iyi akþamlar..... iþte yine burdayým..mardin ,hasankeyf ,midyat, harikaydý ...tavsiye ederim görmeyenlere......arkadaþlar
iyi akþamlar..... iþte yine burdayým..mardin ,hasankeyf ,midyat, harikaydý ...tavsiye ederim görmeyenlere......arkadaþlar
Hocam, fotoðraflarýnýzý ve gesi anýlarýnýzý ayrý bir konuda paylaþmanýz bizi mutlu edecektir.
Görüþleriniz bizim için önemlidir
0342 5171254
hocam yolcunun hikayesi bittimi?
Aþký Ya Yaþarsýn Yada Yazarsýn...
Diyen Þair Sonra da
Ne Yaza Bildik... Ne de Yaþayabildik...
Demiþ...
SaRýma LaRciverRt Ol...
bitmedi bitmesinede ....ben bu sene leyleði havada gördüm galýba .....izmire düðüne gittim tabi oradan yazamadým....hemen durumu telafi edeceðim ....saygýlar
63-64-65-
Sevgi döndü annesinden tarafa, yüzüne baktý, baktý. Sonra oyununa devam etti. Hâlâ konuþmuyordu. Ayþe kýzýný öptü. Çýktý odadan.
Ahmet ve Ayþe, Perihan hanýmýn elini öperek çýktýlar evden. Dýþ kapýya kadar onlarý yolculayan Perihan hanýma,
“Sizin hakkýnýzý nasýl ödeyeceðim! Helal edin!” diyerek, Ahmet’in koluna girip aðýr adýmlarla oradan uzaklaþtýlar. Kendi evlerinin önünden geçerlerken durakladý Ayþe:
Gördün mü? Caným evim... hatýralarým. Halam, Hasan’ým... her þeyim kül oldu.”
Ahmet onu usulca itti. Daha çok üzülmesini istemiyordu.
“Hadi, geç kalýyoruz. Dinlenmen lazým!”
Sokak baþýnda bir taksi çaðýrdý Ahmet. Eve geldiklerinde onu oturma odasýndaki divana oturttu. Kendi pijamalarýndan bir tanesini getirip ona giydirdi. Sonra bir yastýkla bir battaniye aldý divana yatýrdý onu. Üzerini örttü. Yanýna elektrikli sobayý yaklaþtýrdý, televizyonu açtý. Onun saçlarýný düzeltip alnýna bir öpücük kondurdu.
“Sen yat, ben bir þeyler alýp geleyim...” dedi ve çýktý.
Ayþe divanda yatarken baþýna gelenleri düþündü. Ne kadar acý þeyler yaþamýþtý. Aklýný kaçýrmadýðýný þaþýyordu. Ya kýzý! Acaba konuþacak mýydý?.. “Geçer, þok geçiriyor” demiþti doktor. Ama korkuyordu. Ýnþallah konuþup tez günde saðlýðýna kavuþurdu.
Televizyon çalýþýyordu. Bir uzun hava dertli dertli çalmaya baþladý. Ay ýþýðý o kadar etkilemiþti ki, aðlamaya baþladý. Türkü içini daðlamýþtý. Aðlayarak uykuya daldý. Ahmet’in sesiyle gözlerini açtý. Vakit bir hayli ilerlemiþti.
Ahmet bir sürü paketler getirmiþti. Getirdiði paketleri masanýn üzerine indirdi.
“Uyandýn mý caným? Hadi gel bak, sana neler aldým.” Paketlerden bir kaçýný alýp yataðýn üzerine koydu. Teker teker açmaya baladý. Açtýðý paketlerden bir pantolon, bir kazak,, bir iç çamaþýrý, büyükçe olan paketten ise bir pijama, bir çift terlik, ayakkabý, hýrka ve saçlarý için güzel bir toka ile saten bir kordela vardý.
“Haydi giy bunlarý bakalým, beðenecek misin?” Ayþe hiç sesini çýkartmadý. Ayþe yi yattýðý yerden kaldýrdý.
“Ýstersen bir duþ al...” Gel seni götüreyim...” dedi. Elbiseleri ve havluyu alýp onu banyoya soktu. Sýcak su hazýrdý. Buhar banyoyu doldurmuþtu. Ayþe soyunmaya çalýþýyordu. Ahmet ona yardým etti. Ýyice soyunup suyun altýna girdi.
“Yardým ister misin? diye sordu Ahmet..
Ýlk defa konuþtu Ayþe.
“Hayýr ben yýkanýrým...”
Ahmet dýþarý çýktý. Ayþe hem aðlýyor hem sabunlanýyordu.
Ahmet sofrayý hazýrladý. Fýrýna sürdüðü balýk piþmiþti. Yemeðin yanýna salata da yaptý.
Mutfaktan güzel yemek kokularý geliyordu. Eee, balýktý bu... þarapsýz gider miydi?.. Ýki kadeh doldurdu, masaya koydu. Aldýðý nergisleri küçük bir vazoya koyarak onu da masanýn ortasýna yerleþtirdi. Nergisi eskiden beri severdi.
