98-99-100-101
“Nasýlsýn? Bakýyorum biraz iyileþmiþsin!”
“Kimsiniz? Beni nereden tanýyorsunuz!?”
“Seni hastaneye biz getirdik dün akþam. Ölüyordun... ne oldu?”
“Bilmiyorum.”
Bu sýrada hemþire Garip’i gördü.
“Sen ne arýyorsun burada. Çýk dýþarý! O pisliðinle mikrop bulaþtýracaksýn!”
“Ama ben onu görmeye geldim.”
“Çýk diyorum... bak hala konuþuyor. Þimdi polis çaðýracaðým!”
“Tamam, tamam! Gidiyorum” dedi Garip. Ve aklýna ne geldi ne gelmedi, koridora çýkar çýkmaz koþarak kalabalýðýn arasýna karýþtý. Gerçekten de -tahmin ettiði gibi-hemþire arkasýndan koridorda kalabalýða karýþan Garip’e el kol hareketiyle, “Hey gel buraya bir dakika diye baðýrmýþtý. Sonra da hademelere haber vermiþ, onu kýyýda köþede divik divik aramaya baþlamýþlardý. Garip, o köþeden o köþeye saklanarak zaman zaman kafile halinde girip çýkanlarýn tam ortasýna kendini atýp ilerleye ilerleye kapýya yaklaþmýþtý. Kapýda bir iki hademe tek tek kapýdan çýkanlarýn yüzlerine dikkat kesilmiþ olarak bekliyorlardý.
Garip’i bir korkudur aldý. O sýrada hastanenin ön kapýsýnda bir kargaþa oldu. Ýki polis kapýya doðru yaklaþtýlar. Hademeler onlara doðru yüksek sesle bir þeyler anlatmaya çalýþarak onlara yaklaþýyorlarken bir iki saniyelik bir bir fýrsatý iyi deðerlendirip, kalabalýðýn içine doðru eðilip yüzünü saklayarak attý kendini dýþarý ve kapýda bekleyen arkadaþýnýn kolunu çimdikleyerek onu duvarýn yan tarafýna çekti. Bu arada polisler hademelerle birlikte koridorun iç tarafýna doðru kalabalýðý tek tek süzerek ilerlemeye baþlayýnca rahatladý. Arkadaþýnýn kolundan tutarak,”nasýlmýþ, nasýlmýþ?” sözlerine hiç cevap vermeden, “koþ, koþ!” diyerek onu nerdeyse sürüklercesine uzaklaþtýrdý oradan Ana caddedeki kalabalýk ahalinin arasýna karýþtýklarýnda: “Ýyi, iyi...” kurtulmuþ diyerek cevapladý kapýda kendisine sorulan soruyu.
“Niye koþturdun beni... hasta takip de deðil mi? ya bulurlarsa bizi!?”
“ Polisleri görmedin mi! Niye çimdikledim seni sanýyorsun. Onlar beni arýyorlardý. Korkma, hemþire yüzümü uzaktan gördü. Görse bile tanýyamaz. Kaybolalým buralardan!”
Tam kurtulduklarýný sanýyorlardý ki, arkalarýndan onlara birinin seslendiðini duydular. “Durun! Beni de bekleyin!” diyen sese döndüklerinde, hayretle, hastaneye yatýrdýklarý kadýný tam karþýlarýnda gördüler. Nefes nefeseydi ve yýkýlacak kadar halsiz görünüyordu.
Ýrkildiler, biraz korktular ve etraflarýna bakýndýlar þöyle bir. Herkes kendi havasýnda acele acele yürüyordu. Takip edildiklerine dair þüpheler daðýlýnca kafalarýnda, girdiler koluna ve aðýr aðýr yürümeye baþladýlar.
“Kimsin, niye peþimize düþtün. Niye kaçtýn hastaneden?” gibi birkaç acele soru sordular ona.
“Polisin izimi bulmasýný istemiyorum. Ailemin artýk benden haberi olsun istemiyorum! Ne olur, nereye giderseniz beni de götürün!” Garip’in arkadaþý ona tuhaf tuhaf bakarak;
“Kýzým sen deli misin! biz sokaklarda yaþýyoruz. Evimiz barkýmýz yok. Kýþlarý bulduðumuz bir barakada, yazlarý açýkta yatarýz. Hayatýmýz sana uygun deðil!” dediyse de Ayþe;
“Ne olur! Ben bu utançla yaþayamam artýk! Nerde yatarsanýz orada yatarým. Nereye giderseniz oraya giderim. Yük olmam. Kendi iþimi kendim yaparým! Size yardým ederim!” diyerek yürek parçalayacak bir þekilde yalvarmaya baþladý onlara.
