Mustafa Bilici Kardeþimin öenrisiyle bundan sonra bu kýsma ibret alacaðýmýz küçük hikayeleri yazacaðým. Sizlerden de bekliyorum Selamlar.
Mustafa Bilici Kardeþimin öenrisiyle bundan sonra bu kýsma ibret alacaðýmýz küçük hikayeleri yazacaðým. Sizlerden de bekliyorum Selamlar.
Hazineye Darý Ekmek.
Bir hukumdar maiyetiyle birlikte ulkesinde bir gezintiye cikmisti Yolu uzerindeki bir koyde cok yasli bir adamin tarlasina fidan dikmekle mesgul oldugunu gordu Ihtiyara uzaktan seslendi:
- Baba, sen ne diye fidan dikmeye ugrasiyorsun? Masallah yasini yasamissin, bu diktigin fidanlarin meyvesinden herhalde yiyemezsin.
Ihtiyar cevap verdi:
Bu diktigim fidanlarin meyvesini bizim yememiz sart degil evlat Biz nasil bizden oncekilerin diktigi fidanlarin meyvesinden yedikse, bizim diktigimiz fidanlarin meyvesini de bizden sonrakiler yer
bu cevap hukumdarin hosuna gitti ve ihtiyara bir kese altin verilmesini emretTi
Ihtiyar bu ihsani karsiliksiz birakmadi:
Gordun mu evlat, bizim diktigimiz fidanlar simdiden meyve verdi
Bu cevap da hukumdarin hosuna gitti, bir kese daha altin verilmesini emretti
Yasli koylu siradan biri degildi Carikli erkâni harp diye nitelenen kisilerden biriydi:
Evlat herkesin diktigi fidan yilda bir defa meyve verir, bizim diktigimiz fidan yilda iki defa meyva verdi
Bu diplomatca cevap da hukumdarin hosuna gitti ve bir kese daha altin verilmesini emretti Ama bu defa vezir araya girdi ve hukumdari uyardi:
Aman sultanim bir an once buradan uzaklasalim Bu ihtiyar bu gidisle tarlasina fidan dikmek yerine, devletin hazinesine dari ekecek.
Konu coskun tarafýndan (25.06.07 Saat 11:47 ) deðiþtirilmiþtir.
Seni Yarattým.
Bir gün, çelimsiz, küçük bir kýz çocuðu sokaðýn köþesine oturmuþ yiyecek, para, ya da alabileceði herhangi bir þey için dileniyordu. Üzerinde yýrtýk, pýrtýk giysiler vardý; yüzü gözü kir içinde, periþan bir hali vardý. Kýz dilenirken, sokaktan genç, canlý ve iyi görünümlü bir adam geçti. Kýzý farketmiþti ama belli etmemek için dönüp ikinci kez bakmadý. Büyük ve lüks evine, mutlu ve rahat ailesinin yanýna geldiðinde, çok güzel hazýrlanmýþ akþam sofrasý onu bekliyordu. Fakat az sonra düþünceleri tekrar o fakir kýza takýlýverdi. Duygularý birþeylere itiraz ediyordu. Sonra kolay yolu tercih etti ve itirazlarýný Allah’ a yöneltti:
"Böyle birþeyin olmasýna nasýl müsaade ediyorsun? Neden o küçük kýza yardým için birþeyler yapmýyorsun Allah’ým?" diye yakýndý içinden.
Sonra ruhunun derinliklerinden gelen bir cevap iþitti : "Yaptým. Seni yarattým!".
Sevgili dostum bunlarý gönül bahçesine atsan daha güzel olmazmý ?Acaba.Selamlar
SEN BENDE BEN ÖLÜRSEM ÖLÜRSÜN
SEN ÖLÜRSEN BEN ZATEN ÖLÜRÜM
çok güzel yazýlar bu bölümde güzel olmuþ gönül bahçesi olayý farklý burada ibretli hikayeler içinde bir bölüm güzel paylaþýmlar için teþekkürler...
