İNSAN OLMAK!..


Uzak-yakın çevrende olup bitenlere ilgisiz kalmamak… Değişim ve gelişmelere olumlu yada olumsuz düzeyde öküzün trene baktığı gibi bakmamak. Baktığın bir şeyde binbir şey görmek… Anlam ve de mana yüklemek!
Yani, duyarlı olmak…
Çevrende olan-biten her olaya-oluşuma ‘muhakkak ki’ seni de ilgilendirecek olan kararlarda, yapılanmalarda taraf olmak; tepki koymak, destek vermek… İyiye iyi, yararlıya yararlı, güzele güzel deyip ucuna yapışmak… Kötüye kötü, zararlıya zararlı, çirkinliklere çirkin deyip karşı çıkmak… Yani kendini sorumlu hissetmek, yani, bir arada yaşamanın icaplarını yerine getirmek, yani insan olmak!..
Kollamak, gözetmek; sorumluluk duygusuyla sahiplenmek; geliştirip, basitleştirip yaşanılır kılmak…
Fedakâr olmak… Yardımlaşma-dayanışma mefhumunu gün 24 saat muhafaza etmek..
Kendine ve aile büyüklerine gösterdiğin gibi, tüm insanlara, tüm canlılara ve yaşadığın doğaya saygı göstermek; sevgiyle yaklaşmak… Bir hayvana da, bir bitkiye de, bir damla suya da can gibi, canan gibi, senin en lüzumlu bir organın-uzvun gibi ihtimam göstermek… Yani, ‘yemeyip yedirmek, giymeyip giydirmek’ tavırları takındığın çocukların gibi tüm canlıları kollayıp gözetmek bilincine sahip olmak… Yani yani insan olmak.
Şayet, yanan ormandaki bir ağaç; bir göldeki, deredeki bir damla su kaybı; soyu tükenmeye yüz tutmuş bir canlı türü; kendi yaşadığın yerleşim birimindeki sosyo-kültürel, tarihsel ve sanatsal kurumsallaşmaların yokluğu sana acı vermiyorsa; adam gibi adam olma, insan gibi yaşama gereksinmelerin senin seçtiklerin idareciler tarafından karşılanmıyorsa ve sen tepkini koyup, onları uyarıp eleştirmiyorsan tez günden ve de canını dişine takarak insan olmak için at gözlüklerini çıkarmalısın, kulaklarındaki kiri pisi temizlemelisin… Yaşadığın toplumun ve kendinin gelecek yazgısını elbirliği ile şekillendirmelisin… Yani, gören göz, duyan kulak, yapıp-çatan beyinli el olmalısın… Yaşadığın toplumda senin ve çocuklarının yarınları-gelecekleri için sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel ve sanatsal konulardaki eksiklikleri, noksanlıkları, hataları, çarpıklıkları, yanlışlıkları tesbit edip, yetkilileri uyarmalısın, alternatif çözümler üretmelisin…. Yani, insanı insan yapan bedensel ve beyinsel vasıfları gün 24 saat bir dinamo gibi çalıştırmalısın. Ve hak ederek dinlenmeli, eğlenmelisin; hem de sağlıklı bir şekilde…
Düşünmelisin… Akıl-fikir yürütmelisin… Mantık ile donanmalısın… Yeniliklere açık olmalısın… Bilimsel gerçekleri kılavuz edinmelisin… Hobilerinin baş amacı keşif ve icatlar olmalı; kalıcı ve yararlı uğraşlar edinmelisin… Hoşgörüyü, saygıyı ve sevgiyi bayraklaştırmalısın... Egoizmin E’sine de Z’sine de burun kıvırmalısın…Ben değil, biz; birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için, demelisin.
Hırsıza, arsıza, hortumcuya, soyguncuya, halden bilmez soysuza,namussuza; yetim hakkı yiyene, katmerli faiz ile domuzlaşana, ‘’Rabbena hep bana’’ diyene, kanun-yasa tanımayan lopcuya, elin devesini hamudu ile yutana, ‘dediğim dedik, çaldığım düdük’ tavırları sergileyenlere; vatanını-milletini-dinini satanlara, tarihsel değerlerini çalanlara, tarihsel ve kültürel değerlerini köreltenlere, kutsal dinimizi siyasi emellerine alet edenlere, meydanları boş bırakmamalı, fırsat vermemelisin… Yeri geldiğinde yalancının, fesatçının, fırsatçının üstüne üstüne yürümeli ve yüzüne tükürmelisin… Yani hakkını yedirmemelisin, hak yememelisin; uyanık olmalısın… Yani insan olmalısın her şeyden önce, insan gibi yaşamalısın…
Özgürce dalgalanan bayrağına sömürgeci eli değmemeli… Evinde de, işyerinde de muhakkak ki muhakkak bir anayasa kitapçığın; kutsal dininin temel kaynağı olan bir Kuran-ı Kerim olmalı, anladığın dilde… Ve bir Nutuk; ki yaşadığın bu özgür toprak nasıl vatan olmuş, Türkiye Cumhuriyeti nasıl kurulmuş?.. Öğrenesin de kıymetini bilesin, diye… Yani, vatandaş olmalısın, yurttaş olmalısın… Birlik-dirlik için ayrılık-gayrilik gütmemelisin… Yani yani nankör olmamalısın… İsraftan kaçınmalısın… ‘’Benden sonra tufan!’’ dememelisin…Yani insan olmalısın, paylaşmayı bilmelisin…
Mutlu-huzurlu, sosyal refahı yakalamış, emniyetli yarınları hedeflemelisin. Bilgi-bilişim çağına adapte olmalı, teknik ile donanmalısın… Yani, gün be gün kokuşmaya başlayan bugüne vurmalı, aydınlık yarınları kurmaya çalışmalısın… Ama önce insan olmalısın… İnsan olmak için ne gerekiyorsa o konuda fedakarlık etmelisin… Okumalısın, gezip gözlemleyip, inceleyip-araştırmalısın… ‘’Aha gerçek bu, aha doğrusu bu, aha bize özgü olan bu!’’ diyebilmelisin… Yani, insan olabilmek için önce cehaletten, uymaca akıllılıktan, safsata tatminkarcılığından, bananecilikten kurtulmalısın…
İşte o zaman belki biraz adam gibi adam, gelişmiş bir toplum gibi toplum, yüce ve saygın bir millet gibi millet olmayı hak ederiz; hem atalarımızın kemiklerini sızlatma sorumluluğundan da kurtuluruz, hem de torunlarımızın bize lanet okuma olasılığından da… 15.08.2007