ONCE SIIR BOLUMUNE ATTIMDA SONRADAN BURAYA ATAYIM DEDIM HEM DAHA UYGUN OLUR DEDIM
ONCE SIIR BOLUMUNE ATTIMDA SONRADAN BURAYA ATAYIM DEDIM HEM DAHA UYGUN OLUR DEDIM
Aşkı Ya Yaşarsın Yada Yazarsın...
Diyen Şair Sonra da
Ne Yaza Bildik... Ne de Yaşayabildik...
Demiş...
SaRıma LaRciverRt Ol...
"postbody" "color: brown;" "font-weight: bold;" Buraya ilk geldiğim zaman kendimi çok yalnız hissettim. Çok kederliydim ve bana ilgi ve anlayış gösterilmesini bekliyordum.Bu olmadı. Sadece, vücutları en az benim ki kadar kötü berelenmiş binlerce başka insan gördüm. Bana bir numara verildi ve "trafik kazasından ölümler" bölümüne gönderildim.Öldüğüm gün, okulda sıradan bir gündü. Otobüse binmiş olmayı ne kadar isterdim! Ama otobüsü küçümsüyordum. Annemden arabayı nasıl zorla aldığımı hatırlıyorum. "Lütfen" demiştim. "Bütün çocuklar okula arabayla geliyorlar." Saat 2:50’de zil çaldığı zaman, kitaplarimı dolabıma attım. Ertesi sabaha kadar özgürdüm. Park yerine koştum. Arabayı kullanacak ve kendi kendimin patronu olacak olmam bana çok heyecan veriyordu.Kazanın nasıl olduğu önemli değil. Avarelik ediyor, hızlı gidiyor, çılgın hareketler yapıyordum. Ama özgürlüğün tadını çıkarıyor ve eğleniyordum. Hatırladığım en son şey çok yavaş ilerleyen yaşlı bir kadının önüne geçtiğimdi. Sonra bir çarpışma sesi duydum ve müthiş bir sarsıntı hissettim. Her yer cam ve çelik parçalan ile dolmuştu. Bedenimin sanki içi dışına çıkmıştı. Birisi haykırıyordu. Bu galiba bendim.Sonra, birden uyandım. Etraf çok sessizdi. Bir polis memuru başımda duruyordu. Derken bir de doktor gördüm. Bedenim paramparçaydı. Her tarafım kan içindeydi.Bir sürü yerime cam parçalan saplanmıştı. Çok tuhaftı, çünkü hiçbir şey hissetmiyordum. Ayy, durun neden o çarşafı yüzüme örtüyorsunuz? Ölmem mümkün değil. Daha henüz 17 yaşındayım. Bu gece bir kızla randevum var. Önümde upuzun bir hayat var. Daha ben ne yaşadım ki? Hayır, ölmüş olamam.Sonra, beni bir çekmeceye yerleştirdiler. Ailem beni teşhis etmeye geldi. Neden beni böyle görmek zorunda kaldılar? Neden, annem hayatında başına gelen en korkunç şeyi yaşarken onun gözlerine bakmak zorundaydım? Babam birdenbire ihtiyarlamış gibiydi. Sorumlu kişiye, "Evet, bizim oğlumuz" dedi.Cenaze töreni çok garipti. Bütün akrabalarım ve arkadaşlarım tabutumun yanına geldiler ve bana hiç görmediğim kadar üzgün gözlerle baktılar. Arkadaşlarımın bazıları, ağlıyordu. Bazı kız arkadaşlarım ise elime dokundular ve hıçkırarak uzaklaştılar.Lütfen, birisi beni uyandırsın. Beni buradan çıkarın. Annemi ve babamı bu kadar üzgün görmeye dayanamıyorum. Büyükannem ve büyükbabam o kadar bitkinler ki yürüyemiyorlar. Kız ve erkek kardeşlerim hayalet gibi dolaşıyorlar. Herkes bir şaşkınlık içinde. Robot gibi hareket ediyorlar. Herkes beni dinlesin. Kimse buna inanamıyor. Ben de inanamıyorum.Lütfen beni gömmeyin! Ben ölmedim! Benim daha yapacak çok şeyim var. Tekrar gülmek ve koşmak istiyorum. Şarkı söylemek ve dans etmek istiyorum. Lütfen beni toprağa vermeyin. Tanrım, sana söz veriyorum, bana bir şans daha verirsen, dünyanın en dikkatli sürücüsü ben olacağım. Tek istediğim bir şans daha verilmesi. Lütfen Tanrım, daha 17 yaşındayım.
