http://www.Nizip.com/attachment.php?attachmentid=369&stc=1&thumb=1&d=1178566550
HÝMMET DEDE
-Ah babam ah, dedi Harun Reþid, sultan olmak varmýþ þu yalan dünyada! Baksana, adamlarý bile hamam kapatýyor! Yaþadý mý böyle yaþamalý insan…
Gülümsedi Himmet Dede. Yüzünün ýþýltýsý odayý aydýnlatýyordu. Yüzünü Halife’ye döndü, fýsýltýyla:
-Evlat, dedi, boþ ver sultanlýðý! Sen öyle bir sultanýn kölesi ol ki, þu kölelerin sultaný senin sýrtýný keselesin…
Ellerini açtý, kapattý gözlerini:
—Ey kulunun kalbini kulundan iyi bilen Allahým, ey Kâbe’nin Rabbi… Habibin’in Mekke’den çýkarýlýrken Kâbe’ye dönüp bakýþýnýn hürmetine, Kâbe’yi yapan Halilin’in hürmetine…
Seccadesi ýslandý gözyaþlarýyla. Uzadý dualar sabaha, dualar uzadý göklere, dudaklarý sustu, kalbine indi dudaklarý, bir kez daha niyet etti.
Hicaz’a gidecek kervan tam yola çýkacaðý gün, hastalanmýþtý Himmet Dede. Her sene niyet eder, hazýrlýklarýný yapar, nasip olmayýnca boynunu büküp, buna da þükür, derdi. Ama bu sene her þey hazýr, her þey bu kadar tamamken bu hastalýk gelip Himmet Dede’yi bulmuþtu. Eþiyle dostuyla vedalaþmýþ, alacaklarýný helal etmiþ, vereceklerini vermiþti. Ýhramýný, dua kitaplarýný, seccadesini, yol azýðýný, biriktirdiði üç – beþ akçesini hazýrlayýp, nasip, demiþti, nasip bakalým…
Ýþte kervan gelmiþti ve o hasta yataðýndan kalkamýyordu. Yine de razýydý Himmet Dede. Nasýl razý olmasýn dý? Hastalýðýn Rabbi Kâbe’nin Rabbi’nden baþkasý deðildi ki. Ama içini yakan o ateþ, Ravza’nýn eþiðine yüz sürme arzusu, her gecenin sabahýnda gönlünü lime lime eden o rüyalar… Ah çekip inliyor, dualar ediyor, özlüyor, boynunu büküyor, halinden utanýyor, sen bilirsin ya Rabbi, affet kulunu, sen bilirsin, diyordu.
O zamanlar bölgenin bütün hac kervanlarý Baðdat’a giderler, orada toplanýp büyük bir kervan halinde Hicaz yoluna çýkarlardý. Himmet Dede iþte o kervanýn geliþinden bir gün önce hastalandý. Gidiþinden birkaç gün sonra ayaða kalkabildi. Tebessüm etmeye çalýþýyordu, hüznüm Rabbim’e þikâyet olmasýn diyerek. Seneye ömür vefa eder mi, diye düþünürken birinin kapýya hýzlý hýzlý vurduðunu duydu. Gelen yaþlý fýrýncý dostuydu.
—Haydi, ihtiyar haydi çabuk ol, diyordu. Hazýrla yükünü, gidiyorsun haydi. Baðdat’a bir ticaret kervaný var, haydi hazýrlan, hastalýk tekrar gelmeden kervana yetiþ.
Himmet Dede ayakta duramýyordu, secdeye kapandý, þükürler ediyor, aðlýyor, aðlýyor, aðlýyordu…
Kalabalýktý kervan. Kadýnlar, çocuklar, yaþlýlar, Baðdat’a giden tüccarlar ve kendisi gibi Hicaz kervanýna yetiþme ümidinde birkaç ihtiyar… Aðýr aðýr yola düþtüler.
Haftalar sürecekti yolculuk. Herkes birbirleriyle tanýþýyor, sohbetler ediyor, yol çabuk biter ümidiyle yalnýzlýktan kurtulmaya bakýyordu. Himmet Dede mi? O dilinde dua, kalbinde dost, gözünde yaþ, yanýna biri gelirse yalnýz kalacaktý.
Düþe kalka gidilen uçsuz bucaksýz bir kum deryasýndaydýlar þimdi, dört taraf çöldü. Azýklarý azalmýþtý, suyu dikkatli içmeleri gerekiyordu. Olsun, ne fark ederdi! Himmet Dede Himmet Dede’ydi iþte. Ne elbisesinin periþanlýðý umurundaydý, ne açlýk ne susuzluk nede yorgunluk. Baðdat’a varmaya birkaç günleri kaldýðýnda o bir tek þeyi düþünüyordu. Baðdat’taki kervana vaktinde yetiþebilecekler miydi?
Kervan bir akþam vakti Baðdat’ýn kapýsýndan girerken, bir adam ok gibi fýrlayýp kervandan ayrýldý. Þehrin içine doðru düþe-kalka koþuyordu. Üstü baþý yýrtýlmýþ, diz kapaklarýndan aþaðýsý yara içinde, yüzü-gözü toza-topraða belenmiþ bu adam Himmet Dede’den baþkasý deðildi. Kervandakiler hayretle ihtiyar adama bakýyorlardý. Derken, rastladýðý ilk adamla bir þeyler konuþup yere yýðýlý verdiðini gördüler. Hac kervaný üç gün önce yola çýkmýþtý!
