Altmýþýný, yetmiþini, seksenini, doksaný devirmiþ,
ömür süresinin sonlarýna gelmiþ insanlarýmýza yaþlý deriz,
ihtiyar olarak addederiz.
Onlar, yaþýný baþýný almýþ, görmüþ geçirmiþ insanlarýmýzdýr.
Ben onlara, yaþlýdan ziyade ‘’Eski Toprak’’ derim;
onlarý ‘’Bilgi-görgü, deneyim ve tecrübe duayenleri’’
addeder, ‘’Yaþam abidesi ve tarihi hazineler’’ olarak görürüm.
Onlar, dedelerimiz, ninelerimiz, analarýmýz, babalarýmýz,
aðabeylerimiz, ablalarýmýzdýr.
XXX
Onlar en yakýn atalarýmýzdýr. Onlar olgun insanlarýmýzdýr.
Aile kurumlarýmýzýn temel direkleridir…
Ancak onlarý kaybettikten sonra anlarýz ki; onlar,
bizi ayakta tutan, birliðimizi, dirliðimiz saðlayan; bizleri yaþam
mücadelesine hazýrlayan, her þeyimiz arka çýkan, dertlerimizi,
sýkýntýlarýmý göðüsleyen, bize göz-kulak olan, güç ve destek veren;
varlýklarý ile güven ve moral aþýlayan tarifsiz ölçüdeki
deðerlerimizdir… O temel aile direði ne kadar yýpranmýþ olursa
olsun varlýðýna olan muhtaçlýðýmýzý hissederiz.
Çünkü onlar, yaþam rehberimizdir, akýl hocalarýmýzdýr.
Tecrübe ve deneyim kýlavuzlarýmýzdýr.
Neden neyin çýkacaðýný, neyin nereye varacaðýný,
yýllarýn bilgi ve deneyimleri sayesinde
(tekrar hesaplamaya, uzun müddet düþünmeye ve sorgu
soruþturmaya gerek duymadan) bilen ve bizleri uyaranlardýr.
XXX
Ama, elden ayaktan düþmeye görsünler…
Ne yazýktýr ki, birçok kadir kýymet bilmeyenlerimizce,
birçok yaþlýmýz horlanýr, aþaðýlanýr, iþe yaramaz bir fazlalýk,
bir yük olarak görülür; yakýnlarý ve çevresince…
Hele bir de yok-yoksulsa; sýðýnacak bir kurum,
bir yuvasý yoksa; elden ayaktan düþmüþ, yatalak olmuþsa
ona bakanlarca ‘’Tez zamanda Allah canýný aslada bizde
kurtulsak o da’’ denir; býkkýnlýk ifadeleri dile getirilir.
XXX
Zordur, meþakkatlidir ihtiyarlýk…
Ve hiç kimse ömür sürecine koymak istemez yaþlýlýðý…
Ama, ömür sürecinin ihtiyarlýk duraðý Takdir-i Ýlahidir…
Çoktan da çoðumuz (Ýstemesekte, ömür sürecimizde)
yaþlýlýk evresini yaþayacaðýz; saðlýklý yada saðlýksýz
ömrümüzü tamamlayacaðýz…
Derttir, minnettir ve hatta hastalýktýr yaþlýlýk…
Hele de hele çocukluk ve gençlik dönemlerinde
saðlýðýnýn kýymetini bilmemiþ, zararlý alýþkanlýklarýndan
ve baðýmlýlýklarýndan kurtulamamýþsa, bedensel ve
ruhsal hoyratlýk sýnýrlarýný zorlamýþsa; saðlýksýz bir yaþlýlýk
çekilmez ve acýnýlýr olmaya mahkum edilmiþ demektir.
XXX
Zordur, çekilmezdir yaþlýlýk…
Çaptan (elden ayaktan) düþmek… Hastalýklarla mücadele etmek…
Kulaðý iyi iþitmemek, gözü iyi görmemek, reflekslerini kaybetmek…
Uykusuzluk çekmek… Yemeden-içmeden kesilmek…
Hafýza kaybýna uðramak… Macera peþinde koþturamamak…
Çalýþamamak; gençlik dönemlerindeki gibi elinden iþ gelmemek;
iþe yaramamak; atýl durmak… Aile fertlerinden birkaçýný
genç yaþta kaybetmenin acýsýna katlanýr olmak…
Sosyal yaþam aktivitelerinden mahrum kalmak…
Bir insan için az bir acý, az bir noksanlýk ve eksiklik
deðil midir; birçok temel ihtiyaçlarýna dair gözleri görecek,
gönülleri çekecek ama, güç yetiremeyecekler?
XXX
Nice seksenlik, doksanlýk ama saðlýklý yaþlý gördüm…
Çoðunun aklý baþýndaydý; hafýzalarý hala güçlü ve yýpranmamýþtý.
Ve çok þey öðrendim onlardan; Nizip’in tarihine, yöresel
kültürümüze dair… Bitki olsun, hayvan olsun, insan olsun, tüm
canlýlara saygý duymayý ve doða sevgisini ilk onlardan öðrendim.
Ve çalýþmanýn, helal-sýcak ekmek için nafaka peþinde
koþmanýn erdemini, gururunu, huzurunu, sevincini ve mutluluðunu
onlardan öðrendim; vatanýn, bayraðýn ve ailenin kutsallýðýný da…
Ýþ ahlakýný, dürüstlüðü ve gerçek dostluk iliþkilerini…
Cemaatte nasýl oturulup nasýl kalkýlacaðýný, ne zaman konuþup
ne zaman susulacaðýný da ilk onlardan öðrendim.
XXX
Ve þunu öðrendim ki onlar, bizden, aþtan-ekmekten ziyade,
‘yalnýz ve yalnýzca’ biraz ilgi ve saygý bekliyorlar…
Ömürlerinin son dönemlerini huzur içinde, sevgi-saygý
ortamýnda geçirmek istiyorlar…
Sizce çok þey mi istiyorlar?
Çok þey mi?