Ýnsan ve vazifesi
Kendini baþýboþ zannetme. Zira þu misafirhane-i dünyada nazar-ý hikmetle baksan; hiçbir þeyi gayesiz, nizamsýz göremezsin. Nasýl sen nizamsýz, gayesiz olabilirsin..
Ýnsan ebed için yaratýlmýþtýr. Onun hakiki lezzetleri, ancak marifetullah, muhabbetullah, ilim gibi umur-u edebiyedir..<p class="baslik2"
Dünya hayatý.
Hayatýn lezzetini, zevkini isterseniz hayatýnýzý imanla hayatlandýrýnýz ve feraizle ziynetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz..<p class="baslik2"
Gençlik.
Sizdeki gençlik katiyen gidecek. Eðer siz daire-i meþruada kalmazsanýz, o gençlik zayi olup baþýnýza hem dünyada, hem kabirde, hem ahirette kendi lezzetinden çok ziyade belalar ve elemler getirecek. Eðer terbiye-i Ýslamiye ile o gençlik nimetine karþý bir þükür olarak iffet ve namusluluk ve taatte sarf etseniz, o gençlik manen baki kalacak ve edebi bir gençlik kazanmasýna vesile olacak..
Dünyada gençliðe muhabbet, yani ibadette gençlik kuvvetini sarf etmenin neticesi: dar-ý saadette edebi bir gençliktir..<p class="baslik2"
Yalnýzca Allah’a dayanýp güvenmek.
Ey insan! Eðer yalnýz Ona abd olsan, bütün mahlukat üstünde bir mevki kazanýrsýn. Eðer ubudiyetten istinkaf etsen, aciz mahlukata zelil bir abd olursun..
Her kim kendisini Allah’a malederse, bütün eþya onun lehinde olur. Ve kim Allah’a mal olmasa, bütün eþya onun aleyhinde olur. Allah’a mal olmak ise, bütün eþyayý terk ve her þeyin Ondan olduðunu ve Ona rücu edeceðini bilmekle olur..
Allah’a hakiki abd olan, baþkalarýna abd olamaz..
Madem her yer misafirhanedir. Eðer misafirhane sahibinin rahmeti yar ise, herkes yardýr, her yer yarar. Eðer yar deðilse, her yer kalbe bardýr ve herkes düþmandýr..<p class="baslik2"
Ýmanýn kazandýrdýklarý.
Ey insan! Senin nokta-i istinadýr ancak ve ancak Allah’a olan imandýr. Ruhuna, vicdanýna nokta-i istimdad ise ancak ahirete olan imandýr. Binaenaleyh bu her iki noktadan haberi olmayan bir insanýn kalbi, ruhu tavahhuþ eder; vicdaný daima muazzeb olur..
Ýmana gel ki, elemden emin olasýn. Kadere teslim ol ki selamette kalasýn..
Ýnsan eðer kesrete dalýp kainat içinde boðulup dünyanýn muhabbetiyle sersem olarak fanilerin tebessümlerine aldansa, onlarýn kucaklarýna atýlsa, elbette nihayetsiz bir hasarete düþer. Hem fena, hem fani, hem ademe düþer. Hem manen kendini idam eder. Eðer insan-ý Kuran’dan kalb kulaðýyla iman derslerini iþitip baþýný kaldýrsa, vahdete müteveccih olsa, ubudiyetin miraciyle arþ-ý kemalata çýkabilir. Baki bir insan olur..<p class="baslik2"
Dine hizmet.
Dine hizmet ederken müspet hareket etmek ve menfi hareketlerden kaçýnmaktýr..
Bizim vazifemiz müspet hareket etmektir, menfi hareket deðildir. Rýza-i Ýlahiye karýþmamaktýr. Bizler aþayiþi muhafazasý netice veren müspet iman hizmeti içinde her yýl bir sýkýntýya karþý sabýrla, þükürle mükellefiz. Kardeþlerim! Hastalýðým pek þiddetli, belki yakýnda öleceðim veyahut bütün bütün konuþmaktan, bazen men olunduðum gibi men edileceðim. Onun için benim nur ahiret kardeþlerim, ehven-ü þer deyip bazý biçare yanlýþçýlarýn hatalarýna hüçum etmesinler. Daima müspet hareket etsinler. Menfice hareket vazifemiz deðil. Çünkü dahilde hareket menfice olamaz..<p class="baslik2"
Nefis.
