“Sevgililer Günü”… Kulaða hoþ geliyor. Dünyayý cehenneme çeviren Batý medeniyetinin çocuklarý, sanýrým dünya ile dalga geçmek için böyle bir gün uydurmuþlar…
Gerçekte, “hangi sevgi?” diye sormak gerekiyor…
Afganistan’ýn ardýndan Irak “Dehþet ve vahþet” tablolarý eþliðinde cebren ve hile ile iþgal ediliyor… En öldürücü silahlar çoluk çocuk tüm Müslümanlarýn beyninde deneniyor. Bosna ve Kosova Müslümanlarý, dünyanýn gözü önünde þiddetin envai çeþidine yýllarca maruz kalýyor…
Son olarak (hangi son?) Gazze, Ýsrail tarafýndan bir vuruþta yerle bir ediliyor. Paramparça çocuk cesetleri haftalar boyu ekranlardan taþýyor. Dünya müthiþ bir duyarsýzlýkla, film izler gibi, sadece izliyor. Araplar dehþet ve vahþet manzarasýný görmezden geliyorlar.
Þu an bile dünyanýn pek çok yerinde dehþet tablolarý, vahþet manzaralarý yaþanýyor. Bazý insanlar sadece “farklý” olduklarý için itilip kakýlýyorlar, aç býrakýlýyorlar, hatta katlediliyorlar.
Vicdanlarda eski þefkatin, merhametin, hamiyetin, adaletin zerresi kalmamýþ; öyle bir manzara ki; insan, sevginin ve þefkatin gerçekte yaþayýp yaþamadýðýný düþünmekten kendini alamýyor. Yaþananlar insanýn ruhunu ürpertiyor, vicdanýný kanatýyor!
Gördüðünüz gibi, uluslararasý plânda durum iç açýcý deðil. Vaktiyle Hiroþima ve Nagazaki kentlerini iki atom bombasýyla tarihten silen Batý Medeniyeti’nin çocuklarý, uzun menzilli iki roketle, yüreklerdeki sevgiyi de sildiler. Sevgi, artýk, kapitalist ahlâkýn tüketim aracý olarak kullanýlýyor… Ve fakat kapitalizm de oluþturduðu ahlâkla (ahlâksýzlýkla) birlikte girdiði krizde çöküþün sinyallerini veriyor. Zulm ile âbâd olanlar, kaçýnýlmaz akýbetlerine doðru hýzla sürükleniyorlar!
Gelelim “Sevgililer Günü”ne… Anne-babayý aileden dýþlayanlar “Anneler Günü”, “Babalar Günü” icat ettiler. Sevgiyi tâ kalbinden vurduktan sonra da, günah çýkartýr gibi, “Sevgililer Günü” uydurdular… “Ýyidir, hoþtur, yýlda bir gün dahi olsa, bu savaþ ve terör dünyasýnda sevgiyi konuþmaya vesiledir” dedik, baðrýmýza bastýk! Lâkin bu kez de sevgiyi, çeþitli reklamlarla tüketimin parçasý yaptýlar. Yani yine kendilerine yonttular!
Önceleri “Bir gül, bir tatlý söz yeter” diyenler, zaman içinde azýttý; sevginin büyüklüðünü, hediyenin fiyatýyla ölçmeye baþladýlar…
Gele gele, “Ne kadar ekmek, o kadar köfte” noktasýna geldik: Artýk “Ne kadar pahalý hediye alýrsanýz, sevginizi o kadar göstermiþ olursunuz” demeye getiriyorlar. Ýster istemez, pahalý hediye alacak parasý olmayanlarýn eþleri, “Beni sevmiyor” diye düþünmeye baþlýyor! Aslýna bakarsanýz, “sevgi” ve “aþk” sözcükleri, dünyanýn en “kutsal” kelimeleri olmaktan çýktý, en “lâçka” sözcüklerine dönüþtü…
Son zamanlarda “Televole” kelimesiyle özetlenen “popüler kültür”ün ekranlara taþýdýðý “sadakatsizlik”, bu kutsal kelimeleri de kirletti. Sevgiden en çok bahsedenler, “sevgi” sözcüðünün kapsadýðý mânâyý en çok ihlâl edenler arasýnda yer alýyor.
Bunlardan bazýlarýný yakýndan tanýdým: Herkese herkesi sevmeyi önerdikten sonra, evlerine gidince, eþlerini dövmelerini öðrenmem beni þoka uðrattý. Bunu söylediklerim ise, sýrýta sýrýta, “Hocanýn dediðini yap, yaptýðýný yapma” dediler.
“Ben gelmedim kavga için / Benim iþim sevgi iþi;
Aþkýn evi gönüllerdir / Gönüller yapmaya geldim.”
Yunus’un “sevgi” ve “aþk” üzerine deyiþleri dilimizden düþmüyor, fakat bu kelimelerin kapsama alanýnda bulunan “þefkat”, “merhamet”, “hoþgörü” gibi kavramlarý yitirdik. Komþuluðu unuttuk. Anne-babamýzla neredeyse “sýradan akraba” gibi olduk! “Rabbena hep bana” anlayýþý içinde, geriye kalan tüm güzel duygularýmýzý þiddete emdirerek yaþýyoruz!
Bugün “Sevgililer Günü” ya, “bizim mahalle”nin (muhafazakâr kesim) bazý çiftleri dâhil, reklamlar aracýlýðýyla yoðun beyin yýkama operasyonuna kendini kaptýrmýþ her kesimden pek çok kiþi, sevdiklerini mutlu etmek için hediyeler alacak…
Yarýn ise, erkekler, býraktýklarý yerden baþlayýp tekrar eþlerini dövmeye baþlayacaklar! Böyle olmasaydý, aþaðýdaki istatistikler oluþur muydu?
Yapýlan pek çok araþtýrmaya göre, ailelerin yüzde 34’ünde fiziksel þiddet, yüzde 53’ünde sözlü þiddet var…
Dünya Saðlýk Örgütü’nün (WHO) yaptýðý bir araþtýrma ise, dünya genelinde her 6 kadýndan 1′inin aile içi þiddete maruz kaldýðýný ortaya koyuyor. Fransa’da 4 günde bir kadýn dayak sonucu ölüyor.
Kadýnýn Statüsü ve Sorunlarý Genel Müdürlüðü’nün eski bir araþtýrmasýna göre, “Türkiye’de, erkeklerin yüzde 40′ý kadýn ve kýzlarý þiddetle disipline etmeyi kabul edilebilir bulduðunu” söylüyor.
Ankara’daki gecekondularda yaþayan kadýnlar arasýnda yapýlan bir araþtýrma, kadýnlarýn yüzde 97’sinin kocalarýnýn saldýrýsýna uðradýðýný ortaya koyuyor.
Ayrýca, kýyafetleri yüzünden yüzbinlerce kadýný iþinden-gücünden ve okulundan atmak da bir nevi þiddettir!..
“Kamusal alan” diye tarifsiz alanlar belirleyip, kadýný o alanlardan dýþlamak ise, “þiddet”in yaný sýra hakaret de içeriyor.
Ne de olsa dünyayý erkekler yönetiyor. Þu halde erkeklere bir tavsiyede bulunabiliriz: “Sevgililer Günü”dür diye bugün kadýnýnýza ve tüm kadýnlara bir armaðan vermek istiyorsanýz, onlara herhangi bir þekilde bir daha asla þiddet uygulamayacaðýnýza dair söz verin!
YAVUZ BAHADIROÐLU...