Rüya gibi Gaziantep
Saat sabahýn beþi, yer Gaziantep Havalimaný, ilk defa geldiðim Türkiye’ye de, tercihimin Gaziantep olmasýnýn birçok nedeni vardý aslýnda.
Gaziantep insanýnýn sýcaklýðý, muhteþem yemekleri, tarihi yerleri, harika müzeleri ve tabi ki Gaziantep Kalesi ile eþsiz bir deneyim yaþamaya hazýrdým.
Gaziantep, ailece her zaman ziyaret edilecek ve gezilecekler listemizin baþýnda geliyordu ve ben “Dedem gibi düþünmüyordum”.
Þehir içi taksi ile þehre doðru yol aldýðým Havaalaný’ndan ayrýlýrken tek düþündüðüm Gaziantep yemeklerinden once Gaziantep halký idi. Çünkü Gaziantep’i yakýndan görmek ve insanlarýný yakýndan tanýmak en büyük hayalimdi.
Öncesinde nereleri göreceðimin listesine göz atarken ilk duraðýmýn Gaziantep Kalesi olduðunu ve orada ineceðimi söyledim. Bir müddet sonra tüm heybetiyle karþýmda duran Gaziantep Kalesi beni yýllar öncesine götürdü. Benim için Gaziantep’te görülecek yerlerin baþýnda gelen Gaziantep Kalesi, içinde sakladýðý tüm sýrlarýyla karþýmda duruyordu. Gaziantep Þehir Merkezi’nde ihtiþamlý bir þekilde duran Gaziantep Kalesi’ni gezme fýrsatýný bulduðum için kendimi çok þanslý hissetmiþtim. Þu ana kadar sürekli belgesellerde izlediðim Gaziantep Kalesi ve içerisinde bulunan müzenin güzelliðini gördükten sonra bu ziyareti bunca zaman geciktirdiðim için dedemden özür diledim. Kurtuluþ Savaþý zamanýna ýþýk tutan Gaziantep Kalesi’nde iliklerime kadar dedemin kokusunu içime çektim. Dedemi çok seviyordum ama aramýzda çok fark vardý aslýnda ve ben “Dedem gibi düþünmüyordum”, çünkü onun aldýðý emir üzerine elinde tüfekle geldiði Gaziantep’e ben kendi isteðimle fotoðraf makinesiyle gelmiþtim. Her bir karýþýný her bir taþýný, her bir köþesini fotoðrafladýðým, kokusunu içime çektiðim kýsacasý dedemle buluþtuðuma inandýðým kaleden ayrýlýrken, göz yaþlarýma hakim olamadým. Yýllar sonra da olsa dedeme vefa gösterdiðim için kendime teþekkür ettim, bundan bir süre kaybettiðim babam benim kadar þanslý deðildi oysa. Saatin kaç olduðunu ve zamanýn çar çabuk geçtiðini fark ettiðim anda gözlerim, karþýmda duran bir simitçiye iliþti. Anlaþýlan o ki Cartlak Kebabý özlemiyle geldiðim Gaziantep’te simit yemek benim için ayrý bir zevkti. Yaþadýðým topraklarda bir defasýnda Türklerin iþlettiði bir lokantaya gitmiþ, adýný tadýný bilmediðim bir tatlý yemiþtim. Bu, adýný unuturum korkusuyla resimlediðim Antep Baklavasý idi. Mutlaka gitmeliydim, ama öncesinde güzel bir kahvaltý yapma isteðim daha aðýr bastýðý için soluðu bir Kahvaltý Salonu’nda aldým. Ilýk bir süt ve yanýnda bol fýstýklý katmer tam bir sanat eseri idi, lezzeti harika ve bambaþka bir haz uyandýrýyordu insanýn beyninde. Tadýnýn aklýmdan aldýðý baþýmý kaldýrdýðýmda dedem tam karþýmda oturuyordu, gülümsüyor, bana bakýyordu. Bir an þok geçirdim, bu gördüðüm bir rüya olamazdý, hayal de deðildi, neydi peki. Sonra konuþtu benimle bir bardak süt istedi, katmer istedi, kekelemeye baþladým onu görünce, ama nasýl olur, hiç görmediðim dedem, beni nasýl tanýyabilir ki. Hani dedem yaþamýyordu, hani burada ölmüþtü, hani mezarý Gaziantep’te idi. Tüm bu sorularýn cevabýný kendimde ararken, karþýmda duran dedem bana bunlarý düþünmemem gerektiðini söyleyerek, keyfime bakmamý istedi. Birden çýðlýk ve baðýrýk sesleriyle irkildim, dýþarýdan gelen top ve tüfek sesleri Allah, Allah nidalarýyla yükseliyordu. Korkuyla ayaða kalktýðým katmer salonundan can havli ile dýþarý çýktýðýmda gözlerime inanamadým. Ortalýk tam bir savaþ alaný idi, arkamdan yaklaþan ve omuzumu tutan dedem bana korkmamam gerektiðini söyleyerek birden gözden kayboldu. Savaþ gün boyu devam etti, yaralýlar ve yerde yatanlar hepsi gözümün önündeydi ve ben hiçbir þey yapamýyordum, tüm gücümle gözlerimi kapattým ve dua etmeye baþladým. Sýrtýnda güðüm taþýyan bir adam yüksek bir ses tonu ve deðiþik bir makamla;
