Bir padiþah, bir iki vezirini ve diðer erkandan bir kaçýný yanýna alarak payitahta (baþkente) yakýn yerleþim merkezlerinde bir gezintiye çýkmýþtý. Payitahttan ayrýlýp bir kaç saatlik bir yol katettikten sonra yollarý üzerindeki bir nar bahçesinin kýyýsýnda dinlenmek için mola verdiler. Olgunlaþmýþ, tam kývamýný bulmuþ olan narlar insanýn iþtahýný kabartýyordu.
Padiþah bahçe içinde çalýþmakta olan yaþlý bir adamý yanýna çaðýrýp sordu:
- Bu güzel nar bahçesi kimin?
- Bu nar bahçesi benimdir efendim, babamdan miras kaldý.
- Oðlun, uþaðýn var mý?
- Allah bize oðul, uþak vermedi efendim, bir karý kocadan ibaret iki kiþilik bir aileyiz.
- Peki, ben de bu ülkenin hükümdarýyým, þuradan bir nar þerbeti sýksan da içsek.
Ýhtiyar "baþüstüne" dedi ve hemen gidip bahçe içindeki kulübeden kalaylý, tertemiz bir tas getirdi. En yakýndaki aðaçtan iki nar kopardý ve sýktý. Ýki nar tam bir tasý doldurdu. Padiþah içti ve çok beðendi. Bütün vücuduna bir zindelik ve ferahlýk yayýlmýþtý. Ýhtiyar çiftçi padiþahýn beraberindeki herkese sýrayla nar þerbeti ikram etti.
Padiþah ve adamlarý bedenlerinin kazandýðý bu zindelikle biraz yol almak için ihtiyara veda edip yola koyuldular. Yolda þeytan padiþahýn kafasýný karýþtýrmaya baþladý; "Madem birer ayaklarý çukurda olan bu yaþlý karý-kocanýn mirasçýlarý yok, ne yapacaklar böyle güzel nar bahçesini, karþýlýðýnda bir kaç kuruþ verip de bu bahçeyi ellerinden alayým" diye düþündü.
Padiþah ve adamlarý akþama doðru geri dönerlerken ayný bahçenin yanýnda yine konakladýlar. Padiþah ihtiyardan bir tas daha nar þerbeti yapmasýný istedi. Ýhtiyar sabahki kadar candan ve gönülden olmasa da bir tas nar þerbeti yapýp sundu. Fakat padiþah bu defa nar þerbetinin tadýný pek beðenmedi. Sabahkine hiç benzemiyordu. Sordu:
- Baba ne oldu böyle, bu nar þerbeti sabahki ile ayný nardan deðil mi? Bunun tadý hiç de hoþ deðil.
- Ayný nardan evlat, aslýnda tadýnda da bir deðiþiklik yok, asýl deðiþen sizin kalbiniz… Tebaanýzýn malýna göz koydunuz, bunun için de narlarýn tadý