Bir Anadolu delikanlısı. Adına X*diyelim. Medeni durumu: Evli ve üstüne üstlük üç çocuğu var. İki farklı okulda haftada 30 kusur derse giriyor. Verdiği ders: matematik. Hani çoğumuzun İngilizce gibi sevmediği bir ders.
Detay vermem lazım… Rehberlik veya başka ifadesi ile sınıf öğretmenliği sınıfı var. Zümre başkanlığı yanındı belli bir dönem içinde veli ziyaretlerini bitirme süreci var. Bunun yanında bitmek bilmeyen uzun toplantılar ve oralarda alınan kararlar var. Beklentiler, tavırlar var.
Pazar günü müdür günüdür, resmiyet konuşur. Planlar, projeler üzerine çok şeyler, alınan karalar üzerine detaylar masaya yatırılır.
Pazartesi, öğrencilerin durumları gözten geçirilir. Neler yapılmış, neler yapılmalı üzerine fikirler anlatılır.
Salı günü, eş çalışıyorsa onun günüdür. Çaylar içilir, pastalar yenir.
Bitmedi. Çarşamba günü, erkek öğretmenlerin günüdür. Özler nasıl güçlendirilir kaygısı ile biraraya gelinir.
Perşembe günü, öğrencilere ek ders verme ve ayrıca yatılı öğrenciler için programlar düzenlenmiştir.
Bütün bu toplantılar akşamın altısında ve bazende onunda biter.
Bizim matematik öğretmenimizin bir de kendi zümre toplantıları vardır. Okulunda, komşu okulunda ve hatta uzak şehirlerdeki branş öğretmenlerin yetiştirlemesi hususunda dertlenmesi gerekir.
Haftada bir gün tatili vardır. Cumartesi günü altı saat öğrencilere ayrıca ders verir. Çünkü girdiği sınıf lise son sınıftır. Okulun, velinin beklentileri ise yabana atılacak gibi değildir.
Lise son deyip geçmeyin. Öğrenciler psikolojileri bakış açıları bir başkadır. Özel ders alanlar da vardır. Öğretmene olmadık yerden soru sormak hobileri olmuştur. Hele bir de bilmiyorum derseniz öğrenci karşısında haliniz haraptır. Öğrencelerin bir de hassaslıkları vardır.
Bu tabloyu bir kenara koyun…
Öğretmenimizin burası üçüncü ülkesidir. Her gittiği yerde bir ev kurmuştur. Tabaklar, kaşıklar, yatak-yorgan değişmiştir. Her ülkenin ayrı sistemi, yolu yordamı ve hatta farklı muhataplar vardır. Orta Asya, derken Afrika'da garip bir ülke ve şimdi ürkek bir bölgede geçen ders saatleri ve yıllar. Afrika hikayesi ayrı bir yazıdır.
Bütün bunlara katlanmak ve bir de mini minnacık çocuklarla ilgilenmek ve aynı vazifeyi yapan eşe de yardımcı olmak elzemdir. Sordum: Evdeki işlerle aran nasıl? Cevap: Hanımın müsaade ettiği kadar yardımcı oluyor.
İngilizcesine laf düşürmem, Fransızcasının olduğunu öğrendim, Rusçadan epeyce hazinesi vardır. Türkçesi mi? Çok nazik….
Ve beni vuran nokta: Öğretmenimiz, daha iyi hizmet etmek yüksek lisansa başlar. Bunun için kontrol noktaları, sınırlar aşarak yakın civardaki üniversiteye gider gelir. Bir gidiş 15 saatten fazla bulur… Her gidiş bir hikayedir.
Beni vuran diğer nokta hocamızın hazırlamış olduğu soru çözüm kitabıdır. Aman Allahım bu ne incelik, bu ne sadelikteki güzellik. Her sayfada güzel sözler, şiirler, küçücük resimler… Bilgisayarda yazılmış bir kitap gibi… Sordum: Hocam bu kadar işin içinde bunu yapmaya nasıl vakit ayırdın? Öğretmenimiz mütavezi: Biraz uğraştım.
Ve son olarak öğretmenimizin bir zümre odası var ki, hayran kaldım. Kibar, düzenli, panolar sistemli, çay köşesi alımlı, masada çiçek unutulmamış….
Senelerin içindeki ayların herbir gününde çalışıp onlarca Matematik kitabı yazıp, kapıların açılmasına sebep olan bir başka hocamızı da hatırladım. Demişti ki: Şikayet etmek yerine çok çalışıp sınıfta falanca arkadaş bayıldı, falanca arkadaş sınıfta Hakka kavuştu desinler.
Özetle kıskandım. Geçmiş eğitim hayatımı bir kez derinlerine* dalarak sorguladım.







yazı/foto:magpak

(En üstteki resimdeki ifadenin meali şudur: Bütün matematik soruları cevaplanır fakat biz soru sormayız…)




Kaynak...