tamam sen merak etmeeee...ders alan alýr mutlaka...
Bir söz,bin mana
Mâlik bin Dînâr hazretleri bir hâtýrasýný þöyle anlatýr:
"Bir gün toprakla oynayýp bâzan gülen bâzan aðlayan bir çocuða rastladým.Önce çocuða selâm vermek istedim.Fakat kibirden selâm vermedim. Hemen nefsime;
"Ey nefis! Peygamber efendimiz büyüklere de küçüklere de selâm verirdi." diyerek çocuða selâm verdim.
Çocuk;
"Ve aleyküm selâm,ey Mâlik bin Dînâr!" diye cevap verdi.Hayret içinde kalarak çocuða; "Sen beni hiç görmediðin halde nasýl tanýdýn?" diye sordum.Çocuk;
"Ruhlar âleminde benim rûhumla senin rûhun karþýlaþtý.Orada bizi Allahü teâlâ karþýlaþtýrdý." dedi.Çocuða; "Akýl ile nefs arasýnda ne fark var?" diye sorunca, çocuk;
"Nefsin seni selâmdan men etti.Aklýn ise seni selâm vermeye teþvik etti." diye cevap verdi.
"Sen neden toprakla oynuyorsun?" diye sordum. Çocuk;
"Topraktan yaratýldýk,yine topraða karýþacaðýz." dedi.
Ben yine; "Seni bâzan aðlarken, bâzan gülerken görüyorum.Sebebi nedir?" diye sordum.
"Rabbimin azâb edeceðini hatýrladýðým zaman aðlýyorum. Rahmetini hatýrladýðým zamansa tebessüm ediyorum." dedi.
"Ey oðul! Senin hangi günâhýn var ki aðlýyorsun?" diye sorunca,
çocuk;
"Ey Mâlik! Böyle söyleme. Zîrâ ben,anam ateþ yakarken,küçük odun olmadan,büyüklerin tutuþmadýðýný gördüm." diye cevap verdi."
Güzel yazýlar var saðolasýnýz
Dosta Güven
*Bir gün bir at, bir tavþan,bir geyik,bir eþek ve bir kaplumbaða
bir ýrmaðýn kenarýna gelirler...*
*Tavþan bir yanýndaki hayvanlara bir de kaplumbaðaya bakar ve
kaplumbaðaya dönerek,*
*- "Kaplumbaða kardeþ biliyorsun avcýlar hepimizin peþinde,eðer
bize yetiþirlerse hepimizi silahlarý ile vuracaklar.Fakat benim bir þey
dikkatimi çekti, avcýlar bize ulaþtýðýnda... at kuvvetli bacaklarý ile
hýzla kaçararak kurtulabilir, eþek kuvvetli bacaklarý ile tekme atarak
kurtulabilir,geyik çok çevik bir hayvandýr hýzla kaçar kurtulur,beni biliyorsun
hýzlý koþarak kaçabilirim,fakat sen sýrtýndaki aðýr,sert kabuðun ve kýsa
bacaklarýn ile kaçamassýn,NEYÝNE VEYA KÝME GÜVENDÝNDE BÝZÝM ÝLE BÝRLÝKTE
BURAYA KADAR GELDÝN" der,*
*Kaplumbaða baþýný zorlukla çýkararak bir tavþana birde etrafýndaki diðer
hayvanlara bakar;*
*-"DOSTLARIMA GÜVENDÝÐÝM ÝÇÝN SÝZÝNLE BURAYA KADAR GELDÝM"
ZÝMEM (Veresiye) DEFTERÝ
Osmanlýlar zamanýnda Ramazan günlerinde tebdil-i kýyâfet ile, pek çok
zengin, hiç tanýmadýklarý mýntýkalardaki bakkal, manav dükkânlarýna gider,
onlardan Zimem Defteri ' ni (veresiye defteri) çýkarmalarýný isterlerdi.
Baþtan, sondan ve ortadan rastgele sahifelerin toplamýný yaptýrýp,miktarýný ödedikten sonra;
Bu borçlarý silin! Allah kabul etsin!" der, kendilerini tanýtmadan çeker giderlermiþ.
Borcu ödenen, borcunu ödeyenin kim olduðunu; borcu sildiren, borçtan kimi kurtardýðýný bilmezdi...