Ey nefsim! Deme ’zaman deðiþmiþ, asýr baþkalaþmýþ, herkes dünyaya dalmýþ, hayata perestiþ eder. Derd-i maiþetle þarhoþtur.’ Çünkü ölüm deðiþmiyor. Firak, bekaya kalbolup baþkalaþmýyor. Acz-i beþeri, fakr-ý insani deðiþmiyor, ziyadeleþiyor. Beþer yolculuðu kesilmiyor, sürat peyda ediyor. .
Þeytanýn mühim bir sinsi planý, insana kusurunu itiraf ettirmektir, ta ki baðýþlanma ve Allah’a sýðýnma yolunu kapasýn. Hem nefsi insaniyetinin enaniyetini tahrik edip, ta ki nefis kendini avukat gibi müdafaa etsin, adeta kusur ve günahlarýndan takdis etsin...
Nefsini suçlayan kusurunu görür. Kusurunu itiraf eden, baðýþlanma diler. Baðýþlanma dileyen Allah’a sýðýnýr. Allah’a sýðýnan þeytanýn þerrinden kurtulur. Kusurunu görmemek, o kusurdan daha büyük bir kusurdur. Ve kusurunu görse, o kusur kusurluktan çýkar. Ýtiraf etse affa müstehak olur..<p class="baslik2"
Güzel ahlak.
Ýþte tahmin ederim ki, nasihlerin nasihatlarý þu zamanda tesirsiz kaldýðýnýn bir sebebi þudur ki: Ahlaksýz insanlara derler: "Hased etme! Hýrs gösterme! Adavet etme! Ýnad etme! Dünyayý sevme!" Yani, fýtratýný deðiþtir gibi zahiren onlarca malayutak bir teklifte bulunurlar. Eðer deseler ki: "Bunlarýn yüzlerini hayýrlý þeylere çeviriniz, mecralarýný deðiþtiriniz." Hem nasihat tesir eder, hem daire-i ihtiyarlarýnda bir emr-i teklif olur.".
Ýnsanýn fýtratýndaki þiddetli merak ve hararetli muhabbet ve dehþetli hýrs ve inadlý taleb ve hakeza þedid hissiyatlar, umûr-u uhreviyeyi kazanmak için verilmiþtir. O hissiyatý, þiddetli bir surette fani umûr-u dünyeviyeye tevcih etmek, fani ve kýrýlacak þiþelere, baki elmas fiatlarýný vermek demektir. .
Hem gizli düþmanlarým, hem nefsim; þeytanýn telkiniyle zaif bir damarýmý arýyorlar ki, beni onunla yakalayýp Nurlara tam ihlas ile hizmetime zarar gelsin. En zaif damar ve dehþetli mani’, hastalýk damarýdýr. Hastalýða ehemmiyet verdikçe, hiss-i nefs-i cisim galebe eder; zarurettir, mecburiyet var der, ruh ve kalbi susturur; doktoru müstebid bir hakim gibi yapar ve tavsiyelerine ve gösterdiði ilaçlara itaate mecbur ediyor. Bu ise fedakarane, ihlasla hizmete zarar verir. Hem gizli düþmanlarým da bu zaif damarýmdan istifadeye çalýþmýþlar ve çalýþýyorlar. Nasýlki korku ve tama’ ve þan ü þeref cihetinde çalýþýyorlar. Çünki insanýn en zaif damarý olan korku cihetinde bir halt edemediler, i’damlarýna beþ para vermediðimizi anladýlar..<p class="baslik2"
Hastalýðýn hikmetleri.
