Akýl üzerinde konuþmaya baþladýðýmýzda,bir diðer yönüyle ‘Bilginin Kaynaðý’ üzerine konuþtuðumuzu da kabul etmek durumundayýz.Bilgilenen ve bilgi. Ýnsan ve taþrasý yani.
Ýnsan, eskilerin ifadesiyle; “Hasais-i Ýnsaniye” ile yani beþ duyu organý olarak bilinen insani hususiyetlerle donanmýþtýr.Bu hasletler genelde insan dediðimiz varlýðýn sadece bir boyutunu;beþeri yönünü ifade etmeye yarar.Görme,iþitme,koklama,tat alma ve dokunma hissi olarak bilinen bu hususiyetler,bir diðer varlýk kategorisi olan ‘Hayvan’lar için de söz konusudur.O halde insani tek boyutlu bir varlýk olarak görmenin yanlýþlýðý da ortada.
Ýnsanýn Adem boyutu,halk arasýndaki kullanýmýyla;Adam boyutu, insaný farklý kýlmaktadýr.Bilgilenmesi ve bilginin kaynaðý söz konusu olduðunda ,beþ duyu organýnýn insan için kifayet etmediðini düþündüðümden,biraz da ilgi çeksin diye “Aklým Yüreðimin Elinde” diye baþlýk attým.Yürekten kastým elbette ki kasaplarda satýlan et parçasý deðil .Kastým; daha çok adýna ‘Gönül’ dediðimizdir.Aklýmý gönlümün eline verdiðimde içim huzur doluyor,yaptýðým iþ içime siniyor adeta.
O halde içimi huzur dolduran,içime sinen bu birlikteliði biraz da olsa açýklamam,bunu yaparken de bir misal üzerinden gitmek daha doðru olur sanýyorum.
Dünya nimetleri içerisinde insana verilen en büyük nimet hiç kuþkusuz ki aklýdýr.Kur’an birçok ayet de faal akýldan bahseder.Yani aklýn hayatýn içinde doðru kullanýlmasý,doðru kararlara varabilmesi için bu olmazsa olmazdýr adeta.Ayný ilahi kitap; “Allah aklýný güzelce kullanmayanlarý pislik içinde býrakýr.”(Yunus suresi 10/10 )buyurmaktadýr. Ve bu kez de ilahi uyarý aklýn membaýna merkezine dikkat çekerek; “Ya o yerde niye bir dolaþmadýlar ki, kendileri için akýllanmalarýna sebep olacak kalpleri ve iþitmelerine sebep olacak kulaklarý olsun;çünkü gerçek þudur ki, gözler körelmez, ancak sinelerdeki kalpler körelir.”(El Hac 22/46)buyurur.
Bu önemli açýklamadan sonra misalimize geçebiliriz;
Malumdandýr ki; Peygamber efendimiz Mirac bahsini anlatýrken Mekke müþrikleri Onunla alay ederler.Bir adam bir gece vaktinde Mekke’den kalkýp Kudüs’e gidecek ve geri dönecek,cek,cak… olacak iþ mi bu?! Diyerek þaþkýnlýklarýný belirtirler.Belirtmekle kalmaz öfkeyle oradan ayrýlýrlar.Yolda Hz.Ebu Bekir’i görünce,güya Hz.Muhammed(sav)in (haþa)saçmalamalarýný aktarýp; “Bak arkadaþýn þimdi de böyle diyor” derler.Hz.Ebu Bekir; “Siz buna mý þaþýyorsunuz!Ben Onun hiç görmediðimiz halde Allah’tan vahiy aldýðýna inanýyorum.Bunun yanýnda Mekke’den Kudüs’e bir gece gidip dönmesi ve orada gördüklerini aktarmasý da ne ki?!”mealinde enfes bir cevap verir. Ve adý Ebu Bekir Es Sýddýk olarak tarihe geçer.Dosdoðru adam,dost adam.
Ebu Bekir’in aklý kalbinin,yüreðinin,gönlünün elindeydi çünkü.Ýki þehir arasýndaki mesafe,günün þartlarý,gitme,gelme,v.b. bir dizi tartýþma Onu çok da enterese etmiyordu.Hele uyanýkken mi gitti uykuda rüya yoluyla mý gitti bu bahse de ilgi duymuyordu.Zira Ebu Bekir inanmýþ bir aþýk ve aþýk bir mü’mindi.Akýllýlar paçalarýný sývayýp derenin en ince olduðu yere ararken,O sývanmamýþ paçalarýyla, yüreðiyle suyun öte yüzünü çoktan geçmiþti bile.