iki günün kü daha güzel oluyordevamýný yarýn okuruz inþ...
iki günün kü daha güzel oluyordevamýný yarýn okuruz inþ...
Aþký Ya Yaþarsýn Yada Yazarsýn...
Diyen Þair Sonra da
Ne Yaza Bildik... Ne de Yaþayabildik...
Demiþ...
SaRýma LaRciverRt Ol...
82-83-84-
bir tabloydu ki yaþadýklarý. Soðuðu hiç hissetmediler. Sevgi hayatýnda ilk kez birinden çiçek alýyordu. Nasýl teþekkür edeceðini bilmediðinden annesinin tavýrlarýný gözledi. Annesi Ahmet’in verdiði gülü öpmüþtü. O da annesini taklit ederek elindeki çiçek demetini öptü.
“Seni seviyorum” diyerek Ahmet’e bakýþýný izledi onun.
Bir taksiye bindiler. Perihan hanýmlarý býraktýlar evlerine. Ana kýz uzun zamandýr böylesi bir mutluluk tablosuna þahit olmamýþ, böylesi eðlenmemiþlerdi. Ahmet’e bin bir teþekkürle evlerine girdiler.
Ana, kýz birbirlerine baktý eþikten girince. Ýkisinin de aklýndan geçen ayný þeydi.
“Kýsmet kýzým... kýsmet. Ýnþallah bu eþikten Ahmet gibi birisi de bizim eve girer” diyerek Perihan haným, utanan kýzýnýn saçlarýný okþadý.
Ahmetler evlerine döndüklerinde, yarý uykulu olan Sevgi’yi yatýrdý annesi yataðýna. Ahmet’in yanýna tekrar gittiðinde, Zehra’yý aklýndan geçiriyordu. Onunla kendisini kýyaslayýp minnetle Ahmet’in yüzüne baktý.
“Bana yeni bir dünya verdin. Seni karþýma çýkaran her þeye minnet borçluyum” diyerek, koluna yaslanýp sýcaklýðýný duymak istedi.
“Dur, daha ne gördün! En güzel günlerimiz ilerde. Bebeðimiz getirecek bize o günleri. Kýzýmýz, bebeðimiz ve sen, yýkýlmýþ bir Ahmet’ten yeni bir Ahmet yarattýnýz. Güçlü ve dünyayý ayaklarýnýza serecek bir Ahmet” dedikten sonra Ayþe’nin yaþaran gözlerinden öptü.”
“Ne yaptýn. Ayrýlýk getirir!”
“Ýnanma öyle boþ þeylere. Sevdiðine bakarken yaþaran gözler öpülmez mi hiç” diyerek elini artýk iyice belli olan karnýna götürdü Ayþe’nin. Sonra heyecanla “Kýpýrdýyor mu ne!!” dedi.
“Duydu seni. Evet... evet!” diyerek sarýldý ona Ayþe. Müziðe gerek duymadan, karnýndaki kýpýrtýya uyarak dans eder gibi dolandýlar birkaç adým.
Yataða girdiklerinde, gece bitmesin istiyorlardý. Zevkten kelebekler gibi kanatlanmýþ, denizler gibi coþuyorlardý.
Ahmet iþe gitmek için kalktýðýnda Sevgi ve Ayþe henüz uyanamamýþlardý. Eðildi öptü Ayþe’yi. Sobayý yaktý. Çaydanlýðý doldurup üzerine koydu ve çýktý aceleyle. Bakkaldan bir koþu ekmek alýp geldi. Masaya býrakarak sessizce kapýyý çekip iþine gitti.
Ayþe uyandýðýnda saat ona geliyordu. Sobanýn yakýlmýþ olduðunu görüp huzur duydu. Oda sýcacýk olmuþ, çaydanlýktaki su kaynamaya baþlamýþtý. Sevgi kendisinden önce uyanmýþ, annesine kahvaltý için bardak tabak bile koymuþtu masaya. Tabaklarýn acemice dizilmiþ olmasý masayý Sevgi’nin hazýrlamaya çalýþtýðýný belli ediyordu. Televizyona dalmýþ olan kýzýný bir süre seyretti uzaktan. Sonra, “Annesinin gülü kalkmýþ, masa hazýrlamýþ öyle mii!” diye onu kucakladý. Sevgi elinden tuttu annesinin odasýna götürdü onu. Ayþe, kýzýnýn ilk defa odasýný toplamýþ, kitaplarýný rafa dizmiþ olduðunu görüp duygulandý.
“Tertipli, düzenli kýzým benim. Ýnþallah iyileþecek, okuluna da baþlayacaksýn” dedi. Ýçinden, “bir konuþsan kýzým... ah bir konuþsan” diye geçirdi.
“Hadi Fatma teyzeyi de çaðýr. Birlikte kahvaltý yapalým. Senin ne hamarat kýz olduðunu da görsün” diyerek Sevgi’yi üst kata gönderdi.