Ey hastalýktan þekva eden biçare adam! Hastalýk bazýlara ehemmiyetli bir definedir, gayet kýymetdar bir hediye-i Ýlahiyedir. Her hasta, kendi hastalýðýný o neviden tasavvur edebilir. Madem ecel vakti muayyen deðil; Cenab-ý Hak, insaný yeis-i mutlak ve gaflet-i mutlaktan kurtarmak için, havf u reca ortasýnda ve hem dünya ve hem ahireti muhafaza etmek noktasýnda tutmak için, hikmetiyle eceli gizlemiþ. Madem her vakit ecel gelebilir; eðer insaný gaflet içinde yakalasa, ebedi hayatýna çok zarar verebilir. Hastalýk gafleti daðýtýr, ahireti düþündürür, ölümü tahattur ettirir, öylece hazýrlanýr. Bazý öyle bir kazancý olur ki; yirmi senede kazanamadýðý bir mertebeyi yirmi günde kazanýyor. Ezcümle, arkadaþlarýmýzdan -Allah rahmet etsin- iki genç vardý. Biri Ýlama’lý Sabri, diðeri Ýslamköy’lü Vezirzade Mustafa. Bu iki zat, talebelerim içinde kalemsiz olduklarý halde, samimiyette ve iman hizmetinde en ileri safta olduklarýný hayretle görüyordum. Hikmetini bilmedim. Vefatlarýndan sonra anladým ki; her ikisinde de ehemmiyetli bir hastalýk vardý. O hastalýk irþadýyla, sair gafil ve feraizi terkeden gençlere bedel, en mühim bir takva ve en kýymetdar bir hizmette ve ahirete nafi’ bir vaziyette bulundular. Ýnþaallah iki senelik hastalýk zahmeti, milyonlar sene hayat-ý ebediyenin saadetine medar oldu. Ben onlarýn sýhhatý için bazý ettiðim duayý, þimdi anlýyorum dünya itibariyle beddua olmuþ. Ýnþaallah o duam, sýhhat-ý uhreviye için kabul olunmuþtur..
Ýþte bu iki zat, benim itikadýmca, on senelik bir takva ile elde edilecek bir kazanç kadar bir kar buldular. Eðer ikisi, bir kýsým gençler gibi sýhhat ve gençliðine güvenip, gaflet ve sefahete atýlsaydýlar; ölüm de onlarý tarassud edip tam günahlarýnýn pislikleri içinde yakalasaydý; o nurlar definesi yerine, kabirlerini akrepler ve yýlanlar yuvasý yapacaklardý..<p class="baslik2"
Diriliþ.
"Evvel yaratýlýþý düþünür. Der ki: Nutfeden alakaya, alakadan bir çiðnem ete, bir çiðnem etten ta insanýn yaratýlýþýna kadar olan oluþumumuzu görüyorsunuz. Nasýl oluyor ki, yaratýlýþý inkar ediyorsunuz?.. O, onun misli, belki daha kolayýdýr. Hem Cenab-ý Hak, insana karþý ettiði ihsanat-ý azimeyi kelimesiyle iþaret edip der: "Size böyle nimet eden bir zat, sizi baþýboþ býrakmaz ki, kabre girip kalkmamak üzere yatasýnýz." Hem iþareten der: Ölmüþ aðaçlarýn dirilip yeþillenmesini görüyorsunuz. Odun gibi kemiklerin hayat bulmasýný kýyas edemeyip inkar ediyorsunuz. Hem gökyüzünü ve yeri yaratan, gökyüzü ve yerin meyvesi olan insanýn hayat ve ölümünden aciz kalýr mý? Koca aðacý idare eden, o aðacýn meyvesine ehemmiyet vermeyip baþkasýna mal eder mi? Bütün aðacýn neticesini terketmekle, bütün kýsýmlarýyla hikmetle yoðrulmuþ yaratýlýþ þeceresini faydasýz ve boþ yapar mý zannedersiniz? Der: kýyamet günü sizi diriltecek zat öyle bir zattýr ki, bütün kainat O’nun emrine hazýr askeri hükmündedir. Allah’ýn ol emrine feyekûne karþý tam bir teslimiyet ile boyun eðer. Bir baharý yaratmak, bir çiçek kadar ona kolay gelir. Bütün hayvanatý icad etmek, bir sinek icadý kadar kudretine kolay gelir bir zattýr...".<p class="baslik2"
Ölüm.
Ölüm deðiþmiyor. Firak, bekaya kalbolup baþkalaþmýyor. Acz-i beþeri, fakr-ý insani deðiþmiyor, ziyadeleþiyor. Beþer yolculuðu kesilmiyor, sürat peyda ediyor.".<p class="baslik2"
Samimiyet.
