Karaların Rıza'sı itlerini serbest bıraktığından beri içimden bir türlü dağa bahçeye gidesim gelmiyor. Sadece ben değil 'it' endişesi olan neredeyse bütün köylü bir korku içinde.Karaların Rızası neden böyle yaptı? Kime kızdı? Neden beş tane koca iti ahaliye musallat olacağını bile bile bu işe girişti sormaya cesaret edemedim. Sadece ben değil, köylünün hiçbirisi it lafını telâfuz edemiyor. Geçen köy odasında zeytin korucusu Tazı Mikail'in ağzından es kaza it mit diyecek oldu, Rıza demediğini bırakmadı. Tazı Mikail, çareyi odayı terketmekte buldu. Payı olan künfeyi de Kara Rıza afiyetle yedi.
Rıza’nın dellendiğinde avradını bile sokağa attığını, çocuklarını sille tokat dövüp köy meydanı yani harmanlıkta defalarca sürüklediğini çok iyi hatırlıyorum. Çoğunun sebebi nedir diye merak edebilirsiniz, cevabım hazır: İtler. Geçen kış Rıza'nın avradı Refiye Bacı, itlere kemikleri vaktinde vermeyince herif denilen herif Rıza kadıncağızı saçından tuttuğu gibi o deli soğukta kapının önüne koymuştu. Muhtar Sabri Amcanın ve köy azalarının büyük bir cesaretle devreye girmesi ile mesele halolmuştu. Oğlu Hüsmen de bir önceki Pazar günü itlerden birine kızıp 'höşt' deyince, delikanlıyı eşek sudan gelen kadar dövmüştü. Kimse cesaret edip araya giremedi. Oğlan, tövbeler etti de öyle kurtuldu.
Rızanın itleri deyip geçmeyin. Evine ne koyun, ne keçi, ne de tavuk sokan Kara Rıza itlerine özel ahır hazırladığını bayramda görmüştüm. Herkes cesaret edip Rızanın evine gidemiyor. Oysa burası köylük yer, çat kapı herkes birbirinin evine girer çıkar. Her ne kadar itler zincirlerle bağlı olsa da duruşları, yavan bakışları, saldırmaya hazır halleri gelen gideni korkutmaya yetiyordu. Refiye Bacının konu komşuyu davet edememesi, herifi köy odasına gidince kimseye de gidememesi sebebiyle yalnız bir arvat olup çıkmıştı.
İtlerin boyunlarına bir de özel demirden yapılmış tasma yaptırmış ki bir başka itin yaklaşması mümkün değildi. İtlerin cinsine gelince: Sivas Kangal iti.
Yirmi seneden beri bir itle idare eden Rızanın birden beş iti beslemeye başlaması hususunda detaya girmeyeceğim. İtleri ne zaman köye getirdiğini, bağın-bahçenin işini bırakıp itlere kemik getirmek için hergün şehrin yolunu tuttuğunu, Kasap Cuma'dan ıskartaya çıkmış kemikler için adama yapmadığını bırakmadığını anlatarak kafanızı şişirmeyeceğim. Zaten sizin de işiniz gücünüz vardır. 'Karaların Rızasının itlerinden bize ne' kardaşım ifadesini duyuyor gibiyim. Bu hikayenin sonunda öyle ibretlik bir son falan da beklemeyin.
Bence siz Rıza ve itleri hakkında hikayenin nasıl neticesini beklemeden, çevrenizde Rıza kılıklı adamların ne kadar çok olduğunu, hatta Rızanın itine benzer itlerin çevremizde ne kadar çok olduğunu göreceksiniz. Şayet, 'Ne diyon sen kardaşım, bizim mahallede it mit yok' diyorsanız. Gazetelerin üçüncü sayfa haberlerini okuyun. Hatta baş sayfalarda bulmanız mümkün. İnsan kılıklı mahlukların itten better itliklerini, iğrençliklerini yaptığını göreceksiniz. Evinize gazete giriyorsa, biraz da televziyon seyrediyorsanız kimin gerçek it olduğunu tespit edebilirsiniz.
Hikayemize dönersek. Rızanın itlerinin hepsi dört gün önce bir gece yarısı Rızanın kapısına dayanmışlar. Rıza itleri sopa ile kovalamaya kalkınca, aç itler Rızaya saldırmışlar. İtlerden biri eski sahibini iyi bir ısırmış. İt meğer kuduzmuş. Bizim Rızanın bugünlerde durumu çok kritik. Geçen hastanede ziyaretine gittim, adamcağızı zincirlemişler.
Hikayede eksik kalan nokta şu: İtlerine düşkün olan Rıza neden onları serbest bıraktı? Ben sadece olanların şahidiyim. Rızaya soramadım. Refiye Bacı kendinde değildi. Çocukları derin bir şok yaşadıkları için it kelimesini ağzıma almadım. İtlerin neden serbest kaldığı hususunu öğrenirsem yazarım. Söz.
![]()
foto: magpak
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
Kaynak...