Þu boðaz harbi nedir ki var mý dünyada eþi
En kesif ordularýn yükleniyor dördü beþi
Diyen þair, çanakkale mahþerinin iç yüzünü deþifre etmeye çalýþmýþtýr. Çanakkale, sadece bir savaþ deðildir. O, iki medeniyetin kapýþtýðý bir alandýr. Çanakkale savaþý, Ýslamýn küfre karþý son direniþ kalesi olmuþtur. Çanakkale savaþý haçlý seferlerinin en korkuncuna þahit olmuþtur.
Müderris Emin Efendi, sýnýfa girdiðinde boþ sýralarla karþýlaþýr. Gözü tahtadaki yazýya iliþir. Sindire sindire okur tahtada yazýlanlarý:
“Muhterem Hocam, Ayasofya Camii’ndeki hutbeleriniz ve dershanedeki derslerinizden, Çanakkale’de milletimizin namusunun korunmasý gerektiðine inandýðýmýz için gidiyoruz. Yüreðiniz rahat olsun. Orada, milletimizin namusu olan Çanakkale’de, senin talebelerin bir gönüllü birliði oluþturarak ve tek bir kiþi gibi hareket ederek sömürgecilerin karþýsýna çýkacak. Dualarýn üstümüzden eksik olmasýn. Hakkým ve emeklerini helal et
Tarih Þuuru:
Merhum Turgut Özal, milli deðerlerine sýký sýkýya baðlý olan Japonlarýn Batýya meydan okuyan ilerleyiþi karþýsýnda, 1980’li yýllarda Japon eðitim sisitemine ilgi duyar. Bu sebeple inceleme ve araþtýrma yapmak üzere Japon Pedagog heyetini ülkemize davet eder. Alanýnda uzman olan bu Japon heyeti, ülkemizin çok deðiþik yerlerinde inceleme ve araþtýrmalar yapar. Bu araþtýrmalarýn sonucunu zamanýn Milli Eðitim Bakaný Vehbi Dinçerler’le birlikte Baþbakan Turgut Özal’ýn huzuruna çýkar.eðitim alanýnda uzman olan Japon heyetinin kararý kýsa ve kesindir. Der ki: “Sizin gençlerinizde milli þuur yok” Bu cevap üzerine þu soru sorulur “Peki siz Japonlar, gençlerinize milli þuur verme adýna ne yaparsýnýz?” Bunu üzerine Japonlar ilginç, ilginç olduðu kadar da bizim açýmýzdan acý acý düþündürücü olan þu cevabý verirler: “Biz sizden aldýðýmýz “AMÝN ALAYI” (Osmanlýlarda çocuðun yaþý 4 yýl, 4 ay, 4 gün olunca Amin Alayý denen bir törenle eðitime baþlatýlýrdý.(16)
Niçin öðrencilerimizi gerektiði gibi motive edebilmek için Japonlarda olduðu gibi Tarihimizden daha iyi faydalanabilmek için 100 Nagazaki deðerinde Çanakkalemizi deðerlendiremiyoruz?
Tarih þuuru, geçmiþle geleceði birbirine baðlayan güçlü bir köprüdür ve dün ile yarýn arasýndaki bu köprünün kurularak nesillerde tarih þuurunun uyandýrýlmasý o toplumun geleceði adýna oldukça mühimdir. Günümüz nesilleri, hem dün, hem de yarýn olmasýný bilmeli ve bu anlayýþla geleceði, mâzi kanaviçesine göre iþlemelidirler ki, bugüne kadar milletçe maruz kaldýðýmýz sosyal erozyonlara bir daha düþmeyelim.(17)
Ýyi bir tarih þuuru ile donanýmlý, tarihi ile barýþýk ve geçmiþlerine ait bilgi ve deðerleri, geleceðe sýçrama rampasý olarak kullanabilen nesiller yetiþtirebildiðimiz taktirde yarýnlar elbet bizim için ümit vaat edecektir.(
ÇANAKKALE RUHU
Çanakkale'ye girmek isteyen düþmana karþý tüm islam aleminin yek vücut karþý durmasý, bu savaþýn sýradan bir savaþ olmadýðýný da göstermektedir. Çanakkale savaþýnda bir Trablusgarp'lý bir Kýrým'lý veya bir Musul'lu gelip burada gözünü kýrpmadan canýný veriyorsa bu savaþýn üzerinde durulmasý gerekmektedir.