Fatma teyze içeri girdiðinde, “Günaydýn kýzým. Ayþe bir þeyler geveleyip, elimden tutup getirdi. Hayýrdýr inþallah” dedi.
Ayþe güldü ve “seni kendi elleriyle hazýrladýðý kahvaltý sofrasýna davet ediyor Fatma teyze” diyerek onu buyur etti.
Fatma teyze, görmüþ geçirmiþ bir kadýndý. “ben de evden bir þeyler getireyim” diyerek kalkmaya yeltendi. Oturttu onu yerine Ayþe.
“Senin hoþ sohbetin gerek bize teyzeciðim. Her þey hazýr zaten”
Konuþup güldüler. Hoþça vakit geçirdiler o gün.
Günlerden bir gün Ahmet bir arabayla geldi eve.
“Kýzlar, size bir sürprizim var!” diyerek girdi içeri ve kapýdaki arabayý göstererek, “arkadaþýmýn arabasýný aldým. Pazartesiye kadar bizim. Sizi yarýn pikniðe götürüyorum” diye ekledi.
“Aaa! Delirdin mi! bu karlý havada piknik mi olur?”
“Olur tabii... mangal yaparýz., kar topu oynarýz.”
Ertesi gün erken kalktý Ahmet. Onlar uyanmadan her þeyi hazýrladý.
Yerde kar vardý ama, hava güneþliydi o gün. Aðaçlýklý bir yer buldular. Karlara hiç basýlmamýþ, insaný gel üstüme bas diye tahrik ediyordu. Koþtular, yuvarlandýlar karda yamaçtan aþaðý. Kovalamaç, kartopu oynadýlar. Sevgi kar topaðý yuvarladý. Kardan adam yaptýlar Ahmet’le. Kömürden aðýz göz yaptýlar. Sevgi kardan adamýný topa tutarken, Ayþe ve Ahmet biraz uzaklaþýp sohbete daldýlar.
MEMET BEY valla sonucu beklemek zor biliyorum
ama biraz heyecan iyi oluyor....
85-86-87-
Bir ara Ayþe, karlar arasýndan baþýný çýkartmýþ bir kardelen çiçeði gördü. Ne kadar güzeldi! beyaz karlar arasýnda doðmuþ sarý bir güneþ gibiydi.
“Bak, kardelen çiçeði!” diye baðýrdý. Bunu Sevgi de görsün istiyordu. Ona da seslendi. “Sevgi, gel kýzým bak! Çiçek çiçek!”
Kýz, koþarak geldi. Hiç bu mevsimde çiçek mi açardý!? Þaþýrdý görünce. Sevinç çýðlýklarý attý. Ellerini çýrparak çiçeðe doðru eðildi.
Bu arada onlar çiçekle oyalanýrken Ahmet mangalý yakmýþ, pirzolalarý üzerine dizmiþti. Et kokusu her yere yayýlmýþtý. Kokuyu alan anne-kýz acýktýklarýný anladýlar. Çok da üþümüþlerdi. Mangalýn yanýna doðru gittiler. Önce ateþte ellerini ýsýttýlar sonra Ahmet’in kendileri hazýrladýðý ekmek arasý pirzolalarý atýþtýrmaya baþladýlar.
Ahmet, nöbetçi bir asker gibi mangalýn baþýnda bekliyor, lokmasý bitene “daha ister misin” diyerek yenisini hazýrlýyordu. Bir yandan da, “Yiyin yiyin, böyle bir havayý ve böyle lezzetli eti bir daha zor buluruz.”
Dönüþ için toparlandýklarýnda yorgunluklarýný iyice hissetmiþlerdi. Arabaya binerlerken Ayþe, “Kýzýma ve bana böyle güzel bir gün yaþattýn, seni çok seviyoruz!” dedi ve Ahmet’in yanaðýna bir öpücük kondurdu.
“Hoop, aðýr ol, çocuðun yanýnda ne oluyoruz hanýmefendi! Hesaplarý evde tahsil ederiz...”
Amaan, sen de!” diyerek utangaç bir þekilde güldü Ayþe. Bu arada onlarý seyreden Sevgi de, kýkýr kýkýr gülmeye baþladý. Ahmet’e alýþmýþtý artýk. Onu seviyordu.
Evet geldiklerinde, Sevgi hemen yatmak istedi ve odasýna çekildi. Soba çok güzel yanýyordu. Ahmet divana oturdu. Ayþe de yanýna geldi. Çerezlerini yiyip film seyretmeye baþladýlar.