Bu arada Ayþe banyodan çýktý. Yeni alýnan pijamayý ve terlikleri giymiþti. Saçlarýný toka ile tutturmuþ, kýrmýzý kordelayla da büyük bir fiyonk yapmýþtý.
Ahmet onu çabucak karþýsýnda görünce þaþýrdý.
“Ne çabuk çýktýn!* Tabii halin yok, yýkanamadýn.”
“Hayýr, yýkandým ama fazla uzatmadým.”
“Gel öyleyse masaya. Otur, acýkmýþsýndýr. Bak sana neler yaptým. Önce çorba, sonra balýk, salata ve þarap...”
Çorbalarý koydu Ahmet, Bekar yaþadýðý için ev iþlerinden, yemekten çok iyi anlýyordu.
Yemeðe oturduklarýnda Ayþe pek neþesizdi. Ahmet onu neþelendirmeye çalýþýyordu. Yemek bittiðinde Ayþe, kendini biraz rahatlamýþ hissetti. Bulaþýklarý öylece býrakýverdiler.
“Yarýn yýkarým...” dedi Ahmet. Yataða girdiler.
Yatakta Ayþe pek utangaç ve ürkek davranýyordu. Ahmet onu anlayýþla karþýladý. Kýrýlacak bir eþyaymýþ gibi onu incitmemeye dikkat etti. Sadece ona sarýldý ve öylece uyudular.
Sabah olduðunda Ahmet erkenden kahvaltýyý hazýrladý, sobayý yaktý, birlikte kahvaltý ettiler.
“Ýþe gidiyorum aþktým, bir þey istiyor musun?” diye sordu Ahmet ayrýlýrken. “Sen yat, rahat et...” Eðilip Ayþe’yi öptü.
Ahmet evden çýktýktan sonra Ayþe televizyonu açtý. Müzik dinleyerek etrafý toplamaya baþladý. Evi baþtan aþaðý silip süpürdü. Her þeyi yýkayýp temizledi. Evi pýrýl pýrýl etti. Bir köþeye çekilerek þöyle bir süzdü. Eksik bir þey kalmadýðýna kanat getirdikten sonra kendine bir kahve yapýp televizyonun karþýsýna oturdu. Çok yorulmuþtu. Televizyon izlerken televizyon dolabýnýn alt
66-67-68-
gözünde bir albüm gözüne iliþti. Açtý albümü, oturdu tekrar yerine. Bakmaya baþladý.
Ahmet’in çocukluðu, annesi, babasý ve akraba resimleri yanýnda bir de düðün resmi vardý. Ahmet’in yanýndaki kadýn ne kadar da güzeldi. Bir an ona karþý içinde bir öfke kabardýðýný hissetti. Kýskanýyordu sanki onu. Ahmet’e sarýlmýþ olan bu güzel kadýn karýsý olmalýydý. Sonra albümü kapatýp yerine koydu.
Ahmet kimdi, nereliydi, ailesi var mýydý, yok muydu?.. Onun hakkýnda hiç bir þey bilmiyordu. Sadece onun iyiliðine vurulmuþtu. Geçmiþi kendisini ilgilendirmiyordu. Hasan’da sonra bir baþkasýný seveceði hiç aklýna gelmezdi. “Caným Hasan’ým” diye mýrýldandý. “Bu kalp ölene kadar senin için çarpacak.”
Akþam yaklaþýyordu. Mutfaða geçti, bir yemek yapmalýyým diye düþündü ve dolabý açtý. Ne yapýlabilirdi? Dolapta her þey vardý. Biraz kýyma çýkartarak et köftesi yapmaya karar verdi. Yanýna pilav ve ayran iyi giderdi. Ýþi bittikten sonra sofrayý hazýrladý, sobayý karýþtýrýp biraz odun attý, içeriyi ýsýttý.
Pencerenin önüne geldi. Dýþarýya baktý. Kar yaðýyordu. Evlerin çatýlarý bembeyaz olmuþtu. Bacalardan gri dumanlar çýkýyordu.
O sýrada pencereye bir serçe gelip kondu. Soðuktan titriyordu. Týk týkýr cama vurdu. Belli ki açtý. “Týpký benim gibi sýðýnacak yer arýyor” diye düþünüp mutfaða girdi. Bir parça ekmekle döndü. Çamý açýp ekmek parçalarýný ufak parçalar halinde oraya býraktý. Serçe uçmuþtu. “Yazýk, korktu” diye düþündü. “Ama asýl olsa ekmeði görür, geri döner” diyerek camý kapattý.
Bulunduklarý çatý katý çok yüksek bir binadaydý. Aþaðýya baktý. Arabalar oyuncaklar gibi gözüküyordu. Biraz sonra camda serçenin yanýna bir kaç arkadaþýný daha alarak geldiðini gördü. Çok sevindi. Onlarýn da karnýný doyurmuþtu.
Bu arada kendi yavrusu Sevgi geldi aklýna. “Zavallý yavrum, nasýl acaba?.. Ahmet gelsin, gidip bir bakalým...” diye düþündü.