Çanakkale düþmemeliydi. Bu nedenle tüm müslümanlar burada canlarýný vermek için koþtular. Çanakkale düþerse Ýstanbul düþerdi, Baðdat düþerdi, Kudüs düþerdi, Mekke, Medine düþerdi. Çanakkale sadece Ýstanbul veya Anadolu'ya bekçilik yapmýyordu. O, tüm ümmetin bekçiliðini yapýyordu. Çanakkeleye gelen insanlar bu ruhun bilincindeydi. Onlar buraya sadece savaþmak için deðil ölmek için de geliyorlardý. Bu sahilleri ilelebet korumak için geliyorlardý. “Size savaþmayý deðil, ölmeyi emrediyorum” diyen komutanlarýn komutasýnda þehitlik için koþuyorlardý. Kimisi ellerinde mushafla yürüyor, kimisi dudaklarýnda Allah'ý tespih ediyordu. Biliyorlardýki kendileri belki ölecek, ama arkalarýndan gelenlere çiðnetmeyecekler namuslarýný.
Çanakkale savaþýnda sadece askerler deðil, bu ülkenin tüm okumuþlarý, öðrencileri ve kadýnlarý da savaþtýlar. Onlarý böylesine seve seve savaþa sürükleyen cihat þuuruydu. Ýtilaf devletleri komutaný Alan Moorehead Çanakkale'yi aþamayýnca “Bir SIR var orada” diyor, diðer komutan Hamilton ise sýrrý bulmuþtu. “Türkleri Cenabý Allah'tan ayýrmak için bilmem ki ne yapmalýydý.”
Çanakkale Ruhu Nasýldý
Bataryada tek top ayakta kalabilmiþ, fakat onun da vinci kýrýlmýþ olduðundan mermileri namluya sürülemiyordu. Yüzbaþý Hilmi Bey, etrafýndaki birliklerden yardým alabilmek düþüncesiyle bataryadan uzaklaþtýðý sýrada Niðdeli Ali ile Koca Seyit ümitsiz ve periþan ne yapacaklarýný düþünüyorlardý. “Ulu ve yüce Allah’tan baþka hiç bir güç ve kuvvet yoktur” duasý Seyit’in aðzýndan nur tanesi gibi dökülmeye baþladý. Seyit bu duayý defalarca okudu.
Bu yakarýþ þüphesiz hiç kimseninkine benzemiyordu. Aþk ile kendinden geçmesi ve 215 okkalýk top mermisini kucaklayýp omzuna almasý bir oldu. Demir basamaklarý tam üç kez inip çýktý. Yanýnda bulunan Niðdeli Ali, Seyit’in göðüs ve omuz kemiklerinin çatýrtýsýný duyuyor, hayret ve dehþet içinde kalýyordu. Topun namlusuna sürülen üçüncü mermi savaþýn kaderini deðiþtiren olayý yaratmýþ ve Ýngilizlere ait “Ocean” isimli zýrhlý, bu merminin isabetiyle korkunç yara almýþtý.
Ayný gün geç saatlerde Çanakkale Boðazý Müstahkem Mevki Kumandaný Cevat Paþa, ödül olarak Seyit’e onbaþýlýk rütbesi verdi. Merminin bir defa da kendi huzurunda kaldýrýlmasýný istedi. Bunun üzerine Seyit Onbaþý, Cevat Paþa’ya þu cevabý verdi:
“Ben bu mermileri kaldýrýrken gönlüm Allah’ýn feyziyle doldu. Ancak bu kuvvetin sýrrý o anda bana Allah’ýn ihsan ettiði bir vergi idi. Bu aðýrlýðý kaldýracak kadar bir makama varmýþsam bu dua ve rýza ile olmuþtur. Ama þimdi kaldýrmam mümkün deðildir kumandaným
Çanakkale'de Kadýnlar da Savaþtý
Çanakkale'de sadece erkekler deðil kadýnlar da savaþtýlar.
Örneðin, The Age adlý Avusturalya gazetesinde, 8 Eylül 1915 tarihinde þu baþlýkta bir haber yer almaktadýr.