Ayþe, Ahmet’in yüzünü yandan yandan derinlemesine inceliyordu. “Ne kadar iyi bir insan! O da bizim gibi mutluluðu hep aramýþ...” diye düþündü. Ýri kahverengi gözleri, üzerine uzun kirpikleri sanki sürme çekmiþ gibi simsiyah duruyordu. Çok büyük olmayan bir burun, kalýn etli dudaklar üzerinde ince býyýðý, iki yanaðýnda gamzeleri vardý. Kendince yakýþýklý bir erkekti. Ya yüreði! Ýþte o hepsinden güzeldi...
“Bakma, ne bakýyorsun! Þimdi nazarýn deðer! Yeni mi görüyorsun beni!” diye ona takýldý Ahmet.
“Hayýr, gittikçe sana aþýk oluyorum...” diye konuþtu Ayþe. “Bilirsin, zor karar veririm. Seni bu yüzden yýllarca beklettim. Ýþte ben sevmeye karar verdim mi, böyle tam severim.”
Ahmet daha fazla dayanamadý ve “Gele bakalým, sen artýk çok oluyorsun. Þu hesabý öde...” dedi ve onu kendine çekti. Ýyice göðsüne bastýrýp sýktý onu.
“Hadi kalk, yatalým, biraz da kuduralým” diyerek ayaða kalktý.
Ayþe, “Amaan sen de...” demesine raðmen, ondan daha önde yatak odasýna doðru yöneldi. gülüþerek odaya girdi ve kapýyý kapattýlar.
Pazartesi sabahý sýradan sabahlardan biriydi. Ahmet iþine gitti. Ayþe Sevgi ile ilgilenmeye baþladý. Sonra birden aklýna sevgiyi uzun zamandýr doktora götürmediði geldi. Hava güzeldi.
“Bu gün doktora uðrayalým mý? Hem biraz da birlikte dolaþmýþ oluruz. Hýý... ne dersin!?” Sevgi baþýný salladý.
Doktor daha da umutlu konuþmuþtu bu sefer. Sevgi’nin yüzünde gülücükler açýyordu çünkü. Bu aþýrý sevinç onun dilini hiç beklenmedik bir anda açýverir, diye düþünüyordu.
Akþam olduðunda, yaþadýklarýný Ahmet’le paylaþtýlar.
“Yarýn nikahýmýz kýyýlýyor!” diyerek Ahmet, onlarýn sevinçlerini bir kat daha artýrdý.
“Bu kadar uzatmazdým bu iþi ama, nüfus cüzdaný çýkartma iþi yordu beni biraz. Neyse, çocuk nikahsýz doðmayacak!” diye de ekleyerek þaka yaptý ve devam etti konuþmasýna:
Perihan ablaný da çaðýralým. ben de bir iki arkadaþ alýrým yanýma, nikah þahidimiz olurlar. Artýk karým sayýlýrsýn”
“Ýlk günden beri karýndým senin.”dedi demesine de gözleri de doldu aniden. Bunu nasýl bu kadar rahat söyleyebilmiþti. Hasan’dý onun kocasý. Hasan’la da böyle heyecanla nikah gününü beklemiþlerdi. Hasan da onu kollarýna aldýðýnda kalbi duracak gibi olmuþtu. Ne günlerdi o günler. kader onlara çok kötü bir oyun oynamýþtý. Birbirlerine doyamadan ayrýlmak zorunda kalmýþlardý. “Allahým, nasýl ayýrdýn bizi! Ne kadar masum, temiz bir aþktý yaþadýðýmýz” diye içinden geçirdi. sonra, döndü, Ahmet’in yüzüne baktý. Gözlerinden yaþlar iyice akmaya baþladý. Ahmet ondaki hüzünlü dalgýnlýðý izlemeye almýþ, belli etmeden onu izliyordu.
“Gene mi aðlýyorsun. Seni anlayamýyorum, sevince aðlarsýn, üzüntüye aðlarsýn. Düþünürken aðlarsýn, seviþirken aðlarsýn. Hatta gülerken bile aðlarsýn... nedir senin elinden çektiðim!”
slm.....iyi okumalar
88-89-90-
Ayþe aðlarken gülümserken, Ahmet de yandan yandan onun göz yaþlarýný silmeye çalýþýyordu.
“Söz, artýk aðlamayacaðým. Sen varsýn artýk hayatýmda. Kýzým var, bebeðimiz var.”
“Hah iþte þöyle! Benim sevdiðim kadýn güçlü olmalý. Hadi kalk, yarýn çok önemli bir gün” diyerek Ahmet, sarýldý onun beline ve girdiler yatak odalarýna.
“Nikahtan önce olmaz!” demesi Ayþe’nin son nikahsýz gecelerinin en büyük esprisi ve en neþeyle söylenmiþ sözüydü.
Ýkinci Evlilik-Ýkinci Acý
Nikah masasýna oturduklarýnda çok heyecanlýydýlar. Perihan haným, Zehra ve Ahmet’in arkadaþlarý ve tabii Sevgiden baþka hiç kimse yoktu nikahlarýnda. Hepsinin yüzünde en yakýnlarýný evlendirenlere has heyecan dalgasý seziliyordu. Hele Sevgi, bir çiçek gibi açýlmýþtý.
Ýmzayý attýlar. Þahitlerin alkýþlarý sessizliði bozdu.
Artýk evliydiler. Ayþe elindeki çiçeði Zehra’nýn baþýna atarak, “darýsý baþýna can arkadaþým” diyerek gülümsedi ona. Herkes çok mutluydu. Ayþe karnýndaki hafif þiþlik dýþýnda bir genç kýz gibi duruyordu. Ahmet onu alnýndan öptüðünde gerçekten tazecik bir kýzmýþ gibi utandý. Ona, “Bizim için yaptýklarýna binlerce teþekkür” dedi ve Perihan ablasýna doðru dönerek onun eline sarýlýp öptü. Zehra’yla sarýldýlar bir süre sýkýca tuttular birbirlerini. Ahmet’in arkadaþlarýyla tokalaþtý ve Sevgi’nin önünde çömelip, onun ýþýldayan mavi gözlerine daldý bir süre ve onu, öptü, öptü,öptü...
Müzikli bir restoranda dostlarýyla bir kutlama yemeði yedikten sonra vedalaþýp ayrýldýlar onlardan.
Zifaf yataklarýnda her zamanki coþkularýnýn aksine, sakin bir sohbetle vakit geçirdiler. Yeni tanýþmýþ da konuþmaya , birbirlerini iyice tanýmaya ihtiyaçlarý varmýþ gibiydi.
Ayþe, “Hayatýma Hasan ve sen girdiniz. Ýkinizi de deli gibi sevdim. Bir insan iki kiþiyi nasýl sevebilir, diye çok düþündüm. Mümkün deðil, bunda bir yanlýþlýk var, diye düþündüðümden seni yýllarca beklettim. Mümkünmüþ, öðrendim. Onu unuttuðumu söyleyip, seni aldatamazdým. Hasan kalbimin bir köþesinde hep var olacak. Çünkü kýzýmýn babasý o. Ama artýk yaþamýyor. Bebeðimin ve kýzýmýn babasý sensin artýk. Hepimizi birbirine kaynaþmýþ gibi düþünmeden edemiyorum. Hiç kimseyi bu hamur yumaðýnýn dýþýna, istesem de çýkaramam artýk. Ýþte böyle sevgilim!”
Ahmet bu uzun konuþmayý onun sözünü hiç kesmeden dinledi.
“Sizleri çok seviyorum. Hepiniz için canýmý veririm” diyerek kesti konuþmasýný.
O gece hayatlarýna temiz bir sayfa açmýþlardý. Sabahý ettiklerinde çok huzurluydular. Birbirlerini diðer gecelerin aksine, geleceklerini de kucaklýyormuþçasýna kucaklamýþlardý. Bir baþkaydý nikahlý olarak bir yatakta yatmanýn tadý. Sorumlu, aðýr baþlý, ciddi ve ciddiyetin bütün güzellik ve heyecanlarýyla süslü...
Hayatlarý nihayet normale dönmüþ, düzenli günlük yaþantýlarýna baþlamýþlardý. Bu duruma gelinceye kadar az mý yol kat etmiþlerdi. Kolay mýydý yeni ev kurmak, yeni düzen tutturmak...
Ayþe’nin tek derdi kýzýnýn bir türlü konuþamýyor oluþuydu. Allah bir sabýr vermiþti ki ona, kýzýna her gece masallar okuyor, hikayeler anlatýyordu. Hep onunla uðraþýyordu. Ara sýra bunaldýðýnda Perihan ablasýna gidiyor, pazardan aldýðý rengarenk yünlerle patikler örüyorlar birlikte. Sevgi de memnundu bu iþten. Hem gezmiþ oluyor, hem de mini bebek giysilerine bakýp bakýp eðleniyordu.
Bazen de Fatma teyzenin yanýnda vakit geçiriyorlar, ondan kadýnlýk tecrübeleri konusunda nasihatler dinliyordu Ayþe. Sevgi de bir yaþlý teyzenin baþýný okþamasý mutluluðunu yaþýyordu.
Ahmet desen çok daha heyecanlýydý. Ýlk çocuðu doðacaktý. Her gün onu soruyor, onu annesinin karnýnda yokluyor, onun için dualar ediyordu.
Aradan haftalar geçti. Ahmet iþinde gösterdiði baþarý ve dürüstlükten dolayý patron onun maaþýný artýrmýþtý. Artýk ustabaþýydý Ahmet ama en çok sevindiði maaþ artýþýydý. Arkadaþlarý onu çok seviyor ve sayýyorlardý. Ahmet bir gün Allah yüzümüze baktý, borçlarýmýzdan çabuk kurtulduk,. bebeðimizin rýzký bolmuþ, artýk rahat ederiz, nihayet çektiðimiz sýkýntýlar bitti” diyerek hayatlarýnýn, geleceðinin saðlam temellere oturduðu müjdesini veriyordu.
