Ya siz bizim Yankesat deðilmisin ? Mubarek nerelerdesiniz ?
Ya siz bizim Yankesat deðilmisin ? Mubarek nerelerdesiniz ?
Ben kimim..?
HER IRK IRKIM OLMUÞ…HER RENK RENGÝM, HER DÝL DÝLÝM OLMUÞ…IRKÇILIÐIN GÝREMEDÝÐÝ YÜREÐÝMDEN SOR BENÝ..KÝM OLDUÐUMU MERAK EDÝYORSAN KAFKAS KARTALI ÞEYH ÞAMÝLDEN,
KUDÜS FATÝHÝ SELAHADDÝN EYYÜBÝDEN SOR BENÝ..
orhancelik27@windowslive.com
Eski nizip'i mi özlüyoruz yoksa çocukluðumuzu mu?
Ama her geçen gün bu özlem derinleþiyor.
Böyle deðerli abilerimizn yazýlarý ile yad edip gönlümüzü hoþ ediyruz iþte.
Çocukluðumuzun bakýþ açýsýný demiþti bir dostum.
Haksýzda deðil....
Çocuk gözüyle;
Hiç ölmeyecek ve yýkýlmayacak gibi baktýðýmý babam özlüyorum.
Görüþleriniz bizim için önemlidir
0342 5171254
insan þöyle geriye doðru baktýðýnda neleri özlemiyor ki...
Ya Olduðun Gibi Görün...
Ya da Göründüðün Gibi Ol...
Alýntý
Çocukluðumdaki vazgeçilmezlerimin hiç biri kalmamýþ artýk hayatýmda, meðer ne kadar da deðiþmiþim farkýnda olmadan. Hiç yorulmadan koþup oynadýðým çakýl taþlý sokak artýk çivi gibi batýyor ayaklarýma.
Çok sevdiðim çilek reçeli eski tadýný vermez olmuþ bana, ah o karakýþlarda küçücük evlerin saçaklarýndan sarkan buzlarýn tadýný en pembe en parlak þekerler vermezdi o zamanlar.
Artýk ne sarkan buzlar var nede küçücük evlerden eser sokaðýmýzda, ev üstüne ev kurmuþ insanlar. Kimse kimseyi tanýmaz olmuþ zamanla… Öylemiydi eskiden pamuk ninemiz vardý bizim, sokaða çýktýðýmýzda bonbon þekerleri daðýtan en yakýn arkadaþým vardý, üç tekerlekli bisikleti olan
Pabuçlarým vardý kýrmýzý rugan… Onlarca tokam lüle lüle saçlarýmda duran
Leblebi tozu, Mehmet amcanýn küçük dükkânýnda satýlan… her çarþamba akþamüstü uðrayan, elma þekerci adam camdan misketlerim teker teker yuvarlanan kolunu kopardýðým zenci bebeðim tozlu sandýðýn en dibinde saklanan. Bankadan hediye edilen kurþun asker kumbaram içi para dolan.
Okul önlüðüm simsiyah kocaman, ilk süt diþim, yenisi gelsin diye tavana atýlan
Doðum günü pastam, rengârenk mumlarý yanan. Bir kaç siyah beyaz fotoðraf, abimin sünnetinden kalan. Þimdi nerde bunlar? Nasýlda deðiþiyor zaman. Nasýl özleniyor anýlar, hiç yaþamadým diyen var mý aranýzda? Mutlaka bir þeyler vardýr hayatýnýzdan, ben bu sokak bu cadde üzerinde koþturmamýþ mýydým hayallerimi, zamanýn nasýlda çabuk çabuk geçmesini isterdim, sanki zamanýn ötesinde bir bekleyenim vardý, artýk büyüdüm! Anýlarýmda kaldý yaþananlar. Özlemlerimde, hasretlerimde kaldý…
Þimdi deseler ki; Tekrar çocuk olur muydun?
Asla…
Benim yaþadýðým güzellikleri yitirdi dünya!
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
Alýntý
Ne bayramlardý eski bayramlar, deriz. Dillerde pelesenk olmuþ basit bir söz mü bu? Hayýr, yürekten söylediðimiz bir hayýflanmadýr.
Evet ne bayramlardý “eski bayramlar”. Evet,güzel bayramlardý bizim için çocukluðumuzun bayramlarý.Ýple çekerdik gelmesini bayramlarýmýzýn. Çünkü... Bayramlar bizim yeni elbise demekti, Yeni ayakkabý… Yeni miktarý bol harçlýk demekti. Büyük küçük demeden herkesin eline sarýlýp öpmek demekti.