"Kadýn bir keskin niþancý: ilk günkü çarpýþmada vuruldu: J. C. Davies adlý bir asker annesine yazdýðý mektupta þöyle demektedir:
"... Vurulduðum 18 Mayýs günü, keskin niþancý bir Türk kýzý vardý. Güzel, iri yapýlý ve 19-21 yaþlarý arasýnda görünüyordu. Günün uzunca bir bölümünde sürekli olarak ateþ etti. Gerçi bir çok adamýmýzý vurdu ama gün bitiminden önce Avusturalyalý bir asker tarafýndan vurulunca, gene de üzüldüm. Ölüsünü ele geçirdiðimizde yanýnda bir Türk erkeðinin cesedini de bulduk. Kadýnýn vücudunda tam 52 kurþun vardý... Bu savaþ korkunç"
Ýrfan Ordusu
Çanakkale'de binlerce öðrenci, okullarýný býrakarak savaþa katýldýlar. Hatta bazý öðrenciler öðretmenleriyle birlikte gelmiþlerdi. O dönemde bir çok okul, öðrencisi Çanakkale'de þehit düþtüðünden mezun bile verememiþti.
bu þehit ve gazilerin hepsi 17-22 yaþýndayken ve bir kýsmý henüz okulun lise ve orta kýsmýnda, bir kýsmýysa mezun ve Ýstanbul Darülfünunu veya Avrupa üniversitelerinde okuyorken, birbirleriyle yarýþ edercesine askerlik þubelerine koþmuþ ve gönüllü olarak askere yazýlmýþlardý Hatta içlerinden Irak Cephesi’nde þehit düþen 646 Celal Ýbrahim seferberliðin ilanýyla beraber geceden gidip askerlik þubesinin kapýsýnda sabahlamýþ ve “ 1 Numaralý Gönüllü” yazýlmak þerefini elde emiþtir
ÇANAKKALE ZAFERÝ
Çanakkale Savaþý yalnýz bizim tarihimizin deðil yakýn dünya tarihinin en önemli savaþlarýndan biridir. Çanakkale Boðazý'ný savaþ gemileriyle zorlayarak aþma, böylece Ýstanbul'a kavuþma isteði Avrupa büyük devletlerinin öteden beri özlemidir.
1914 yýlýnda I. Dünya Savaþý'nýn baþlamasýyla Ýtilaf devletleri bu isteklerini gerçekleþtirme fýrsatýnýn doðduðuna inandýlar. Bu inançla Ýngiltere ve Fransa iþbirliði yaparak 3 Kasým 1914 günü alacakaranlýkta Bozcaada'dan Boðaz'ýn aðzýna doðru yaklaþtýlar. Buradan istihkamlarýmýza doðru ateþ açtýlar, Ýngilizler Seddülbahir ve Ertuðrul tabyalarýný, Fransýzlar da Anadolu yakasýnda Kumkale ve Orhaniye tabyalarýný havan topu ile dövdüler. Cephaneliðimize isabet eden top mermisiyle on bir ton barut havaya uçtu, subay ve erlerimiz þehit düþtü, Ýngiliz Donanma Komutaný Amiral Carden Çanakkale önlerinde gösteriler yaptý, düþman denizaltýlarý boðazý geçmeye kalktýlar.
24 Kasým 1914 günü bir Fransýz denizaltýsý Boðaz sularýnda görüldü. bu denizaltýyý gören topçularýmýz düþman üstüne ateþ yaðdýrmaya baþladý. 2 Aralýk günü Ýngiliz denizaltýsý da bir deneme yaptý. Derinden engelleri aþarak Boðaz'a girdi. Yediyüzelli metre ilerde bulunan Mesudiye zýrhlýsýna torpil atarak bu gemimizi batýrdý. Zýrhlýmýzda bulunan subaylardan on'u ve erlerimizden yirmi dördü þehit düþtü.
19 Þubat 1915 günü düþman savaþ gemileri öðleye kadar uzun menzilli bir bombardýmana giriþti. Boðaz'a iyice sokuldular. Tabyalarýmýz akþama doðru düþman savaþ gemilerine karþýlýk verdi. Ertuðrul ve Orhaniye tabyalarýndan atýlan ateþ karþýsýnda düþman oldukça bocaladý.