Ama yanlýþ düþünüyordu. Sýkýntýlý günler bitmemiþti, daha yeni baþlýyordu. Nereden bilebilirdi ki, kaderin ona daha ne oyunlar oynayacaðýný...
Günlerden bir gün, Ayþe ile sevgi her zamanki hastane ziyaretlerinden dönmüþlerdi. Eve girdiler, mantolarýný çýkardýlar, o sýrada kapý çalýndý. Ayþe:
”Hayret, kim gelir bu saatte? Ahmet’in geliþ saati deðil.. Kim acaba?” diye merak ederek kapýyý açtý. Ýþte ne olduysa o anda oldu. Birdenbire Sapýk ustabaþý ve iki arkadaþý kapýyý ardýna kadar açarak içeriye daldýlar. Ayþe kapýyý ne kadar itelese de gücü yetmedi. Adamlar kapýyý arkasýndan kilitlediler. Aksi gibi Fatma teyze de rahatsýzlýk nedeniyle bir kaç günlüðüne oðlu Ali’nin yanýnda bulunuyordu.
“Ben ne yaptým size, lütfen gidin...” diye yalvarmalarý hiç kar etmedi. Adamlar hiç laf dinlemiyorlar, her þeyi tekme ile devirip ortalýðý daðýtýyorlar, yýkýyorlardý.
Ýçlerinden birisi, Sevgi’yi yakaladý, Ayþe
“býrakýn kýzýmý!” diye yalvarýyordu. Sevgiyi bir sandalyeye oturtup; ellerini ayaklarýný baðladýlar. Sobayý, divaný, koltuklarý hatta duvarda asýlý evlilik resimleri dahil her þeyi parçalayýp devirdiler. Ayþe’yi arkasýndan sarmalamýþ birisi onu kucaðýna oturtmuþ, göðüslerini sýkýyor, bacaklarýný okþuyordu.
Ayþe bütün gücüyle, çýrpýnmasýna, kaçmaya çalýþmasýna raðmen bir türlü adamdan kurtulamýyordu. Sonra adam onun yeri yatýrdý,. ayaklarýnýn üzerine oturdu, bluzunu yýrtýp, göðüslerini meydana çýkardý. Bir çýlgýn gibi onun üzerine abandý.
Ayþe’nin çýðlýðýný kesmek için yumruðuyla kafasýna vurmaya baþladý. Aðzý burnu kýrýlmýþ, kan içinde kalmýþ, Ayþe’nin üzerine bir cendere gibi sarýlarak iyice yapýþtý. Sonra beynine kara bir bulut çöktü sanki, “Hasan! Ahmet!...” sözleri son bir gayretle söylediði sözlerdi. Kulaklarýnýn uðuldadýðýný, gözlerinin kapandýðýný hissetti.
Ne kadar zaman geçtiðini bilmiyordu kendine geldiðinde. Yerde üstü baþý parçalanmýþ, kan revan içinde yatýyordu. Sürünerek kalktý ve Sevgi!! Sevgi!! diye baðýrmaya baþladý. Kýzý hala sandalyede eli kolu baðlý, gözleri donmuþ, ona bakýp duruyordu.
Duvarlardan tutunarak ona kadar ulaþtý. Onu çözdü. “Beni affet kýzým!” diyerek onu öylece býraktý olduðu yerde. Mantosunu giydi ve hala donmuþ bakýþlarla, hiç kýpýrdamadan onu seyreden kýzýna son bir defa daha bakarak kapýyý çekip, dýþarý çýktý.
iyi akþamlar
hocam devamýný beklýyoruz her zaman ký gibi...
Aþký Ya Yaþarsýn Yada Yazarsýn...
Diyen Þair Sonra da
Ne Yaza Bildik... Ne de Yaþayabildik...
Demiþ...
SaRýma LaRciverRt Ol...
artýk beni unuttular heralde ...dedim sesiniz çýkmayýnca
hala okuduðunuza sevindim
yakýnda sizin çocuk yuvanýza bir ziyaret yapmak istiyorum.gelince belki uðrarýz iþallah
hocam okuyoruz çok þükür pek yazmasakta okudumuzu takýp ediyoruz![]()
Aþký Ya Yaþarsýn Yada Yazarsýn...
Diyen Þair Sonra da
Ne Yaza Bildik... Ne de Yaþayabildik...
Demiþ...
SaRýma LaRciverRt Ol...
Çöplükte Bir Ýnsan
92-93-94
Artýk ne kýzýnýn, ne de Ahmet’in yüzüne bakamazdý bir daha. Ölmeliydi. Annem öldü demeliydi Sevgi. Ahmet eþinin ölüsünü görmeliydi ancak.