BENDE GEÇEN 2 SENE ÖNCE 17 YAŞINDAYDIM
biri görürse şeytana söylesin..!! TÜYÜ BENDE KALMIŞ :))
ne oldu yav bu gün siteye herkes de bir sitem arkadaşlar durun size an kısa zamanda bi forum açimda kendinize gelin ama biraz bekleyeceksiniz çünkü bilgi toplamam gerekiyor ...yumak ve zuhal kardeş kafa kafa vermiş sitem yapıyorlarhocalar kendinize gelin hayat herşeye rağmen güzel .
bakın komik resimler var gidin biraz bakında gülün gaffura![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
.
osman hocam baya bır komık ve dusundurucu olsun da zaman alsın yoksa herkes bırıbırıne gırecek gıbı
Aşkı Ya Yaşarsın Yada Yazarsın...
Diyen Şair Sonra da
Ne Yaza Bildik... Ne de Yaşayabildik...
Demiş...
SaRıma LaRciverRt Ol...
"postbody" "color: orange;" "font-size: 18px; line-height: normal;" "font-family: Arial;" "font-style: italic;" "font-weight: bold;" İŞTE O MASAL...
Yüzyıllar önce yüzyıl uyuyan bir prenses varmış, bir büyücünün zulmünün esaretinde kimbilir belki olabilecek bir uyanışı beklemiş yüzyıl boyunca.
İşte o masal;
Her masalın, her söylencenin uzun uykusunda bir uyanma vakti vardır. Ve o gelmeden girişilen her eylem bir serüven yalnızlığı olarak kalır.Öyle anılır.
Ve yüzyıl sonra vadesi erişip bir prens çıkmış ortaya. Masalın ve yüzyılın kendisine verdiği bu görevi seve seve üstlenmiş; zaten uyuyan güzel hakkında yüzyıldır söylenegelenlerin etkisinde daha onu görmeden deliler gibi tutulmuş ona. Kendisine verilmiş misyona mı, uyuyan güzele mi aşık olduğunu ayıredemeyecek kadar toymuş o zamanlar. Böylelikle hayranlığın, sevginin, sevdanın, aşkın, cinselliğin ve beraberliğin bir kulak dolgunluğu olduğunu bir kez daha görüyoruz "Bizim" sandığımız birçok duygunun, düşüncenin, değerin ve doğrunun içimize usul usul işlenmiş bir kulak dolgunluğu olduğunu...
Ve prens dudaklarında yüzyıldır beklettiği öpücüğüyle birlikte saraya doğru yollandı.
Masalına kahraman olma zamanı gelmişti.
Prensesin odasına geldi. Prenses uykusunun içersinde batık bir gemi gibi gizemliydi. Uykusuyla bütünlenmiş güzelliğine, efsanesinin güzelleştirdiği yüzüne uzun uzun baktı Prens. Çok uzaktan, çok uzaklardan, tam yüzyıl sonrasından baktı.
Sonra kararını verdi:
Aradan yüzyıl geçse de uyandırmayacaktı onu.
O gün gelse de.
Uyandırdığında bu sevdanın, bu büyünün, bu tılsımın bozulacağını biliyordu çünkü; bir bakış, birkaç söz, bir dokunuş herşeyi bozacaktı. Sevmek suskunluktu, sevmek kesin sessizlikti, sevmek uzaklıktı, sevmek dokunamamak, erişememek, sevişememekti.
Ya da yüzyıldır böyle öğretilmişti sevmek.
Gözlerini açar açmaz, yüzyıldır gördüğü düşlerin anımsayamadıklarından ve o düşlerin tümünden, sızıya benzer bir duygu olacaktı kalakalmış olan. Biliyordu bu sızı hep olacaktı. Kaldı ki, o düşlerin tümüne eğemen olan ortak motifler, zaman zaman, yani yaşadıkça; yaşamını, ilişkilerini yoklayacaktı elbet. O düşlerin tümü anımsanmak içindi. Sonsuz bir anımsayıştı herşey; anımsayış ve unutuş. Ömrünün bundan sonrası düşlerinde gördüklerini yaşamakla geçecekti. İnsan uzun uykulardan sonra yalvaç bir yalnızlığa uyanıyor.