Bir þeyi bulunmadýðý yerde aramak, onu aramamak demektir. (Mevlana)<br>
BELANIN ÖNÜNDEN SAPMASINI BÝLÝN!
Okyanus adlý dev bir lügati Arapçadan Türkçeye çeviren Asým Efendi, bir öðrencilik hatýrasýný þöyle anlatmaktadýr:
Tahsilim zamanýnda bizim medreseye en yakýn fýrýndan ekmek alýrdým.Senelerce bu fýrýnýn müþterisi olmaya devam ettim. Bir sabah yine adetim üzere ekmek almak maksadýyla bu fýrýna geldiðimde, fýrýnda çalýþan bir iþçinin, bir haksýzlýðýna maruz kaldým. Herkese ekmek veriyor, sýram gelip geçtiði halde bir türlü beni görmüyordu. Adamý þöyle ikaz ettim, böyle hatýrlatmada bulundum ise de, hep bana ters cevap veriyordu. Ön sýrada beni görmezlikten gelip, hep arka sýralardakileri tercih ediyordu.Artýk caným burnuma gelmiþti, bu haksýzlýk karþýsýnda. Fýrýnýn yanýnda, ayak altýnda duran bir taþý kaptýðým gibi, adamýn üzerine yürümeye karar verdim. Ama tam o sýrada birden aklýma geldi: Bu adam bir belaya müstahak hale gelmiþse, neden bunu benim elimden bulsun? Ben de onu belaya atan adam suçunu yükleneyim? Sabredeyim, mutlaka bunun içinde bir hayýr vardýr, dedim. En nihayet herkes ekmeðini alýp gittikten sonra, bana da istediðimi verdi, dershaneme geri döndüm. Bir gün sonra fýrýna gittiðimde ise, adamýn yerinde olmadýðýný gördüm. Sordum; Dediler ki: O iþçi, dün aniden hastalandý, þu anda ölümle burun burunadýr. Fakat bir türlü ölemiyor, can çekiþip duruyor. Hemen aklýma geldi, ona vurmayý niyet ettiðim taþý alýp, ziyaretine gittim. Taþý alnýna deðdirip yorganýn üstüne koydum. Az sonra adam kolayca son nefesini veriverdi. Çünkü bu taþla onun eceli gelecekti. Bununla ömrü bitecekti. Fakat sabrým sebebiyle, o taþý ona vuran ben olmaktan kurtulmuþtum. Bu olaydan alýnacak ders þudur: Siz de suçsuz yere bir sataþmaya uðrarsanýz, iþi kavga ve münakaþaya görmeyiniz "Belanýn önünden sapmasýný bilin" ve: "Bu adam bir musibete müstahaktýr, fakat benden bulmasýn," diyerek çekilin. O kiþi neye layýksa onu bulacaktýr. Yeter ki bu bela sizin elinizle gelmesin, baþýnýzý derde sokmasýn..."
Konu Subutay tarafýndan (27.06.07 Saat 08:39 ) deðiþtirilmiþtir.
O MÜSLÜMAN DEÐÝL MÝ ?
Prof.Dr. Saffet Solak anlatýyor :
Amerikada master yaptýðým yýllarda,çalýþtýðým üniversitenin yemek
salonu açýk büfe þeklindeydi.Herkes dilediði yemekten istediði kadar
alabiliyordu. yemekhanenin kapýsýnda
"Take what you need.Eat what you take"
(Yiyeceðin kadar al, aldýðýný da ye)* diye yazmakta idi.
Bir gün ayný masada yemek yediðimiz Çinli bir arkadaþý,tabaðýnda
kalan son pirinç tanesini almaya çalýþýrken görünce dayanamadým ;denemek
için dedim ki :
"Bir pirinç tanesi için neden bu kadar uðraþýyorsun?Býrak
tabakta kalsýn."Çinli arkadaþýn verdiði cevap çok düþündürücüydü:
"Her Çinli bir pirinç tanesi israf etse,Çin nüfusu ile çarp bakalým,kaç ton
pirinç yapar?Biz kalabalýk bir ülkeyiz,israf etme lüksümüz yoktur." dedi.
