Diðer þiirlerim ve çalýþmalarýma http://www.ibrahimhaliler.com
www.evimizturkiye.com, www.edebiyatdostlari.org isimli sitelerden ulaþabilirisiniz.
Diðer þiirlerim ve çalýþmalarýma http://www.ibrahimhaliler.com
www.evimizturkiye.com, www.edebiyatdostlari.org isimli sitelerden ulaþabilirisiniz.
YOK OLUÞ
Ýbrahim hocam bu þiirinzde insanýn yek vücut olduðuna deðinmiþsiniz gerçekten aþk iki yalnýzýn ortak bir yalnýzlýkta buluþup yek vücut olmasý mýdýr? Yada baþka bir deyiþle eksik yönlerinin tamanlamasý mýdýr?
YOK OLUÞ
Ýbrahim hocam bu þiirinzde insanýn yek vücut olduðuna deðinmiþsiniz gerçekten aþk iki yalnýzýn ortak bir yalnýzlýkta buluþup yek vücut olmasý mýdýr? Yada baþka bir deyiþle eksik yönlerinin tamanlamasý mýdýr?
Sayýn Gökhan Bey;
Aslýnda olayýn çok önemli bir yönünü görmüþsünüz. Bu bakýþ açýsý benim bir çok yazý ve þiirlerimdede görebilirsiniz. Hatta bu þiirin orjinalý oldukça uzundur. Tümünü okuduðunuzda belki kafanýzdaki resim daha da somutlaþýr. Buradaki içselleþme biraz vahdetül vucut kokmaktadýr. bu þiirlerimi biraz da bunun etkisinde yazdýðýmý düþünüyorum. hatta buna benzer yazdýðým bir hikayemde var onu buraya eklersem belki daha iyi anlaþýlmýþ olur. Yani, yazarken bilinçten ziyade gönlün sesine göre hareket ediyorum. orasý da gerçekten birçok þeylere gebe...
EVLÝLÝK
Evlilik, tek olmak, bir olmak demektir. Yani iki kiþinin tek bir potada erimesi ve yeniden doðmalarýdýr.
Çok heyecanlýydý. Evleniyordu artýk. Büyümüþtü. Sevmiþti. Sevilmiþti ve þimdi de yeni bir dünyanýn eþiðine adým atmak üzereydi. Hayatýn tüm aþamalarýný tadýna vara vara yaþamak istiyordu. Evlilikle mutluðu yakalayacaktý. Dostlarý seviniyor, eðleniyorlardý. Aslýnda onlarýn niye sevindiðini anlamýyordu. Evlenen oydu. Sevinmesi gereken birisi varsa kendisiydi. Neden onlar da mutlu oluyorlardý ki…
Evlendiðinde tüm sevgisiyle mutlu olacaðýný hayal ediyordu. Ama bunun böyle olmadýðýný anlamasý uzun sürmedi. Sevdiði kýz gitmiþ, yerine hayatýna hükmeden birisi gelmiþti. Evlenirken kendisiydi. Þimdi yok olmuþtu. Ýki kiþiyken bir kiþi olmuþlardý.
Aslýnda her þey ilk geceden baþlar. Sabah, korkunç bir kabus ve baþ aðrýsýyla uyanmýþtý. Yeni bir hayatýn eþiðinde mutlu olmasý gerekirken korkunç bir girdapta hissediyordu kendisini. Elini yüzünü yýkadý. Fakat o sýrada gözü aynaya iliþti. Birken acý gerçeði gördü. Aynadaki kendisi miydi? Yok ya nasýl olur? Aynadaký sevgili eþiydi. O, böyle deðildi. Ama aynadaki eþiyse kendisi neredeydi….Bakýndý saðýna soluna bulamadý. Kendisini
Sanki yer yarýlmýþ içine girmiþti. Yok olmuþtu. Bedeni yoktu. . O, sevdiði kanýnýn bedeninde tekrar can bulmuþtu. Yýllardýr okuduðu tasavvuf kitaplarýndaki varlýkta birlik, kesrette vahdet felsefesini þimdi yaþýyordu. Bir olmuþlardý. Ama bir olurken, yok olan kendi bedeniydi. Tekrar sevdiðinin bedeninde can bulmuþtu. Can dostuydu. Þimdi caný olmuþtu.
Ne ilginç bir paradostu bu… Hayatýn bir aþamasý evlilik. Ama aslýnda geri kalan tüm hayatý içine alan bir aþama. O gece, yok olur tüm erkekler kadýn bedeninde. Artýk kendi bedeni yoktur.
Çýrpýndý. Sarsýldý. Kabullenemedi yok olmayý. Sevdiðinin gözlerinde ve bedeninde bile olsa yok oluþ gibiydi. Ama iþte bedeni yoktu. Varlýðý sevdiði kadýnla birlikteydi. Týpký akrepler gibi. Diþi akrep, doðurduðu yavrularýna öldürdüðü babalarýnýn etini vererek büyütürmüþ diye okuduðunu hatýrladý. Ama ben neredeyim.
Yok oldum onun beninde. Benim kiþiliðim deðil artýk hareket eden onun kiþiliðiydi. Demek ki her erkek, yok olurmuþ bir kadýn bedeninde. Týpký bir kadýn bedeninde can bulup doðduklarý gibi… Bunu anlamasý için evlenmesi gerekiyordu. Düðününde sevinenlerde belki bir yoldaþ kazandým diye bayram ediyorlardý. Artýk kendisinin özelleri yoktu. Ne varsa onundu. Yaþamasý onun için. Nefes almasý onun içindi. O, kendisinin varlýk sebebiydi. Onun yok olmasý kendisinin de yok olmasý demekti.
Ýbrahim
Konu ibrahimhaliler tarafýndan (21.08.07 Saat 23:25 ) deðiþtirilmiþtir.
Ýbrahim hocam hikayeniz kanýmý dondurdu. Eðer evlilik böyle birþey ise erkeðin kendisini unutmasý ise çok acý verici!
Hocam bu kadýnlar içinde böyle deðil mi onlar niçin sevdiði yada evlendiði kiþiye benzeyemiyorlar?
Kadýnlar hep sadýk gibi görünüyorlar bu ne kadar doðru?
Dediðiniz gibi þuan bir paradoksun içine girdim ve aklýmda milyonlarca soru uçuþuyor...
Ýki yalnýzýn ortak bir yalnýzlýkta buluþmasýný anlayabilirim ama bir erkeðin kadýnýn ruhunda yaþamasýný ve kendini yaþayamamasýný anlamakta zorlanýrým...
Bu konuyu biraz açarsanýz size minettar olurum...