Dayanamadýlar ve onu kaldýklarý barakaya götürdüler. Garip kapýyý açtý. Ýçeri girdiler. Burasý bir çöp evdi. Temiz havadan girer girmez pis bir koku insanýn burnunu düþürecek kadar aðýr gelmiþti Ayþe’ye.
Garip, ortada duran mangaldaki külleri karýþtýrdý biraz. Ellerini ýsýtmak için uzattý. Sonra Ayþe’nin önüne doðru itti mangalý. “Isýt ellerini biraz. Kansýzsýn” dedi ona ve konuþmasýný sürdürdü:
“Ýþte... bizim evimiz burasý. Geceleri buraya sýðýnýrýz, gündüzleri çöpte iþe yarar ne bulursak toplar satar, ekmek paramýzý çýkarýrýz. Bazen-erken davranmazsak-o da elimize geçmez, aç yatarýz.”
“Olsun!” dedi Ayþe.
“Þimdi de sen anlat!” dediler ona.
Ayþe anlattý baþýndan geçenleri. Garip ve arkadaþý Çarýklý-lakabý buydu-adlarý belli olmayan bu iki kiþi de hayatýn sillesini yemiþlerdendi. Yüzleri pislikten tanýnmaz haldeydi. Elinde bir konserve kutusundan yapýlmýþ su kabý aldý. Daldýrdý aðzý açýk büyükçe, plastik bidondan yarým kesilmiþ su kabýna ve dýþarýya çýktý. Elini yüzünü yýkadý barakanýn önünde. Ayþe onun hareketlerini izliyordu. Aklýndan “biraz insana benzedi” diye geçiriyordu.
Garip kalýn, kaba paltosunu çýkardý. Postallarýnýn baðýný tek tek çözüþü ve köþeye fýrlatýþý yaþadýðý hayata isyan eder gibiydi. Beresini de baþýndan çýkardýðýnda Ayþe’nin hayretten gözleri fal taþý gibi açýldý.
“Sen bir kadýnsýn!” diye hayretle yüzüne baktý onun ve kadýnca hatlar aradý yýkanmýþ yüzünde. Kaba saba bir yapýda oluþu kadýnlýðýný gizlemeye yardýmcý oluyordu. Yüzünde ne kadar yýkasa, derisine iyice iþlemiþ kir de anlamayý zorlaþtýrýyordu.
Garip onun þaþkýnlýðýný gidermek için, “ne daldýn öyle yüzüme gözüme, kadýným iþte. Belli olur halim kalmadýðýný söyle. Hoþuma gider bu. Çünkü benim durumumdaki birine böylesi uygun düþer. Sokaklarda bir kadýnýn yaþamasý sandýðýn kadar kolay deðil. Bütün kadýnca hatlarýný saklamak zorundasýn. Erkek gibi giyinip erkek gibi davranmaya ve konuþmaya çalýþmalýsýn. Buralarda bir tek çarýklý bilir benim kadýn olduðumu. O yaþlý olduðu için kendi cinsiyetini saklamaya ihtiyacý yok. Öyle deðil mi yandan çarklý.
“He ya Garibim!” diyerek onu cevapladýktan sonra baþladý Ayþe’ye nasihat etmeye:
“Bak kýzým... evine dön! Her þeyi unut... bizler gibi yaþayamazsýn. Sen sokaklarý daha bu gün gördün. Bir çöp bidonu yanýnda baygýn yatmak sokaðý tanýmak için yetmez. Vazgeç”
“Hayýr! Ya kaybolmam, ya da ölmem lazým! Kýzýmýn, kocamýn yüzüne bakamam artýk. Niye kurtardýnýz beni! Size, beni hastaneye yetiþtirin, diyen mi oldu... ölür gider, kurtulurdum!” diyerek aðlamaya baþladý Ayþe.
Garip dayanamadý onun aðlamasýna ve atýldý: