Ne berberin önünden geçesim var, ne de Kardeþler Kebapçýsý’na uðrayýp bir kavurma yeme isteðim var. Zaten et-met de yemeyi býrakmak üzereyim. Canýmýz sýkkýn mý sýkkýn. Sebebini sadece bizim mahalle deðil, sekiz mahalle ötedeki… Okumaya devam et →
Kaynak...

Ne berberin önünden geçesim var, ne de Kardeþler Kebapçýsý’na uðrayýp bir kavurma yeme isteðim var. Zaten et-met de yemeyi býrakmak üzereyim. Canýmýz sýkkýn mý sýkkýn. Sebebini sadece bizim mahalle deðil, sekiz mahalle ötedeki karýndaþým Zeki* ve hatta görüþemesek dahi Hakký da biliyor.


Bir yerlere gidince sanki bütün gözler üzerimizde. Biz diyorum çünkü geçen bizim arkadaþlardan Sinan’a Kebapçý milleti epeyce laf saymýþlar ve dahi ötesine de gitmiþler. Vay efendim saða sola çok bakýyormuþ, vay efendim camide namaz kýlarkan ayaklarýný dört parmaktan öte bir karýþ açmýþ, yok efendim baþýndaki takke bembeyazmýþ. Bizim Sinan biraz celallidir. O da kendini tutamamýþ, aklýna gelen ne varsa – çok da ileri gitmeden- söylemiþ. Ee kepabçýda et yemiþ aðzý geniþler çoktur; *rahat dururlar mý? *Sinanýn üzerine yürümüþler. Neler demiþler neler! Bizim Sinan kendini zor kurtarmýþ. Bu sebeple ve de öteki sebeplerle üç aydan beri ne kabapçýya gidiyoruz, ne de camiye. Allahýn camisini bize çok görenler var. Onu þimdi anlatsam siz hiç dýþarý çýkmazsýnýz.

Memleket ahvâli bundan ibaret deðil. Muhtar Celil Efendi, Bekçi Sami’ye, bütün evlere ve hususiyle Sinanýn evine gireni-çýkaný rapor etmesini üstüne basa basa tembihlemiþ . Muhtar deðil sanki memleketin kaymakamý veya muhaberet baþkaný. Neredeyse yan mahalelerin de raporunu alacak. Kendi evine gireni çýkaný bilmez, mahalleye kim gelir gider illa bilmek ister. Son havadis þu ki, yabancý plakalý arabalar da Muhtardan izin alacakmýþ.* Güç iþte! Bu gücü adamýn nereden aldýðýný yirmiyedi sokak biliyor. Detayý sair zamanda iletirim.

Baba dostu Kasap Hakký da çok dertli. Oðlu-kýzý her biri ayrý telden çalýyor. Adamýn et-met satasý yok. Alýp baþýný bir yerlere gitmek ister. Bizim köyün yanýndaki köprü altýna çekilip, koyun beslemeyi iyisin iyiye kafaya takmýþ. Hem þehirden uzak, hem köylüler cinli diye o civarýn yanýndan bile geçmemesi iþine geliyor. ‘Koyun milleti, adý üstünde koyun iþte, cine þeytana kulak asmazlar’ deyip duruyor. Dert sadece bu deðil elbette. Kasabýn planlarýný anlatýp baþýnýzý þiþirmek istemem.

Ana-babaya da yük olmaya baþladýk. Yakýnda askere gideceðim. Lakin askerlik de gözden düþtü. Öyle fiyakalý çavuþluk-mavuþluk derdinde de deðilim. Altý üstü lise terkiz. Nedense o elbisenin içinde olmak için can atmýyorum. Çavuþ Akil Abi hakkýný helal etsin. Onun çavuþluðuna ya da askerliðine lafýmýz elbette yok. Beni her görmesinde anlattýðý Astsubay Ali ve Teðmen Tekin’e de diyecek yarým cümlelik sözüm yok ama *o güzelim yeþil elbiselere leke düþürdüler. Sebebini siz de biliyorsunuz, sekiz þehir ötedeki Kabmýzal Salih de biliyor. Bilmeyenler üzülmesinler, bilmez olsunlar.

Neyse. Benim derdim askerliði bir an önce halletmek ve yedi þehir ötedeki Meryem’i babasýndan istetmek. Olur mu olur! Ve hatta bir an önce Meryemin kapýsýna dikilmek için -Muhtarýn Celilin damadý gibi- *hastalýk raporu almak içimden geçmiyor deðil. Amma velâkin yalancýlýðýn zirvesini iyi bilmek lazým ki doktorlarýn altýndan girip üstünden çýkayým. Doktor abiler ve ablalar haklarýný helal eylesinler lafým size deðil.

Bugün Sinan, Ömer ve Keremle iki demlik çayý içtikten sonra gecenin bilmek kaçýnda bu yazýyý yazýyorum. Fazla çay aðýrlýk yaptý anlaþýlan. Anlayacaðýnýz havamýz yerinde deði, kafalar da karýþýk. Suyumuz bulanýk akýyor.

Durum bu Meryem! Durum bildiðinden de öte iþte! Ve bütün olanlar karþýsýnda ‘Meryem senden umudunu kesmiþ’ derlerse þaþýrmayacaðým.