Nokta Dergisi'nin 1987'de yayýmladýðý"Dersim 1937-1938/ Yarým Yüzyýl Sonra" dosyasýný bugünün gündemine denk düþmesi nedeniyle "Ýlk kez açýklanan belgeler", "Ýsmet Ýnönü'nün Lozan'da okuduðu bildiri", "ABD, Demirel'e Federe Kürdistan Önerdi", "Demirel Koçaþ'ý yalanlýyor", "Hedef doðrudan Dersim idi", "Dýþ basýndan", "Parlamenter gözüyle" baþlýklýçerçeveleriyle birlikte aynen yayýmlýyoruz.
"Dersim, Cumhuriyet hükümeti için bir çýbandýr. Bu çýban üzerinde kesin bir ameliye yapmak ve elim ihtimalleri önlemek, memleket selameti bakýmýndan mutlaka lazýmdýr...
Okul açmak, yol yapmak, refah sebeplerini saðlayacak fabrikalar kurmak, kendilerini meþgul etmeye yarayan çeþitli sanayi iþleri saðlamak, özet olarak yurt sahibi yapmak veya uygarlaþtýrmak suretiyle ýslaha çalýþmak hayalden baþka bir þey deðildir."
Mülkiye Müfettiþi Hamdi Bey, Ýçiþleri Bakanlýðý'na raporunu sunduðunda Dersim olaylarýna doðru bir adým daha atýlmýþ oluyordu. Bir süre sonra Dersim'in adý Tunceli'ye dönecek, adýna özel yasalar çýkarýlacak, ardýndan da kanlar dökülecekti. Tam yarým yüzyýl önceydi bütün bunlar. Ve yarým yüzyýl boyunca konuþulmayacaktý. O kadar ki...
Muhsin Batur, 1985 yýlýnda yayýnlanan "Anýlar ve Görüþler" adlý kitabýnda þunlarý yazýyordu. "Günlerden bir gün alayýmýza emir geldi... Tren yoluyla Elazýð'a intikal edilecek, bir süre orada eðitim gördükten sonra o zamanlar Dersim denilen bölgeye gideceðiz. Tren yolculuðumuz 40 kiþinin paylaþtýðý kapalý yük vagonlarýnda pek ilkel ve zor koþullar altýnda gerçekleþti. Elazýð'ýn biraz uzaðýnda Harput'un eteklerinde çadýrlý ordugâh kurduk ve bir müddet sonra ilk durak Pertek olmak üzere harekete geçtik ve iki ayý aþkýn bir süre özel görev yaptýk. Okuyucularýmýzdan özür diliyor ve yaþantýmýn bu bölümünü anlatmaktan kaçýnýyorum..."
Muhsin Batur, yaþadýklarýný kendisine saklamýþtý. Pek çok baþkalarý gibi... "Bir þeyler", önemli bir þeyler olmuþtu 50 yýl önce. Oysa bugün genç kuþaklar, neredeyse Dersim adýný bile bilmiyordu. Bugünü anlamanýn anahtarý olan "dün" unutulmuþtu.
Ve yarým yüzyýl sonra Nokta "dün"ün kapýsýný açýyordu. Ýngiliz arþivlerinde bugüne dek karanlýkta kalan belgeler ve mektuplar; Genelkurmay Harp Tarihi Baþkanlýðý'nýn kamuoyuna yansýmayan "Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar" adlý belgesel yayýný; o günlerin canlý tanýklarý... Bütün bunlar bir manzarayý gözler önüne seriyordu: Dersim isyaný... 1937 baharýndan 1938 baharýna iki tenkil harekâtý. Binlerce ölü, onbinlerce sürgün..
Her þey köprüyle...
"37 geldiði zaman bir köprü meselesinden geldi. Ýki ya da üç kiþi köprüyü yaktýlar. Cehaletten çoban mý yaktý, baþkasý mý yaktý bilemezsin yani... Belli deðil, yani bilmezlikten yaktýlar. Ondan sonra baþladý. Olay büyüdü..."