Gizli verilen nâfile sadakanýn, açýktan verilen nâfile sadakadan yetmiþ kat
dahâ sevâp olduðunu bilen zevât, yardýmlarýný mümkün olduðunca gizliden
yapmaya gayret ederdi.
Ecdadýmýz sað ile verdiðini, sol elinden bile gizler, yaptýklarý iyilikleri unutur giderlerdi.
Dost matematiksel olmalý; Sevinci çarpmalý...
Üzüntüyü bölmeli... Geçmiþi çýkarmalý... Yarýný toplamalý...
Kalbinin derinliklerindeki ihtiyacý hesaplamalý...
Ve her zaman bütün parçalardan daha büyük olmalý...
Ýþi bitince seni bir tarafa atmamalý...Mevlana
Maþallah yine döktürmüþsün Coþkun kardeþ.
Ben kimim..?
HER IRK IRKIM OLMUÞ…HER RENK RENGÝM, HER DÝL DÝLÝM OLMUÞ…IRKÇILIÐIN GÝREMEDÝÐÝ YÜREÐÝMDEN SOR BENÝ..KÝM OLDUÐUMU MERAK EDÝYORSAN KAFKAS KARTALI ÞEYH ÞAMÝLDEN,
KUDÜS FATÝHÝ SELAHADDÝN EYYÜBÝDEN SOR BENÝ..
orhancelik27@windowslive.com
Teþekkür ederim orhan.
PEYGAMBER EFENDÝMÝZDEN NASÝHATLARAshâb-ý Kirâm’dan Ebû Zerr hazretleri bir gün Peygamber Efendimize: “Bana tavsiyede bulun yâ Rasûlallah” diye ricâda bulununca Peygamber Efendimiz Hz. Ebû Zerr’e þu nasîhatlerde bulundu:
- Sana Allah’tan korkmaný tavsiye ederim. Çünkü Allah korkusu her iþin baþýdýr.
- Kur’ân’ý oku, Allah’ýn zikrine sarýl. Çünkü zikrullah senin için yeryüzünde ýþýk, gökte de saklanan bir azýktýr.
- Sakýn çok gülme. Zîrâ çok gülmek kalbi öldürür, yüzünün nûrunu söndürür.
- Çok konuþmamaya çalýþ çünkü bu, þeytanýn senden uzaklaþmasý için bir vesîle, dînini koruman hususunda bir yardýmcýdýr.
- Fakirleri sev, onlarla hemdem ol.
- Senden aþaðýdakilere bak, senden üstünlerine bakma. Bu, Allah’ýn sana verdiði nimetleri küçümsememen için en uygun yoldur.
- Acý da olsa hakký söyle.
- Bildiðin kusurlarýn seni, halkýn eksikliklerini araþtýrmaktan alýkoysun. Yaptýðýn bir iþi, baþkalarý yaptýðýnda kýzma. Kendi noksanlarýný görmeyip, insanlarýn ayýplarýyla meþgul olman, irtikâb etmekte olduðun bir fiili insanlar yaptýðýnda kendilerine kýzman ayýp olarak sana yeter, dedi ve eliyle göðsüne vurarak:
- Ey Ebû Zerr! Tedbir gibi akýl, günahlardan sakýnmak gibi verâ, güzel ahlak gibi servet yoktur, buyurdu.
Bir gün bir doktora, “gerginlik ve tedirginlikten” þikâyetçi olan bir hasta gelmiþ. Yapmasý gereken çok iþinin bulunduðunu; fakat kendisinin rahatsýz, iþlerin ise beklemeye tahammülü olmadýðýný ek olarakda bu iþleri yapabilecek baþka kimse olmadýðýný söylemiþ. Doktor,
— Sana bir reçete vereceðim. Bu reçeteyi aynen tatbik etmen gerekiyor! diyerek, yazýp eline vermiþ.