Bu zamanda avam-ý mü’mininin tam itimad etmesi ve iman hakikatlarýný tereddüdsüz ders almasý için, öyle muallimler lazým ki; deðil dünya menfaatlarýný, belki ahiret menfaatlarýný dahi ehl-i imanýn menfaat-i uhreviyesine feda ederek o ders-i imanide her cihetle þahsi faidelerini düþünmeyip yalnýz ve yalnýz hakikatlara, rýza-i Ýlahi ve aþk-ý hakikat ve hizmet-i imaniyedeki þevk-i hak ve hakkaniyet için çalýþsýn. Ta her muhtaç, delilsiz kanaat edebilsin, bizi kandýrýyor demesin ve hakikat pek çok kuvvetli olduðunu ve hiçbir cihetle sarsýlmadýðýný ve hiçbir þeye alet olmadýðýný bilsin, ta imaný kuvvetlensin ve o ders ayn-ý hakikattýr desin, vesvese ve þüpheleri zail olsun..<p class="baslik2"
Ýhlas.
Ey biçareler! Mezaristana göçtüðünüz zaman, "Eyvah! Malýmýz harab olup, sa’yimiz heba oldu; þu güzel ve geniþ dünyadan gidip, dar bir topraða girdik." demeyiniz, feryad edip me’yus olmayýnýz... Çünki sizin herþey’iniz muhafaza ediliyor. Her ameliniz yazýlmýþtýr. Her hizmetiniz kaydedilmiþtir. Hizmetinizin mükafatýný verecek ve her hayýr elinde ve her hayrý yapabilecek bir Zat-ý Zülcelal, sizi celb edip, yer altýnda muvakkaten durdurur. Sonra huzuruna aldýrýr. Ne mutlu sizlere ki; hizmetinizi ve vazifenizi bitirdiniz. Zahmetiniz bitti, rahata ve rahmete gidiyorsunuz. Hizmet, meþakkat bitti; ücret almaða gidiyorsunuz..
Evet geçen baharýn defter-i a’malinin sahifeleri ve hidematýnýn sandukçalarý olan tohumlarý, çekirdekleri muhafaza eden ve ikinci baharda gayet þaþaalý, belki yüz derece aslýndan daha bereketli bir tarzda muhafaza eden, neþreden Kadir-i Zülcelal, elbette sizin de netaic-i hayatýnýzý öyle muhafaza ediyor ve hizmetinize pek kesretli bir surette mükafat verecektir..<p class="baslik2"
Ahireti unutanlar.
Ey sersem nefsim! Acaba þu vazife-i ubudiyet neticesiz midir, ücreti az mýdýr ki, sana usanç veriyor? Halbuki bir adam sana birkaç para verse veyahut seni korkutsa, akþama kadar seni çalýþtýrýr ve fütursuz çalýþýrsýn. Acaba bu misafirhane-i dünyada aciz ve fakir kalbine kut ve gýna ve elbette bir menzilin olan kabrinde gýda ve ziya ve herhalde mahkemen olan Mahþer’de sened ve berat ve ister istemez üstünden geçilecek Sýrat Köprüsü’nde nur ve burak olacak bir namaz, neticesiz midir veyahut ücreti az mýdýr? Bir adam sana yüz liralýk bir hediye va’detse, yüz gün seni çalýþtýrýr. Hulf-ul va’d edebilir o adama itimad edersin, fütursuz iþlersin. Acaba hulf-ul va’d hakkýnda muhal olan bir zat, Cennet gibi bir ücreti ve saadet-i ebediye gibi bir hediyeyi sana va’d etse, pek az bir zamanda, pek güzel bir vazifede seni istihdam etse; sen hizmet etmezsen veya isteksiz, suhre gibi veya usançla, yarým yamalak hizmetinle onu va’dinde ittiham ve hediyesini istihfaf etsen, pek þiddetli bir te’dibe ve dehþetli bir tazibe müstehak olacaðýný düþünmüyor musun? Dünyada hapsin korkusundan en aðýr iþlerde fütursuz hizmet ettiðin halde; Cehennem gibi bir haps-i ebedinin havfý, en hafif ve latif bir hizmet için sana gayret vermiyor mu?.