RAHMETLE GELDÝN BAYRAMLA VEDA ETTÝN
Büyük tefsir alimlerinden Fahreddin er-Razi, Asr Suresinin tefsini yaparken þöyle bir olay nakleder: “Buz satan birisi pazarda þöyle baðýrýyordu: Sermayesi eriyen bu þahsa merhamet edin!... Sermayesi eriyen bu þahsa merhamet edin!... Tezgâhýna yaklaþtýðýmda bir de baktým ki buz satýcýsý! Onun bu sözünü duyunca, bu söz Asr süresinin anlamýdýr, dedim. Ýþte insana*verilen ömür bir buz gibi hýzla erimektedir. Eðer insan bunu ziyan eder veya yanlýþ yere harcarsa, bu tezgâhtar gibi, hüsranýna neden olur. Ben bu sözden sonra Asr süresinin manasýný anladým.
Ne de hýzlý geçer günler!. Üç aylar, Recep, Þaban, mübarek geceler, Ramazan derken, oruç, iftar, sahur, kadir gecesi ve son günler! Dünya ve ahiret azýðýnýn membaý rahmet ayý geçip gidiyor. Rahmetle bezenmiþ, ibadet ve taatlerin feyziyle güzelleþmiþ mübarek misafirimiz veda etmeye hazýrlanýyor!
Kýþýn ardýndan gelen bahar mevsimi gibi Ramazanýn geliþiyle özel olarak açýlan kapýlar kapanýyor, tezgâhlar toplanýyor! Ýhlâsla çiçek çiçek ektiðimiz iyiliklerimizi, samimiyetle tohum tohum serptiðimiz hayýrlarýmýzý yolun sonunda devþireceðiz inþallah. Nasibini alan aldý, alamayan seneye kadar mahrum kaldý… Seneye kavuþamadan fani dünyaya veda edense, ebediyen mahrum oldu. Zira gidip gelmemek, gelip de görememek var. Ramazan veda diyor! Geldi ve gidiyor! Ne getirdi bize ne götürüyor bizden!.
Ramazan bize inanarak ve sevabýný Allah’tan bekleyerek tutuðumuz orucu getirdi. Ýftarlarda muhabbet, sahurlarda bereket, gecelerde ibadet, gündüzlerde sükunetle ruhumuza, ahlakýmýza, kalbimize, gönlümüze, gözümüze, irademize, kýsacasý tüm azalarýmýza tutturmaya çalýþtýðýmýz orucu getirdi!.. Sabýr ve sebatý getirdi… Manevi hayatýmýza yeni bir ruh ve derinlik kattý, kulluðun tadýný, ibadetin huzurunu yakalamayý öðretti. Göklerin, cennetlerin, huzurun, kardeþliðin kapýlarýný açtý. Mektebine devam eden öðrencilerine, eþsiz, misalsiz nice sýrlar, güzellikler ve hikmetler bahþetti.
Kadýn-erkek, küçük-büyük, genç-yaþlý, bekâr-evli, zengin-fakir demeden neþe, coþku ve heyecanla bu yýl evlerimizde tek tek veya cemaatle kýldýðýmýz teravihleri getirdi. Namaz bilincimizi tazeledi, Rabbimizle buluþturdu. Birlik ve beraberlik ruhunu, kardeþ olmanýn, Müslümanlýk gurur ve onurunu yaþattý… Kur’an-ý Kerim tilaveti ile ayet ayet Allah ile konuþturdu. Hz. Peygamberle, sahabeleriyle buluþturdu, vahyin hakikatine þahit tuttu… Zekât, fitre ve fidyelerle, mal ve mülkün gerçek sahibini ve kudretini hatýrlattý. Helal nimetlerin kýymetini, tövbe etmenin deðerini, hayýr yapmanýn þerefini, kötülüklerden uzak durmanýn heybetini getirdi.