Tam bu sýrada kapýnýn zili çaldý. Ahmet gelmiþti. Kapýyý açan Ayþe onu elinde bir kucak dolusu çiçekle gördü. Elinde bir kaç da paket vardý. Ayþe birden heyecanlandý, onun boynuna sarýldý.
“Hoþ geldin caným,” dedi.
Ahmet ummadýðý bu ilgi karþýsýnda þaþýrdý.
“Dur, dur! ne yapýyorsun, paketleri düþüreceksin! Çiçekleri ezdin!”
“Özür dilerim... Birden heyecanlandým” diyerek çiçekleri ve paketleri aldý, divanýn üzerine býraktý Ayþe. Paketleri açmaya baþladý. Paketlerden gömlek, kazak, çorap, iç çamaþýrý, parfüm, tarak, fýrça, daha neler neler çýktý.
Ayþe hangisine bakacaðýný þaþýrmýþtý. Ahmet’in yanaðýna bir teþekkür öpücüðü kondurdu.
Sen neler yaptýn bakalým?”
“Hiç, biraz saðý solu topladým, yemek yaptým, bir de kuþlarý besledim.”
“Ne kuþu, hayýrdýr?”
“Penceredeki kuþlarý caným...”
“Pencerede kuþlar mý var? Hayret, ben niye görmemiþim hiç? “ Bunlarý söyledikten sonra gözleriyle odayý baþtan aþaðý taradý.
“Ooo!... Bakýyorum da, kadýn eli deðdiði besbelli! Her taraf çiçek gibi olmuþ.”
“Hadi, sofra hazýr, hemen oturalým ve yemekten sonra mümkünse kýzýmý getirelim” dedi.
“Olur... Fakat yollar çok buzlu. Hava çok soðuk? Ben zorla geldim eve. Ýstersen yarýn gidelim.”
“Olur, sen bilirsin. Ama kýzýmý çok özledim.”
“Tamam hayatým, olur.. Bir gün daha sabret.”
O akþam yemeklerini þakalaþarak yediler. Vakit epey ilerledi.
“Yatalým istersen, ben çok yorgunum. Sen de dinlenmiþ olursun...” dedi Ahmet.
“Olur...”
Ayþe masayý toplarken Ahmet de yataðý hazýrlýyordu.
Artýk yatak küçük geliyor, deðiþtirmem gerek...”
Bir þey mi söyledin, duymadým.
Yataðý diyorum, deðiþtirsek. Sýðmýyoruz.
Olsun... Be seninle her þeye razýyým. Sen olmasan bu sýkýntýlý günümde nasýl yaþardým?
“Biliyor musun senin aþkýndýr beni yaþatan.”
Sonra soyunup yataða girdiler. Artýk sýnýr tanýmýyorlardý. Ahmet’in her dokunuþu, Ayþe’nin içini kýpýrdatýyor, tüyleri diken diken oluyordu. O kadar mutluydu ki... Kendini Ahmet’in güçlü kollarýna teslim etti. Ahmet’se, onun þahane vücudunun her santimetrekaresini öpüyor, aþkýn kucaðýnda ikisi de rüzgara kapýlmýþ bir yaprak gibi sürükleniyorlardý. Bu sürükleniþ, onlarý zevkten göklere çýkartmýþtý. Ýkisinin de ayaklarý yerden kesilmiþ, bulutlarý üzerinde uçuyorlardý.
Yorgun düþtüler. Sarmaþ dolaþ uykuya daldýlar.
iyi okumalar..
69-70-71-
Aradan haftalar geçmiþti. Hava hala çok soðuktu. kar fýrtýnasý sürüyordu. Sevgiyi ha bugün ha yarýn diye diye getirememiþlerdi henüz. Fakat Perihan hanýmla telefonla görüþmüþler, Perihan haným Sevginin iyi olduðunu., merak etmemeleri gerektiðini söylemiþti.
Son telefon görüþmesinde sen biraz kendini toparla kýzým, düzelince gelir alýnsýn kýzýný. Sevgi biraz toparlanmalý. Hâlâ konuþamýyor. Onu doktora götürdüm. Doktor “ilerde konuþur Þimdilik üzerine düþmeyin” dedi.
Perihan haným çok iyi bir insandý. Sevgi’nin Zehra’yla çok iyi arkadaþlýk ettiklerini söyleyip onu rahatlatmýþtý.
Bu arada Ahmet de çok mutluydu. Her gece ve gündüz yeni evliler gibi çok tatlý anlar geçiriyorlardý. Birbirlerini tanýmaya çalýþýyorlar, gelmiþten geçmiþten konuþuyorlardý.
Artýk havalar düzelmiþti, Ahmet iþe gidince Ayþe hazýrlandý ve dýþarý çýktý. Biraz yürümek istiyordu. Hem gezerim, hem de kýzýmý görürüm..” diye düþünüyordu.
Yolda vitrinlere bakarak yürümeye baþladý. Özlemiþti vitrin seyretmeyi. Epeydir dýþarý çýkmamýþtý çünkü.
