Geçen gün Þahin Dayý’ya köy çýkýþýndaki yolda rastladým. Ýki eliyle kavradýðý “zibil” arabasý, dilinde eskilerden bir türkü yavaþ yavaþ gidiyordu. Geniþlerden geniþ, kirli pantolonu ve üzerine kýrmýzý, mor renklerin cümbüþünde giydiði çoban gömleði içinde Þahin Dayý’nýn mutluluðuna diyecek yoktu.
![]()
Selam verdim, selam aldý. Birbirimizin halini-hatýrýný sorduk. Þükür dedi. Evdeki ineðinin hala süt verdiðinden, beþ koyundan olan kuzularýn büyüðünü, birkaçýný Kurban Bayramý’nda satacaðýndan bahsetti. Þahin Dayý buna da binlerce þükür etti. Biraz serseri þehirler görmüþ bizim gibilere bu þükür abartýlý geldi. Hayvan pisliði kokusu gelen önündeki el arabasýna baktým, dilinden dökülen þükrün þiddetini tarttým bu mutluluða aklým ermedi.
Þahin Dayý “Býrak yürüyüþü mürüyüþü gel bizim haneye bir kahvaltý yapalým” dedi. Teklifi kabul ettim. Þahin Dayý el arabasýndaki “zibili” özenle zibil kömbesine döktü; etrafýný kürekle düzeltti.
Eve giderken Saliha Bacý’dan, yani 30 yýllýk hanýmýndan bahsetti. Onun fedakârlýðýndan, evin bütün iþlerini hiçbir gün aksatmadýðýndan, sofrada her daim sýcak bir çorbasý olduðu ve tabii yanýnda yufka ekmeðin hazýr olmasýndan bahsederken Þahin Dayý’nýn yüzündeki mutluluk kat kat artýyordu.
Eve geldiðimizde Saliha Bacý ahýrdan çýkýyordu. Elinde orta boy bir “sýtýl” süt doluydu. Yüzünde tebessüm, gözlerindeki samimi bakýþla bizi içeri davet etti. Davet ederken, iltifatlarýn en güzelini yapmaktan da geri durmadý.
Evin yapýsý çok önemli deðil. Ýki oda olmasý, tuvaletin dýþarýda bulunmasý, ahýrdan farklý kokular gelmesi insanýn umurunda olmuyor. Gülen gözler size her þeyi unutturuyor.
Kahvaltýnýn mütevazi oluþunda ve evin sadeliðinde kayboldum.
Epeyce bir muhabbetten sonra kanaatim þu oldu: Mutluluðun peþinden düþmeye gerek yok, mutluluk bulunduðunuz mekandadýr.
yazý/foto:magpak