Şehir olabildiğince sessiz. Şehir dediysem bir milyon iki yüz binlerle telâfuz edilen insan sayısının yaşadığı mekân. Kızgınca, hiddetlice ötürülen korna sesi yok, bırakın yeryüzünü gökyüzünü dahi rahatsız edecek densizlikte silahlar patlatılmıyor, iğrenç kokulu lastikler üzerinden yan ya da düz taklı atlanılmıyor. Nakaratlarındaki formatı bir türlü oturmamış, bas sesi bir türlü ayarlanmamış elektronik bağlama ile çalınan müzik sesi duyulmuyor. Gazlar sıkılmıyor, kimse kimseye bağırıp çağırmıyor. Meydanlara gerek kalmıyor; kırlar, yol kenarları, dağlar, insanlarla dolu.
Şehirde sanki sokağa çıkma yasağı var. Her taraf sessiz Oysa bugün Nevruz. Buradaki insanlar Nevruzun anlamını bilmiyorlar mı? Ateş yakamıyor, taş atacak, tokat atacak güvenlik görevlisi mi bulamıyorlar mı? Bu ülkede yaşayan insanlar mı hürriyetsiz yoksa, elindeki taşı polisin kafasına atmak için can atan -milletin parası ile güya millet temsilciliğine soyunmuş- zatlar mı? Yazımın ahengini bozan bu olayı şu cümle ile tamamlamam lazım: Milletin vekilliğinin tanımını değişirmekte fayda var; hatta ve hatta mecliste edilen yemin metnine yeni ifadeler eklemeli. Mesela “Yapılacak bir talep için her türlü araç gereç kullanacağıma ...” diye başlayan.
Birçok Türki Cumhuriyetlerinde olduğu gibi burada yani Erbil’de yıllardan beri yaşanılan bir Nevruz var. Yaşanılan diyorum çünkü kutlamalık bir durum değil. Kimse kimsenin kapısını çalıp, “Bayramınız kutlu olsun” demiyor. Partiler birbirini ziyaret etmiyor, Caddelere, dükkanlara bayrak asılmıyor. Nevruzu bölge insanlarının çoğu yaşıyor, yaşatıyor: Türkmen, Kürt ve Arap hep birlikte sahralarda yaşıyor. İrandan dahi yüzlerce araba dolusu insan bölgeye gelip tatili değerlendiriyorlar. Öğrenciler için iki hafta tatil. Bir nevi ara tatil gibi. Aslında Nevruz Tatili oluyor. Memurlar için ise Mart ayının 19-20-21 günleri resmi tatil. Şayet bu günlerden biri Cuma gününe denk gelmişse hafta bir daha fazla tatil olabiliyor.[/B][/COLOR]
Bu üç gün süresince insanlar piknik alanlarına akın ediyor. Arabası olanlar bütün sülaleyi doldurup Allah ikramı olan baharı karşılamak, kış uykusundan uyanmanın heyecanını birlikte yaşamak için tabiata akın ediyorlar: herkes kendi müzik setini götürüyor. Yan yana oturuyorlar. Gençler belli bir havası olan alkışlarla türkü söylüyorlar. Bu alkışlı türkü çağırma çoğu zaman yarım saati buluyor. İnsanlar birbirlerinin müziğinden rahatsız olmuyor. Ve en önemlisi kadınlar ve genç kızlar en güzel kıyafetleri piknik zamanlarında giyiniyorlar. Çoğu zaman kadifeden, sırt ve arka kısımları işlemeli renkli kıyafetler piknik alanlarını çeşitlendiriyor.
Yemekler yeniliyor, halaylar çekiliyor ve bahara bahara yakışır hoşgeldin deniliyor.
Baharın gelişini kutlamak bir ihtiyaç mı?
Kış uykusundan uyandığını hissetmek için, tabiata tefekkürle bakmak için, açılan tomurcukları, çiçekleri seyredip Yaratıcıyı düşünmek için bir ihtiyaç derim.
Ama hayatında bir gül, bir ağaç fidanı dikmemiş, bir çiçek görünce Yaratıcıyı düşünemeyen insanlar baharı başka türlü kutlayacaktır: silahla, küfürle, taşla ve silahla. Oysa canım yurdumda meydanlara toplanan binlerce insan o günü ağaç dikme bayramı ilan etseler, bakın memleketin çehresi nasıl değişecektir.
Yazı/foto: magpak
Nevruz hakkında detaylı bilgiyi şu sitelerde bulabilirsiniz:
http://www.turkmensitesi.com/nevruznedir.html
http://www.maxicep.com/konu-disi/nev...ir-116451.html
https://www.kultur.gov.tr/TR/belge/1...ruz-nedir.html Kültür Bakanlığına ait bu sitede Nevruz hakkında şu bilgiler mevcuttur:
Orta Asya'dan Balkanlardaki uluslara kadar çok geniş bir bölgede yerel renk ve inançlarla kutlanan Nevruz, her ulusun kendi kültür değerleriyle özdeşleştirip sembolleştirdiği, özü itibariyle baharın gelişinin kutlandığı coşkuyla karşılandığı bir gündür.
Yaşadığı geniş coğrafyada doğa ve çevrenin uyanışının kutlandığı Nevruz Bayramı'nın Anadolu'da ve Türk kültürünün yayıldığı bölgelerde de son derece köklü ve zengin bir geçmişi vardır.
Nev(yeni) ve ruz (gün) kelimelerinin birleşmesinden meydana gelen ve YENİGÜN anlamını taşıyan Nevruz, kuzey yarımkürede başta Türkler olmak üzere bir çok halk ve topluluk tarafından yılbaşı olarak kutlanır.
Gece ile gündüzün eşitlendiği 21 Mart'ta güneş göçmen kuşlar gibi kuzey yarımküreye yönelir. 21 Mart ile birlikte havalar ısınmaya, karlar erimeye, ağaçlar çiçeklenmeye, toprak yeşermeye, göçmen kuşlar yuvalarına dönmeye başlar.
Bu nedenle 21 Mart bütün varlıklar için uyanış, diriliş ve yaradılış günü olarak kabul edilerek, Nevruz/YENİGÜN bayramı adıyla kutlanır.
Orta Asya'da yaşayan Türkler, Anadolu Türkleri ve İranlıların yılbaşı olarak kabul ettikleri güne Nevruz adı verilir ki, yeni gün anlamına gelir. Gece ve gündüzün eşit olduğu Miladi 22 Mart, Rumi 9 Mart gününe rastlamaktadır.
Nevruz-i Sultani, Sultan Nevruz, Sultan Navrız, Navrız, Mart Dokuzu gibi adlarla da anılmaktadır.
Oniki Hayvanlı Türk Takviminde görüldüğü üzere Türklerde de çok eskiden beri bilinmekte ve törenlerle kutlanmaktadır. Türklerde Nevruz hakkında başlıca rivayet, bugünün bir kurtuluş günü olarak kabul edilmesidir. Yani Ergenekon'dan çıkıştır. İşte bu nedenle bugün Türklerde Nevruz, yeni yılın başlangıcı olarak kabul edilmiş ve günümüze kadar bayramlarda kutlanagelmiştir. Orta Asya'daki Türk topluluklarından Azeri, Kazak, Kırgız, Türkmen, Özbek, Tatar, Uygur Türkleri, Anadolu Türkleri ve Balkan Türkleri Nevruz geleneğini canlı olarak günümüze kadar yaşatmışlardır.
Kaynak