Dalgýn dalgýn yürürken yabancý olmayan bir sesle irkildi.
“Günaydýn Ayþe haným, nasýlsýnýz efendim.
Ayþe döndü ve ürperdi. Karþýsýnda eski ustabaþý duruyordu. Pis pis sýrýtarak bakýyordu ona.
“Lütfen rahatsýz etme beni, Çekilir misin yolundan!”
“Bana o güzel, þehvetli dudaklarýndan bir öpücük vermezsen seni affetmem. Beni iþten attýrdýn. Ahmet’e veriyorsun, ben de isterim. Eli þapur þupur, bize yok mu kýzým?”
“Defol, þimdi polis çaðýrýrým.”
”Hey, bana bak! Bu sefer kurtulamazsýn.”
Ayþe eðildi, yerden bir taþ aldý.
“Çekil, þimdi kafana yersin!”
“At kýzým, senin elinden taþ bile yenir.”
Adam uzanýp tam onu öpecekken Ayþe var gücüyle baðýrdý. Çevreden koþup gelenler olunca adam
“Sonra gene görüþürüz, bunu unutma” diyerek oradan koþarak uzaklaþtý.
Ayþe çok korkmuþtu. Bir arabaya binip Perihan hanýma gitti. Yukarý çýkarken hala bacaklarý titriyordu. Güzelim evinin bulunduðu kata gelince, içi sýzladý.
“Ne var Tanrým, bütün bunlar yalan olsaydý! Hiç yaþanmasaydý! Neler vermezdim neler!” diye söylendi.
Evinin yýkýk kapýsýndan içeri girdi. Kendi kendiyle konuþmaya devam etti.
“Güzel evim, tatlý evim, neydi bu baþýmýza gelenler!”
Antrenin ortasýna vardýðýnda, evde yalnýz olmadýðýný anladý. Apartman sahibi iþçi tutmuþ, evin içine temizlettiriyordu. Ýþçiler yanmýþ eþyalarýn enkazýný taþýyorlardý.
Evin her tarafýný son bir kez daha dolaþýp, eski günleri yad etmek istedi. Ýþçilerden biri odadan çýkarken, eþyalarýn arasýnda yere bir kutu düþürdü.
Bu kutuyu hemen tanýdý Ayþe. Üzerinde çiçeklerle süslü bir teneke kutuydu bu. Üzeri yanmýþ, simsiyah olmuþtu. Eðildi, aldý, içini açmak için uðraþtý. Zorlayarak açtý. Bunun içine Ahmet’le geçirdikleri mutlu günlerinin fotoðraflarý vardý. Erimiþ, bir siyah yumak haline gelmiþ olan fotoðraflar kendisi gibi kavrulmuþtu. Attý yere. Ýþçi gelip kutuyu götürdü. Ayþe’nin gözleri dolu dolu oldu. Evden koþarcasýna çýktý.
Perihan hanýmýn kapýsýný hýzla çaldý. Kapýyý açan Perihan haným
“O, Ayþe hoþ geldin! Sevgi kýzým, annen geldi!” diyerek içeriye seslendi.
Ayþe içeri girdi. Kýzý odanýn ortasýnda oturmuþ, eline aldýðý oyuncak bir bebekle oynuyordu.
Koþtu boynuna sarýldý.
“Caným kýzým annem geldi, hadi bak bana!” Sevgi hiç tepki vermiyordu. Annesini affetmiyordu çünkü. Yangýn gecesi yanlarýnda yoktu. O aþký seçmiþ, kendisini yalnýz býrakmýþtý.
“Kýzým seni almaya geldim. Yeni evimiz, yeni yuvamýz bizi beklemiyor. Göreceksin, Ahmet’i de çok seveceksin. O çok iyi bir insan. Sevgi baþýný sallýyor, gitmek istemiyordu.
Ayþe ona saatlerce yalvardý.
“Perihan abla, kýzýmýn mantosu nerede? Sevgi gitmemek için direse de onu götüreceðim.”
Ayþe kýzýný zorla da olsa giydirdi. Ayrýlýrken Perihan hanýma yaptýklarýndan dolayý bir kez daha teþekkür etti.
Kapýnýn önünden bir taksi çevirip bindiler. Yarým saat geçmiþti. Beraber daracýk merdivenleri çýkýyorlardý. Sevgi merdivenleri zorla isteksizce çýktý. Devamlý huysuzluk yapýyordu. Ama evden içeriye girdiklerinde merak ve þaþkýnlýkla bir süre evin içini dolaþtý. Yolda üþümüþlerdi. Sobayý yaktý. Kýzýnýn mantosunu çýkarttý. Bir yandan da tatlý sözler söylüyor, onun inadýný kýrmaya çalýþýyordu.
iyi akþamlar
72-73-74
Ayþe mutfaða geçti. Kýzýnýn sevdiði bir yemek. Arkasýndan da düzenli bir masada servis. Isýtmaya çalýþtýðý Sevgi ile Ahmet’in hoþlarýna giderdi.
