Asr-ý Saadet dönemini incelediðimizde, Resulullah'a inanan binlerce kiþi olduðunu görüyoruz. Ancak bunlarýn arasýnda kimileri vardýr ki, Ýslam diniyle þereflendikten sonra ortaya koyduklarý güzellikler ile kendilerinden sonraki her çaðda yaþayan Müslümanlarýn inançlarýný daha da netleþtirmiþ ve çaðlarý aþýp günümüze kadar bu güzelliklerini ulaþtýrabilmiþlerdir. Bunlardan bir tanesi de Hz. Sad b. Muaz'dýr.
Evs Kabilesi'nin lideri, kavmi arasýnda yöneticiliðiyle bilinen, cesaretli ve güvenilir bir insandý. Bu yüzden kavmi ona son derece baðlý ve itaatkâr idi. Ýslam'a girdiðinde de onun bu yöneticiliði vesilesiyle, kavmi ona itaat etmiþti. Hz. Sad, Ýslam'ý kabul ettikten sonra kavmine gidip þöyle der:"- Ey kavmim, beni nasýl bilirsiniz? Kavmi: - Sen bizim efendimiz, en akýllýmýz, ileri görüþlümüzsün, der. Sad (r.a): - Öyle ise ben Müslüman oldum. Siz de Müslüman olmadýkça ne erkeklerinizle ne de kadýnlarýnýzla konuþmayacaðým." Böylece henüz akþam olmadan kavmindeki bütün kadýnlar ve erkekler Müslüman olurlar. Hz. Sad, Müslüman olduktan sonra evinin kapýsýný muhacir olan Hz. Musab'a açmýþtýr. O, Resulullah'a (s.a.v.) peygamberlik verilmesinden on yýl sonra Müslüman olur. Fakat Ýslam'a girdiði ilk günden itibaren, Allah yolunda yaptýðý salih amelleri ile kýsa sürede Resulullah'ýn yanýnda sahabenin ileri gelenlerinden olur. Çünkü onun Müslüman olmasýyla Medine'de yeni bir güneþ doðar. Artýk Ýslam'ýn girmediði ne bir ev, ne de bir sokak kalýr. Müslümanlar Mekke'den Medine'ye hicret ettiklerinde ise, Sad (r.a.)'ýn kabilesi Muhacirlere ev sahipliði yapmýþ ve Ýslam kardeþliðinin en güzel örneðini göstererek sahip olduklarý her þeyi onlarla paylaþmýþlardýr.
Müslümanlarýn Medine'ye hicretinden iki yýl sonra Kur'an'ý Kerim'de "Furkan Günü" olarak belirtilen Bedir Savaþý gerçekleþir. Bu savaþa Hz. Sad da katýlýr. Savaþ öncesinde Resulullah(s.a.v.), Müslümanlarýn görüþünü almak ister. Çünkü Müslümanlar, Medine'den savaþmak niyetiyle deðil, sadece Kureyþlilerin ticaret kervanýný ele geçirmek için yola çýkmýþtýr. Fakat Allah(c.c.), onlarla savaþmayý, kervaný ele geçirmekten daha hayýrlý görmüþtü. Allah(c.c.)'ýn Resulü de kafirlerle savaþmayý düþünüyordu. Ancak yine de Mü'minlerin görüþünü almak istiyordu. Özellikle de Ensar'ýn görüþünü. Çünkü Ensar, Resule biat ederken O(s.a.v.)'nu sadece Medine sýnýrlarý dahilinde koruyacaklarýna dair söz vermiþlerdi. Onlar ise Medine sýnýrlarýnýn dýþýndaydý. Resulullah Mü'minlere seslenerek hepsinin görüþünü almak ister. Muhacirler görüþlerini bellirtirler. Resulullah yine seslenir:
"- Ey iman edenler, görüþünüz nedir? Hz. Sad b. Muaz ayaða kalkarak þöyle der: "Ya Resulullah, vallahi sanki sen bizleri kastediyorsun. Resulullah, "evet" dercesine baþýný sallayýnca Hz. Sad þöyle der: - Ey Allah'ýn Resulü! Biz sana iman ettik, seni tasdik ettik. Bu hususta sözlerini dinlemeye ve sana itaat etmeye söz verdik. Bize getirdiðin Kur'an'ýn Hak olduðuna þahitlik ettik. Ey Allah'ýn Resulü! Nasýl dilersen öyle yap. Biz seninle beraberiz. Seni Hak peygamber gönderen Allah'a and olsun ki, Sen bize þu denizi gösterip dalacak olsan, biz de beraber dalarýz. Bizden bir kiþi bile geri dönmez. Biz düþmanla karþýlaþmaktan geri dönmeyiz. Allah'tan dilerim ki, bizden memnun olacaðýn iþler nasip etsin. Allah'ýn bereketine doðru yürüt bizi." Onun bu sözleri peygamberimizi çok memnun eder. O, bu sözleriyle Ýslam'a ve Peygamber'e olan baðlýlýðýný tekrar ortaya koyar. Savaþ baþlamadan önce Hz. Sad, Resulullah(s.a.v.)'a bir öneride bulunarak þöyle der: "EyAllah'ýn Rasulü! Sizin için küçük bir komuta çadýrý kuralým. Siz çadýrýn gölgesinde dinlenin. Deveniz de yaný baþýnýzda olsun. Eðer biz gelirsek zaten amacýmýza ulaþmýþ oluruz. Yok eðer yenilirsek, Siz orada (Medine'de) bekleyen insanlarýn yanýna geri dönersiniz. Vallahi onlar sizi bizden az sevmiyorlar Allah sizi onlar vasýtasýyla düþmandan korur ve onlar Sizinle caný gönülden cihad ederler." Resulullah onun bu güzel önerisinden hoþnut kalýr. Ayrýca Sad b. Muaz komuta çadýrýný korumalarý için muhafýz birliði de hazýrlar. Hatta Resulullah'ýn güvenliðinden tam emin olmak için bu muhafýz birliðine kendisi komutanlýk yapar. Çünkü o, peygamberine ve önderine son derece baðlý idi.
