Çevremizdeki tarihi kalıntıları veya gezilebilecek mekanları tespit etmek adına bir dizi çalışma yapıyoruz. Bu pazar Mağarcık höyüğü denilen yığınağı ve çevresini gezip fotoğraflayalım istedik. İbrahim Şimşek ve Halil EKER hocamıda yanıma alıp kardeşi ile beraber yola koyulduk. Ben höyüğün altında bir mağara olduğunu sanıyordum fakat yanılmışım. bu güne kadar kapsamlı bir araştırma yapılmadığı ve çevremize ilgisiz kaldığımız için kendime hayıflanmadım da değilim. En uzaktaki tarihi mekanlara bile üşenmeden giden ben yanıbaşımızdaki değerlerimizden habersizdim.
Tanıtımı iyi yaparsanız, değerleriniz değerlenecektir.
Bu anlayışla gezimize höyükle başladık. Daha tepeye çıkarken ayaklarımız altındaki küp parçalarını tek tek bir araya biriktirmeye başladı Halil hocam. Anladım ki tarihin değerini ancak ona ömür vermiş olanlar bilir. Ben anlamsız ifadelerle bakarken, "Bunlar dedi Mehmet bey, bunlar ancak bir araya getirilince bir anlam kazanır. " her taraf bu parçalarla doluydu. Üzeri kapalı kuyu benzeri yerleri sordum. "Onlar maalesef kaçakçı sondajları" dedi. Yani zamanında kaçakçılar buralarda çukurlar açmışlar ve üzerlerini örtmüşler. Kapsamlı araştırma yapmak lazım, höyüğün yapısı nasıldır? İçinde neler var falan... Ben G.antep'teki resmi yetkililere bir sorayım." dedi. Getireceği bilgileri merakla bekleyeceğiz.
Kasım Böler beyin uyarısıyla mağaranın ve değirmenin diğer tarafta olduğunu öğrendik. Vakit geçirmeden o tarafa yönelip en azından fotoğraflayıp arşivimize aktarmak için arabamıza bindik.
Zor bir patika yoldan 2 km içeride değirmen kalıntlarıyla karşılaşınca doğrusu heyecanlanmadım değil.
Burası yıllarca Nizip halkına hizmet etmiş, belkide daha eskilere. Değirmenin yapısı hala belirgin şekilde duruyor tabi restore edilmesi mümkün değil. su yolları, kuyular değirmenin yerleştiği yapı vs.. rahatlıkla görülebiliyor. Aslında güzel bir piknik alanı bile olabilir. Burasını yeterince fotoğraflayıp kayda aldıktan sonra hemen yukarıdaki mağaraya yöneldik.
Mağaranın önünden Nizip çayının Sonbahar benzeri görüntüleri seyretmek ne kadar zevkli olsa da kokusu bir okadar tiksindiriciydi.
Mümkün olsa da berrak bir su aksa şurada...
Pırıl pırıl...
İçinde canlılar türese... Balık bile tutsak olta ile.
Çevresindeki ağaçlar bu kirliliğe rağmen oz aman nasıl güzel olurdu acaba ?
Hayal mi ?
Devam edelim ozaman !
Yaklaşık 70 mt yukarıda sığınağın, siz deyin mağaranın, halil hocam desin süryani kilisesinin kapısındayız. Girişi birkaç açıdan fotoğraflayarak, meraklı gözlerle içeri dalıyoruz. Çünkü Halil hocam heyecanlı bir ses tonuyla bize sesleniyor "Siz gelinde buradakini görün" merakla içeri dalıyoruz ve çeşitli zamanlarda insanların ! Çeşitli zaman diyorum çünkü tahminimize göre süryanilerin sığınağı olan bu mekanı belkide kurtuluş mücadelemiz sırasında kahraman büyüklerimizde bir müddet kullanmışlardı. Halil hocamın kardeşinin mağaranın dar dehlizlerinde ışıldakla yol almaya çalışması bizi ürküdüyor ve ona seslenip yukarı çağırıyoruz. İçeriyide yeterince fotoğrafladıktan sonra dönüşe geçip Nizip çayı arıtma tesisinide fotoğraflayıp dönüyoruz. Değerli hocalarıma teşekkürlerimi arz ediyorum.