- Þerbetçiii
diyerek baðýrýyordu. Melodik ses tonu ile elinde birbirine vurduðu tabak sesleri ile gözlerimi açtým. Ne dedem vardý, ne top, ne tüfek sesi, ortada savaþtan eser yoktu. Elindeki bakýr tabaklarý birbirine vurarak çevreye varlýðýný duyuran bir þerbetçi, bana þerbet dolu bir bardak uzattý. Ýlk defa içtiðim soðuk þerbet beni resmen büyülemiþ idi, kendime geldiðimde etrafa göz attým, korna ve insan sesleri birbirine karýþmýþtý. Her sokaðýnda, her adýmýnda Kahramanlýk Destaný’nýn izlerine tanýklýk eden Gaziantep’te, kendimi birden Þehitler Abidesi önünde buldum. Savaþa dair tüm fotoðraflar… fotoðraflar… fotoðraflar… her yer toz duman, her þey siyah beyazdý. Zamanýn nasýl geçtiðini bilmiyorum, oysa listemde gezilecek o kadar yer var ki, hamama gitmeliydim mesela, kebap yemeliydim, ayran içmeliydim ve ben “Dedem gibi düþünmüyordum” Þahinler diyarýna savaþmaya deðil barýþmaya gelmiþtim. Birkaç adým yürüdüðüm ötede yeþil çimenler üstünde kurulu bir parkta soluðu aldým. Annesinin elinden tutan bir çocuða balon aldým, gözlerindeki sevinci görmeliydiniz, derken diðer çocuklar toplandý etrafýma, anladým ki balon bekliyorlardý. Burasý Gaziantep’ti, Ahmet’ti, Mehmet’ti, Þahin’di, Ökkeþ’ti Ayþe'ydi, Fatmaydý
simleri, Mustafa’ydý diðeri. Doðru ya Carlo, Florus, Darvell ve Harbin olacak deðildi isimleri çünkü burasý Fransa deðildi. Ezan sesini bu kadar yakýndan ilk defa iþitmiþ, büyük bir merak içerisinde ayaða kalkmýþtým. Sesin geldiði yere yaklaþtým, oldukça eski bir yapýydý, ibadet etmeden önce insanlarýn ellerini ayaklarýný yýkadýklarýný gördüm. Avluya sokuldum, usulca ellerimi yýkamaya derken ayaklarýmý yýkamaya baþladým, etrafa göz attým, insanlar içeri girmek için acele ediyordu. Beyaz sakallý yaþlý bir insanla bir an göz göze geldim, benden süt isteyen dedeme o kadar çok benziyordu ki, yürümekte zorlanýyordu bu defa, koluna girip, elinden tutmam ve yardým etmem gerektiðini anladým. Ýçeri girmeden önce bana teþekkür eden dedenin elindeki bastonunu ters çevirdiðini fark ettim, onunla birlikte içeriye girdim. Bizim ibadetimize hiç benzemiyordu, insanlar yere kapanýyor ve tekrar kalkýyorlardý. Aynýsýný yaparak onlara ayak uydurmaya çalýþtým, heyecandan düþüp bayýlacak gibiydim, oysa gözlerimden uyku akýyor ve o kadar yorgundum ki anlatamam.
Daha fazla dayanamadým, uykusuzluðuma yenildim ve yumuþacýk halýnýn üzerine kendimi býraktým. Aradan ne kadar zaman geçtiðini bilmiyorum, insanlar uyanmam gerektiðini söylüyor ve beni uyarmaya çalýþýyorlardý.
Kan ter içinde kalmýþtým, gözümü açtýðýmda eþimi ve çocuklarýmý karþýmda gördüm, evimdeydim, odamdaydým. Anladým ki gördüklerim ve yaþadýklarým hepsi bir rüya idi. Bir an düþündüm, sonra gözyaþlarýna boðuldum derken eþime ve çocuklarýma sýkýca sarýldým. Cami’de kendisine yardým ettiðim beyaz sakallý dede gözümün önüne geldi ve kendisine Dede dememi istedi, ben ona dede dedim, dedemi çok seviyordum çünkü ben þimdi “Dedem gibi düþünüyordum”
![]()