Bu leke onun sonuydu. Çok sevdiði deniz kýyýsýna ulaþmaya çabalýyordu. Hasan’ý Bosna’ya yolcu ederken, ufukta kaybolan gemi gibi, o da denizin beyaz köpükleri içinde kaybolmalýydý. Bu Hasan’a ihanetinin bedeliydi beklide... Hasan’ýnýn yanýna gitmeliydi.
Akþam karanlýðý çökmek üzereydi. Düz yolda yürüyemiyordu. Sokak aralarýna dalarak duvarlardan tutuna tutuna yürümeye çalýþýyor, arada sýrada yoldan geçenlere durumunu sezdirmemek için arada bir hareketsiz duruyor, ortalýk sakinleþince tekrar yol alýyordu.
Karnýnda hafiften duyduðu sancý artmaya baþladý. Her tarafý aðrýyor, baþý dönüyordu. Hava iyice kararmýþtý. Arada bir geçen arabalarýn ýþýðý da olmasa göz gözü görmeyecekti neredeyse. Bir iki kiþi onu sarhoþ zannedip laf attýlar.
Hafiften yaðmur yaðmaya baþladý. Bir ara ne yaptýðýný, nereye gittiðini, hatta kim olduðunu unutur gibi oldu ve þaþkýnca baktý etrafýna gözleri karardý ve hiçbir þey göremez, düþünemez oldu.
Ahmet her zamanki gibi, kapýyý neþeyle çaldý. Açan olmayýnca, uyumuþlardýr belki diyerek elindeki paketleri kapýnýn yanýna býrakýp anahtarý çýkardý cebinden ve kapýyý açtý. Antrenin ýþýðýný yaktýðýnda bir gariplik olduðunu sezdi hemen. Ortalýk darmadaðýn, yerde kan izleri vardý. Salona doðru uzayan kan damlacýklarýný görünce çýlgýnca “Ayþe, Sevgi!!” diye baðýrarak koþtu ve aralýk duran kapýyý ardýna kadar açtýðýnda þaþýrýp kaldý.
Sevgi bir sandalyede hareketsiz, donmuþ gözlerle ona bakýyordu.
“Ne oldu!!?? Annen nerede!?”bu kulaklarý týrmalayan sesle irkildi Sevgi ve kalkýp, Ahmet abi, adamlar! diyerek ona koþup sarýldý.
Sevgiyi hiç duymamýþ gibi diðer odalara koþup baktý Ahmet. Ayþe yoktu hiçbir yerde. Birden Sevginin kendisine cevap verebiliyor olduðunu anlayýp hemen peþinde onunla sarhoþ gibi dolaþan kýzýna, konuþuyorsun. Anlat!!” diyebildi.
“Adamlar. Adamlar. Annemi dövdüler! Çok kötü þeyler yaptýlar!! Annem gitti” diyebildi sadece.
Polisler evi inceliyorlardý. Adamlarýn nasýl kiþiler olduðunu tarif ettirmeye çalýþtýlarsa da, Sevgi sadece üç adam, anneme çok kötü þeyler yaptýlar” demek dýþýnda bir þey söyleyemiyor, baþka bir þey hatýrlamýyorum diyordu sadece. Bir de annesinin kan içinde evden çýktýðýný söylüyordu.
Ahmet onun daha önce yaþadýðý bir yangýndan sonra þok yaþadýðýný ve bu güne kadar da konuþamadýðýný açýkladý onlara.
Ahmet, eli kolu baðlý, Sevgi’yi doktor kontrolüne aldýrtmak dýþýnda bir þey yapamadan, acý içinde kaldý öylece.
Gün ýþýmýþtý. Garip iþe erken çýkmýþtý bu gün. Derme çatma, eski ahþap parçalarý, sandýk tahtalarýyla oluþturduðu kulübesinin kapýsýný bir iple baðladý her zaman yaptýðý gibi ve iki tekerlerli çekçeðini hazýrladý. Hava bir türlü ýsýnmamýþtý bu sene. Kýþ hala karlý buzlu sürüyordu. Elinde tuttuðu kalýn, çöpten bulunduðu her halinden belli olan paltosunu giyindi. Saçlarý uzamýþtý biraz. Kadýn olduðu belli olmasýn diye erkek týraþý gibi kýsa kesiyordu saçlarýný. Þapkasýnýn içine sokuþturdu saçlarýný. Elini yüzünü biraz daha kire pasa bulandýrdý ve uzaklaþtý kulübeden.