Aradan yüzyıl geçtikten sonra hiçbir uyanış mutlu olamaz.
Benim için artık çok geç kalmış bir sevgi bu, ben seversem yüzyıl öncesinin sevgisiyle seveceğim, o severse, beni üzerinden yüzyıl geçmiş bir sevgiyle sevecek. Aramızda kaç takvimin uzaklığı duruyor. Bir öpücük, yalnızca bir öpücük bu uzaklığı kapatmaya yeter mi?
Sevgi,
Zehirli bir düşün, büyülü sözcüğü...
Öte yandan sevmek göze almaktı, sonuna dek gitmekti, gidebilmek yürekliliğiydi. Biliyordu prenses uykusundan uyandığında, ya da uyanır uyanmaz onu eskisi kadar sevmeyecekti. Çünkü sevmek sessiz ve tek başına birşeydi.Sevmek yalnızlıktır. Onu eskisi kadar sevemeyeceğinden korkuyordu. Onu uyandırmaktan korkuyordu.
Eskisi kadar sevemeyecekti, belki de hiç sevemeyecekti. Çünkü arada o orman, o karanlık, o geçit vermez, o kiz olmayacaktı artık. İşte odasında duruyordu.
Duman inceliğinde bir boşluk dolanıyordu yüreğini.
Arada ne ormanın, ne de yüzyılın karanlığı olmadan onu nasıl sevebilirdi? Bu kadar büyük sorumluluğu yüklenebilirmiydi? Sevmenin zahmetini, birlikte omuzlanacak olan zahmeti yüklenebilirmiydi?
Paylaşmaya, tartışmaya, özveriye, anlayışa gereksinen iki kişilik ilişkiyi
göğüsleyebilir, gotürebilirmiydi?
Sevmek imkansızlıktı.
Kendimizde beslediğimiz, kendimizde büyüttüğümüz, kendimizde saklı duran bir şeydir sevmek. O hep bizdedir, bizledir, usul usul biriktiririz onu, içimizde yığılı durur. Ve günün birinde ansızın karşımıza biri çıktığında sanırız ki içimizden boşalıveren bütün bu duyguları o taşımıştır bize.
Sevmek,kendi kendimizi büyülemektir; kendi kendimize yaptığımız büyü.
Oysa yeniden başlayacaktır arayışlar, pişmanlıklar, yanılgılar. Herşey "tamamlanmak" içindir. Çoğu kez ölümün tamamlayıcı ellerine dek aynı umut, aynı arayış,aynı çırpınış ve aynı perişanlıkla sürükleniriz.
Gözümüz arkada kalmıştır.
Ansızın anladı ki uyuyan güzelin kendisini değil, masalını seviyordu Prens.
Masalın bittiği yerde hayat başlar.
Mor dünya gökyüzünü kiskanirmi$casina vurur kendini buLutLarin bo$Luguna,-
"postbody" "font-weight: bold;" "color: blue;" "font-size: 12px; line-height: normal;" İçene kapanık bir delikanlı vardır.Hergün işten çıkınca parka arkadaşlarının yanına uğrar.Birgün gittiği parkta çok güzel bir kız görür,ve yanında gidip oturmaya karar verir.Cesaretini toplayıp dediğini yapar.Kıza merhaba oturabilirmiyim der.Kız gülen bir yüzle tabiki der.Ve orda konu ilerler delikanlı kızın yanından ayrılırken telefon numarasını ve bir daha buraya gelip gelmeceğine sorar.Kız ben hep burdayım,ayrılırlar.Delikanlı iş çıkışlarında artık hep kızla buluşur arkadaşlarıda artık sitem etmeye başlar.Birgün eve arkadaşları ile gider.Annesi kapıyı açar.Anne arkadaşlarım geldi yemek yiyip dışarı çıkıcaz der.Annesi ağlayarak odayı terkeder.Delikanlı bu olay karşısında şaşırır.Arkadaşları ile yemek yer sohbet eder ama aklı hep annesindedir.Neden böle yaptığına anlam veremez.Aradan uzun zaman geçer.Parktaki kız arkadaşı ile artık evlenmeye karar verirler.Bu olayı annesine anlatmak için koşa koşa eve gider.Kapıyı açıp içeri girdiğinde annesinin ağlama sesini duyar.Sizin oğlunuz şizofren diye bir ses duyar ve sessizce mutfağa girip dinlemeye devam eder.Annesi doktor bey bir çaresi yok mu diyerek doktoru uğurlarken çocuğunu yerde ağlarken görür.O sırada çocuğun aklından evleneceği kız geçer ya oda hayalse der..