Yine denemek için dedim ki :
"Þu anda Çinde deðil Amerikadasýn. Tabaðýnda býrakacaðýn pirinç
tanesi Çini deðil,Amerikayý zarara uðratacaktýr". Bu sözlerim karþýsýnda
güldü ve þöyle dedi :
"Yaþadýðým ülke olan Amerikayý bu þekilde zarara uðratmak
onurlu bir davranýþ olmaz."
Çinli arkadaþý bu onurlu davranýþýndan dolayý tebrik ettim ve
düþüncesini paylaþtýðýmý söyledim. Ýslam dininin bu konudaki,
"Yiyiniz içiniz, fakat israf etmeyiniz. Çünkü Allah israf edenleri sevmez"*
buyruðunu açýkladým.
Çok hoþuna gitti.Tam o sýrada ,Ürdünlü Müslüman bir arkadaþ
tabaðýndaki yemek artýklarýný çöp sepetine boþalttý.Bunu gören Çinli arkadaþ
Ürdünlüyü göstererek :
"O Müslüman deðil mi? dedi.
O kadar üzüldüm ki ,ne diyeceðimi bilemedim.
Konu Subutay tarafýndan (27.06.07 Saat 08:41 ) deðiþtirilmiþtir.
Babasý bir gün sabýrsýz ve çabuk sinirlenen oðluna bir torba çivi ile
bir tahta verip;"Bak oðlum!"dedi.Sabýrsýz davranýp çevrene zarar vereceðini
anladýðýn an,bu tahtaya bir çivi çakacaksýn."Oðlu birinci gün tam otuz yedi
çivi çaktý.
Günler ilerdedikçe sabýrlý olmasýný öðrenip çaktýðý çivileri azalttý.
Daha sonra ise hiç çivi çakmamayý öðrendi.
Bunu babasýna söylediðinde: "Kendini kontrol edip sabýrlý olduðun her günün sonunda tahtadan bir çivi çýkaracaksýn "dedi babasý.
En son çivi söküldüðünde oðlu babasýna haber verdi.
Babasý çocuðun elinden tuttu ve tahtanýn yanýna götürüp:
"Bak oðlum!" dedi."Þu tahtayý görüyor musun? hiçbir zaman
eskisi olmayacak.Sabredemediðin her an karþýndakilerde böyle
yaralar oluþur.Ne kadar tamir etmeye çalýþsan da eskisi gibi olmayacaktýr...
alýntý:geliþim uzmaný."NEBÝYE YAÞAR"
Konu Subutay tarafýndan (27.06.07 Saat 08:42 ) deðiþtirilmiþtir.
dayanýþma ve paylaþým bizim temelimiz ve irademiz olmalýdýr,ancak o zaman fikirler ve paylaþýmlar,bizlere gerçek tad’larýný verirler.
*Bir köylünün duasý*
Ubeydullah-ý Ahrar hazretlerini, büyük bir zat yapan bol dua
almaktýr. Bir
gün alýþ veriþ yaparken alýþ veriþ yaptýðý kiþiden dua
almadan köye döndü.
Sonra tekrar o kiþinin yanýna gitti. Eskiden de köy öyle yakýn bir
yer
deðildi, ulaþým da ayrýca bir dertti. Köye geldiðinde adamý
buldu. Adam,
hayrola bir þey mi oldu neden geri döndün dedi. Ubeydullah-ý Ahrar
hazretleri, benim bir âdetim vardýr, her iþ yaptýðým kiþiden dua
alýrým, eve
gidince senden dua almadýðýmý hatýrladým, dua almak için geldim
deyince adam
ellerini açarak, (*Ya Rabbi bunun kalb gözünü* *aç)* diye dua
etti. Ýþte
Ubeydullah-ý Ahrar hazretlerini Ubeydullah-ý Ahrar hazretleri yapan
dua
budur.
Tilkinin Baðladýðý Çakalýn Çözdüðü..