Adam reçeteyi eline alýp baktýðýnda, hayretler içinde kalmýþ. Reçetede, “ Her gün en az iki saat iþi býrakýp yürüyüþ yapacaksýn ve her haftanýn yarým gününü bir mezarlýkta geçireceksin” yazýyormuþ. Hasta adam;
— Yürüyüþü anladýk ama; neden mezarlýk? diye sormuþ. Doktor,
— Oraya gidip mezar taþlarýna bakmaný istiyorum. Mezarlýklar, kendilerini vazgeçilmez sanan insanlarla doludur. Sen de onlar gibi ölüp mezarlýða gömülünce, kendinden baþkasýnýn yapmasýna imkân olmadýðýný zannettiðin iþlerin, baþkalarý tarafýndan da yapýlmaya devam ettiðini göreceksin, demiþ.
Ýki büyük Allah âþýðý Cüneyd-i Baðdadi ile Ebu Bekir Þibli ayný günlerde hastalanýp yataða düþmüþler.
Arkadaþlarý bir hekim çaðýrmak zorunda kalmýþ ama hekim inançsýzlýðýyla tanýnmýþ biriymiþ.
Hekim Baðdadi'ye sormuþ.
"Þikâyetlerin nelerdir?"
"Hiç" demiþ Baðdadi.
Ayný soruyu Þibli'ye sorduðunda o, dur durak bilmeden bir sürü þikâyet anlatmýþ rahatsýzlýðýna dair.
Bir süre sonra iyileþmiþler; Cüneyd sormuþ Þibli'ye, "Neden bu inançsýzýn önüne rahatsýzlýðýný böyle serdin?"
"Kulaðýna küpe olsun istedim, dost olana böyle yapýlýyorsa, düþman olana ne yapýlýr!"
Sonra Þibli sormuþ Cüneyd'e...
"Hiç anlamadým, neden aðzýný açmadýn, hikmeti nedir?"
"Yok bir hikmeti" demiþ Cüneyd, "sadece dostu düþmana þikâyet etmekten utandým."
Nakþibendiyye yolu büyüklerinden, Þah-ý Baheddin Nakþibendi Hazretlerinin Halifesi Muhammed Parisa Hazretleri Müridanýylan Hacca gitmiþler.
Resülullah'ý ziyaret amacýyla Medine-i Münevvereye vardýklarýnda çarþýda gözleri bir gence iliþir. Ticaret yapmakta ve bir hayli altýn kazanmaktaymýþ. Birde kalbine nazar edelim demiþler. Gencin kalbi Allah'ý zikir halinde Allah, Allah, dediðini mana gözüylen gören, Muhammed Parisa Hazretleri Ýhvan-ý Kiram'a dönerek El Karda, Gönül Yarda buyururlar.
Mekke-i Mükerremeye geçilmiþ. Kabe ziyareti sýrasýnda, Kabe örtüsüne yapýþmýþ Piri Fani ihtiyar aðlamaktaydý. Kalplerinde nazar ettiklerinde dünya nimetlerini Allah'tan talep ettiðini görmüþler. Meðerse Ýhtiyar kiþi Allahtan dünyalýk istemekteymiþ. Muhammed Parisa Hazretleri yine müridana döner. El Yarda Gönlü Dünyada buyururlar.
Kimin kalbinde Allah varsa onun muiyni (yardýmcýsý) Allahtýr!
Kimin kalbinde Allahtan gayrisi varsa onun hasmý Allahtýr!
KALBÝ ALLAH'LA DOLU OLANLARA SELAM OLSUN
Ýki seyyah bir þehirden diðerine gidiyormuþ. Derken yollarýnýn üstüne taþkýn bir dere çýkmýþ. tam suyu geçecekler, az ötede korkudan tir tir titreyen, yapayalnýz ve gencecik bir kadýn görmüþler. Adamlardan biri hemen kadýnýn yardýmýna koþmuþ. Onu sýrtýna almýþ, suyu öylece aþmýþ. Sonra da kadýný derenin öte yakasýnda yere býrakýp iyi günler dilemiþ. Böylece yollarýna devam etmiþler...
Ancak yolun kalan kýsmýnda öteki seyyahýn aðzýný býçak açmamýþ. Suratýndan düþen bin parça... Somurttukça somurtuyor. Bir kaç saat böyle surat astýktan sonra suskunluðunu bozup söyle demiþ:
" Ne demeye o kadýna yardým ettin? Bir de üstelik ona dokundun. Erkekle kadýn böyle temas etsin , olacak iþ mi!! Ayýp yahu.. Olmaz bize yakýþmaz.!!"