Bu savaþýn sonunda müminler galip gelirler ve kafirlerden yetmiþ kiþiyi esir alýrlar. Fakat bu, Sad b. Muaz'ýn hoþuna gitmez. Allah(c.c.) ve Resulü'ne düþmanlýk eden, mü'minleri yurdundan sürüp çýkaran insanlarýn öldürülmesini istiyordu. Allah için sevip Allah için buðz ediyordu. Resulullah, çoðunluðun görüþünü alýp onlarý fidye karþýlýðýnda serbest býrakýr. Fakat daha sonra Allah(c.c.) bu konuda bir ayetle Hz. Sad ve Hz. Ömer'in görüþünü doðrular.
"Hiçbir peygambere, yeryüzünde kesin bir zafer kazanýncaya kadar esir almasý yakýþmaz…" (Enfal; 67) Hz. Sad, Uhud Savaþý'na da katýlýr ve peygamberin tepeye yerleþtirdiði elli okçudan biri de o olur. Bu savaþta kafirlere karþý göðsünü siper edip, Resulullah(s.a.v.)'ý koruyan sahabelerden biridir. Hz. Sad bu savaþta kardeþini de kaybetmiþtir.
Bedir ve Uhud Savaþlarýndan sonra üçüncü büyük savaþ olan Hendek Savaþý gerçekleþir. Bu savaþta da Hz. Sad yine ön saflarda yer alýr. Peygamberimiz Medine'de Ýslam Devleti'ni kurduktan sonra Yahudilerle anlaþma yapar. Bu anlaþmaya göre Yahudiler, hiçbir þekilde Kureyþlilere yardým etmeyeceklerdi. Fakat Yahudiler, Kureyþlileri Müslümanlar'a karþý savaþmalarý için kýþkýrtmýþ ve onlara yardým edecekleri noktasýnda vaatte bulunmuþlardý.
Bu arada Müslümanlarla aralarýndaki anlaþmayý bozduklarýna dair söylentiler çýkar. Peygamberimiz haberin doðruluðunu öðrenmek için Sad b. Muaz baþta olmak üzere birkaç sahabeyi Yahudilerin yanýna gönderir. Üç sahabeden oluþan bu heyet, gördükleri manzara karþýsýnda þaþkýna dönerler. Haber doðruydu ve Yahudiler yaptýklarý hazýrlýklarýyla neredeyse savaþa hazýr durumdaydýlar. Sahabeler onlara aralarýndaki anlaþmayý hatýrlatýnca, onlar alaylý bir tavýr takýnarak þöyle derler: "Resul de kimmiþ? Muhammed'i de aramýzdaki anlaþmayý da tanýmýyoruz. "Yahudilerin verdiði bu cevap karþýsýnda Hz. Sad sinirlerine hakim olamaz. Hemen kýlýcýna sarýlýr. Çünkü o, Ensarýn reisi idi ve Ensar da Resul(s.a.v.)'e biat vermiþlerdi. Yanýndaki sahabeler ona engel olup geri dönerler ve haberi Resulullah'a getirirler. Bir tarafta "Rabbimiz Allah'týr" demekten baþka hiçbir suçu olmayan bir avuç insan varken, diðer tarafta kendilerini yeryüzünün ilahý olarak kabul eden binlerce insan. Bu savaþ, yirmi gün sürer. Müslümanlar'ýn arasýnda büyük bir kýtlýk baþ gösterir. Resulullah(s.a.v.), buna son vermek için düþman saflarý arasýnda olan Gatafanlýlarýn reisini çaðýrýp gizlice bir anlaþma yapar. Anlaþma imzalanmadan önce Resulullah, Sad b. Muaz ve Sad b. Ubade'yi çaðýrýp onlara konuyla ilgili görüþlerini sorar. Çünkü Resulullah(s.a.v.), Gatafanlýlara kendilerine yardým etmeleri karþýlýðýnda, Medine'deki hurmalýklarýn hasýlatýnýn üçte birini verecekti. Ýki sahabe, Allah'a (c.c.) ve Resulü'ne karþý kusur etmemek için sorarlar: "Ey Allah'ýn Resulü, bu senin görüþün müdür yoksa Allah'ýn emrettiði ve mutlaka yerine getirmemiz gereken söz müdür?" Allah(c.c.)'