Yoksulluğu yazmış Mustafa Kutlu abi. Daha öncesinde yazanlar da olmuş.* Ama nedense* Kerime Nadir okumuşum, Sait Faik Abasıyanık’a takılmışım. Daha ötesinde Hüseyin Rahmi Gürpınar’ı okumuşluğumuz vardır. Ve bir çok yazar hayatımıza girmiş. İyi… Okumaya devam et →
Kaynak...

Yoksulluğu yazmış Mustafa Kutlu abi. Daha öncesinde yazanlar da olmuş.* Ama nedense* Kerime Nadir okumuşum, Sait Faik Abasıyanık’a takılmışım. Daha ötesinde Hüseyin Rahmi Gürpınar’ı okumuşluğumuz vardır. Ve bir çok yazar hayatımıza girmiş. İyi ki de girmişler.

Şimdi bunaldık. Daha önemli şeyler var deyip farklı şeyler okumaya çalışıyoruz. Hatta not almanın da* metodunu geliştirmişiz.* Ama gençliğimizin okumaları gibisi yokmuş.

Okunulan yazılar, dinlenilen şiirler insanın ruh dünyasını çok etkiliyor. *

Şimdiler de bizim delikanlılarla tartışıp duruyoruz. Kitap üretiminde çok ağaç kesiliyormuş. Elektronik aletler daha tasaruflu ve sağlıklı imiş. Ya o kitabın kokusu, ya o fiziksel temas, kitapevinden alma heyecanı, kitabın ilk sayfasına tarih yazma, birkaç kelime ile duyguları dökme. Ve hatta cebinizdeki bütün parayı kitaba verip eve yaya yürümek. Ulus’tan Bahçelievler Üçüncü Cadde sonuna kadar kitap poşetleriyle gitmenin tatlı yorgunluğu.

Bu hatıraların gölgesinde ferahlamaya çalışıyorum. Uzaklarda bir yerlerde on kişilik bir odada kırk kişi kalanlar *ise kimbilir hangi hatıralarla yaşıyordur?*Ve bu yazıyı yazarken dinlediğim, Cem Adrian’ın söylediği Gaziantep Yolunda türküsüne -onlar- ah çekmeyecekler ama ‘Bir kitap, ah bir olsa da okusaydık’ ifadesini çok kullanacaklar. *Okumalı…