Aslýnda bu konu biraz felsefeye girer. Ama ben olayý çok karmaþýklaþtýrmadan þöyle özetlemek istiyorum. Erkek, tabiatý gereði koruyandýr. Dýþa dönüktür. Kadýn ise yaradýlýþý gereði naif, nazlý, zayýf ve korunmak ister. Hatta bunu tarihte krallarý parmaklarýnda oynatan kadýnlarýn þuh kadýnlýk oyunlarýnda da görürüz. Onlar, bir erkeði yönetmenin yegane yolunun ona itaat ediyormuþ gibi görünüp aslýnda yönetmekten geçtiðini anlamýþlardýr. Hatta, köylerimizde bile kocasýndan dayak yiyen bir kadýnýn aðlamasýndan sonra kocasýnýn onunla ilgilenmesi, yardýmcý olmasý, isteklerini yerine getirmesine þahit olmaktayýz. Aslýnda burada erkek kadýnýn oyununa gelmiþ oluyor. Çünkü kadýn aslýnda dayak yemek için bütün þartlarý hazýrlamýþtýr. Bu dayaktan sonra kocasýný teslim almýþtýr.
Tevratta derki; Tanrý erkeði topraktan yarattý. Kadýný da erkekten yarattý. Bu nedenle erkek topraða baðlandý (siz buna dýþa dönük diyebilirsiniz.) kadýn ise er'ine baðlandý. Kur'an þöyle der: "Erkekler, kadýnlara göre daha güçlü yaratýlmýþtýr." (erricalu kevvamune alennisa)
Kadýn, aslýnda güçlüdür. Onun silahlarý çok güçlüdür. Bu silahlarla hiç bir erkek baþ edememiþtir. Selçuklu Sultaný Melikþah'ýn ölümünden sonra gerçekleþen iç savaþlar sýrasýnda bir Türk komutaný þöyle der: "Erkekler savaþýr. Kadýnlar savaþ çýkartýr." Aslýnda batýda doðu ve güneydoðu insanýyla ilgili yanlýþ bir anlayýþ vardýr. onlarýn eþlerine baský yaptýðý ve kadýnlarýn büyük bir zulüm gördüðü þeklindedir. Belki bu þeklide yaþayanlar vardýr. Ama bölgenin kahir ekseriyetinde böyle bir durum yaþanmaz. Erkekler dýþarda çok güçlü görünürler. Çünkü biz erkekler atmayý, sallamayý ve ne kadar kazak olduðumuzu göstermeyi severiz. Ama, içerde kadýnýn sözü geçer. Hatta erkekler korkudan evlerine arkadaþlarýný getirmezler. Neden bizde kahveler yaygýndýr. Çünkü erkeðin arkadaþýný evine getirme cesareti yoktur veya karýsýnýn dýrdýrýndan kaçmak için böyle bir yere sýðýnýr. Ama evler, kadýnlarýn sürekli bir araya geldiði pasta ve börekler piþirdiði yerdir.
Erkekler, doðuþtan bir misyonla yüklenmiþlerdir. Korumak ve kollamak. O, evlenince eþini, baba olunca çocuklarýný ve dul kalan bacýsýný, anasýný korur. Bir süre sonra kendisi için deðil onlar için yaþar. Nice arkadaþlarým olmuþtur sigara alacak parayý bulamamýþ, ayný elbiseyi yýllarca giymiþ, ama eþlerinin her ay saçlarýný yaptýrdýðýný veya yeni bir elbiseyi ne yapýp edip aldýðýný, ya da komþusu Ayþe teyzeden aþaðý kalmamak için kocasýný bir çok olumsuz duruma sürüklediðine tanýk oldum.
Bir ara Türkiye'de kadýn - erkek manzaralarý adý altýnda bu gözlemlerimi bir öyküler zinciri haline getirmeyi düþündüm. Ama kadýnlar tarafýndan afaroz edilmekten korktum. Biliyorsunuz artýk kadýn haklarý gündemde. Kadýnlar, mazlum ve ezilmiþliklerine sýðýnarak bir çok yere gelmeye çalýþmýþlardýr. Ben, aslýnda ülkemizde kadýn sýðýnma evleri gibi erkek sýðýnma evlerinin de kurulmasýnýn zamaný geldiðini düþünüyorum.
Bu yazýlardan benim eþimden þikayetçi olduðum veya sýkýntýlý olduðum anlaþýlmasýn. Bilakis herkesi kýskandýran bir aile hayatým var. Ama ülkemin gerçeklerinide görmekteyim. Yýllarca Türkiye'nin bir çok yerinde öðretmenlik yaptým. Kreþ'de, dershane de iþlettim. Örneðin kreþlerde edindiðim en büyük gözlemim, Türk kadýnlarýnýn gittikçe asabileþtiðini evcil olmaktan çýktýðýný, bir çocuða bile bakmaktan aciz hale geldiðini, asabi tavrýnýn çocuðu olumsuz bir hale getirmemesi için kreþe yöneldiðini bir kreþ iþletmecisi olarak tanýk oldum. Yani kadýnlarýn erkeklere benzemesi veya benzemeye çalýþmasý çok tehlikeli sonuçlara bizi götürmektedir. Velilere bu anlamda bir çok seminerler yaptým. Ama nafile...
Kadýnlarýmýz dejenere oluyor. Onlarýn dizilerden ve kadýn programlarýndan etkilenmeleri aile yapýmýzý da sarsýyor. Kadýn milletvekilleri hep erkekleri suçlarken, hatta töre *******lerinde bile hep erkekleri suçlarken asýl suçludan gözler kaçýrýlýyor. Çünkü asýl suçluda kadýn. Bir çok töre *******inin kýþkýrtýcýlarý da analar veya komþu kadýnlarý oluyor. Bu kadýnlarýn erkeklerin erkeklik gururnu (ki bu neyse. Kadýnlarýn bizi kullanmak için keþfettikleri bir zaafýmýz.) tahrik etmesi sonucu erkekler harekete geçmektedir. Ayrýca, karýsýna zulm eden bir çok erkeðin bu davranýþýnýn arkasýnda da kadýnlar vardýr. Bunlar genellikle kaynanalar, eltiler olmaktadýr. Onlarýn gelini çekememeleri ve damadý bu konuda gaza getirmeleri erkeðin canavara dönüþmesine yol açmaktadýr.
Bu konuyu fazla uzatmayayým. Yani sabaha kadar bu konuyla ilgili konuþabilirim. Ama nafile....
Erkekler mutlu olmak istiyorlarsa kadýnlara teslim olmalýdýrlar. Öncelikle evdeki otorite alanlarýna dokunmamalarý, kadýnlara burada bir iktidar alaný tanýmalarý gerekir. Örneðin hangi erkek mutfaktaki bir eþyanýn yerini deðiþtirme cesareti bulabilir. Bir çok erkek karýsýnýn kýyafetine mudahale etmezken kadýnlar bu konuda hoyratça davranmakta erkekleri kendi istedikleri gibi giydirmektedirler. Çarþýda bir gözlem yapýn. Bir çok kadýn, yanlarýnda aksesura olarak taþýdýklarý erkeðin kýyafetini kendi giydikleri kýyafetle uyumlu olmasý için özel bir çaba sarf etmiþlerdir. Yani erkeðin kýyafet çizgileri yanýndakine benzemeye baþlamýþtýr. Ya rengi veya stili yani mutlaka bir yerinde kadýnýn imzasý vardýr. Ayrýca, kocasýna bakýþlar yoðunlaþtýðýný gördüðünde mutlaka kadýnca bir refleksle çevresindeki hemcinslerine onun kendi malý olduðunun mesajýný gönderir. O da kocasýnýn ceketi üzerinde ya hayali bir saç teli alýr. Ya kravatýný düzeltir veya buna benzer bir jest yaparak çevresindeki hemcinslerini uyarýr.
