tesekkürler mahsuni .......
tesekkürler mahsuni .......
Gözlerimdeki yansıman Senden öte bir Sen, Sana verecegim o can Benden öte bir Ben...
Aşk Dediğin Yoksulluktur!
Kaybetmektir aşk! Egonu, gururunu, kimliğini bir hırsızın ellerine gönüllü bırakmaktır. İsteyerek bencillikten vazgeçmektir. Omuzlarındaki tüm yükü atarak, avare gülüşlere uyanmaktır düş sabahlarında. Hiç fark etmeden nelerden vazgeçtiğini, cebinde, avucunda ne varsa dağıtmaktır.
Aşk bir çeşit yoksulluktur. Mantığını kaybeder bedenin, kim ne derse gülümsersin. Hayattan kopmakla durmak arasında sendelediğinde ruhun, tam o anın içinde durur aşk dediğin.
Kazanma ihtimalinin az olduğu bir kumar oyunudur aşk. Elindeki karta bakmadan rest çekmektir yaşama. Tüm zenginliğini, düşük ihtimale rağmen, hayatın ortasına sürmektir.
Uğrunda bir ömür harcadığın özgürlüğünü hibe etmektir aşk dediğin. Başkasına ait küçücük bir kalbin içine sığmaya çalışmaktır. Köleliğe razı olmaktır. Gülümseyen bir çift dudağa, güzel bakan bir göze esir olabilmektir. Yani, aşk dediğin gönüllü hükümlülüktür.
Olmayacak duaya amin demektir aşk. İmkansızı başaracağına dair şiddetli inançlara tutulmaktır. Kaç merdiveni üst üste koyarsan, mehtabı sevdiğinin kollarına çekebileceğini hesaplamaktır mesela. Ortak bir yıldız seçip, bulutlu gecelerde seni düşünmediğini sanarak ağlamaktır. Muhteşem şiirler yazdığına inanarak, tüm sevdiklerini esir etmektir, yüreğinden başka yere bağlanamamış kelimelere.
Uykusuzluktur aşk dediğin! Yalnızken onu düşünmekten kapanmayan gözler, sabah ezanlarını duyarak sızar en sonunda. Sayısız geç kalışların açıklanamaz sebebidir. Birlikte olduğunda onu seyrederek bitirmektir geceyi ve çok uzun uyuyuşun içinden kalkmış gibi dimdik başlamaktır yeni güne.
Sürekli dalgınlık halidir aşk. Kafanı yaslayarak hayallere daldığın otobüs camlarında izler bırakmaktır, ineceğin durağı kaçırarak. Yanından geçeni görmeden sokaklar boyu yürümektir. Kafanda duran gözlüğü, konuşurken elinde tuttuğun telefonu aramaktır.
Zamanla kavga etmektir aşk. Yelkovanla akrebe küfür etmektir geçmek bilmez bekleyişlerde. Planlarını uyduramamaktır, hayat sürprizler yaparak değiştiğinde.
Kendinden vazgeçmektir aşk dediğin. Yemeğin en güzel yerini ayırmaktır sevdiğin için. Onun yerine düşünmektir, onsuz kaldığın anlarda bile. Birini kendinden çok sevmektir, henüz kendini sevmeyi bile beceremediğin yaşam tünelinde. Hastalandığında bir sandalye üzerinde beklemektir sabaha kadar. Her acısını kalbinde misliyle hissetmektir.
Aşk dediğin yoksulluktur. Bedenini, ruhunu, kalbini emanet ederek başkasına; düşler bahçesinin çiçekleri ile avunmaktır. Kendin olmaktır aslında,özüne dönmektir. Vazgeçmektir hırslardan, cezalardan, çekişmelerden. Sadece güzel olana dayandırıp yaşamı, her mevsimin tadını çıkarmaktır. En değerlisi, aşk, bir kalbe sevmeyi öğretmektir.
Alıntıdır
Gözlerimdeki yansıman Senden öte bir Sen, Sana verecegim o can Benden öte bir Ben...
İki Zıt Yöne Giden Yoldur Aşk!
Biri İstanbul’dan, diğeri İzmir’den kalkan iki otobüs, dinlenme tesisinde mola verirler. Önce gelen İstanbul otobüsünden, sessiz ve çiğ yağan bir gecenin ortasına iner kadın.
İki Zıt Yöne Giden Yoldur Aşk!
Cam kenarında bir masaya oturur. Sigarasını yakar kahve yanına. Gözüne kirli sokak köpeği ilişir. Kocaman, kahve gözlerinde meraklı bakışını fark eder. Tebessüm eder kendi kendine.
O sırada diğer otobüs girer tesise, köpek oturduğu yerden hiç acele etmeden kalkar. Burası benim ama hadi gel bakalım der gibi, kocaman demir yığınına kafa tutar sakinliğiyle. Kapı açılır, insanlar iner tek tek, sokak köpeği ile birlikte seyreder kadın yeni gelenleri.
