Bazen derin ve anlamlı vadilerinde at koştursam.Bazen sesini duymak için Aşağı Mahalleye insem, pınar başına gelişini seyretsem.
Bahçemizde yeni olgunlaşmış çekirdeksiz narlardan en güzelini seçip sana getirsem. Nar gibi yüzün kızarsa, nar gibi yüzüm yansa. Sana yandığımı kimseler bilmezse.
Uzun Remzi bizi gördüğünde savuşup gitse. Utana sıkıla biz de savuşsak. Ben yukarı mahalleye, sen sokağına estire estire gitsen.
Eve gidince anamın sitemine kulak asmasam, iş yapar gibi ahıra gidip ata su versem. Sen de “tepir” de kuru ekmek ıslasan.
Akşam bulgur pilavını aynı anda yermiş gibi yapsak. Gece olduğunda sen kendi damında, ben kendi damımda aynı yıldıza beraber baksak.Böylece yansak. Böylece sitem etsek yıldızlara.
Dün Halime Bacının köy dışındaki mekana götürülüşünü seyrederken bunlar geldi aklıma. Yıllar öncesi ve sonrasında aynı yürekte aynı duyguların hicranındayım. İçimdeki değirmende seni ve kendimi öğütmeye devam ediyorum.
Anam bana kızıyor.
Babamın ise umrunda değilim.
yazı/foto: magpak
Not: Serde köylülük olunca, köylüce yazılıyor. Köy kokuyor satırlar, kelimeler, resimler. Köylüce o halleri ve derinliği arıyorum. Hem bana ne şimdi İngilizce’den.
Kaynak...