Neyse,,, konuyu fazla uzatmayalým. Sözü efendimiz Hz. Muhammed (sav)'e býrakalým. O þöyle der: "Kadýnlar eðridir. Düzeltmeye kalkmayýn. Kýrarsýnýz." yani onlarý olduðu gibi kabul etmemiz gerekmektedir. Öyle kabul etmeyenler, bu birlikteliði sürdüremezler.
Not: Buradaki eðrilikten kasýt; islam inancýna göre hz. havvanýn hz. Adem'in eðe kemiðinden yaratýlmýþ olduðuna telmihtir. Bu arada cennetten de atýlmamýzý saðlayan bir kadýn deðilmidir. Onun her þeye sahip olma ihtirasý....Yani yaratýlýþýmýzýn ilk aþamasýnda yakayý kaptýrmýþýz))
Yazýyý bitirdikten sonra þöyle bir endiþeye kapýldým. Kadýnlardan soðuman veya korkman. Burdan böyle bir sonuca varmaný veya böyle bir düþünceye ulaþmaný istemem. Burada herkes kendi doðal yaradýþý gereðini yerine getiriyor. Kadýnlar kadýnlýðýný, erkekler erkekliðini. Erkekler her þeyin sahibi olduðunu düþünürken, kadýnlarda erkeðin sahibi olduðunu düþünmektedir. Hikayedeki kasdýmý aslýnda mecazdýr. Yani erkeðin evlilikle birlikte sorumluluk alanýn geniþlediði ve artýk sadece kendisi için deðil eþi için de çalýþmasý gerektiðini görürüz. Bir çok filimlerde bile evli ve hatta çocuklu olanlar, tehlikeli durumlarda geri dururlar, arkalarýnda bekleyeni olduðunu söylerler. yani onun için bir var olma nedeni olan ailesi. Bu duygu belkide Allah'ýn biz erkekler verdiði en önemli duygudur. Eðer Allah bizlere bu koruyucu duyguyu vermeseydi aile hayatý var olmazdý. Aile hayatý olmassa toplum ve devlet de olmazdý. Yani insanlar birer hayvan gibi sadece çiftleþmek için bir araya gelirlerdi. Ama bu duygu bize çok derin bir koruma duygusu veriyor. Bu da aile denilen müessesenin sürmesine yardým ediyor.
Kadýnlar neden erkeklere benzemezler dersen, onlar anlaþýlmaz mahluklardýr. Biz erkeklerin kadýnlarý anlama gibi bir özelliðimiz ve yeteneðimiz yoktur. Kadýnýn bize ne kadarýný göstermiþse o kadarýný anlarýz. Ayrýca bu da yaradýlýþýn bir hikmeti olamaz mý? Eðer onlar bize benzemeye çalýþýrlarsa yukarda deðindiðim sorunlar doðar. Aile daðýlýr. Çocuklarýn eðitimi aksar. Asabi ve yönetme hýrsýna kapýlmýþ, evde kim yönetecek çatýþmalarýn yaþandýðý bir toplum oluruz..
Ama uzmanlar þunu belirtir. Evliliði on yýlý aþmýþ karý-kocalarýn bir süre sonra birbirlerine benzediðidir. Yani körle yatan þaþý kalkar misali. Hatta bu benzerlik sadece huyla deðil, fiziki benzerliðe kadar bile varýr.
Neyse...
Allah, gönlüne göre versin. Bunlarýn hepsi laf... Sen yine de onlarý sev.. Ne demiþ atalarýmýz "Ne senle, ne sensiz olmuyor." Ben buna þöyle bir þey ekliyorum. "Bekar olup mutsuz olacaðýnýza, evli olup mutsuz olun. Daha iyi)"
Konu ibrahimhaliler tarafýndan (23.08.07 Saat 17:12 ) deðiþtirilmiþtir.
Hocam bu kadar güzel bir yazýyý bu kadar zahmet ederek yazdýðýnýz için size çok teþekkür ederim.
Aslýnda burada erkek kadýnýn oyununa gelmiþ oluyor. Çünkü kadýn aslýnda dayak yemek için bütün þartlarý hazýrlamýþtýr. Bu dayaktan sonra kocasýný teslim almýþtýr.
Böyle savaþ stratejisi olan kadýnlar acaba niye hiç savaþ yönetmemiþlerÇünkü krallarý bile dize getiren kadýnlar eðer komutan olsa imiþ dünyayý yýkarlarmýþ.
Sizinde dediðiniz gibi çevremde gördüðüm abiler çok kazak erkeði gibi görünmeye çalýþýrlar ama bunun tam tersinin olduðunu anlamak için onlarýn evlerinde bir çay içmeye gitmek yeterli...
Bu kadar kollayýcý olan erkekler niçin kendilerini koruyamýyorlar.
Ev hanýmlarý yani çalýþmayan kadýnlar evde büyük bir hakimiyet içinde yaþýoyrlar acaba çalýþan kadýnlarda da bu iþ böyle mi çünkü benim evleneceðim kiþi meslektaþým olacak o da klasik bir ev hanýmý mý olacak. Þimdi diyeceksiniz evhanýmý olmasýna gerek yok o zaten bir kadýn iç güdüsel olarak bir birlerine benzerlerAma hocam ben evimde demokrasi isterim söz hakký ortak olmalý erkek dediðiniz gibi kollayýcý olmalý kadýn ise evdeki huzuru bozmaya çalýþan deðil bilakis o huzuru saðlayan olmalý.
Þuan baþta benim annem olmak üzere kadýnlarý bir tv hastalýðý sarmýþ hep bir özenti içindeler.
Þu dizide kocasý ona þöyle davrandý bize kocamýz niye böyle davranmýyor laflarý devamlý kulaðýma gelmeye baþladý. Bizim kadýnlarýmýz herþeyi erkeklerden beklerler ama bir kere dahi olsa kendilerinde saç boyasý, vucut bakýmýndan baþka bir deðiþiklik yapmazlar
Ýþin özü hocam bu kadýnlarýn hakimiyetine ben tepkiliyim eðer gerçekten evimde ben, ben olamayacaksam sizinde dediðiniz gibi kadýnlaþacaksam evlenmemeyi isterim ama benim sevdiðim kadýn böyle biri deðil benim evimde huzur verecek biri yada kendisini bana þuan öyle gösteriyor sonra bana süprizz ben öyle biri deðildim diyecek : )
Hocam bekarým mutsuzum ancak kendimim ,evlenip de tekrar mutsuz ve kendim olamayacaksam niye evleneyim?
