![]()
“Bu günlerde hüzünler geldiğinde seni yazarım,
Yazamadıklarıma inat, yazdıklarıma yanarım.”
Eylül 2000- magpak
foto: magpak – Süleymaniye (Irak)
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
Kaynak...
![]()
“Bu günlerde hüzünler geldiğinde seni yazarım,
Yazamadıklarıma inat, yazdıklarıma yanarım.”
Eylül 2000- magpak
foto: magpak – Süleymaniye (Irak)
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
Kaynak...
Bir vakitler nereden estiyse yazmışım. Neden güvercinim? Bilmiyorum. Gurbetlikten mi? Birisine olan hasretlik mi? Bilmiyorum. Göçmen kuş adı üstünde. Benim gibi, belki de sizin gibi. Ben bir göçmen garip, gamlı bir güvercinim işte… Yaz siz?
![]()
Köşe başında, ağaçların bedenlerinde insanlar bekler , ellerde silah, gözlerde çapak. Beni tanımazlar. Sanki kurşunları bedenime boşaltmak için beklerler. Ben kime neylemişim? Yalandır hakkımda söylenen. Bir yuvam dahi yok. Bir yaban göçmen kuşuyum. İlk defa bu köye uğramışım. Dar sokaklar, taşlı yollar, evlerin bacalarında beyaz duman. Ben kimsenin kışlık çuvalına saldırmadım. Tarlaların ekinlerine, altın rengi, olgun incir ağaçlarının dallarına da konmamışım. Ben kanaatkar bir kuşum, ağaç altlarında yemişim. Yolların kenarına serpilmiş buğday tanelerini toplamışım. Harman sonrası kalanlarla idare etmişim. Bebelerin ellerinden düşenleri toplamışım.
Kimsem yok, garibim. Arkadaşlarım çoktu. Bir hafta önce kasırgadan sonra yolumuz ayrıldı. Soğuktu. Öyle bir esti ki rüzgar, kanatlarım çırpamaz olduk. Her birimiz bir yerlere savrulduk. Ben zayıfım. Ayaklarım dermansız. Başımızdaki kuş geçen yıl geldiği yolu gösteremedi. Çetindi, karanlıktı, şafak sökmemişti. Medetsizdim. Paramparça olmuştuk. Bu köyün tarlasında, yoncaların arasında uyandım.
Peki bu köşe başlarında bekleyen adamlar nedir? Neden düşmanca pusu da beklerler. Beni mi yoksa başkalarını da mı beklerler? Beni hala görmediler. İyi ki bu çam ağacı var. Koyu yeşil dallar, iri kozalaklar beni saklar. Fakat daha fazla kalamayacağım. Kımıldamak istiyorum. Kafamı vücuduma gömdüm. Bir sakinlik var havada. Sıcak başlıyor.
Silahlı adamlar yoldan gelip geçenlerle konuşmakta. Kartaldır çocuğu kaçıranlar. Ben kartal değilim. Ben yolunu kaybetmiş, garip bir güvercinim. Uçmaya kalksam beni vuracaklar. Nerede arkadaşlarım? Gariplik, kimsesizlikzormuş. Bilenler bilirmiş.
Yazı-foto: magpak Yıl 2008 – İstanbul
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
Kaynak...
![]()
Bir uzun hava türkü olmuşum. Dağlardan gelirim hey bre hey, hey! Sesim her tarafı inletir. Savurmuşum kendimi ikindi rüzgarına. Bu ova benim, bu tepeler benim. Şu kanadı kırık serçe, şu estire estire savurulan arıkuşu benim. Şu dalları kaygan, meyvesi kaygan ceviz ağacı sarsılıp toplanmak ister, gözü bende. Harmandaki atlar kuyruklarını sallar durur. Su beklerler. Hey bre!
Uyumamış horozom, uyanmamış çocuklarımın sabahında seviyorum bu toprağı, bu mevsimi. Hey bre Elifoğlulu kardaşım, sen Sivas'ın Hafık'ında oturan teyzem seviyorum sizi.
