![]()
Nizip’in dünüyle bugününü anlatan iki kare… Bir tarafta çocuðunun karnýný doyurabilmek, önlük parasýný karþýlayabilmek için el parçalayan, göz eskiten analar ve bu fedakârlýða ayný özveriyle karþýlýk vermeye çalýþan çocuklarý… Diðer tarafta yaþlarýnýn getirdiði heyecanýn tadýný doyasýya yaþayan “þimdiki” çocuklar.
Nizipliye yýllarca soldaki tablo reva görülmüþtür. Kadýnýna; evinde fýstýk kýrýp, yazýn fýstýk, kýþýn zeytin bahçelerinde ýrgatlýk etmek düþmüþtür. Günlerce su aksýn, çöp kamyonu gelsin diye beklemek, haftada bir gelen su tankerinden evine kova kova su taþýmak düþmüþtür. Bir kilo fazla fýstýk alabilmek için sabah ayazýnda fýstýkçý kapýlarýnda beklemek; bir kova daha fazla su alabilmek için diðer analarla kavga etmek düþmüþtür. Ve Nizipli ana hiç sormamýþtýr, “Biz pislik içindeki bu tankerlerden mi su içmeye layýðýz?” diye. Ekmek aldýðý mahalle fýrýnýnýn pisliðini düþünmemiþtir. Bulduðu bir kova suya, alabildiði bir parça ekmeðe þükretmiþtir hep.
Erkeðinin durumu da farký deðildir; hiçbir sosyal güvencesi olmadýðý için hasta çocuðunu doktora götüremeyiþi burkar babanýn yüreðini, kitap defter alamadýðý için evladýný okula gönderemeyiþi… Soðuk oda üþütmez babayý, kýþ günü odun alacak para bulamayýþý yüreðini yakarken.
Çocuðu ne yapsýn? Ailesi önlük-kitap alabiliyorsa okula gider. O da annesi gibi; okulunun neden kömürle, benzinle ýsýtýldýðýný sorgulamaz hiçbir zaman. Okulda neden tuvalet lavabo olmadýðýný, neden okula kanalizasyon pislikleri içindeki yollardan gitmek zorunda olduðunu sormaz. Çünkü okula gidebildiði için þanslý olduðunu bilir. Zira eve geçimlik saðlamak için fýstýk bahçesinde ya da sanayide çalýþmak zorunda olan ve bu yüzden okuyamayan komþu çocuklarý vardýr. O çocuklarýn durumunun daha vahim olduðunu bilir. Kendisi hiç deðilse okuldan arkadaþlarýyla maç yapabiliyordur, evcilik oynayabiliyordur, bekçi olmadýkça parkta salýncaða binebiliyordur… Ama o komþu çocuðunun çoðu zaman ne vakti ne de arkadaþý vardýr oyun oynamaya. Sanayideki su en büyük eðlencesidir onun, adýna Nizip Çayý dedikleri “su”…
Nizip’in dünü, aslýnda bizim çocukluðumuzdur. Bizim küçüklüðümüz Nizip’in çocukluðu. Biz büyüdük. Nizip de büyüyor. Artýk Nizipli ana tankerlerden, kuyulardan su taþýmak zorunda deðil. Çöp kamyonu, su tankeri beklemek zorunda deðil. Daha da önemlisi, pislik içinde yaþamak zorunda deðil. Artýk hastaneye gitmek için saðlýk güvencesi, çocuk okutmak için kitap parasý gerekmiyor. Okullarda kalorifer yanýyor, yollarda kanalizasyon pisliði yok, çocuklarý parklara almayan bekçiler yok. Kýsacasý Nizip insaný artýk olmasý gerektiði gibi muamele görüyor.
Nizip’in büyüyüþünü kendi çocukluðumuzu seyreder gibi umutla seyrediyoruz. Umut beslememizin sebebi, yukarýdaki iki resim arasýndaki farklarda gizli. Ve tabii ki bu iki resim arasýndaki farklarý yaratan o inanmýþ insanýn sözlerinde:
“Günümüz dünden, yarýnýmýz bugünden güzel olacak inþallah.”