Bende size bir hikaye anlatayým hocam;
Adamin biri California'da bir kumsalda yururken ayagi eski bir lambaya takilmis, adam lambayi kumlarin icinden cikarmis. Dalgasina "Belki cin cikar" deyip ovalamis lambayi, harbi harbi cin cikmis. adam cok sasirmis, cin baslamis konusmaya "Tamam, tamam.Beni lambadan kurtardin vs..." "Bu, bu ay icinde dorduncu cikarilisim ve bu isten sikilmaya basladim bu yuzden 3 dilegi unut. Sadece 1 dilek hakkin var!" Adam oturmus ve bir
sure dusunmus ve "Her zaman Hawaii'ye gitmek istedim ama ucaktan korkarim ve deniz beni cok tutar.Benim icin Hawaii'ye bir kopru yap boylece arabayla oraya gidebileyim" demis. Cin gulmus ve "Bu imkansiz. Bu isin lojistigini dusun! Koprunun ayaklari nasil Pasifik'in d***** ulasabilir? Ne kadar beton gerektigini, ne kadar celik gerektigini dusun. Hayir,baska bir dilek dusun" demis. Adam tamam demis ve gercekten guzel bir dilek dusunmeye baslamis. En sonunda, Dort kere evlendim ve bosandim.Butun karilarim her zaman duyarsiz oldugumu ve onunla ilgilenmedigimi soylerdi. Bu yuzden, kadinlari
anlayabilmeyi diliyorum...Nasil hissettiklerini ve neden agladiklarini,bir sey soylemedikleri zaman gercekten ne istediklerini... onlari nasil gercekten mutlu edebilecegimi bilmek istiyorum..."
Cin cevap vermis: "Köpru iki þeritli mi olsun dört þeritli mi...???
Kadýnlarý anlamak vessalam zor zanaat.......
Konu Gökhan Dokuyucu tarafýndan (23.08.07 Saat 08:27 ) deðiþtirilmiþtir.
Sizinde belirttiðiniz gibi erkekler için kadýnlarý anlamak zordur. Fakat biraz empati yaptýðýmýzda kadýnlarýn da ayný þeyi erkekler için söylediðini görürüz. Ama sana bir tüyo vereyim istersen. "Bütün kadýnlar aynýdýr. Sadece isimleri farklýdýr" Bu nedenle birisini çözmeniz, hepsini çözmenize yol açar. Kadýnlarýn en büyük sorunu ihtiraz ve bitmek bilmeyen arzularýdýr. Kadýnlarýn aþýrý taleplerine Peygamber de bir gün dayanamaz. Bunun üzerine Cebrail gelir. Rabbinden mesaj getirir. Bunun üzerine Peygamber bütün hanýmlarýný toplar ve durumu iletir. Rabbinin kadýnlarýna servet ve kendisi arasýnda bir seçim hakký tanýdýðýný söyler. Eðer isterlerse onlara büyük bir servetin verileceðini fakat boþayacaðýný, yok eðer kendisini tercih ederlerse bu duruma sabr etmeleri gerektiðini bildirir. Tabiki hanýmlarý aslýnda en büyük servetin alemlerin efendisi olduðunu anlar ve bunu tercih ederler.
Ýþte bizim de belli dönemlerde sunmamýz gereken teklif. Bizimi yoksa bitmek tükenmek bilmeyen arzularýmýzý...
Unutmayýn ki at binicisine göre kiþner. kadýnlarýn arzularý ve isteklerini doyurmak için didindiðimizde bir süre sonra binilen bir eþþek oluruz. Ama prensipler içinde hareket ettiðimizde belli yerlerde dur dediðimizde bu konularda sýnýrlamalar yaþanýr. Burada erkeðin de kararlý ve iradeli olmasý gerekir. Eylemlerin nereye ulaþacaðýný hesaplamasý gerekir.
Ailede demokrasi olmasýný istediðinizi belirtmiþsiniz. ama demokrasilerde bile baþta bir lider olur. Lidere itaat edilir. Hatta bu liderlerin elindeki yetkiler eski dönemlerin krallarýnýn elinde bile yoktu. Yani biz, sadece liderlerimizi seçeriz. Ondan sonra, bizi belli bir süre istedikleri gibi yönetirler. Sürece þeklen müdahalenin dýþýnda gerçek bir müdahalede bulunamayýz. Bu nedenle, demokrasi deðil liyat esasýný benimsemek en doðru yoldur.
Evliliklerdeki en büyük kavga burada çýkar. herkes yönetmek ister. Ama yönetecek kiþinin daha liyatli olmasý gerekir. Onu da kur'an erkeklerin kadýndan daha güçlü yaratýldýðný belirterek son noktayý koymuþtur. Tabiki burada kararlar birlikte anýlanbilir. Kimse kimsenin kölesi deðildir. Zaten kendini bilen kadýnlar bu konuda erkeklerine yetki vererek aslýnda ipi ellerine almasýný bilenlerdir. Onlar, atýn sýrtýna binen bir binici gibidirler. At, kendisinin biniciyi istediði yere götürdüðünü düþünürken, aslýnda binici ata ipiyle küçük müdahalelerle yön vererek istediði yere sürükler. Bu nedenle atalarýmýz, yuvayý diþi kuþ yapar demiþlerdir.
Kadýnlar aslýnda erkeklerde þunu görmüþlerdir. Erkeðe itaat ediyormuþ gibi davranýp ona istediðini yaptýrabilecekleri. Aslýnda erkeklerin sadece beklediði kadýnlarýn onlarýn gücünü kabul etmesidir. Arkasýndan gelecek olan talep ve istekleri görmez ve hatta ne anlama geldiðini anlamaktan bile acizdirler. Bir çok erkek, karýsýndan bu onaylamayý gördükten sonra neredeyse onu sýrtýnda taþýmaktadýr. Ýstediði her þeyi almaya çalýþmaktadýr. Burada erkek kadýný deðil, aslýnda kadýn erkeði yönetmiþtir. Fakat güçlü kadýnlar, erkeði yönetirken bile ona yönetiyormuþ zevkini tattýrmayý bilmiþler ve böylece mutlu olmuþlardýr. Erkeklerde bu yönetildiklerini bilmeden mutlu bir þekilde yaþamýþtýr. Çok müthiþ bir ironi bu. Býrakalým erkekler bu sýrrý bilmeden mutlu bir þekilde yaþasýnlar. Köleliðe devam etsinler diyeceðim ama erkeklerin köleliðine bu sefer de kadýnlar da talip. Hem köle ve hem efendi tek bedende olmaz. Bu durum kadýnlarýmýzda büyük paradokslara yol açacak…
Kocasýyla geçinemeyen bir kadýn arkadaþýma ben bu sýrlarý ifþa ettim. Hatta bu davranýþýn kadýnlarýn doðal davranýþý olduðunu doðuþtan getirdikleri bir sezgi olduðunu söyledim. Ona, kocana yönetiyormuþ hissi vermesini, bu tatmin olmuþluk hissini alan kocanýn artýk onun her dediðini yapan uysal bir kediye döneceðini anlatým. Yaptý. Baþarýlý oldu. Teþekkür etti. Bana kýzmayýn. Kocasý da mutlu. Karýsýnýn onu sevdiðini ve bir dediðini iki etmediðini söylüyor. Yani herkes mutlu. Peki biz nereliyiz….