Mevsim işte, bildiğiniz gibi yaz.
Uzun bir hava türkü olmuşum. Maraş dağları benim mekânım gayri. Bir çam ağacında, bir üzüm satan yaşlı amcanın tezgahında kendime yer arar dururum. Yaz gelmiş. Yaz gitmiş. Yazı gelmiş
Ben duruşunu almışım. Koynumda taşırım yüreğindeki yüreğimi…
Unutulmazları yaşamak; onlarla her daim hemhal olmak; bir olmak, yol olmak. Sevmeleri, sevilmeleri bir kenara koyup, anları sevmek, yaşanmışlık adına özlemek.
Komşu Sultan Teyzenin oğlu Cumali nin dediği gibi, "adi herifler, ulan şerefini kaybetmişler, ulan bilmem hangi mahallenin çocukları, sevdasızlar, yüreksizler sizin yüzünüzden Kerime'ye "Seni seviyorum" diyemiyorum..
Lakin,
geçen yaz o buralardan gitmişti. Haziranın bilmem kaçıncı günüydü. O gitti. Peşinden koştum, diyeceklerimi söyleyemediğim gündü. Serildim, sarsıldım Yaz sellerine kaptırdım yüreğimi. Çarpa çarpa parçalandı. Bittim. Bitirildim.
…. Boşver be Cumali. Bu yazda böyle biter. Kerime zaten yoktu.. Bu da benim tesellim olsun… Hem bizim başka işimiz gücümüz var. Değil mi Halim Amca…
Yazı-foto: magpak 2000 li yıllar
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
Kaynak...
![]()
Kilit, Konak ve Üçler Yediler Kırklarla dostluğumuz olmuştu,
gündüz ve gecelerimiz Balaban Bey'le kervansaray yollarında, hanlarda geçmişti.
Ben bende değildim; sınır boylarında Orhan Bey ve Nilüfer Hatun sofralarındaydım.
Ulu Camii yapılırken bir başka ufuklardaydık, atlarımızı Süleyman Şahla denize sürerken Rehberimiz hep bizimleydi.
Ve ötesinde Tarık bin Ziyadla Endülüs toprağına ayağımızı basmış, peşinden gemilerimizi bir bir yakmıştık; bir daha geri dönme sevdamızı biz orada demirlemiştik.
Biz hayallerimiz, hayallerin bittiği yerde başlatmıştık.
Bilirsin o sevdamız asla bitmedi.
yazı-foto: magpak 2001 -
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
Kaynak...
![]()
Dün pazardı. Yine Emin vardı.
Dün pazardı ve herkes evinde idi.
Dün Eminle ben sokakta yürüme talimi yaptık.
Dün herkes kendi sofrasında iken ben sadece önceki günden kalan balık ve Emin'nin arta kalan
yemeklerini yedim.
Dün gündüz vakti Emin hep uyudu ve uyudu. Gecede geç yattı.
Dün Eminle iken anamla konuştum. Dün anam hastalık anlattı. Ben anlattım.Seslerimiz yankılandı sanki.
Dün Eminnin annesi yoktu.Nöbete idi. Çünkü dün pazardı... 26. 3. 2001
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
Kaynak...
Öncesinde savruk yazıyordum. Kendime idi yazdıklarım. İçimde büyütüyordum. Mutluydum. Şimdiyazılarım mutsuz gibi geliyor bana. Üzerlerine gidemiyorum. Şimdilerde kelimelerin ölçülü çıkması gerekiyor.Oysa “Sen yoksun” derken, bu birçok kişiyi ifade edebiliyordu. Şimdi onu dadiyemiyorum.Yılmaz Erdoğan veya Atilla İlhanvari, “Ben aslında kimseyi sevmedim” desem birçok insan alınacak. Hatta bunları size yazarken de yanlış anlaşılmaktan korkuyorum. Anlayacağınız yazmak külfetli bir uğraş.Halimden kim anlar bilmiyorum ama yazmak zor vesselam… foto: magpak
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
Kaynak...