Ramazan bize tutmayý öðretti. Biz onu tuttuk, o da bizi tuttu. Oruç tuttuk, o da bizi tuttu… Elimizden tuttu, dilimizden, gözümüzden tuttu, aklýmýzdan tuttu… Hasetten tuttu, gýybetten tuttu, haramdan tuttu, günahtan tuttu, hata yapmaktan tuttu, ahlak dýþý davranýþlarýmýzdan tuttu… Þeytanýn telkin ve vesvesesinin geliþ yolunu, günahlarýn menfezini, haramlarýn giriþ kapýsýný tuttu. Dilimizden, elimizden, gözümüzden, kulaðýmýzdan, ayaðýmýzdan, midemizden, nefsimizden, kötü isteklerimizden tuttu… Mazlumun, fakir, yetim, kimsesizin elinden tuttu. Belki de en çok onlarý dost tuttu, bunlarla gerçek kardeþ olanlarýn elinden tuttu!
Ömrümüze ömür katan, bir ömre bedel kadir gecesini getirdi bize! Kur’an ile dost olanlarýn yüceldikleri ufuklarýn sonsuzluðunu hatýrlattý. Baþýnda rahmete erme, ortasýnda maðfireti bulma ve sonunda kurtuluþa olan umudumuzu yeþertti, bilincimizi tazeledi.
Sayýlý günler tez geçer. Ýnsan pek farkýnda olmaz. Bidayeti olanýn nihayeti de vardýr. Ýþte hayatýmýzdan otuz gün daha geçti. Ramazana ulaþtýk, geliþiyle sevindik, kapýda bekledik, yolunu gözledik, gelince hemen misafir ettik, faziletine inandýk ve sevabýný sadece Allah’tan bekleyerek ona yoldaþ olduk. Talebesi olduk, derslerine devam ettik, sýnavlarýna girdik.
Allah, oruç mektebinde tüm kullarýna sonsuz rahmetiyle infak etti. Oruç, getirdiði ecr ve savapla, ibadet ve hayýrlarla, rahmet ve maðfiretle tüm insanlara infak etti. Müminler de birbirlerine karþý sorumluluk bilinciyle infak etti. Ýþte, rahmeti, maðfireti, ecr u sevabýyla dolu dolu gelen þehru’s sýyam, artýk gidiyor. Acaba kaçýmýzý gerçek öðrencisi kabul etti? Acaba kaçýmýzýn kulluðuna þahit olacak? Acaba kaçýmýza yevmu’l hisabda þefaat edecektir? Acaba bir dahaki geliþinde kaçýmýzý yaþýyor bulacaktýr? Ramazan bizlerden memnun kaldý mý acaba?
Bu ay ile inþallah rahmete nail olduk, maðfirete erdik, ömrümüzü imar ettik ve Cehennemden kurtuluþumuzu gerçekleþtirdik. Böyle bir mübarek ayýn feyiz ve bereketiyle hayat bulduktan sonra bayram yapmak en büyük lütuf olsa gerek! Ramazanýn sunduðu fýrsatlarý deðerlendirenlere ne mutlu! Sevinci hak edenlere, þýmarmadan, azgýnlaþmadan, büyüklenmeden, kibirlenmeden, sýnýrlarý aþmadan yoluna devam eden ve tekrar özlemle yolu gözleyenlere ne mutlu! Her ayý ramazan, her geceyi kadir, her geleni Hýzýr bilenlere ne mutlu! Gecelerimiz, Kur’anýmýz, sahurlarýmýz, seher rüzgârlarý, namazlarýmýz, seccademiz, tespihimiz, dualarýmýz þahit olsun ki ya ramazan geliþine sevindik, gidiþine üzüldük! Sen de bize þahit ol! “Söyle onlara, (sevineceklerse) Allah’ýn lutfu ve rahmetiyle, evet bununla sevinsinler; çünkü bu, onlarýn toplayýp biriktirdiklerinden daha deðerlidir.” (Yunus, 58)
“Yine Ramazan geldi, tüm maðfiret imkânlarýyla, cennet kapýlarý ardýna kadar açýk, cehennem kapýlarý sonuna kadar kapalý, þeytanlar baðlý, kýsýtlý. Böyle bir aya eriþip de baðýþlanmamýþ olana yazýk! Ramazanda baðýþlanmazsa insan, peki baþka ne zaman baðýþlanacak?” (Ýbni Ebi Þeybe, Musannef, II, 270). Ve’s selam….
![]()