Başarılı öğretmen nasıl olunurun cevabını kendi içinde sorularla aramayı hiç düşündük mü?
Sınıf kontrolu daha iyi nasıl sağlanır?
Öğrencilerin kalbinde, yüreğinde bizim şarkımız ne kadar döner?
Eve gittiğinde bir işe başlarken, uygun olmayan bir yola doğru sapmışken, hatta annesi-babası ile konuşurken bizim söylediğimiz bir iki ifade ona rehberlik eder mi?
Ve hatta meslek tercihi yaparken ve ötesinde evlenmeye karar verirken dahi bizim ifadelerimiz onun hayatını yönlendirir mi?
Biz öğrencilerimizin gözünde ne kadar farklıyız?
Sadece işlediğimiz dersle, kullandığımız malzeme-dökumanlarla mı farklı mıyız?
Kullandığımız telefonu, parmağımıza taktığımız bir yüzüğü, giydiğimiz ayakkabının rengini-modelini, bir kolyeyi veya kullandığımız defterin kabını taklit ediyorlar mı?
Elimizdeki cetvelle, sopayla mı idare ediyoruz, yoksa bakışlarımızla mı onları utandırıyoruz? (Utandırma ifadesi de kaba oldu.)* Biz onları bakışlarımızdaki incelikle yönledirebiliyor muyuz?
Bir sene, iki sene sene hatta beş yıl dersine girdiğimiz öğrencilerin nazarında bizim yerimiz, duruşumuz nedir?
Bir yıl boyunca, mesela hafta da dört saat dersine girdiğimiz öğrencimize nasıl ders çalışılırdan öte ufuk gösterebiliyor muyuz?
Sahi biz öğretmenler öğrencilerimizin ne tür bir aileden geldiklerini, kaç kardeş olduklarını, babalarının işsiz olduklarını, belki de bir odayı dört -beş kardeş paylaştıklarını biliyor musunuz Öğrencinizin çok zengin bir aile olduğunu ama hergün anne ve çocukların babadan dayak yediklerini hiç tahmin edebilir misiniz?
Öğrencileriniz gençtir. Üstelik aşıktırlar. Hele bir de karma eğitim yapıyorsanız bundan kaçamazsınız. Deli dolu zamanlarıdır. Bu durumlarda nasıl karşılaşacağımızı biliyor muyuz?
Bu sorulara yüzlerce soru eklenebilir.
Özetle öğrencilerimizin hususi hayatlarına ne kadar inebiliyor muyuz?
Öylesi böylesi bir tarafa* biz öğretmenliğimizin eski ifadesi ile mualimliğizin hakkını ne kadar verebiliyoruz? Yahut vermemiz gerektiğini biliyor muyuz?



yazı/foto:magpak




Kaynak...