ömür
Gülsüm`lerin sürüsüne bereket
Yerine bir Gülsüm`cük bulunur elbet
Gider Gülsüm gelir Gülsüm
Azrail ettiğin bulsun
İstanbul deyince aklıma
Ağzına kadar soğan yüklü bir taka gelir
Sülyen kırmızısı üstüne zehir gibi yeşil
Samsun`dan Sürmene`den Sinop`tan
Yaz demez kış demez mutlaka gelir
Kirli yelkeninde yeni bir yama
Demirinin pası gelir dilime
Nabzımda duyarım motorunun hızını
Canımın içine sokasım gelir
İri kalçaları pullu denizkızını
İstanbul deyince aklıma
Takalar gelir
Alçakgönüllü kalender
Ya Peleng-i Deryadır adları ya Şimşir-i Zafer
İstanbul deyince aklıma
Koca Sinan gelir
On parmağı on ulu çınar gibi
Her yandan yükselir
Sonra gecekondular gelir ardısıra
İsli paslı yetim
Eyy benim dev memesinde cüceler emziren acayip memleketim
BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU
bu şiiri daha önce okumamıştım..ayıpladım kendimi. okuduktan sonra dedim ki, ne kadar yakışıyor istanbul'a bu şiir...ah hani nerede çektiğim istanbul fotoğrafları...birkaç tane üzerine serpiştirip sunayım dostlarıma... sakinim bu ara şiir gibi.....sakinlik de güzel...ama istanbul bir başka güzel..![]()
açtıgın konular çok güzel devamını bekleriz inşallah
Made İn NizipLi
Çıkamaz çocukluğundan dışarı
Kimse.
Oynamamız bundandır.
Kara toprakla binlerce yıl.
Çıkamaz çocukluğundan dışarı
Kimse.
Bundandır sevmemiz
kiraz ağaçlarını.
Çıkamaz çocukluğundan dışarı
Kimse.
Kardeşliğimiz bundandır
Mavi sularla binlerce yıl.
Çıkamaz çocukluğundan dışarı
Kimse
Bundandır inanmamamız
Kocaman bombalara.
Made İn NizipLi
Aşk diyorsun ama aşkı bilmiyorsun
seni seven birisi var iken seni sevmeyenler ile ilgileniyorsun
hayatı toz pembe görüyorsun
bu gidişin sonunu sen de iyi biliyorsun
Madem ki sevmiyordun;
neden bir gencin en güzel yıllarında dünyayı başına yıkıyorsun
bu kadar kolay mı be gamzelim bu kadar kolay mı
senin için yollara mı dökülmedim
senin için kendimi ateşe mi atmadım
senin için, senin için, gençliğimi mi yakmadım.
sen gamzelim sen... sen ne yaptın?
ben senin için deli divane olurken sen sadece dalga geçtin
ben ise, ben ise her gece , resmine bakarak, dualar ederek uyudum.
sen ise üç beş kuruş için sahte aşklar ile dolup taştın.
Senin için yapacağımı yaptım,
olmadı, olmadı,
artık elimde kalan tek birşey var
o da senin için yanıp tutuşan
üç kuruşluk bir kurşunluk canım kaldı
Made İn NizipLi
Kalakalıyorum sensizliğin ortasında
koskoca şehirdeki kaldırımlar
yutuyor beni.
garip bir iç acıması yaşıyorum,
kanasam,
kendime aksam
seni bulamıyorum.
haykırsam
yola düşsem
sana varamıyorum.
uzaklığınla
yüreğime öyle bir yük alıyorum ki
tasası başkasına kalmaz yeis frtınasına kapılıyorum.
müzikler çalıyor sözsüz ve nakaratsız.
yine de
her şey seni anlatıyor
söz söz
adım adım.
sabah gelirken ön koltuktaydım
arka koltukta senin olduğunu düşünüp
elimle elini tuttum
elim ısındı
titrek bir mum alevine takılıverdi gözlerim.
hüzün düğümlendi boğazıma
kaçıncı yanmak bu gülüm kaçıncı devrediş günlere.
hikayeler okudum aşklara dair.
Kafka'nın Milena'sına yazdığı mektuplar geldi aklıma
yıllarca birbilerini görememiş ve aşklarını satırlara dökmüş iki aşık
ve
birbirlerinden uzak ölümler bağışlıyor bedenleri aşkların.
Sevdam bir uzun yol bana.
düştüm geçmiş tarihli takvim
yapraklarından yollara.
adımlarım kan revan bedenimde
ve acısız günleri müjdeliyor akıp giden saniyeler.
gelebilme umudu olmasa bile
ruhumu teslim edip sana varma umudu elbet olacaktır.
garip bir aşk
hikayesi yaşanan
sen uzakların türküsü
ben nakaratsız melodiler
bir araya gelip büyük salonlarda söylenen aryalara dönmek var
ya da birimiz
şiir tadında yola devam edecek.
bir diğerimiz enstrümantal müzik olarak sözlerini ve şiirini arayacak.
ahh gözlerimi gözlerine
yaslayamadan düştüğüm taş yatağım.
sonsuzluğunla sana yalnızlık
müjdeliyorum.
çoğul sevdalara koşan bedenimle.
merhaba özgür ruh.
merhaba yarınım.
Made İn NizipLi
Ben Seni Ayrılığa Dahil Etmedim ki Gözbebeğim
Kimleri uğurladım penceremden
Gidenler gitti artık
Dönüşü yok ayrılığın
Su yeşili bir rengi
Beyaz bir sevgiliyi bazen
Gençliğimin en genci savruk adamımı
Nenemin ölürken verdiği çocukluğumun mendilini
Anmaktan eskir yüreğim
Kış güneşi ayarken beyaz evimizi
Odandaki televizyonu hatırlarmısın
Minik tekir bebekti koynunda
Sen hala çocuk
Gözleri ayrılığa uyanmamış
Kahvaltılarımızı hatırlarmısın
Yaşamı dibdibe tükettiğimiz günlerde
Sonraları aniden
Çok bekledim yolunu
Ayaz kış gecelerinde
Niye gelmedin
Gidenler tercihimdi
Sen yaşama sebebim
Ben seni ayrılığa dahil etmedim ki gözbebeğim...![]()