Ýþi bittikten sonra etrafa þöyle bir göz attý. Sevgi oturmuþ televizyon seyrediyordu. O sýrada Sevgi yalnýzlýk hissi duymuþ olsa gerek ki, pencereden dýþarýyý seyreden annesinin yanýna koþtu.
Ayþe, pencereden Ahmet’in geliþini görmeyi beklerken yine camýn önüne konmuþ olan serçelere dalmýþtý. Ayþe onlarý ekmek kýrýntýlarýna alýþtýrmýþtý. Sevgi kuþlarý görünce yalnýzlýðýný unutup sevinçle ellerini çýrpmaya baþladý.
Ayþe kýzýndaki bu sevinci görünce çok mutlu oldu. “Ýnþallah yavrum düzelir” diye geçirdi içinden.
Hava kararmýþtý. Kuþlar son ekmek kýrýntýlarýný da gagalayýp uçup gitmiþti. Kapý çalýndý. Ahmet, elinde paketlerle içeri girince Sevgi’yi gördü.
“Merhaba Sevgiciðim, hoþ geldin! Bak sana ne aldým!”
Sevgi önce çekindi, ters ters baktý. Ahmet’i sevmiyordu. Sebebini bilmese de ona karþý bir kin duyuyordu. belki de annesini paylaþmak istemiyordu.
Ahmet onu kucaklayýp, öpmek istedi.
Sevgi eliyle onu iteledi. Fakat Ahmet ona karþý ýsrarla sevecenliðini sürdürdü.
Bu arada Ayþe, birbiriyle kaynaþsýnlar diye bir süre onlarý yalnýz býrakarak mutfaða geçti. Tekrar geldiðinde Ahmet Sevgiyi yanýna oturmuþ, getirdiði paketi açýyordu.
“Bakýyorum ikiniz dost olmuþsunuz bile...
“Bak annesi, Sevgi’ye ne aldým!”
Bu arada paketi açtý. Üzeri meyvelerle süslü pastayý çýkartýp gösterdi.
Ahmet’in, Sevgi’nin geleceðinden haberi yoktu. Pasta alýþý tesadüf olmuþtu. Þimdi, “Sevgi için aldým” demesi, küçük kýzýn gönlünü almak içindi.
Ahmet, dolaptan aldýðý bir mumu getirip pastanýn üzerine dikti. Çakmaðýný çýkartýp mumu yaktý.
“Gel sevgi! bugün doðum günümüz olsun. Senin, benim, hepimizin!.. Dilek dileyelim birlikte.”
Bu kez onu kýrmadý Sevgi. Birlikte dilek dilediler. Küçük kýz mumu söndürdü. Hep birlikte alkýþladýlar.
bu oyun Sevgi’nin çok hoþuna gitmiþti. Ayþe,
“Haydi, önce sofraya... Yemeðimizi yiyelim, sýra pastaya sonra gelsin. Birlikte sofraya oturdular.
Masaya oturdular,. Ayþe yine güzel yemekler hazýrlamýþtý. Sevgi yemekten hemen sonra annesinin kucaðýna baþýný koyup hemen uyumasý huzuru bulduðunun iþaretiydi.
Ahmet, annesinin kucaðýnda uykuya dalan küçük kýza bakýp,
“Yarýn, Sevgi’yi bir psikologa götürsek...”
“Sen bilirsin... Ýstiyorsan götürelim. Bakalým doktor ne diyecek.”
Sevgi’ye divanda bir yer hazýrladýlar. Onu yatýrdýktan sonra kendileri de yatak odalarýna çekildiler.
Ayþe ertesi gün günlük iþlerini yaptýktan sonra hazýrlandý, kýzýný giydirdi. Beraberce çarþýya çýktýlar. Önce alýþ veriþ yaptý. Sevgiye ucuzluktan bir iki kýyafet aldý. Aldýðý þeyler fiyatýna göre bayaðý güzeldi. Hele kýzýnýn sevincini görünce, yaptýðý alýþ veriþ daha çok hoþuna gitti.
Ahmet’i de düþünmüþtü ama ona bir þey alamadý. Çünkü artýk üç nüfus olmuþlardý. Ev kiraydý. Biraz kendini toparlasa yeniden çalýþmayý düþünüyordu. Hem kýzýnýn da iyileþmesi için fazladan paraya ihtiyaç vardý.
Alýþ veriþ bitince hastaneye gitmek için bir vasýtaya bindiler. Hastanede iþlemlerini yaptýrýp kapýda beklemeye baþladýlar. Doktor sýralarý geldiðinde muayene etti sevgiyi. Fiziki bir rahatsýzlýðý olmadýðýný, yangýndan dolayý psikolojik bunalým geçirdiðini, zamanla düzeleceðini anlatarak onlarý rahatlattý.
Ýsterlerse haftada bir gün terapiye gelmesini söylemeyi de ihmal etmedi doktor. Ayþe buna çok sevindi. Doktora teþekkür etti.