Birden otobüsün kapısından beyaz gömlekli, uzun boylu bir adam iner. Gözleri karşılaşır, yüzyıl gibi gelen o kısacık anda. Başını önüne eğer kadın, utanmıştır. Kalp atışlarının hızlandığını hisseder. Adam gelip tam karşısındaki masaya oturur. Bir sigara daha yakar kadın, adam da! Yine kaçamak bakışlarda yakalarlar birbirlerini. Küçük bir oyun başlamıştır aralarında, kim kimi bakarken yakalayacak?
Erkek, hoş bir bayan olduğunu geçirir içinden. Kendi otobüsünde olmadığını hatırlar, dönüp dışarıda duran diğer otobüsün tabelasına bakar, acaba nereye gidiyordur kadın? İzmir! Kahretsin der içinden, ters yönlere gittiklerini fark ederek.
İçinden kalkıp kadının masasına gitmek gelir. Bir bahane arar, telaştan aklına bir şey gelmez. Bir müddet daha sürer küçük oyunları. Kadının görmediğini umarak, çakmağını gizlice cebine koyar adam. Artık sohbeti başlatacak bahane hazırdır. Pardon, ateşiniz var mı?Tam ayağa kalkmak üzereyken, terminalde ne dediği tam olarak anlaşılmayan anons duyulur. Ancak ikisi de bu anonsun otobüslerin hareketi için yapıldığını biliyordur.
Gitme vakti gelmiştir. Aynı anda ayağa kalkıp, kapıya doğru yürürler. Kaptanlar marşa basmıştır. Sessizliği bölen motor gürültüsü ve yüzlerine vuran rüzgarla bir an duraksarlar. İçi hüzün dolu bir bakış buluşur gözlerinde, son olduğunu bilerek. Gülümseyerek, otobüslerine doğru yürürler. Binmeden bir defa daha görebilmek için, aynı anda dönüp bakarlar geriye.Ne yapalım der gibi, ellerini iki yana açarak durur kapıda genç adam. Tebessüm eder kadın, kader diye seslenir. İki otobüs aynı anda ayrı yönlere hareket eder.
Işıkları söndürür muavinler. Geride tek başına kalmıştır, kocaman kahve rengi gözlü köpek. Yolcular uykuya dalar. İzmir-İstanbul arasında iki ayrı yolda, iki kişi gözlerini kapatmadan, karanlığın içinde cama vuran farları seyreder. Birbirlerinden habersiz aynı şeyi düşünürler: Zıt yönlere giden yoldur aşk! Kaderi, geçmişlerini, eski ilişkilerini hatırlayıp, aynı anda bilmeden sonsuzlukta çarpıştırırlar fikirlerini. Kader bu ya, kim bilir, belki bir gün, bir yerde, yeniden……..
alıntı...
Gözlerimdeki yansıman Senden öte bir Sen, Sana verecegim o can Benden öte bir Ben...
yasamak istedim beceremedim
Yaşam hücrelerimi yok sayıp bir karar vermemi istiyor cellat benden.
İçimden geçeni söylesem yapmaz biliyorum. Ama yine de denemeden bilemeyiz değil mi:
"Hey aşktan bir haber,
sana sesleniyorum:
Kes ipimi!"
O kadar kolay değil diyor, bir güçsüz gibi kaçacak mısın?
Yaşamdan hücrelerimden vazgeçmemi bekleyen, aşktan bir haber cellat!
"Aşk bu, ölüme eştir!"
...
Bilmem kaçıncı karabasan gecenin sabahı uyandığım.
Yine kan ter içinde kalmışım yatağımda. Elime sol yanıma koyuyorum, hala çarpıyor kalbim. Varlığın bir nebze olsun eksilmemiş ya, en mesut benim. Ya yarın diyorum sonra.
Geceler karabasanlara emanet, sabahlar korkulara...
Sana her zamankinden daha çok ihtiyacım olduğunu haykırıyorum. Feryadım kulaklarımı çınlatıyor, bildiğim tüm insanlar sağır.
Yine de vazgeçmeyeceğim!
Eğer gitmekse, senden değil herkesten olmalı diye, bir bilet alasım geliyor yabancı bir şehre. Arada uğrar mısın, bilmiyorum. Korkulara yer yoktu yanıbaşımızda.
Şimdi kime sığınmalı bilmiyorum.
Yok yok... Gideceğim...
Yeniden başlamalı, hem sensiz, hem kimsesiz. Ardımda birkaç satır bırakmalıyım filmlerden öğrendiğim gibi. Pabucumun tekini ardımda bırakmaksızın gitmeliyim.
Sevgili,
Ben aşkı anlatmaya çalıştım.
Beceremedim.
Yaşamak istedim,
Beceremedim
alıntı...
Gözlerimdeki yansıman Senden öte bir Sen, Sana verecegim o can Benden öte bir Ben...
Bir Çin Atasözü Der Kİ:
Kopan bir ipe sımsıkı bir düğüm atarsanız, ipin en sağlam yeri artık bu düğümdür! ama ipe her dokuşunuzda canınızı acıtan tek nokta yine o düğümdür!
Gözlerimdeki yansıman Senden öte bir Sen, Sana verecegim o can Benden öte bir Ben...