Kureþanlý 60 yaþýndaki Veli Çelik'in anlattýðý bu köprü olayý, Genelkurmay belgelerinde þöyle geçiyordu: "Ýlk olay, Pah bucaðý ile Kahmut bucaðýný birbirine baðlayan Harçik deresi üzerindeki tahta köprünün 20/21 Mart 1937 gecesi Demenan ve Haydaranlýlar tarafýndan yýkýlmasý ve köprü ile Kahmut arasýndaki telefon hattýnýn tahrip edilmesiyle baþladý."
Köprü bir kývýlcýmdý. Avusturya veliahdýnýn öldürülmesi Birinci Dünya Savaþý'nýn baþlamasýnda ne ölçüde etkense, köprünün yakýlmasý da Dersim olaylarýný baþlatmada o ölçüde etkendi.
Evet, köprü yýllarca için için yanan bir ateþi canlandýrmýþtý. Dersimlilerin asker ve vergi vermeyi reddetmeleriyle somutlaþan bir ateþti bu. Dersim bir sancýydý... Tunceli Kanunu, 1935 yýlýnda böyle bir ortamda çýkarýlmýþtý. Kanuna göre, vali ve komutan, bakanlarýn bütün yetkilerine sahip olacak; kaymakamlýklara muvazzaf subaylar, belediyelere baþkanlar atayabilecek; ilçe ve bucaklarýn merkezlerini deðiþtirebilecek; gerekli gördüklerini il dýþýna çýkartabilecekti. Asýl önemlisi hukuk alanýndaki düzenlemelerdi. Bu kanunla Tunceli'de yapýlacak yargýlamalara da özel yöntemler getiriliyordu.
Gazeteci Naþit Uluð, "Tunceli Medeniyete Açýlýyor" adlý kitabýnda, yapýlanlarý "mazinin kötülüklerini tasfiye" olarak yorumluyor ve þöyle diyordu:
"Doðu illerimizdeki kötülüklerin baþýnda memleketin emniyet ve asayiþini tehdit eden hýyanet ve þekavet ocaklarý vardý. Halký esir gibi kullanan derebeylik ve toprak aðalýðýnýn yanýnda, bunlarýn daha korkuncu olarak aþiret sistemi geliyordu. Bu sistem, Kemalist rejim muvacehesinde fiili bir isyan ve itaatsizlikten farklý görünmüyordu."
"Meðer askeri yolmuþ..."
70 yaþýndaki Þükrü Baykara Nokta'ya anlatýyordu: "1937'de önce yol yapýldý. Öðrendik ki meðer askeri yol yapýlýyormuþ. O zaman ben 19-20 yaþýndaydým... Olaylar öyle hýzlý oldu ki, iki-üç gün içinde sildi süpürdüler."
Önce yol gelmiþti Dersim'e, ardýndan da uçaktan atýlan bildiriler. 4 Mayýs 1937 tarihini taþýyordu bildiriler ve Genelkurmay yayýnýna göre "Türkçe, Osmanlýca harflerle, mahalli lisanda" yazýlmýþtý: "Sizi ayaklandýrmaya çalýþan zavallýlarý Cumhuriyet hükümetine teslim ediniz veyahut onlar kendileri teslim olmalýlar. Bu takdirde cümleniz masum kalacaksýnýz. Teslim edilenler veya kendiliðinden teslim olanlar dahi Cumhuriyetin adil muamelesinden baþka hiçbir þey görmeyeceklerdir. Aksi takdirde, yani dediklerimizi yapmazsanýz, her tarafýnýzý sarmýþ bulunuyoruz. Cumhuriyetin kahredici ordularý tarafýndan mahvedileceksiniz."
Bildirilerle ayný tarihi taþýyan Bakanlar Kurulu'nun gizli bir kararýnda da þöyle deniyordu:
"Sadece taarruz hareketiyle ilerlemekle iktifa ettikçe isyan ocaklarý daimi olarak yerinde býrakýlmýþ olur. Bunun içindir ki, silah kullanmýþ olanlarý ve kullananlarý yerinde ve sonuna kadar zarar veremeyecek hale getirmek, köyleri kamilen tahrip etmek ve aileleri uzaklaþtýrmak lüzumlu görülmüþtür."