Kadýný sýrtýnda taþýyan seyyah sabýrla gülümsemiþ:
" Ýyi de dostum, ben o genç kadýný derenin karþýsýna geçirip orada býraktým; sen ne demeye hala taþýrsýn..??"
Ýþte hayatta kimi insan böyledir.. Kendi korkularýný, önyargýlarýný baþkalarýna yansýtýr ve onlarda gördüðünü sanýr. Ýþte asýl yük budur. Zihinlerini zanlarla doldurur, sonra da bunca aðýrlýðýn altýnda eziliverirler....
Gencin birisi Kabe'de hep,
- "Ey doðrularýn yardýmcýsý olan ALLAH'ým, Ey haramdan sakýnanlarýn yardýmcýsý olan ALLAH'ým, sana hamdü sena ederim," diye dua eder.
Bu durum herkesin dikkatini çeker. Birisi:
- "Neden hep ayný duayý yapýyorsun, baþka birþey bilmiyor musun?," der.
O da anlatýr:
Yedi sekiz sene önce yine Kabe'de iken içi altýn dolu bir torba buldum. Tam bin altýn vardý. Ýçimden bir ses:
- "Bu altýnlarla, þunlarý þunlarý yaparsýn" diyordu. Hayýr dedim kendi kendime. Bu benim deðil. Baþkasýnýn malý, kullanmam haram olur dedim. Bu sýrada birisi
- "Þöyle bir torba bulan var mý?" diye baðýrýyordu. Çaðýrdým onu.
- "Nasýl bir torbaydý? Ýçinde ne vardý?" diye sordum. Torbayý tarif etti ve "Ýçinde bin altýn vardý" dedi.
- "Torban burada." diyerek verdim. Adam torbayý açýp bana otuz altýn verdi. Pazara gittim. Temiz yüzlü genç bir esiri överek satýyorlardý. Gencin temizliði dikkatimi çekti. Yanlarýna gittim,
- "Bu köle için ne istiyorsunuz?" dedim. "Otuz altýn dediler". Adamdan aldýðým otuz altýný verip genci satýn aldým. Bir iki yýl geçti. Genç çok çalýþkan, çok edepli idi. Onu aldýðýma çok memnun olmuþtum. Bir gün onunla giderken karþýdan iki üç kiþi geliyordu. Genç bana dedi ki,
- "Efendim, ben Fas emirinin oðluyum. Bu gelenler babamýn adamlarý. Beni buldular. Senden beni satýn almak isterler. Sen iyi bir insansýn. Onlara otuz bin altýndan aþaðýya satma." dedi. O kiþiler yanýma geldi.
- "Bu esiri bize satar mýsýn?" dediler. "Satarým." dedim. "Altmýþ altýn verelim." dediler. Ben de "Olmaz." dedim.
- "Sen bunu pazardan otuz altýna almadýn mý? Biz sana iki mislini veriyoruz" dediler.
- "Öyleyse gidin pazardan alýn." dedim. Arttýra arttýra yirmibin altýna kadar çýktýlar. Otuzbin altýndan aþaðý olmaz dedim. Çaresiz kabul ettiler. Ben o otuzbin altýn ile iþyerleri açtým. Ticaret yaptým. Daha çok zengin oldum. Bir gün bana arkadaþlarým,
- "Çok zengin bir ailenin iyi bir kýzý var. Babasý yeni vefat etti. Onunla seni evlendirelim." dediler.
- Ben de "Olur." dedim. Nikah kýyýldý. Deve yükleri çeyizini getirdiler. Çeyiz arasýnda bir torba dikkatimi çekti. Kýza, "Bu nedir?" dedim.
- "Ýçinde 970 altýn var. Babam Kabe'de bunu kaybetmiþ. Bulan gence otuzunu vermiþ. Kalanýný da bana hediye etti. Çeyizine koyarsýn dedi" diye anlattý. Demek ki bulduðum altýnlar benim rýzkým imiþ. Vermese idim haram yoldan gelecekti. Þimdi helal yoldan yine bana geldi. Bana yardým edip haramlardan koruyan, nice nimetler ihsan eden yüce Rabbim'e hamd ederim.
selam ve dua ile...