Dar sokaklarda, çöplerden geçimini saðlýyordu. Kendisi gibi çöpten geçinenlerden birileri gelmeden civar sokaklarýn çöplerinde para edecek ne varsa toplamalýydý. Aceleyle sokaða girdi. Ýn cin yoktu henüz ortada. Bir iki sokak dolaþtý. Gün bereketliydi. Arabasýnýn üstündeki torba dolmak üzereydi neredeyse. Sokaðýn öbür ucundaki çöpün yaný baþýnda bir karartý olduðunu fark etti. Çöpün yanýna konulmuþ olmasýndan onun eski giysiler olabileceðini düþündü ve torbasýndaki kaðýtlarý sýkýþtýrarak yer açtý eskiler için. Oldukça çokça gözüküyordu.
Yaklaþmýþtý çöpe, eski elbiselerin kýpýrdadýðýný fark edince, içinden, “yine bir sarhoþ” diye geçirdi ve yaklaþtý.
Çöp bidonlarý yanýna uzanmýþ hareketsiz yatan adama yaklaþtý. Belliydi. Yine bildik bir manzarayla karþýlaþacaktý. Kusmuðu üstüne yatmýþ, üstü baþý berbat, rahat yataðýnda yatarmýþ gibi biri. Ama, birden farkýna vardý. Yerde kusmuk deðil, kan vardý. Biraz geriye çekilip baktý dikkatle yerde yatana. Sonra heyecanlandý ve seslice, “Aman tanrým, bu bir kadýn!” diye gayrý ihtiyari baðýrdý.
Eðildi baktý yüzüne. Güzelce de biriydi. Hiç hareket etmiyordu. Oysa uzaktan onun bir ara hareket ettiðini görmüþ olduðuna emindi.
“Hemen uzaklaþmalýyým!” diye düþündü önce. Ölmüþtür belki, baþý belaya girer diye korkuyordu. Tam bunu düþünüp uzaklaþacaðý sýra bir inilti duyup tekrar baþucuna geldi kadýnýn. Kýmýldamaya çalýþýyor, kafasýný hafifçe saða sola döndürüyor, fakat gözlerini bile açamýyordu. Yüreðine bir acý saplandýðýný hissetti Garip. Eðildi. Yüzünü kapatmýþ olan saçlarýný bir yana itti. Yüzü gözü þiþmiþ, mosmor olmuþtu yanaklarý. “dayak yemiþ zavallý!” diye mýrýldandý. Yüzüne hafifçe vurarak seslendi ona. Hiç sesi çýkmýyor, sadece inliyordu.
Kararýný vermeden önce saðýný solunu bir kokladý. Evet, alkol kokmuyordu. Arabasýndaki yükü çuvaldan boþalttý çöpe, kadýnýn yerleþebileceði þekilde ayarladý ve onu iki omzundan tutup sürükleyerek arabanýn üstüne oturttu. Bir eliyle kadýnýn mantosunun yakasýndan tutuyor, öbür eliyle arabayý itmeye çalýþýyordu.
Onu yakýndaki kulübesine kadar taþýmayý baþarmýþ, kapýyý açmýþtý nihayet. Derin bir nefes aldý. Tenekeden sobasýný yaktý. Kulübenin bir köþesinde atýlý duran portakal sandýklarýndan bir kaçýný yan yana koyarak altýna karton kutulardan katlayarak yaptýðý yataðýn üzerine zor bela yatýrdý onu.
günaydýn ....
95-96-97-
Dar sokaklarda, çöplerden geçimini saðlýyordu. Kendisi gibi çöpten geçinenlerden birileri gelmeden civar sokaklarýn çöplerinde para edecek ne varsa toplamalýydý. Aceleyle sokaða girdi. Ýn cin yoktu henüz ortada. Bir iki sokak dolaþtý. Gün bereketliydi. Arabasýnýn üstündeki torba dolmak üzereydi neredeyse. Sokaðýn öbür ucundaki çöpün yaný baþýnda bir karartý olduðunu fark etti. Çöpün yanýna konulmuþ olmasýndan onun eski giysiler olabileceðini düþündü ve torbasýndaki kaðýtlarý sýkýþtýrarak yer açtý eskiler için. Oldukça çokça gözüküyordu.
Yaklaþmýþtý çöpe, eski elbiselerin kýpýrdadýðýný fark edince, içinden, “yine bir sarhoþ” diye geçirdi ve yaklaþtý.
Çöp bidonlarý yanýna uzanmýþ hareketsiz yatan adama yaklaþtý. Belliydi. Yine bildik bir manzarayla karþýlaþacaktý. Kusmuðu üstüne yatmýþ, üstü baþý berbat, rahat yataðýnda yatarmýþ gibi biri. Ama, birden farkýna vardý. Yerde kusmuk deðil, kan vardý. Biraz geriye çekilip baktý dikkatle yerde yatana. Sonra heyecanlandý ve seslice, “Aman tanrým, bu bir kadýn!” diye gayrý ihtiyari baðýrdý.
Eðildi baktý yüzüne. Güzelce de biriydi. Hiç hareket etmiyordu. Oysa uzaktan onun bir ara hareket ettiðini görmüþ olduðuna emindi.