Dersim'de adým adým tarih yaratýlýyordu. Tarihi yaþayanlardan biri Mehmet Kangutan'dý. 1937'de 11 yaþýndaydý Kangutan ve o günleri Nokta'ya bugün þöyle anlatacaktý:
"Abdullah (Alpdoðan) Paþa buraya geldiði zaman hem adli hem idari bütün yetkilere sahipti. Ýstese adam öldürebilirdi... Bütün aþiret reislerine emir çýkardý. Dedem Karabali aþiretinin reisi olduðu için oha da emir çýkardý: Herkes aþiretin silahlarýný göndersin, fes yasak... Dedem belki yüz-yüz elli tüfeði katýrlara odun yükler gibi yükledi, gönderdi. Herkes þapka giydi. Tüccarlarda þapka kalmadý. Ve adam yol yapmaya baþladý. Atatürk'ün hastalýðý zamanýndaymýþ... Abdullah Paþa üç þey istiyordu: Askere gideceksiniz, verginizi vereceksiniz, birbirinizin malýna göz koymayacaksýnýz... Abdullah Paþa'nýn bu icraatýna raðmen tek tük hadiseler oluyordu. Tabii bunlar büyük bir katliamý icap ettirmiyordu."
Silah meselesi Genelkurmay belgelerinde de yer alýyordu. Dersim havalisini teftiþle görevlendirilen Diyarbakýr Valisi Cemal Bey'in Ýçiþleri Bakanlýðý'na sunduðu þu raporla: "Üç-beþ þahýs müstesna, aðalar ve reisler ve dahil bütün Dersimliler son derece fakirlik ve zaruret içinde çýrpýnmaktadýrlar. Soygunculuk hareketlerinin sebebi, yaþamak hissi ve endiþesidir... Her Dersimli, hayatýný, malýný korumak kaygusu ile silahlý bulunmak zorunluluðunda kalmýþtýr..."
Gerek Cemal Bey'in raporu gerekse öteki istihbarat ve deðerlendirme, hükümeti bir sonuca götürüyordu: "Dersim'in ýslahatý zaruridir."
Genelkurmay yayýnýnda þu satýrlara yer veriliyordu: "Tunceli Kanunlarýnýn uygulanmasýnda ilkin, Dersim'e hâkim olmak esasý dikkate alýndýðý için Kahmut, Sin, Karaoðlan, Amutka, Danzik, Haydaran gibi bucak merkezlerinde birer karakol tesisi ve binalarýnýn inþaasýna baþlanmýþtý.
"Bu iþ; çok uzun zamandan beri hükümet memuru ve nüfuzu görmeyen aþiret reisi ve aðalarýnýn hoþuna gitmemiþ ve özellikle Kalan'da yeni bir ilçe teþkili bunlarýn kuþkularýný büsbütün artýrmýþtý. Bu arada Suriye'den Tunceli bölgesine giren bazý Ermenilerin Koçkirili Ali Þir'in etrafta yaptýðý menfi propagandanýn halk üzerindeki etkisi de büyüktü. Bu durum dolayýsýyla Yukarý Abbas uþaðý aþireti reisi Seyit Rýza; Haydaran, Demenan, Yusufan, Kureyþan aþiretlerine adamlar göndermek suretiyle bunlarýn hükümet aleyhine ittifakýný saðlamýþ oldu."
Bu ittifakýn gözle görünür ilk sonucu köprünün yakýlmasý olarak gelmiþti. Bunun üzerine, bölgeye ilginin artýrýlmasýna karar verilmiþti: "Son olay ve alýnan haberler gösteriyordu ki, hükümetin Tunceli içerisine adým adým giriþi, çýkarlarý bozulan bazý kimseleri sýkmakta, çýkarýlan Orman Kanunu, dað köylerinde keçilerinin aç kalacaðý korkusunu doðurmakta ve bunlara benzer birtakým zararlý propagandalarla halk kýþkýrtýlmakta idi. Bu durum dolayýsýyla önümüzdeki ilkbaharda gerek Tunceli içinde ve gerekse çevresindeki illerde sarkýntýlýk ve çapulculuk hareketlerinin artacaðý ihtimali karþýsýnda Tunceli içinde ve çevresinde kuvvetli bulunmak lazýmdý."