Aslýnda savaþlarý yöneten kadýnlar da olmuþlardýr. Mesela Ýskit kraliçesi Tomris, büyük bir komutandý. Ya da meþhur Amazon hikayeleri de... Aslýnda çok uzaða gitmeye gerek yok. Peygamberin muhterem zevcesi hz. Ayþe, Cemel savaþýnda hz. Ali'ye karþý savaþmýþ, ordu yönetmiþtir. Bu savaþta toplam beþbin kiþi ölmüþtür.
Yani kadýnlar savaþ yönetmiþtir. Ama eski savaþlarýn geneli güce dayandýðýndan kadýnlarýn yönetmesi hoþ görülmezdi. Ama her ulusun tarihinde büyük kadýn savaþçýlar olmuþtur. Mesela Fransýzlarýn milli kahramaný Jean Deark, 15 yaþýnda bir kýz çocuðudur. Yüzyýl savaþlarýnda Fransa'yý Ýngiliz istilasýndan kurtarmýþtýr. Almanlarýn meþhur mataharisi, Ruslarýn Katerinasý, Mýsýrlarýn Kleopatrasý ve daha niceleri...
Erkekler, neden kendilerini kollamýyorlar diye sormuþsun? Aslýnda erkekler (yani kendini bilen erkekler) durumun farkýnda. Ama, peygmaberin de dediði gibi "kadýnlar eðridir. Düzeltmeyin. Kýrarsýnýnýz" ihtarýna uymuþlardýr. Yani kadýnlarý olduðu gibi kabul etmiþlerdir. Rivayete göre tarikata intisap etmek isteyen birisi namýný duyduðu bir þeyhin yanýna gider. Evinin kapýsýný çalar. Çýkan karýsý hem adama ve hem de intisap etmek istediði þeyhe demediðini býrakmaz. Adam hayal kýrýklýðý ile þeyhi bulmak için ormana gider. Bir de bakar ki þeyh bir aslanýn sýrtýna binmiþ geliyor. Duruma þaþýrýr. Þeyh onun neden þaþýrdýðný anlar ve duruma þöyle bir açýklama getirir; "Biz o kadýna sabrettik. Bu aslanda bize sabrediyor."
Yani bir çok bilinçli erkek böyle bir musibetle karþýlaþtýklarýnda bunun bir imtihan olduðunu düþünüp sabrederler. Bu da toplumumuzda boþanmanýn az olmasýna yol açmýþtýr. Fakat, sizin de deðindiðiniz gibi televizyonlarýn esiri olan kadýnlar, boþanmayý artýk normal görmeye, hatta entellektüel bir tavýr olarak algýlamaya baþladýlar. onlar, kocalarýndan bir manken yakýþýklýðý ve bir artis edebiyatýný görmediklerinden triplere girmekte ve hayatlarýnýn anlamsýz olduðunu düþünmeye baþlamýþlardýr. Halbuki onlarýn kocalarý bir artis deðil, fakat kendileri de birer manken deðil...
Eskiler þöyle derler. Daha çok bir birleriyle uyumlu olan eþler için söylenir. Karý kocanýn topraklarý ayný yerden alýnmýþtýr. Yani yaradýlýþýmýzýn ilk aþamasýndaki balçýkla yaratýlma evresini kadar iþi uzatmýþlardýr. Bu, huyu ve suyunun bir birine benzeyen, iyi anlaþan çiftlere yakýþtýrýlmaktadýr.
Ýnsanlar, bir malý satmaya çalýþtýðýnda malýn en güzel yönünün ön plana çýkartýrlar. Meth ederken de sürekli o yöne dikkatleri çekmeye çalýþýrlar. Bu en bilinen bir pazarlama tekniðidir. Gençler de flört dönemlerinde birbirlerine en güzel yönlerini pazarlarlar. Siz çýktýðýnýz bir bayana en bayaðý yönlerinizi gösterir misiniz? örneðin burnunuzu karýþtýr veya þapur þupur yemek yer misiniz? bilakis daha entellektüel görünmeye, her gün bakýmlý olmaya, esprili ve hoþ olmaya çalýþýrsýnýz. Hatta normal dönemlerde davranmayacaðýnýz bir çok halleri gösterirsiniz. Tabiki partneriniz de ayný davranýþý sergileyecektir. Bu pazarlama tekniði sonucu talep arzunuz artar. Aþk baþlar. Pazarlama tekniði baþarýya ulaþmýþtýr.
Böylece kendinizi bir gün nikah masasýnda görürsünüz. Siz, o flört dönemindeki halleri beklersiniz. Fakat, insan bir ömür boyu rol yapamaz. Bu sizde hayal kýrýklýðý yaratýr. Eþinizin evlenince deðiþtiðini düþünürsünüz. Halbuki evlenince gerçek yönü ortaya çýkmýþtýr. Flört dönemi satýþ dönemidir. Adamýn biri ölmüþ. Adamý önce cehenneme götürmüþler. Adam bir bakmýþ cehennem; bir çok ünlünün olduðu, herkesin vur patlasýn çal oynasýn eðlendiði güzel mankenlerin cirit attýðý yer... Cennete götürmüþler. Bir bakmýþ insanlar ormanda uyuz uyuz dolaþýyor.... Adam þaþýrmýþ. Kendisine sormuþlar. Cennete mi, yoksa cehenneme mi gitmek istersin. Meleklere demiþ ki cehennemi isteyeceðimi sanmýyordum. Ama beni cehenneme atýn. Adamý cehenneme atmýþlar. Tabiki o eðlenceler yok.. iþkence var. Adam þaþýrmýþ. Meleklere durumu anlatmýþ. onlar da "Dün seni iþe almak için pazarlama tekniðini uyguladýk"
Yani flört aþamasý bu... Ama yalan da olsa o kýsacýk anýn keyfini çýkarman bir ömre bedel.... Evleneceðin insandan olaðanüstü þeyler bekleme... Düþün, bir Leyla ve Mecnun ölmeyip evlenseydi ne olurdu. Mecnun çalýþmaya gidecek...evini geçindirmeye çalýþcak. Leyla evde yemek yapacak, çocuk doðuracak... Bunlar sinirli olacaklar. Birbirleriyle kavga edecekler...Yani aþk, bir süre sonra gerçekler karþýsýnda yok olacak... Aþkýn kendisi deðil namý var... Ýnsanlar aslýnda onun namýna aþýk olmuþlardýr...
Çalýþan hanýmlarda bu sorunlarýn olup olmayacaðýný sormuþsun. Aslýnda ben konunun uzmaný deðilim. Ama hayatý yaþadým ve iyi bir gözlem yaptým... Çalýþan kadýnlarýn da doðuracaðý sorunlar baþka olur... Çocuk doðurma ve büyütme daha sorunludur. Kreþ ve anaokulu istenir... Ya da nenelerin yanýna çocuklar verilir. Nenelerin yanýnda yetiþmiþ çocuklarýn iç dünyasý daha proplemlidir. Ýþlettiðim kreþlerde bu þekilde yetiþmiþ çocuklarla çok karþýlaþtým. Onlarýn iç dünyalarýný açmak için çok mücadele etmek zorunda kaldým. Bazýlarýnda baþarýlý oldum. Bazýlarýnda istenen düzeye ulaþamadým.