ýn Resulü: "Hayýr. Bu benim görüþümdür" deyince Hz. Sad þöyle der: "Ey Allah'ýn Resulü! Biz ve bu kavim önceden Allah'a ortak koþar, putlara tapar ve Allah'a ibadet etmezken bile bu kavim, misafirlik veya satýn alma dýþýnda, Medine'den tek bir hurma dahi yemeðe cesaret etmemiþlerdir. Þimdi Allah bizi Ýslam'la þereflendirmiþken, senin ve Ýslam'ýn sayesinde bize kuvvet bahþetmiþken mi biz mallarýmýzý bunlara haraç olarak verelim? Vallahi bizim böyle bir anlaþmaya rýzamýz yoktur. Allah onlarla aramýzda hüküm verinceye kadar savaþacaðýz." Hz. Sad'ýn verdiði bu cevap karþýsýnda Allah Resulü çok sevinir. Ayný zamanda onun bu cevabý mü'minlerin morallerinin yükselmesine vesile olur. Hz. Sad, Allah Resulü'ne verdiði bu cevaptan sonra, savaþ meydanýna gidip yaralanana kadar kahramanca savaþmaya devam eder. Kolundaki damara bir ok isabet eder. Ona oku fýrlatan Cehhan b. Kays b. Arika idi. Oku fýrlattýðý zaman þöyle der: "Ben Arika'nýn oðluyum." Bunu iþiten Hz. Sad, Cehhan'a: "Allah senin yüzünü cehennemde terletsin" der ve Allah(c.c.)'a þöyle dua eder: "Ey Allah'ým! Eðer Kureyþlilerle savaþ tekrar olacaksa o savaþ için yaþat beni. Çünkü hayatta en çok istediðim þey peygambere eziyet eden, onu yurdundan çýkaran Kureyþ Kavmi'yle savaþmaktý. Allah'ým aramýzda bir daha savaþ nasip olmayacaksa, bana þehadeti nasip et. Fakat ölmeden önce Kureyza Yahudilerinin akibetini bana göster ki içim ferahlasýn." Mü'minler bu sýkýntýlý anlarý yaþarken, Allah (c.c.) onlara ferahlayacaklarý kapýlarý birer birer açmaya baþlar. Böylece savaþ, mü'minlerin lehine sonuçlanýr. Kafirler ve müþrikler savaþ meydanýný terk etmeye baþlayýnca, Müslümanlar'a ihanet eden Yahudiler de korkudan kalelerine çekilmeye baþlarlar. Müslümanlar, yaptýklarýnýn bedelini ödetmek için Beni Kureyzalýlarýn kalesini kuþatma altýna alýrlar. Köþeye sýkýþan Yahudiler, eski dostlarý Evs Kabilesi'nden (Ýslam öncesi, aralarýnda anlaþma ve dostluk vardý) yardým isterler. Buna karþýlýk Evs Kabilesi, Resulullah'ýn yanýna gelip onun vereceði emri beklerler. Allah'ýn Resulü de onlar hakkýnda hüküm vermesi için kabilenin reisi olan Hz. Sad'ý hakem tayin eder. O sýrada Hz. Sad yaralý olduðu için Mescid-i Nebevi'de kalýyordu ve yarasý aðýrdý. Sahabelerin yardýmýyla Resulullah'ýn ve mü'minlerin olduðu yere getirilir. Hz. Sad, Allah Resulüne olan saygýsýndan dolayý, O'na dönüp þöyle der: "Ya Resulullah! Vereceðim hükme razý mýsýnýz?" Resulullah da "Evet" diye cevap verince, bu defa kavmine dönüp ayný soruyu onlara sorar: "Vereceðim hükme razý mýsýnýz?" Evs'liler de "Evet" cevabýný verince Hz. Sad hükmünü açýklar: "- Eli silah tutan tüm erkekler öldürülsün! Kadýnlar ve çocuklar da mallarýyla beraber esir alýnsýn!" Peygamberimiz bu kararýndan dolayý Hz. Sad'a þöyle der: "- Sen Allah'u Teala'nýn yedi kat semadan verdiði hükme uygun hüküm verdin." Daha sonra onun verdiði hüküm yerine getirilir. Bu olayýn ardýndan Hz. Sad'ýn rahatsýzlýðý artar. Allah(c.c.) onun duasýný kabul eder. Beni Kureyza Yahudilerinin akibetini gördükten sonra aldýðý yara üzerine þehit olur.
Allah Ondan Razý Olsun.