ORMANLAR kralý aslanýn ayaðýna diken batmýþ, ne yaptýysa çýkaramamýþ, yoldan geçen tilkiye seslenmiþ:
"Hey tilki! Gel, þu dikeni çýkar!"
Tilki gelmiþ ama uzakta durmuþ:
"Kusura bakma, sana güvenmem. Ben dikeni çýkarmaya uðraþýrken sen beni parçalarsýn... Önce seni bir aðaca baðlayayým, sonra dikeni çýkarýrým!"
Aslan razý olmuþ. Tilki "Kral"ýn arkasýna geçmiþ, sýký sýký aðaca baðlamýþ; sonra karþýsýna geçip baþlamýþ matrak geçmeye, alaya... Aslan hýrsýndan parçalayacak ama baðlý...
Tilki, aslaný o haliyle býrakýp gitmiþ. Biraz sonra "çakal" oradan geçiyormuþ. Aslanýn o halini görünce acýmýþ; gelmiþ, ipi çözmüþ...
Aslan biraz sonra malýný mülkünü toplayýp vedaya baþlamýþ. En yakýn dostu "kaplan" müdahale etmiþ:
"Yahu sen bizim kralýmýzsýn, bizi býrakýp nereye gidiyorsun?"
Aslanýn baþý önde "Allahaýsmarladýk!" demiþ:
"Tilkinin baðladýðý, çakalýn kurtardýðý Kral'dan kimseye hayýr gelmez, böyle kral olmaz!"
DOKTORUN hastasý ilginç bir adamdýr.
Doktordan 100 yýl yaþamasý için ne yapmasý gerektiðini sorar.
Doktor, bunun sýrrýný bilmese de, hiç olmazsa bildiði kadar adamýn ömrünü uzatacak tavsiyeleri sýralar:
"Sigarayý býrakýn!"
"Yirmi yýldan beri içmiyorum!"
"Ýçkiden vazgeçin!"
"Ýçki mi? On beþ yýldan beri aðzýma damlasýný koymuyorum!"
"Çapkýnlýk nasýl gidiyor? Aman kendinizi zorlamayýn!"
"Ne çapkýnlýðý doktor bey, on yýldan beri týk yok, býraktýk o iþleri ya da o bizi býraktý!"
Doktor adama bir daha bakmýþ:
"Yemeklere dikkat edin. Et yemeyin, yaðlý yemeyin, tuz koymayýn, þeker yok!"
"Ah doktor ah, sen benim yediklerimi bir görsen, ot yiyorum ot!"
Doktor parlamýþ:
"Be adam, o halde niye yüz yýl yaþamak istiyorsun?"
ASLAN HÝKAYESÝ ÇOK GÜZELMÝÞ ABÝ...
Coþkun Abi, inþallah bir gün Nizip'te yüz yüze muhabbet etme imkaný bulduðumuzda bu hikayeleri aðzýnýzdan dinlemek nasip olur. Elinize saðlýk.
bireysel emekli, sadece üye...
Subutay kardeþim teþekkürlerimi sunuyorum.
Padiþah ve Dalkavuk
Atýp tutmayý seven bir padiþahýn çok becerikli bir dalkavuðu varmýþ. Bir gün padiþah, 'Bir ok attým kebap oldu' demiþ. Herkes þaþkýn etrafýna bakýnýrken dalkavuk atýlmýþ, 'Sultaným oku atýnca bir kayaya isabet etti. Meðerse kaya çakmak taþýymýþ. Çýkan kývýlcýmdan kuru otlar tutuþtu ve oradan geçmekte olan bir tavþan piþip kebap oldu' diyerek bu zýrvayý izah etmeye çalýþmýþ. Padiþah bu açýklamadan memnun bir hâlde, 'Bir ok attým zerde oldu' deyince, dalkavuk kavuðunu çýkarýp 'Ýstifa ediyorum Padiþahým' demiþ. 'Ben daðýn baþýnda kazaný, þekeri, pirinci, safraný nereden bulup da zerde yapayým?..'