Evdeki hakimiyet konusuna gelince... kadýn kadýndýr. Evde hakim olmak ister. Siz en iyisi klasik taktiði uygulayýn. O içiþleri, siz dýþ iþleri bakaný olun. Varsýn evde o istediði gibi bir düzenleme yapsýn... Sizi hakimiyetine almak istemediði sürece ona da bir hakimiyet alaný tanýyýn. Hakimiyet alaný tanýmanýz, sizi de rahatladýr... Yemeklerin nasýl olacaðýna fazla dokunmayýn. Çocuklarýn yetiþmesinde sorumluluk verin. Unutmayýn! sorumluluk verip ardýndan hesap sormak yöneticilikteki ideal davranýþ modelidir. Yani herþeye siz koþturmayýn. Böylece iþleyiþ hakkýnda bilgi sahibi olur. O istediði gibi davransýn. Ne yaparsa yapsýn hepsini güzel yaptýðýný söyleyin. Onlarý etkilemenenin en kolay yolu güzel olduklarýný söylemektir. Bu durum, onlarý mest etmeye yeter... Böyle beyaz yalanlar dinimzcede izin verilen nadir yalanlardýr...
Dediðim gibi Peygamberler bile bu konuda bir çözüm bulamamýþlardýr. Ama yine de olaya iyi yönüyle bakýn. Kadýnlar aslýnda erkekleri tamamlar. Kadýnlar, bizim görmediðimizi de görürler. Hayata baþka bir bakýþ açýsýyla bakmamýzý saðlarlar. Onlar olmassa biz erkeklerin estetiði olmaz, evimiz kokudan geçilmez. Yani derler ya "kadýn eli deðmeli bir eve" Düþünün erkek veya kadýn tekbaþýna insan deðildir. Ýnsan kelimesi ikisini kapsar. Yani insanýn hem bir diþi ve hem de bir erkek yönü vardýr. Her insanda bu yönler vardýr. Hani derler erkeklik hormonu fazla salgýlayan bir kadýn erkeksi, kadýnlýk hormonu fazla salgýlayan bir erkek kadýnsý davranýþlar sergiler. Yani aslýnda ikisini bir arada bulundurabiliyoruz. Bizden istenen dengeli olmaktatýr... Hayata biraz da farklý yönden bakmayý bilmektir. Susanna Tammarrov'un bir kitabý vardý "yüreðinin götürdüðü yer git" olmalýydý ismi yanlýþ hatýrlamýyorsam. Orada tanrýnýn kadýn yönü diye bir kavram geliþtirmiþti. Burada, biraz bize tanrýyý hep erkeklerin tanýmladýðýný ve biraz erkek gibi düþündüðümüzü anlatmakta, ama tanrýnýn bir kadýn yönü de vardýr. Yani kadýnlar gibi duygu yönü de vardýr.. Ýþte biz kadýnlar sayesinde çok fazla çalýþtýrmadýðýmýz bu duygularýmýzý harekete geçiriyoruz. Kadýnlarýmýz bizlere bu duyguyu yaþattýklarý için onlarýn gönüllü köleleri oluyoruz. Çünkü onlarýn bizlere tattýrdýðý bu duyguyu yaþamak, bir hayatý yaþamak gibi gelmektedir. Kadýnlarýmýzýn kýymetini bilmeliyiz... onlar bizim duþmanýmýz veya rakibimiz deðildir. Onlar bizi tamamlayan bir yönümüzdür. Bizim eksiðimizi tamamlamaktadýrlar. Onlarý olduðu gibi kabul ettiðimizde onlardan azami derecede istifade etmiþ oluruz.
Sevdiðimiz, farklýdýr. Diðerleri gibi deðildir. Çünkü o bizim için özeldir. Sevdiðimizden gelen her eza bizim için bir zevktir. Sevgiliyle vuslata ermek, seven için en büyük nimettir. Ama þunu unutma. Sevdiðin kiþi de aslýnda sýradan birisi. Etten ve kemikten. Onu özel yapan bizim sevgimizdir. Leyla'nýn methini duyan kral onu görmek için yanýna çaðýrýr. O kadar bahsedilen kadýnýn aslýnda sýradan bir Arap kýzý olduðunu görür. Hatta kendisinin yanýnda ondan çok daha güzel cariyeler vardýr. Mecnuna bunu söyler. O da "Sen ona bir de benim gözlerimle bak". Yani bizi biz yapan kendi gözlemlerimiz... Gerisi kuru laf...Seviyorsan her þeyi senin için güzeldir. Anlamlýdýr. Gezdiði yerler, hatta sevdiði þeyler bile kutsaldýr. Ama sevginin kaybolmasý durumunda bütün bunlarýn sýradan olduðunu ve aslýnda herkesin yaptýðýný görürsün.
Sevgi, bilmektir. Keþfetmektir. Keþfe çýkmaktýr. Her keþifte bir hayret girdabýna sürüklenmektir. Keþfin coþkusuyla ilk günkü heyecýný duymaktýr. Keþifler biterse heyecan da biter. Bu nedenle bir çok evlilik uzmaný çiftlere evliliklerine yeni heyecanlar katmalarýný tavsiye ederler. Bir kutsi hadiste yuce mevlamýz "ben bir hazineydim. bilinmek için kainatý yarattým" der. Yani yaratma eyleminin kendisi bile tanýnmak içindir. Günah iþleyip tevbe etmek bile yaratýcýnýn en çok takdir ettiði davranýþtýr. Yani hatalarýmýzdan rucu etme, dönme ve sevdiðimizin göðsüne yaslanýp sýcak göz yaþlarý dökme bile bir hazdýr. Ýnsan bu hazlarý yaþadýkça insan olduðunu hatýrlar. Günümüz teknolojisi ve kapitalizmi bizi bu hazlardan mahrum býrakarak makinalaþtýrmaktadýr.
Biz evlenerek tek olmuþ oluyoruz. Yani insan oluyoruz. Yani insanýn kadýn ve erkek yönü, diþi ve erlik yönü oluyoruz. Ýnsan, bu ikisinin birleþimidir. Kadýn ve erkeðin birleþimi, yaradýlýþa da hizmet ederek kainattaki sürekliliði saðlamaktadýr. Yani yaradýlýþa katkýda bulunarak ulvi bir güce tanýk oluyoruz. Bu süreçten sonra bizlere emanet edilen atimizin de (gelecek) yetiþmesini saðlayarak yaþam ve ölüm arasýndaki çizgiyi keþfe çýkýyoruz. Avuçlarýmýzda açýlan güllerimizin büyümesini seyrederek baþka bir hazzý yaþýyor, onlarýn avuçlarýmýzdan uçmalarýný zevkle temaþe ediyoruz. Yaradýlýþtaki yerimizin zincirin bir halkasý olduðunun farkýna varýyoruz. Bizler bir zincirin halkasýna mensup olarak büyük bir ümmet olduðumuzun idrakine varýyoruz. Bütün bu tekamüle ancak bir kadýnla ulaþýyoruz. Onun kadýnca kaprislerine göz yumarak, evrenin farklý bir kapýsýný aralýyoruz.
