Birgün bırakıp gideceğini nereden bileydim. Hummalı duygularımı terzyüz edip uzaklarında uzağına gidişini duyuşum; yıkılışım. *
Soğuk bir Mart akşamıydı. Eski Konya Garından İzmir'e doğru birbaşıma yola çıktığım o vakitte sen yine yanımda yoktun. Sen günler öncesinde gölgeni dahi sürükleyip götürmüştün. Tren soğuktu, kompartman soğuktu, yolcular kendi halinde, benden beter üşüyorlardı. Birazda açtım. Gün boyu yemek yememiştim. Bu gidiş, bu ayrılış beni ezip geçmişti. Ben gidiyordum. Bedenim bende değildi. Marttı. Konyanın ayazını da içimde alıp götürüyordum. Bu şehre, yıllar sonra barıştığım Mevlâna'ya veda edip gidiyordum.* Gidişlere, ayrılıklara o da alışkın olsa gerek bana bir iki kelâm etmemişti. İçimi içime gömüp Peyami Safanın Dokuzuncu Hariciye Koğuşunu ikinci defa okumuştum.
Marttı **soğuktu. Büzüldüm. Bendeki *acılar da dizime vurmaya başladı. Gözlerim ağır gelmeye başladı ve uyku bastırsa da uyumadım. Seni de düşünmedim desem Vallahi-billahi yalan olur.
Sen gitmiştin. İzmir'de olamayacağını biliyorum. Züleyha'nın Yusuf (as)'a dediği gibi demesemde*, yine de içimdeydin.
Ömrümün baharından bazı bölümleri İzmirde yaşadım. Bağrımda taşlar basılı yıllar tükettim. O yılların dar vakitleri ve Konya zemheri soğukları içimde ese ese ömür geçiyor işte. Ben hala bir aşiret yasını yaşıyorum. Bir şehirden başka bir şehire. Bir ülkeden başka bir ülkeye . Yolculuklarım bitmiyor.
Sensizlik içimde yaşıyorum işte.
*Bir zamanlar ben bendim, ama şimdi ben senim..
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
Kaynak...