Dýþarýya çýktýklarýnda kendini çok mutlu hissetti Ayþe. Kýzýna sarýldý, “Konuþacak benim sevgim, konuþacak!” diyerek saçlarýný okþadý onun. Eve geldiklerinde akþam olmak üzereydi.
Artýk haftada bir gün hastaneye gidiyorlar, diðer günler evde ana kýz çok güzel vakit geçiriyorlardý.
Günlerden bir gün Ayþe Ahmet’e bir müjde vermek istediðini söyledi. Ahmet tahmin yürütüyordu. Ama bir türlü bulamýyordu Ayþe’nin sürprizini. Ayþe, sonunda
“Sýký dur söylüyorum, hamileyim! Bir bebeðimiz olacak!” deyince Ahmet onu kucakladý. Evin içinde sevinçle onu fýr döndürmeye koyuldu. Ýkisinin de kahkahalarla evin içinde böyle dolaþmalarýný Sevgi hayretle seyrediyordu.
Artýk kötü günler bitmiþti. Ahmet, sevginin onlara baktýðýna aldýrmadan Ayþe’yi öpücüklere boðdu.
“ Kaç aylýk? Sana benzemesini istiyorum.”
“ Ýki aylýk. Ben de sana benzesin istiyorum.”
O gece heyecandan neredeyse hiç uyumadýlar. Yatakta konuþup bebek için planlar yaparak vakit geçirdiler.
“Bebeðe beþik almak gerek. Evimizi de deðiþtirelim. Burasý artýk dar gelir” dedi Ahmet.
“Hayýr, biraz kendimizi toparlayalým. Hemen açýlmayalým. Ben de çalýþmak istiyorum. Daha doðuma çok var. Biraz para biriktiririz.”
“Hayýr, bu halinle hiç olmaz. sen benim evimin kadýnýsýn.Zaten evde yeteri kadar yoruluyorsun. Kötü günler için biriktirdiðim üç beþ kuruþum var. Alýrým bankadan, harcarýz olur biter.”
Ertesi gün Ahmet iþten izin alarak eve erken gelmiþti. Kapýdan içeri girer girmez, “Hadi hazýrlanýn. Bir ev buldum. Çok seveceksiniz. Biraz uzak, ama çok güzel. Bahçe içinde. Birazcýk tamir istiyor. Ama olsun biz boyar, süsleriz”
Yolda bir yandan yeni evden söz ediyorlardý. Ev, Ahmet’in bir arkadaþýnýn, Ali’nin annesinin eviydi. Kadýn üst katta, tek baþýna kalýyordu evde. Tam kadýnýn aradýðý kiracýydýlar.
Ahmet, “arada bir yukarý kata çýkarsýnýz, kadýncaðýza can yoldaþý olursunuz. Aylýðý uygun. Sevginin oynamasý için de kocaman bir bahçe var.” diye övüyordu evi.
Otobüsten inip eve kadar yürürken Ayþe, durakla ev arasýnýn kaç dakikalýk yol olduðunu hesaplýyordu içinden.
Ev gerçekten güzel bir bahçe içinde, solmuþ pembe boyasý ve eskimiþ kapýlarýyla bakým istediðini belli ediyordu.
slm.........
75-76-78
Ahmet anahtarla kapýyý açtý. Ona, daha önce gezip görmüþ olduðu evi oda oda tanýtmaya baþladý:
Burasý antre. Ýki küçük oda, bir de salonu var.”
Evi gezip bitirdiklerinde Ayþe’nin morali bozuldu biraz:
“Çok eski deðil mi? Nasýl adam edeceðiz bu evi.”
“Sen orasýný bana býrak. Ben tamir ederim. Her gün iþ çýkýþý bu iþ için çalýþýrým bir süre. Sonra, ev sahibiyle de konuþtum. eve yapýlan masrafýn üçte ikisini kabul ediyor. Buraya kadar gelmiþken Ali’nin annesini de bir ziyaret ederek, tanýþýp öyle gidelim.”
Aklý yatmýþtý Ayþe’nin. Hep birlikte yukarý kata çýkýp kapýyý çaldýlar. Epey bir süre beklediler kapýda. Tam “ evde yok herhalde.! gidelim” diye düþündüklerinde kapý açýlýverdi.
Eli yüzü tertemiz, yüzü nurlu bir kadýndý Ali’nin annesi.
“Ne istemiþtiniz!?” dedi onlara.
“Aþaðýdaki evi tutacaðýz teyze. Nasýlsýn, iyi misin? Bunlar da karým Ayþe ve kýzýmýz Sevgi.”
“Buyurun, içeri girin.”
Ýçeri girip, pencerenin önüne konulmuþ divanýn üstüne oturdular. Üst katýn planý da aþaðý katýn aynýsýydý. Ama, daha bakýmlý, temiz ve düzenliydi.
“Çocuklar, sobanýn üzerinde ýhlamur var, kaynamýþ olmalý. size hazýrlayayým, birlikte içelim.” Kadýnýn bu sözleri üzerine hemen ayaða kalktý Ayþe. “ Ben hazýrlayayým. Yorulmayýn siz!”