Annesin sesiyle irkilidir delikanlı.Sen der, delikanlı evet anne bütün konuşmalarınızı duydum deyerek kendini dışarı atar.Aklında heğ evlenceği kız vardır.Allah’ım ne olursun o hayal olmasın der ne olursun olmasın..Sakinleşince eve gider ve annesi çocuğa herşeyi anlatır.Eve getirip gülüp konuştuğu yemek yediği arkadaşlarının bir hayal olduğunu söyler.Delikanlı şaşkın bir halde oda hayal evet biliyorum der. Aradan iki gün geçtikten sonra kız arkadaşını arayıp evine yemeğe davet eder.Kız bu nazik olay karşısında teklifi kabul eder.Delikanlı annesine herşeyi anlatır.Bana doğru söyliceğine dair annesine yemin ettirir.Oda hayal mi değil mi diye sadece annesine güvenmektedir.Akşam olup çatar.Kızı iş yerinden alıp eve gotürür.Ama hep dua eder ALLAH’IM inşallah hayal değildir diye.Evin kapısını heyecanlı bir şekilde çalar.Kız çocuğun bu hareketlerine anlam veremez.Vee annesi kapıyı açar yüzünde bir gülümse merhaba KIZIM der.Delikanlı bu olay karşısında şok içindedir.SADECE EVET EVET HAYAL DEĞİLSİN DİYE BAĞIRIR... Delikanlının bugün hayal olmayan 2 tane çocuğu vardır Melis ve Hakan adında..
osman dedıgın flımı seyretım amna bu oyuncularmı oynuyor;.
Ed Harris,Christopher Plummer ,Paul Bettany Adam Goldberg ,
Russell Crowe gıbı artısler ben bu na baktım .
ama bunda adam nobel odullu matematıkçı.
Aşkı Ya Yaşarsın Yada Yazarsın...
Diyen Şair Sonra da
Ne Yaza Bildik... Ne de Yaşayabildik...
Demiş...
SaRıma LaRciverRt Ol...
zuhal çok guzel bır hikaye ıste ınsanların hayallere ne kadar baglı oldugunu gosterıyor
Aşkı Ya Yaşarsın Yada Yazarsın...
Diyen Şair Sonra da
Ne Yaza Bildik... Ne de Yaşayabildik...
Demiş...
SaRıma LaRciverRt Ol...
Sizofreni hastaligi:
Ruh hastalıkları içerisinde en ilginç olanıdır.Hasta hayaller kurar ve yaşar, bu senaryoları beyni üretiği için gerçeklerden ayırt edemez.kesinlikle tedavisi yoktur.Beyin çalıştığı sürece yarattığı hayaller de onunla birlikte yaşayacaktır. Kullanılan ilaçlar sadece hastayı uyuşturmak suretiyle hayallerini engellemeye yarıyor o kadar...
Bu kisilerin iclerindee bir cok kisilikler vardir. Birileriyle konustuklari zaman, iclerindeki kisilikler ortaya cikar(bu kisilikler sayi olarak 100’e kadarda cikabilir). Icindeki olan kisiliklerde aralarinda konusabiliyor. Allah yardimcilari olsun insallah.
Mor dünya gökyüzünü kiskanirmi$casina vurur kendini buLutLarin bo$Luguna,-
Arkadaslar, begendiginiz icin tesekkürler, sagolun.
Mor dünya gökyüzünü kiskanirmi$casina vurur kendini buLutLarin bo$Luguna,-