Ýtilaf devletleri gemileri diledikleri gibi ilerleyemiyor, amaçlarýna ulaþamýyordu. Lodos fýrtýnasýný baþarýsýzlýklarýnýn nedeni olarak görüyorlardý. Havalar düzelince yeni saldýrýlar düzenlendi. Yine sonuç alýnamayýnca düþman gemilerine komuta eden Amiral Carden görevden alýndý. Yerine 17 Mart 1915 günü Robeck atandý. Yeni komutan 18 Mart 1915 günü donanmayla Boðaz'a saldýracaðýný, yakýnda Ýstanbul'da olacaðýný Londra'ya bildirdi.
Bu arada Çanakkale Müstahkem Mevki Komutaný Albay Cevat Çobanlý 17/18 Mart gecesi boðaz'a mayýn hattý döþenmesi emrini verdi. Aldýðý emir gereði Binbaþý Nazmi Bey Nusret Mayýn gemisi ile o gece yirmi altý mayýn, Boðaz'a on birinci hat olarak döþendi. Boðaz'daki mayýn sayýsý on bir hat olarak 400'ü aþmýþtý.
18 Mart 1915: Ýngiliz ve Fransýz savaþ gemilerinden oluþan, o dönemin en büyük deniz gücü, üç filo olarak sabahleyin Çanakkale Boðazý'na girdi. Bu donanmanýn ilk grubunu oluþturan filoda, Ýngilizlerin Queen Elizabeth zýrhlýsý ile Ýnflexible, Lord Nelson ve Agamemnon savaþ gemileri bulunuyordu.
Ýkinci grupta Ýngiliz Kalyon Kaptaný komutasýnda Ocean, Ýrresistible, Wengeance Majestic gibi savaþ gemileri yer almýþtý. Üçüncü filo ise Prince, Bouvet, Suffren gibi Fransýz savaþ gemilerinden oluþuyordu.
Ýngilizler ve Fransýzlar zayýf Türk savunmasýný kolayca susturarak Boðaz'ý kolayca geçebileceklerim umuyorlardý. Bu umut ve güvenle 18 Mart 1915 günü düþman savaþ gemileri þiddetli bir ateþe baþladýlar. Rumeli Mecidiyesiyle merkez bataryalarý þiddetli bir ateþe tutuldu. Boðazdaki düþman gemileri Hamidiye istihkamlarýna yüklendi. Bunu gören Dardanos bataryalarý ateþi üzerlerine çekmeye çalýþtý. Az sonra, tüm gemiler, Dardanos'a saldýrdý. Dardanos tabyamýz saldýrýlara þiddetle karþý koydu. Bu arada Mesudiye tabyasý da ateþe baþlamýþtý. Mesudiye üzerine ateþ açýlýnca Hamidiye onun yardýmýna koþtu. Bu arada kýyý bataryalarýmýz düþman üstüne ateþ yaðdýrmaya baþladýlar. Bunalan düþman kaçmak isterken topçu atýþlarýyla karþýlaþýyordu. Düþman gemilerine göz açtýrýlmýyordu. Karþýlýklý bu korkunç bombardýman bir saat kadar sürdü. Bu karþýlýklý bombardýmaný bir yabancý yazar þöyle anlatýyor:
«Ýnsan manzarayý gözlerinin önünde canlandýrabilir. Kaleler, toz duman bulutlarý içinde kaybolmuþlarda Yýkýntýlarýn arasýndan arada bir alevler yükseliyordu. Gemiler, çevrelerinde fýþkýran sayýsýz su sütunlarý arasýnda yavaþ yavaþ hareket ediyorlar, bazen duman ve serpintiler arasýnda iyice görünmez oluyorlardý. Tepelerden ateþ eden havan toplarýnýn alevleri görülüyor, aðýr toplar yer sarsýntýlarý gibi gümbürdüyordu.»
