Üstad Mehmet Akif Ersoy bir mücadele insanýydý.Tanýdýk olsun veya olmasýn zor durumda olan insanlarýn sýkýntýlarýna koþtuðu gibi, milletinin sýkýntýlý anlarýnda da bir çaba içinde bulunmuþtu.
MÜCADELE ÝNSANI: AKÝF
“Eleþtiren, öfkelenen, isyan eden gür sesli bir þairdir.”
Beþir Ayvazoðlu
Üstad Mehmet Akif Ersoy bir mücadele insanýydý.
Tanýdýk olsun veya olmasýn zor durumda olan insanlarýn sýkýntýlarýna koþtuðu gibi, milletinin sýkýntýlý anlarýnda da bir çaba içinde bulunmuþtu.
O, mücadelesini kendi þahsý için deðil, çevresi, milleti ve ümmet için verirdi.
Ýnandýðý davanýn, Ýslam davasýnýn yüceliði, hâkimiyeti için koþtururdu.
Bunun için gece demez, gündüz demez, varlýk veya yokluk dinlemez gayret ederdi.
Onu koltuðuna gömülmüþ, rahatýný düþünen biri olarak göremeyiz.
Özellikle insanlarýn rehavete kapýldýðý durumlarda onu daha da çok fedakârlýk yaparken görürüz.
“O zor koþullarýn adamýdýr. Hemen her zorluðun altýndan kalkabilecek güç ve dirence sahiptir. Direnci bütün bir yaþamýný kuþatan, bilgi ve kafasý gibi güçlü olan, dinmeyen yürek acýsýyla yaþayan ender kiþiliktir.” Der A. Haydar Haksal.
Gerçekten de ondaki enerji, sanki hiç bitmeyecek gibidir.
Ve o enerjiyle çevresini de harekete geçirir.
F. Abdullah Tansel, ondaki bu dinamizmi, gençliðinden itibaren meraklý olduðu pehlivanlýk/güreþ ile irtibatlandýrýr: “En küçük yaþlarýndan itibaren her türlü imkânsýzlýklarla güreþmiþti. Bünyesi de, ruhu da, hayatýn güçlükleriyle ve yoksulluklarýyla çarpýþarak mukavemet ve kudret kazanmýþtý. Ondaki pehlivanlýk meraký, mutlaka, vücudundan ziyade ruhundaki taþkýn kudreti istihlak için meydana gelmiþ olacaktýr.”
…
Onu hep bir mücadele içinde görürüz…
Çocuktur babasýnýn peþinde camide, ders halkalarýnda koþturur.
Gençtir; babasýnýn yokluðunu hissettirmemek ve bir an evvel hayata atýlarak ailesine tam destek olmak için koþturur.
Memurdur; hayvan saðlý için, devlete alýnacak atlar için güney sahillerinde koþturur.
Memurdur; devleti ve Müslümanlar adýna Almanya þehirlerinde, esir pazarlarýnda koþturur.
Memurdur; ülkesinin birliði adýna Arabistan çöllerinde aylar süren gayretle koþturur.
Þairdir; duygularýný, ideallerini, Türkçenin en güzel kelimelerini bularak, kuyumcu hassasiyetiyle dizerek, mümin kalplerin derinliklerinde koþturur.
Dosttur; arkadaþlarýnýn sýkýntýlarýný çözme, onlarý geliþtirmek, bilgilendirmek için koþturur.
Ýnsandýr; hiç tanýmadýðý insanlarýn ihtiyacýný görmek için kendi sýrtýndakini vermek için koþturur.
Âlimdir; cami kürsülerinde halký aydýnlatmak ve coþturmak, sorumluluðunu hatýrlatmak için koþturur.
Hatiptir; cephelerdeki yiðitlere þehadet aþkýný kazandýrmak için koþturur.
Mücahiddir; düþmanlarýn ülkeyi iþgal ettiði bir dönemde, Anadolu’yu þehir þehir gezerek, direniþ ve örgütlenme için koþturur.
…
“Býrakýn matemi yahu! Býrakýn feryadý,
Aðlamak fayda verseydi babam kalkardý!
Gözyaþýndan ne çýkarmýþ, niye ter dökmediniz?”
TEFEKKÜR
Safahat’ta daima koþan, seyreden, üzülen, acýyan, sevinen, kýzan, isyan eden, konuþan, tartýþan, velhasýl bir saniye durmayan bir kahramanla karþýlaþýlmaktadýr.
Ahmet Kabaklý