Ayþe az sonra bardaklarý doldurup getirmiþti. Epey sohbet ettiler. Çok sevmiþti kadýn onlarý. Yapacaklarý çok iþleri olduðunu söyleyip, izin isteyerek çýktýlar. Yolda, evin içinde yapacaklarý onarýmý konuþuyorlardý:
“Önce boyadan baþlayalým. Prizler kýrýk, lambalar yanmýyor.”
“Nasýl kalkacaksýn bu kadar iþin altýndan?”
“Minareyi çalan kýlýfýný hazýrlar. Fabrikada elektrik ve su iþinden anlayan bir arkadaþým var. daha önce görüþmüþtüm. Evi beðeneceðini biliyordum çünkü.”
Arkadaþlarý Ahmet’i çok severlerdi. Onun evinin tamiri için ellerinden geleni yapmayý seve seve kabul ettiler. Ahmet boya yapýyor, kýrýk dökük yerleri alçýyla sývýyordu. Arkadaþlarý da su tesisatý ve elektrikle ilgili bozukluklarla uðraþýyorlardý.
Ýki gece içinde o köhne evi pýrýl pýrýl yaptýlar. Üçüncü gece tabaný kalýn muþambalarla kaplamýþ, ve bütün iþi bitirmiþlerdi.
Fatma teyze geldiðinde, yapýlan iþi görünce, gözlerine inanamadý.
“Ellerinize saðlýk çocuklar, çok güzel olmuþ!” dedi.
Diðer taraftan, Ayþe de, pencerelerin ölçüsüne uygun ucuz basmadan perdeler ve tül perdeler dikmiþti.
Mutfaðýna yine üzerinde kýrmýzý kalp motifleri olan masa örtüsü ve perdeler aldý. Bu deseni çok seviyordu. Yanan evinin perdeleri de böyle kumaþlardandý zaten.
Çok açýlmýþlardý. Daha sonra sýkýntýsýný çekmemek için bu perdelerden vazgeçmesi gerekiyordu. Ama dayanamayýp almýþtý yine de.
Bir oturma grubu, geniþ bir karyola, Sevgi için bir masa, ufak bir iki halý da almýþlardý.
Ahmet’in evindeki eþyalardan iþe yarayacaklarý da silip temizleyip getirmiþler, kendi eski tek kiþilik karyolalarýný Sevgi’nin odasýna koymuþlardý.
Pazardan aldýklarý çok güzel basmadan üzeri pembe gül motifli yatak örtüsü, ayný renklere yakýn masa örtüsü ve perdeler ayarladýlar.
Sevgi’nin odasýnda pembe renk hakimdi.
Ayþe, kýzýnýn kitaplarýný, elbiselerini yerleþtirdi. Onun odasýný özenle süsledikten sonra kendi odalarýna sýra gelmiþti.
Yeni bir karyola örtüsü, çarþaf ve yeni yastýk yüzleri almýþlardý. Halý ve perde de tamamlanýnca, odanýn dekoru uyumlu ve güzel oldu.
Ahmet:
“Bahçeyi de temizlemek lazým. Bakýmsýzlýktan kurumaya yüz tutmuþ, aðaçlar var...” diyerek eline aldýðý bahçe makasý ile kuruyan dallarý kesti, dökülen yapraklarý topladý ve aðaçlarýn dibini belleyerek topraðýný havalandýrdý.
Bahçede kýþýn karda bile açar türde güller vardý. Onlarý budadý. Ýþini bitirip içeri girdiðinde, dünyanýn en iyi ve güzel kadýnýna bahçeden kopardýðý ve arkasýnda sakladýðý gülü uzatarak iç dekorasyon için teþekkür ederim. Bu gül, çalýþmanýn ödülü. Bütün bu güzel þeyleri sana borçluyum. Þimdi sýký dur. Asýl sürprizi sona sakladým. Yarýn gidiyoruz!”
“Nereye?”
“Yangýnda yanan nüfus cüzdanýný yenilemeye!”
“Acelesi neydi ki?..”
“Nikah dairesine baþvurabilmek için gerekli de onun için.!
79-80-81
Ýþte Ayþe için bundan daha büyük bir sürpriz olamazdý. Sevinçle Ahmet’in boynuna sarýldý.
O gece çok yorgun olmalarýna raðmen yeni evlerinde mutluluktan uyuyamadýlar.
Ertesi gün, Sevgi’yi de yanlarýna alýp nüfus dairesine gittiler. Uzun bir uðraþtan sonra cüzdaný çýkarttýlar.
Nikah iþlemlerini yaptýrmak için, fotoðraf çektirdiler. Fotoðrafçý, fotoðrafý ne için kullanacaklarýný sordu. Ahmet evlenmek için... dedi.
“Evleniyor musunuz?” diye sordu fotoðrafçý, göz ucuyla Sevgi’ye bakarak..
“Evet.”
Kim bilir neler düþünmüþtü fotoðrafçý.
“Düðün de yapacak mýsýnýz?” diye sordu bu defa.
“Sanmýyoruz...” dedi Ayþe.