Evlenin çoðalýn. Ben kýyamet gününde ümmetimin çokluðuyla övünürüm diyen nebinin ihtarýna kulak kabartalým. Bir ulvi zatýn dediði gibi; "Evlenin. Çocuklarýnýz olup ölürlerse sizin için þefaat ederler. Eðer yaþarlarsa siz öldüðünüzde sizin için dua ederler." Çünkü insanýn ölünce kapanmayan amel defterlerinden birisi arkasýnda býraktýðý hayýrlý evlatlardýr. Öldüðünüzde bile hayýr iþlemek isterseniz evlenin. Sýrf bunun için bile olsa deðmez mi?....
Konu ibrahimhaliler tarafýndan (24.08.07 Saat 01:43 ) deðiþtirilmiþtir.
Mutluluk
Sürekli kuyruðunu kovalayan bir yavru kediye, yetiþkin kedi neden böyle yaptýðýný sorar. O da kuyruðunu yakaladýðýnda mutlu olacaðýný söyler. Kedi ona; "Sen kuyruðunu yakalamak için uðraþma. Yoluna devam et. O senin peþinden gelir." Ýþte bence mutluluðu tanýmlayan en büyük örnek. Mutlu olmak için uðraþmayalým. Sadece hayatý en güzel ve doðru bir þekilde yaþamaya çalýþalým. Hayatýn bir aþamasýnda zaten mutluluðu yakalarýz. Ayrýca, insan tüm hayatý boyunca mutlu yaþamaz. Acýlarda tadar. Zaten acýlarý tatmassa mutluluðun kýymetini anlayamaz. Acýlar bizleri olgunlaþtýrýr. Belkide çektiðimiz acýlar, ilerde yaþayacaðýmýz veya karþýlaþacaðýmýz durumlara bizleri hazýrlamak için yaþamaktayýz.
Peygamber bir gün yere cubukla bir daire çizdi. Bu insan dedi. Ardýndan onun etrafýna bir daire daha çizdi. Bu insanýn ecelidir dedi. ardýndan hepsini kapsayan bir daire daha çizdi. Bu insanýn emelleri, arzularýdýr dedi. Sonra insandan emellerine bir ok çizdi ve þöyle dedi. Ýnsan emellerine ulaþmak için yola çýkar. Ama arzularýna ulaþmadan ecel onu bir yerde yakalar. Ýþte çok dehþet ve hayatý iyi anlatan bir hadis. Bizi mutsuz eden arzularýmýzdýr. Aruzularýmýza fazla yüzvermezsek sadece hayatýmýzý güzel bir þekilde yaþasak, mutsuz olmayýz.
Ayrýca, insanýn arzularý bitmez. Üniversiteyi kazanmak ister. O biter iyi bir iþe girmek ister. o biter yükselmek, saygý görmek, iyi bir bayanla evlenmek ister. Ardýndan çocuk ister. Çocuklarýnýn büyümesini görmek iter. Okutmak ister. Evlendirmek ister. Torun ister.... Yani her ulaþtýðýmýz arzularýmýzdan sonra mutlaka baþka bir arzumuz ortaya çýkar. Bunun sonu yoktur. Sonu gelmez. Belkide her ulaþtýðýmýz arzudan beklediðimiz hazzý göremeyiz. Bir sonraki hazza yöneliriz. Belkide kaybettiðimiz bir baþka hazzý arýyoruz. Kimbilir.
Ama arzularýmýzýn sonu gelmez. Bunu idrak edersek, emellerimize kavuþmadýðýmýz zaman mutsuzluða düþmeyiz. Çünkü mutluluðu bu geçici zevklerde aramayýz...Ama þunuda bilmeliyiz ki hayatta arzularýmýz ve beklentilerimiz biterse biz de biteriz. Bizi yaþatan bir anlamda arzularýmýzýn gücüdür. Ne kadar gülü olursa o kadar hayata sarýlýrýz. Fakat arzularýmýzýn kölesi olmamalýyýz. Mutluluðu da bunlarda aramamalýyýz. Hatta mutluluðu hiç aramamalýyýz. Çünkü o zaten bizi bulur. Ya da o aslýnda bizimle birliktedir de fark edilmeyi beklemektedir. Mesela belki de mutluluk, annemizi-babamýzýn hayatta olmasýdýr. Onlarýn yokluðu bizim bunu anlamamýzý saðlar. Belkide çocuklarýmýzdýr. Hergün kýzdýðýmýz ve hatta beddua ettiðimiz. Yokluklarý bizlere hatýrlatýr varlýk sebebimizi...
Ýnsan, dünyaya sadece yaþamak için gelmemiþtir. O, belli bir var olma sebebiyle gelmiþtir. Belki aradýðýmýz bütün hazlar veya mutluluklar yüce yaratýcýmýzýn kendisidir. Bilemeyiz...Bunlar yaþanmadan bilinmez. Herkes kendi tecrübesini yaþar...Hayatýn kendisi bir öðretmendir. Her þeyi öðretir. Bence mutsuzluk laflarý etme... Yaþýyorsan onu her an elde edebilirsin....Mutsuzluk sadece bedbahtlarýndýr...
hovam evliliðe dair muhteþem bir durum deðerlendirmesi yapmýþsýnýz , kaleminize ve yüreðinize saðlýk . ancak güzel tesbitlerinizle ortaya koymuþ olduðunuz bu realite malesef ki ideal olan evlilik ile pek örtüþmüyor . aydýnlanmayý yakalamaya çalýþan her fert bu acý tablonun deðiþmesi için efor harcamalý bence , bu baðlamda islami bir bilince sahip olan bireylerin üzerine düþen daha büyük bir sorumluluktur . evlilikteki bu rahatsýz edici tablo modernizmin ve kapitalizmin kadýný asimile etmesinden baþka bir sey deðil bence , kadýnýn dejenerasyona uðramasý yukarýdaki tesbitlerde de somutlaþtýrýldýðý gibi ailenin de doðal yapýsýný bozmaya sebep olur . ibni sinanýn kadýn
ve erkek arasýndaki iliþkiye dair ''ailede reis erkektir'' ifadesi benim aileye bakýþ açýmýn temelini oluþturmaktadýr . bu düþünce bizim kültür ve geleneklerimizle de örtüþür bir ifadedir . aile içerisinde kadýn ve erkek arasýnda varlýk yarýþý olmamalý bu ailenin doðal yapýsýný bozacak bi durumdur , erkeðin ailede reis olduðunu kabul etmek kadýný birey olmaktan uzaklaþtýrýcý bir durum deðildir ve kadýn bu düþünceyi benimsemekle bayaðýlaþmaz bilakis yücelir . bu sözler belki okuyan bayanlarý rahatsýz edebilir ama bu bizim geçmiþimizden , kültürümüzden ve inancýmýzdan rahatsýz olmakla eþ anlamlý olur . inanan insanlar kadýnýn ve erkeðin rolünün gerek aile icinde, gerekse toplum hayatýnda zaten çok uzun yýllar öncesinde inanç çerçevesinde belirlenmiþ olduðunu bilir. yeri gelmiþken þunu ifade etmek istiyorum ki sosyal yaþam içerisinde sayýlarý günden güne artan feminist kadýnlarý görmek , bir bayan olarak beni rahatsýz etmekte, bu tablonun asýl rahatsýz edici noktasý ise inanan ve bir iddiaya sahiplenen kadýnlarýn da bu fikirlere itibar etmelerinde yatmaktadýr. tabi bütün bu tartýþmalarda toplumun tüm kesimleriyle ortak bir zeminde buluþmak kabul ediyorum ki pek mümkün deðil . fakat benim bu konuya bakýþ açým islami bir perspektiften olduðundan son olarak þunu soylemek istiyorum . ben erkeðin erkek , kadýnýn kadýn olduðu bir dünyada yaþamak istiyorum . hersey eskiden nasýlsa oyle devam etsin . ibrahim bey ve gökhan bey arasýndaki diyalog gerçekten çok hoþ , okurken keyif aldým . ibrahim halil er hocama ise saygýlarý sunuyor bu konuda tesbitlerinin devamýný sabirsýzlýkla beklediðimi söylemek istiyorum.