“Hemen uzaklaþmalýyým!” diye düþündü önce. Ölmüþtür belki, baþý belaya girer diye korkuyordu. Tam bunu düþünüp uzaklaþacaðý sýra bir inilti duyup tekrar baþucuna geldi kadýnýn. Kýmýldamaya çalýþýyor, kafasýný hafifçe saða sola döndürüyor, fakat gözlerini bile açamýyordu. Yüreðine bir acý saplandýðýný hissetti Garip. Eðildi. Yüzünü kapatmýþ olan saçlarýný bir yana itti. Yüzü gözü þiþmiþ, mosmor olmuþtu yanaklarý. “dayak yemiþ zavallý!” diye mýrýldandý. Yüzüne hafifçe vurarak seslendi ona. Hiç sesi çýkmýyor, sadece inliyordu.
Kararýný vermeden önce saðýný solunu bir kokladý. Evet, alkol kokmuyordu. Arabasýndaki yükü çuvaldan boþalttý çöpe, kadýnýn yerleþebileceði þekilde ayarladý ve onu iki omzundan tutup sürükleyerek arabanýn üstüne oturttu. Bir eliyle kadýnýn mantosunun yakasýndan tutuyor, öbür eliyle arabayý itmeye çalýþýyordu.
Onu yakýndaki kulübesine kadar taþýmayý baþarmýþ, kapýyý açmýþtý nihayet. Derin bir nefes aldý. Tenekeden sobasýný yaktý. Kulübenin bir köþesinde atýlý duran portakal sandýklarýndan bir kaçýný yan yana koyarak altýna karton kutulardan katlayarak yaptýðý yataðýn üzerine zor bela yatýrdý onu.
Barakanýn içi ýsýnmýþtý biraz. Garip, elleriyle daðýnýk saçlarýný düzeltti kadýnýn, “ne kadar da güzelmiþ” diyerek mantosunu çýkarmaya çalýþtý. Yarý çýplak, elbiseleri paramparça olmuþ yer yer morarmýþ güzel vücudu görünce korkmaya baþladý. Bacaklarý arasýndan kan sýzdýðýný da görünce iyice paniðe kapýldý.
“Ne yapsam, nasýl etsem. Hastaneye götürsem parayý nerden bulacaðým!” diyerek barakanýn bir köþesinden bir köþesine gidip gelmeye baþladý.
“Acaba, param yok desem, hastaneye parasýz alýrlar mý?” diye içinden geçirirken, yine oralarda, sokakta yaþayanlardan birisi olan yaþlýca kadýna koþtu. Anlattý baþýna geleni ve tutup getirdi kolundan. Kadýn baktý hala baygýn yatan kadýna.
“Bu kadýn tecavüze uðramýþ. Böylelerini görmüþtüm daha önce. Bunu bir hastanenin kapýsýna atýp gel bence. Sonra senden bilirler, baþýn belaya girer. Býrak kapýya yakýn bir yere sen de kaybol hemen!” diye ona nasihatte bulundu.
“Yardým et, birlikte götürelim!” dedi ona.
“Olur, bizim de baþýmýza böyle ölüm kalým arasý bir iþ geldiðinde bizim yaptýðýmýzý yapacak birileri de bize rastlar inþallah” diyerek ayaða kalktý.
Hastayý arabaya bindirdiler, ara yollardan giderek hastanenin acil kapýsýna yakýn bir yere indirip kaçýp uzaklaþtýlar oradan hemen.
Hastane görevlilerini dýþarýda yatan hasta için uyaran hastaneye gelen baþka hastalar oldu. Kanamasý olduðunu söylemiþlerdi.
Müdahale ettiklerinde vakit henüz geç deðildi. Uzun bir süre sahibini aradýlar. Bulamadýlar. Hayati tehlikesi vardý ve hemen kürtaj yapabilmek için bir yakýnýnýn izni gerekiyordu. Sahibi bulunamayýnca, polise haber verildi ve tutanaða istinaden kürtaja aldýlar.
Bir gün sonrasýydý. Garip ve arkadaþý hastalarýný çok merak ediyorlardý. Garip-güya-biraz temizce giyinip hastaneye gittiler. Onu kapýdaki görevlilere sormaya korkuyorlardý. Ama Garip illa da görmek istiyordu kadýný. Sonunda, ziyaretçiler arasýna dalarak hastaneye girmeyi baþardý.
Kalabalýkla, onlardan biriymiþ gibi dolaþýyor, her koðuþa girip çýkarak yüz hatlarýný çok iyi hatýrladýðý kadýný arýyordu.
Bu arada Ayþe kendine gelmiþ, bir dolup bir boþalan odalardan birinde gelen gidenleri seyrediyordu. Yanýna kadar sokulan kirli suratlý birisi eðildi yataða. Onunla konuþmaya baþladý: