Taksim sokaklarında ikindi vakti sonrası kendilerinden kaçanların peşindeydik. Sokak sokak geziyorduk. Çarşıları birkez daha keşfederken kimsenin umrunda değildik. Bizim içinse herkes kıymetliydi. Başımızın belası renkler, sadece iki yana doğru sürüklenen koşuşturmalar, silik duruşlar ve herkesin içinde biz.

Taksim sokaklarında akşam vakti oldu. Biz hala dolanıyoruz. Hava soğuk. Yağmur ha yağdı ha yağacak. Karnımız aç. Bir simitçide içtiğimiz iki çay ve bir simit ilacımız oluyor.

Taksimin ara sokaklarına dalıyoruz. Sokak adlarını okumuyoruz. Arada kalmışların peşinde sürükleniyoruz. Peşimize üç-beş genç takılıyor. Onlarla birşekilde konuşuyoruz. Onlarda bizimle aynı dertle dertlenmek istiyorlar. Adresler verip, adresler alıyoruz. Sultan Ahmet önü buluşma saati veriyoruz.

Taksim sokaklarında yatsı vakti oldu. Müsait bir mekânda oturup bulduklarımızı, anladıklarımızı masaya yatırıyoruz. Kederleri, sevinçleri ve gelecek adına olabilecekler üzerinde kafa yoruyoruz.

Taksim sokaklarında kafamız epeyce karıştı. Bizi Eyûp ya da Süleymaniye paklar deyip yola düşüyoruz.











yazı/foto:magpak


Kaynak...