Bugün birkaç densiz, kendini bilmez önümü kesti. Benden hesap sormaya başladılar. Vakit yatsıya yakın. Okuldan dönüyorum. Fırından bir sıcak ekmek almışım, hafiften atıştırıp yiyorum. Yağmur ciseliyor. Üstelik garibim. Ev arkdaşlarım fabrikada çalışıyor. İçlerinde sadece ben öğrenciyim. Onların paraları iyi kötü var, bana gelen babadan gelen birkaç kuruş. Şu lise bir bitsede fabrikada çalışmaya ben de başlasam. Derdim bu. Derslerim idare eder. Kimya başımın belası, matematikten hoca uçuyor, ben kanatsız serseri bir bir kuşum. Avareyim.
Efendim anlatacak çok şey olunca konuyu baştan dağıtmış oldum. Aslında es geçmesem iyi olacak. Evimiz bir kahvehane ve bakkalın üstü. Gece yarılarına kadar kaldığım odaya gürültü o biçim geliyor. Taban da tahta olunca adamların heyecanla ve bazen de küfürlü kağıt vuruşları da ayrı bir kirlilik yapıyor. Kahvehanenin tek faydası ısınma derdimi azaltması. Genelde arkadaşlar yemeklerini kahvenin yanındaki lokantada yiyorlar. Arada sırada beni de davet ediyorlar lakin utancımdan gitmemeye çalışıyorum. Ben akşamları pişirdiğim çorbamdan memnunum. Bazen bir elma ekmek veya zeytin ekmekle deidare ediyorum.
Önümü kestiler demiştim. Karanlık; çoğu benim gibi genç. Sordukları şu, "Neden bizi müdüre şikayet ettin? Sana ne bizim okulda bira içmemizden." "Kardaşım ben ne müdürün odasını bilirim ne sizi tanırım." Yok ısrar ediyorlar illa ben yapmışım. Hafiften hafiften bana dokunmaya başladılar. Ben yapmadım dedikçe, onlar, 'Fazla konuşma lan, sen yaptın işte" diye üsteliyorlardı. Küfürlerin en alası ise kulaklarımda çınlıyordu. Ve sonunda olanlar oldu. Hepsi üzerime çullandı. Sıcacık ekmeğim yere düştü, çamura bulandı. Kitaplarım defterlerim etrafa saçıldı. Tekmeler kafama, mideme, ayaklarıma vurdukça ben kirpi olmaya çalıştım ama dikenim yoktu. Sesimi çıkaramadım. Etraftan geçen birileri en sonunda haramileri durdurdular. Herbiri bir yere dağıldı. Ekmeğim, kitaplarım ve ben de dağıldım. Toparlanıp eve yollandım. Yalnızdım. Arkadaşlar büyük ihtimalle yine kahvehaneye gitmişlerdi.
Ağlayamadım. Kızamadım. Ve hatta bağıramadım. Çorbamı yaptım, ekmeksiz kaşıkladım. Beni haksız hırpalayanlar ise annelerinin yaptığı güzelim yemekleri yemek için sofralarına çoktan çöreklenmişlerdi.
Not: Otuz yıl sonra önümü kesenlerden birini bulmak, yaptıklarını hatırlatmak ve belki de bir bardak çayını içmek için Adapazarı Akyazı'ya gideceğim günü iple çekiyorum. Belki helaleşmek ister.
yazı/foto:magpak
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
Kaynak...