Bombardýman sýrasýnda Türk tabya ve bataryalarý büyük zarar görmüþtü. Amiral Robeck Fransýz gemilerini geri çekerek Ýngiliz savaþ gemilerini ileri sürdü. Tam bu sýrada müthiþ patlamalar oldu. Bouvet ve Suffren savaþ gemileri mayýna çarparak sarsýldýlar, manevra kabiliyetini kaybettiler. Bir gece önce Nusret mayýn gemisinin döþediði mayýnlar görevlerini yapmýþlardý. Boðazýn berrak sulan üzerinde bir dev gibi yatan Bouvet ve Suffren'e tarihi Hamidiye bataryamýzýn keskin niþancýlarý ateþ açtýlar. Çanakkale Geçilmez kitabýnýn yazarý Alan Moorehead olayý þöyle anlatýyor.
«Saat 13.45'de Suffren'in az gerisindeki Bouvet müthiþ bir patlamayla sarsýldý. Güverteden göðe kesif bir duman yükseldi. Gittikçe hýzlanarak yana yattý, devrilip gözden kayboldu. Olayý görenlerden birinin ifadesine göre «Bir tabak, suda nasýl kayýp giderse o da öylece kayýp gitti.»
Türk tabyalarý, Boðaz'ý geçmeye çalýþan düþman gemilerine durmadan ateþ ettiler. Bu arada düþman Boðazdaki mayýnlarý temizlemek için mayýn tarayýcýlarýný boðaza soktu. Tabyalarýmýz mayýn tarayýcýlarýna ateþ açtýlar. Açýlan ateþ yaðmur gibi yaðmaya baþlayýnca düþmanlar panik içinde kaçtýlar. Bu arada düþman savaþ gemilerinden Ýnflexible, Ýrressitible büyük hasar gördü. Batanlar oldu. Daha sonra Queen Elisabeth ve Agamemnon yaralandý. Ýtilaf devletleri Çanakkale Boðazý'ný denizden aþamadýlar. Büyük kayýplar vererek: Çanakkale Boðazý'nýn geçilemeyeceðini öðrendiler.
Çanakkale Geçildi
Dedelerimiz, sadece bir toprak parçasý için mücadele etmediler. Onlar, inancýmýz, medeniyetimiz ve kültürümüz için de mücadele ettiler. O gün Çanakkale'yi düþman geçemedi. Ama bugün batýlýlar tüm bu saydýðýmýz deðerleri tahrip ederek aslýnda Çanakkaleyi geçtiler. Çanakkale'yi geçtiler ama biz farkýnda deðiliz. Öyle bir geçtiler ki biz her yýl Çanakkale geçilmez, geçilmedi diye nutuk atarken televizyonlarýmýzda, sokaklarýmýzda Çanakkalenin geçildiðini göremiyoruz. Kültürümüz ve bizi biz yapan deðerlerimiz yok edilirken aslýnda çanakkalenin düþtüðünü görmüyoruz. Türkü, Kürdü, Arabý ve Çerkezi ile birlik halindeyken þimdi aramýzda kavmiyetçiliðin girmiþ olmasý, çanakkale ruhunun gittiðini göstermez mi?
Baðdat çiðnenirken haçlý çizmeleri altýnda, Filistinli kadýnlara saldýrýrken Anzaklarýn torunu, biz her yýl burada çanakkale geçilmedi diye boþuna bayram ediyoruz. Çanakkale geçildi. Hem yüreklerimizde ve hem de topraklarýmýzda...
Bizi biz yapan deðerlerimizle savaþýrken nasýl Çanakkale ruhunu anlayabilir, tekrar yakalayabiliriz. Orada bizi zafere ulaþtýran kuru kalabalýklar deðildi. Hele teknolojik üstünlük hiç deðildi. Çünkü düþmanýn teknolojik üstünlüðü bizden yüksekti. Çanakkale'de bizi baþarýya ulaþtýran sýrrýmýz bizim cihat düþüncemizdi. Ýmanýmýzdý. Þimdi bunlarýn yerini batýlý deðerler aldý. Bizi öyle bir köleliðe sürükledilerki artýk iþgal edilmeye, iðfal edilme ve köleleþtirilmeye hazýr hale geldik...
Çanakkale geçildi dostlar... Þimdi herkes kendi kalesine çekilmeli, kendi çanakkalesini kurmalý, buradaki düþmaný söküp atmalý, ayaða kalkmalý ve tekrar direnmeli...