Kadýnlarýn Erkeklerin zihnini nasýl çeldiðini anlatan Hakan Albayrak'ýn anlattýðý güzel bir hikayeyi sizinle paylaþýyorum.
Yine bir gün Çin'e dalmýþ gidiyorduk. Kelle kucakta cenk ederken Kürþat'lardan birinin konsantrasyonu bozuldu. Neyse ki düþmanýn konsantrasyonu daha bozuktu da çocuða bir þey olmadý. Geceleyin Yedi Ejderhanýn Birbirini Yediði Vadi'de dinlenirken, o Kürþat'a "Bugün cenkte niye konsantrasyonun bozuldu?" diye sordum. "Aklýma Buhara Emîri'nin kýzý geldi de onun için" dedi.
- Buhara Emîri'nin kýzý aklýnda ne yapýyordu?
- Süt banyosundan çýkmýþ, vücuduna mis kokular sürmüþ, ipek elbiseler giymiþ, gözüne sürme çekmiþ, sarayýn bahçesinde çiçeklerle aþýk atýyordu.
- Sonra?
- Sonra birden irkildi.
- Niye ki?
- Çünkü aniden karþýsýna çýktým.
- Senin orada ne iþin vardý?
- Ona ilan-ý aþk edecektim.
- Ettin mi?
- Ettim.
- Nasýl karþýlýk verdi?
- Saçýmýn sakalýmýn birbirine karýþtýðýný, giysilerimin yýrtýk-pýrtýk ve pis olduðunu, vücudumdan yükselen kan ve ter kokusunun bahçedeki milyonlarca çiçeðin kokusunu bastýrdýðýný, burnuna at kokusunun da geldiðini, ayrýca lehçemi ve kelime seçimindeki özensizliðimi çok itici bulduðunu söyledi. Ben de gururumu kurtarmak için onu aþaðýlar mahiyette yüzümü buruþturup yere tükürdüm.
- Peki o bunun üzerine ne yaptý?
- Dehþet içinde babasýný çaðýrdý.
- Babasý geldi mi?
- Geldi. "Ne oldu güzel kýzým?" diye sordu. Kýz dedi ki: "Basit bir çadýrda doðup at sürülerinin içinde büyüyen ve at gibi kokan bu kaba-saba bozkýr çocuðu, bu medeniyetsiz herif, kendini Buhara Emîri'nin biricik kýzýna layýk görüyor babacýðým. Üstelik, deðersiz aþkýný ilan ederken, ‘Bir imha savaþý kadar güzelsin' gibi ürkütücü laflar ediyor."
- Emîr ne dedi?
- "Kendine gel!" dedi.
- Sen ne dedin?
- Ben bir þey demedim. Kýzýyla konuþuyordu. Onu çok fena azarladý. Dedi ki: "Senin medeniyetin bu medeniyetsiz herifin vahþi naralarý üzerinde yükseliyor. O ve onun gibiler at kokmasaydý, ter kokmasaydý, kan kokmasaydý bu sarayýn bahçesinden bu çiçek kokularý yükselmezdi. Zaten bu saray da olmazdý. Kütüphaneler de olmazdý. Ýlim de olmazdý. Astronomi nasýl geliþti sanýyorsun? Yýldýzlarý aydýnlatan, astronomlarýn yoluna ýþýk tutan, bu yabanilerin bozkýrda yaktýðý þölen ateþidir. Matematik nasýl geliþti sanýyorsun? Onlarýn hesapsýzca ölüme atýlmalarý sayesinde bütün hesaplar bize kaldý. Musiki ilminin geliþmesini bile onlara borçluyuz. Savaþ meydanlarýnda atlarý kiþnedikçe burada musiki geliþiyor. Çin topraklarýna düþen her damla Kürþat kaný burada medeniyeti yeþertiyor. Uzak cephelerde aþk ve þevk ile savaþarak cepheyi uzak tutan bu kahramanlar sayesinde esenlik ve estetik içinde yaþýyoruz. Bozkýrdaki basit çadýrlarýna dil uzatýyorsun, halbuki Buhara'nýn görkemi o basit çadýrlardan geliyor."
- Kýz ne dedi?
- Bana dönüp þöyle dedi: "Allah razý olsun, ama taþ yerinde aðýrdýr. Sen benim için Buhara'ya yerleþebilir misin? Yerleþemezsin. Zaten bozkýrý, çadýrý, atlarý ve Çinlilerle dalaþý býrakýp gelsen, hamamda bir güzel yýkanýp üzerindeki pis kokularý atsan, çiçek bahçeli bir eve yerleþip barýþ ve huzur içinde yaþasan Buhara baþýmýza yýkýlýr, astronomi ve matematiðin de sonu gelir." Bunu derken babasýna bakarak muzip muzip gülümsedi. Ben de altta kalmadým tabii. "Evet" dedim, "ben Buharalý olursam Buhara yýkýlýr, ama sen bozkýrlý olursan bozkýra bir þey olmaz."
- Çok iyi demiþsin.
- Ne fayda? Kýz gene güldü. Dedi ki: "Bozkýra bir þey olmaz, ama sana bir þey olabilir. Ben hükümdar kýzýyým. Kapris yaparým. Öyle ki, uçsuz bucaksýz bozkýrý sana dar ederim. Bunalýp Çin topraklarýna kaçarsýn, kendini savaþa verirsin, ama kaprislerim orada da yakalar seni; zihnini kurcalar, konsantrasyonunu bozar."
- Doðru söylemiþ. Kýz þimdiden haklý çýktý.
- Vallahi öyle.
Hocam bu güzel hikaye için çok saðolun.
Kadýnýn savaþcýnýn zihnini bulandýrmasý normal
Þimdi hocam evinde huzuru olmayan bir insan hayatta muvaffak olamaz bu hikayeye göre deðil mi?
Bu kadýnlar bize dünyayý zindan edecek öz güveni veren bir erkekleriz deðil mi?
Nilgülsüm'in dedi gibi Evin Reis-i erkektir bunu niçin anlayamýyorlar yada anlamak istemiyorlar..?