Ayaða kalkan Himmet Dede, gülümsüyordu. Dikkatli bakanlar dudaklarýnýn kýpýrdadýðýný görebilirlerdi:
- Ne ki olmuþ, güzel olmuþ. Ne ki olmuþ…
Himmet Dede kervana döndü, yol arkadaþlarýyla helalleþti. Abdest alýp camiye girdi, namaz kýldý, oracýkta uyuyakaldý. Rüyasýnda bir kalabalýðýn içindeydi. Saðýna-soluna bakýnýyordu. Kendisi gibi giyinmiþ adamlardý bunlar. Yanlarýndan geçenlerin, bunlar sultanýn köleleri, dediðini iþitti. O anda kölelerden biri yanýna gelip, elini tuttu, hoþ geldin, dedi. Sultan kim, diye sordu Himmet Dede. Eliyle karþýya iþaret etti adam. Himmet Dede karþýya bakýnca figan koptu ta yüreðinden, aah, diyordu, ahh… Himmet Dede’nin ah’ý sabah ezanýna karýþýyordu. Yanmýþtý, üstü- baþý ter içindeydi, uyanmýþtý. Ellerini yüzüne kapattý, hýçkýra hýçkýra aðlýyordu.
Namazýný kýldý, yürümeye baþladý. Ýnsanlarýn kendisine baktýklarýný fark ettiðinde, güneþ Baðdat’ýn üzerinden çoktan doðmuþtu bile, þehir hamamýnýn yolunu sordu, baþýný önüne eðdi, yürümeye devam etti. O periþan halinin dikkat çektiðini sanýyordu. Oysa yüzüne bakanlar onun yüzündeki ýþýltýyla mest oluyor, dönüp bir kez daha bakýyorlardý.
Hamama geldiðini fark ederek kapýya doðru yöneldi. Ýçeri adýmýný atacaktý ki, bir el durdurdu Himmet Dede’yi:
-Ne yapýyorsun baba?
-Evlat, dedi, yoldan geldim, yýkanmaya ihtiyacým var.
Hamamcý þöyle bir süzdü ihtiyarý:
-Ýyi de baba, bugün sultanýn adamlarý var içerde. Kapattýlar hamamý, giremezsin.
Periþan halini gösterdi Himmet Dede:
-Evlat, bir köþecikte yýkanýveririm ben. Hem çabucak çýkarým, sýkýntý olmam sana.
-Hamama girdiðini bir duyarlarsa seninde kellen gider benim de.
-Ya nasip, dedi Himmet Dede gülümseyerek.
Adam önce ihtiyarýn yüzüne, sonra etrafa baktý, kimsecikler yoktu.
-Çabuk baba çabuk, dedi, kimse görmeden þuradan geç, bir oda var içeride, aman ses çýkartma, yýkan gel.
O esnada ileride bir aðacýn altýnda iki kiþi her þeyi seyrediyordu. Bu iki kiþi, tebdil-i kýyafet gezen halife Harun Reþid ve vezirinden baþkasý deðildi.
Halife eliyle iþaret etti vezirine.
-Gel bakalým, neyin nesi anlarýz þimdi, dedi.
Hamamcýnýn önüne gelip yýkanmak istediklerini söylediler. Ne dedilerse kabul etmedi adam.
-Kellem gider sizi içeri alýrsam, dedi, Halife’nin adamlarý kapattý hamamý.
Halife ve veziri yalvardýlar, yakardýlar, olacak gibi deðildi. En sonunda Harun Reþid, az önceki o ihtiyarý nasýl aldýn öyleyse, deyince hamamcýnýn beti-benzi attý.
-Tamam tamam, dedi, sessiz olun. Haydi geçin siz de þu odaya, ses çýkarmayýn sakýn. Çabuk olun.
Güldü Halife:
-Hem birbirimizi yýkar, yardým ederiz ihtiyara, daha çabuk çýkarýz.
Himmet Dede odanýn bir köþeciðinde, belinde peþtemalý, yýkanmakla meþguldü. Aniden bir ses duyunca tasý býraktý, baþýný çevirdi. Ýçeri girerken söyleniyordu Harun Reþid:
- Bu Halife de amma zalim adam kardeþim! Adamlarý hamam kapatýyor, yok kellemiz gidermiþ, yok yasakmýþ, böyle zulüm olur mu?
Himmet Dede’yi görünce selam veri bir köþeye oturdular, yýkanmaya koyuldular. Bir ara Halife ayaða kalktý.
-Benim babam, dedi, gel senin sýrtýný keseleyeyim, daha çabuk biter iþimiz.
Himmet Dede baþýyla olur iþareti yaptý, göbek taþýna uzandý, baþýný kollarýnýn üstüne koydu, gözlerini kapattý, geceki rüyayý hatýrlýyordu.
-Ah babam ah, dedi Harun Reþid, sultan olmak varmýþ þu yalan dünyada! Baksana, adamlarý bile hamam kapatýyor! Yaþadý mý böyle yaþamalý insan…
Gülümsedi Himmet Dede. Yüzünün ýþýltýsý odayý aydýnlatýyordu. Yüzünü Halife’ye döndü, fýsýltýyla:
-Evlat, dedi, boþ ver sultanlýðý! Sen öyle bir sultanýn kölesi ol ki, þu kölelerin sultaný senin sýrtýný keselesin…