“Öyleyse durun. Size bir de düðün fotoðrafý çekeyim”
“Buna gerek yoktu... dedi Ayþe, bunun pahalýya mal olacaðýný düþünerek,.
Fotoðrafçý:
“Bu benden olacak. para vermeyeceksiniz.”
O zaman iki sevgili fotoðrafçýya minnetle baktýlar. Adam Ahmet’e bir ceketle kravat, Ayþe’ye de bir gelin duvaðý giydirdi ve eline bir demet yapma gül verdi.
Ahmet ceketi giydi, kravatý baðladý. Ayþe, Ahmet'in daðýnýk saçlarýný bir kaç tarak darbesiyle düzeltti.
Fotoðrafçý onlarý yan yana oturttu. Ellerini birleþtirdi. Sonra da fotoðraflarýný çekti.
Fotoðraf çekimi bittiðinde Ayþe:
“Müjdeyi vermek için Perihan ablaya uðrayalým mý? Epeydir onu arayýp sorduðumuz yok.”
“Ýyi olur...” dedi Ahmet de. “Zaten seni önce ondan istemem gerekirdi aslýnda. Bu görevimi yerine getireyim de, onlar da rahatlasýnlar. Seni kýzý Zehra’dan ayrý tutmuyor.”
Sevinçle Perihan hanýmýn evine yöneldiler.
Perihan haným onlarý karýsýnda görünce þaþýrdý.
“Buyurun çocuklar, hoþ geldiniz! Nerelerdesiniz ayol! Gittiniz bir daha görünmediniz. Her þey iþiniz bitene kadar mýydý!” diyerek onlara þakacýktan takýldý.
“Ne diyorsun sen abla!” diye sevgiyle baktý ona Ayþe. “Telaþýmýzdan seni arayacak vakit bulabildik mi ki...”
“Sorma abla, neler yaptýk, haberin yok...” diye sürdürdü sonra da sözü Ahmet.
“Hayýrdýr, ne oldu!” diye heyecanla sordu Perihan haným.
“Yok caným. Güzel þeyler...” diye güldü Ayþe. “ Evi taþýdýk. Yerleþtirdik...”
“Oh, çok iyi etmiþsiniz.
“Dur, daha bitmedi...” dedi Ahmet. “Sen ne de olsa Ayþe’nin annesi sayýlýrsýn. Allahýn emriyle onun senden istiyorum. Biz nikahlanýyoruz!”
“Ay, tebrik ederim çocuklar! Zehra, Zehra, koþ bak neler olmuþ!”
Zehra mutfakta koþarak geldi.
“Ne var anne!”
“Ayþe ile Ahmet evleniyorlar.”
“Aaa! Çok sevindim. Caným kardeþim, kutlarým!” diyerek Ayþe’ye sarýldý. Onu salonun ortasýna çekti ve dans ederek dönmeye baþladý.
Sanki bir bayram coþkusu yaþýyorlardý.
“Durun çocuklar, bunu biri ziyafetle kutlayalým! Haydi, giyinin sizi bir restorana davet ediyorum.
Hazýrlanýp çýktýlar. Gittikleri yer pek ünlü olmasa da oldukça seçkin sayýlýrdý. Güzel bir masa seçip oturdular.
Renkli ýþýklar, tertemiz masalar, hafif bir müzik insaný dinlendiriyordu.
Yemek sipariþlerini verdiler. Yemeklerini beklerken derin bir sohbete daldýlar.
Saatler geçtikçe sohbet koyulaþmýþ, içtikleri þarap baþlarýný döndürmüþtü.
Restorandaki müzik giderek dans müziðine dönüþtü. Çiftler dansa kalmýþtý. Ahmet de Ayþe’yi kaldýrdý Ýkisi dans ederken Perihan abla Sevgiyle ilgileniyor, onunla konuþuyordu.
Sevgi annesinin mutluluðunu gözlerinden okuyor, kendisi de mutlu oluyordu. Artýk Ahmet’i eskisi kadar kýskanmýyordu. Hatta onu sevmeye bile baþladýðýný düþünüyordu. Konuþmasa da bunu bakýþlarýndan okumak mümkündü.
Zehra da dans eden çifte dalmýþ, iç geçiriyor arada bir, “bana da böyle bir kýsmet çýksýn” diye içinden dua ediyordu.
Vakit ilerlemiþti çýktýklarýnda. Tek tük açýk kalan son dükkanlar da kapanýyordu. Ahmet, cadde boyu yürürlerken gözleriyle henüz kapanmamýþ bir çiçekçi arýyordu kimseye belli etmeden.
“Bir dakika bekleyin beni” deyip ayrýldý yanlarýndan. Dükkana girdi. Yanlarýna tekrar geldiðinde elinde bir demet çiçek vardý. Ayþe’ye kýrmýzý bir gonca gül, Perihan hanýma ve Zehra’ya birer beyaz gül ve Sevgi’ye bir demet kýr çiçeði uzattý. Hava soðuktu. O kadar sýcak
bu iki günlük