Avuç dolusu ‘sorma þeker’ almaktý rengarenk ve tatlý,ama bir o kadar da sert. (Sorma þeker nedir, bilmeyenler için açýklayalým:Ne þekerlerdi onlar…Mübarekler sanki taþtý, taþlar yanýnda hafif kalýr,mermerdiler,hatta granittiler.Birini ancak bir günde sorabiliyorduk. Öyleydiler ama bir önemli vazifeyi de yapýyor idiler.Çekilme zamaný gelen süt diþlerimizin cerrahi uzmanlarýydýlar.Fazla acý hissettirmeden tatlý tatlý koparýverirlerdi yerlerinden sallanýp duran diþlerimizi.)
Hiç bitmesin isterdik bayramlarýmýzýn,sonsuzsa kadar sürsün isterdik deliye her gün bayram misali.Fakat,biterdi iþte her güzel þeyin tadýna varamadan elimizin altýndan kayýverdiði gibi .Bayramlarýn son gününde hepimiz mahzun melul bir hal alýrdýk.Bayramýmýz bitti diye.En çok da harçlýklarýmýz bitti,balonlarýmýz patladý,sorulacak þekerimiz kalmadý diye. Ama bir þeyin farkýndaydýk:O hüznümüz de mutluluðumuzun aromasýydý bizim için.
Bilmiyorum þimdiki çocuklar için de öyle midir bayramlar? Umarým öyledir...
Veya öyle olmalýdýr.Yoksa üzülürüm þimdiki çocuklar adýna.Bayram bile yaþayamamýþ çocuklar gözlerimi yaþartýr benim. Bir gün bile olsa “bayram” yaþamalý insanlar ve de tabii ki çocuklar. “Bayram gelmiþ neyime” dememeli hiç kimse anlýyor musunuz beni? Biz dedirtmemeliyiz bu lafý anlayacaðýnýz. Bir günlük mutluluk bile yeter bazen ulaþamadýklarýmýz için,bir günlük de olsa hatýrlanmak...
Bir bayram günü ne denir baþka bilemiyorum.
Sözü uzatmak mümkün ama...
Tüm samimiyetimle herkese- hak verirsiniz ki özellikle çocuklara- “Ýyi bayramlar” diliyorum. Yok, yanlýþ dedim.Çocukça bayramlar yaþayýn efendim! Çocukça kalýn emi!..
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
Alýntý
Ýnsan çocukluðunun ne kadarýný hatýrlayabilir? Beynimi ne kadar zorlasam da en fazla okul öncesi çaðýmdan hayal meyal anýlar geliyor aklýma. Bir de büyüklerin net bilgi vermemesi problem oluyor tabii. Herkes geçmiþi iþine geldiði gibi aktarýyor nedense. Beyoðlundaki evimizden silik görüntüler var mesela. Oradan taþýndýðýmýzda dört beþ yaþlarýnda olmalýyým. Komþularýn boynuma boncuklu kolyeler takmasý, birkaçýnýn yüzü, katlarýn arasýnda geniþ bir merdiven boþluðu olan taþ bir bina. Sonra babaannemin Rami'deki evinden bir kaç aný. Evlerin hep iki katlý ve bahçeli oluþu. (Acaba hala öyle mi?) Bahçede bir salýncakta sallanýþým, çocuklarla evcilik oynamam (hiçbirinin ne yüzü ne de adý yok ama), Hamdi dedem, annemle babamýn bir kaç kavga sahnesi (sanýrým boþanma dönemiydi). Ve ne acýdýr ki annemle gitmek istemediðimi hatýrlýyorum. Bu kadar küçük bir çocuk annesini neden istemez? Benim hayatýmdaki en büyük soru iþaretlerinden biri bu, doðru cevabý da asla alamayacaðým galiba. En çok anýmasýdýðým uzun yýllar yaþadýðýmýz Faikpaþa'daki Tosun Apartmaný. Þimdi orasý antikacý oldu. Ne sýcak bir ahalisi vardý. Þimdi televizyonlarda izlediðimiz mahalle dizileri gibi. Cümbür cemaat tatile gidiþimiz, Taner ve Hande' yle kavga dövüþ oynadýðýmýz oyunlar, komþularýn ellerinde tencereler birbirlerine yemeðe gitmeleri. Ve babamýn ikinci evliliði... Acý ve tatlý anýlar bir arada. Kumbaracý yokuþundaki çatý katý. O evi ne çok severdim. Odamýn camý büyük bir balkona açýlýrdý, yaz geceleri herkes uyurken camdan balkona atlar yýldýzlarý seyreder hayaller kurardým. Ýlk iþime orada otururken baþladým, babaannemi orada kaybettik.
Benim oðlum çocukluðunun ne kadarýný hatýrlayacak acaba? Þu anda dolu dolu yaþadýðýmýz benim yorgunluktan pestilimi çýkardýðý bu günler aklýnda kalacak mý? Ya bana bir þey olsa aniden, annesini unutacak mý benim gibi?
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
Alýntý
Yaþanan acý seninse dünyayý ayaða kaldýrma hakkýna sahipsin. yok deðilse eðer kimseyi aðlama duvarý yapma lüksün yok ne yazýk ki.ne acýdýr ki yenilerde öðrendim bunu,herkes kendi payýna ne kadar incindiðinin ne kadar canýnýn yandýðýnýn hesabýný yapýyormuþ meðer. kim dizlerini çarpsa kayalara, önce ben olmalýydým orda. yaralarýný sarmak omzumu ýslatmak için…
büyük acýlar hep baþkalarýnýn baþýna gelir diye düþünmedim hiçbir zaman. yaþýyorsak ve insana dair her ne varsa sýrasý geldiðinde ben de yaþayabilirdim ama bu kadar zamansýz böyle hazýrlýksýz olmamalýydý.tanýdýðým herkes için aranan bir dost olmuþtum(sebebi malum) oysa ben sahip olduðum tek dostumu kaybettim.insanýn aynadaki yüzünü kaybetmesi çok acý…anladým ki sýðýndýðým tek limaný da kaybetmiþim…
/ Ýnsanlar gelir geçer hayatlarýmýzdan,kimin ne kadar ne býraktýðýdýr aslolan.hiç tanýmadýðýn biri çýkýveriyor bazen.öylesine geçerken hayatýndan sadece merhaba demek için belki ve sen tutunuyorsun iþte o merhaba rengi kadar güzel yüreðe…
herkes baktý geçti en yakýnýmdaki bile,sen gördün.ben bile duymazken kulaklarý saðýr eden çýðlýðýmý sen duydun.anlamak gerekmiyor bazen –biliyorum ki aslýnda hiç anlamadýn bu acýya öfkemi- ama dayandýn,sabýrla dinledin.herkes duyarsýz kalma hakkýný kullanýrken sesimi duyduðun,anlamasan bile dinlediðin ve belki de farkýnda olmadan hala hayatta olmamý saðladýðýn için binlerce kez teþekkür borcum var sana.
Ýnsanlar seni nasýl bilirler bilmem ama benim tesadüfen tanýdýðýn-iyi ki de tanýdýðým-güzel yürekli çocuk; bugün veda edebildim yüreðimin diðer yarýsýna.tam bir yýl sonra… kabullenmek zor olunca erteleniyor vedalar galiba.ve hep yakýnýnda olduðunu bildiklerine gecikiyor gönül borcu da.
Ne zaman çarparsan dizlerini kayalara ve yoksa dost bir omuz yanýbaþýnda buralarda olduðumu sakýn unutma.
Yüreði kocaman çocuk;
Dilerim hayat hep gülümsesin sana…
VE evet haklýsýn galiba yeni uðraþlar bulmalýyým, yazmak biraz uzak bana…
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
Alýntý
Sýkýntýlarýný ýlýk esen rüzgârlara anlat demiþti bir dostum…
“Ilýk esen rüzgâr, sýkýntýlarýný alýp giderken huzurla doldurur içini…”
Bu gece rüzgârla randevum vardý; hanýmeli kokan terasýmýzda… Dost sohbetini esirgemedi benden rüzgâr.
Sýkýntýlarýmý alýp giderken hanýmelinin eþsiz kokusunu býraktý yanýma…
Yýldýzlar ortak oldu huzuruma… Dalýp gittik uzaklara…
Güzel yaz gecelerin evlere girilmez sýcaðýnda, bir baþka olur saçak altý dost sohbetler
Çocukluðumun büyülü yýllarýnda, bizzat yaþadýðým eþsiz güzellikteki huzur gecelerine gittim bu gece.
Büyümemle birlikte büyünün bozulduðu, çocukluðumun huzur dolu yýllarý arasýnda saklý kalan bir güzellik tebessüm etti bu gece yüzüme…
Sýcak yaz gecelerinin en güzel anlarýydý, komþularýmýzla bir arada geçen bitmesini istemediðim sýcak yaz geceleri…
Dumaný üstünde tüten çaylarýn yanýnda ikram edilen kurabiyelerin o eþsiz tadý…
Çocuklara yapýlan paþa çaylarýnýn mayhoþ kokusu…
Büyüklerin þen kahkahalarý arasýnda, bilinçsizce oynadýðýmýz oyunlarýn en tatlý yerinde muhakkak bastýran o tatlý uykular…
“Çocuklar uyudu” diyerek dönülmezdi evlere.
Teraslara dizilen sedirlerin üzerine yatýrýlýrdýk…
Yýldýzlarýn eþsiz güzelliði, annelerin þen kahkahalarý arasýnda dalardýk huzur uykusuna…
Annelerin þen kahkahalarýnýn ninni gibi geliþimidir, hanýmeli kokusunun rüzgâr eþliðiyle burnumuza getirdiði o eþsiz güzelliðimidir bilinmez, evimizde, rahat beþiðimizdeki uykumuzdan daha tatlý gelirdi sedir üstü uykular…
Gecenin geç saatlerinde eve dönüþ seferleri…
Baba kucaðýnda çabucak bitiveren yollar…
Uykuda kucaða alýndýðýmý anlardým çok zaman ve daha bir yerleþirdim o alýndýðým kucaða…
Bilirdim ki babamýn kucaðýndayým… Bilirdim ki güvendeyim…
Uykuda olsam da kokusundan tanýrdým baba kucaðýný…
Babam tütün kokardý…
O tütün kokusu huzur verirdi bana…
Sadece babam tütün kokardý…
Þimdi benim ellerim tütün kokuyor…
Tanýdýk bir koku
Ama huzur vermiyor…
Baba kucaðýnýn o eþsiz huzuru kalmadý içimde…
Üzerime titreyen ellerin olmadýðý…
Ateþimi ölçen dudaklarýn alnýma deðmediði bir dönemdeyim artýk.
Kendi çayýmý kendim yapmak zorunda olduðum, misafirlerimi haným eli kokan terasta aðýrlamanýn, çocukluðumdaki gibi neþe vermediðinin farkýndayým artýk…
Ýzliyorum… Düþünüyorum…
Benim yaþadýðým o çocuk huzurunu yaþayan kaç çocuk kaldý geriye?
Özlüyorum…
Baba kucaðýnýn o eþsiz huzurunu özlüyorum…
Üzerime titreyen elleri…
Endiþe içinde alnýma dokunan o dudaklarý özlüyorum…
Babamýn kokusunu özlüyorum…
Babama …
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
Alýntý
Þanslý mýyýz bilmiyorum. Ucundan da olsa þöyle bir yakaladýk, her þeyin doðal, sade, basit, sýradan olduðu yaþamlarý. Çocuk olduðumuz için mi her þey güzel gelirdi? Yetiþkinler için de bu geçerli miydi? Yoksa þartlar aðýr, yaþam zor muydu? Ýki katlý ahþap bir evdi doðduðum yer, büyük büyük dedemin gözlerini dünyaya açtýðý odanýn aynýsý. Þimdi hastanede doðan çocuklar, acaba bizden daha mý þanslý? O zamanlar yok muydu savaþ, hastalýk, açlýk, yoksulluk ve ölüm? En korkuncu vardý belki. Ama biz, çocuktuk. Belki tek oyuncaðýmýzdý cebimizdeki cevizler ama mutluyduk.
Henüz uzanamadýðým kapý tokmaðý; hafifçe içeri kavisli, bitiþik parmaklarýnýn ortasýnda yüzüðüyle zarif bir kadýn eli. Zýplayýp altýndaki demir noktaya vurmadan, geldiðim hissedilerek aralanan baklava desenli, aðýr ahþap kanatlar. Ardýnda annemin sevecen yüzü ve insanýn içini serinleten taþ avlu. Tam ortasýnda, sekizgen bir havuz. Yaz kýþ hiç durmadan akan çeþmesi ve buz gibi suyun altýnda terden sýrýlsýklam olmuþ saçlarým. Asma yapraklarýnýn gölgelendirdiði, arýlarýn çevresinde mekik dokuduðu siyah üzümlerin, salkým saçak sallandýðý çardaðýn altýnda, gülümseyerek beni yanlarýna çaðýran babaannemle halam. Üzüm desenli kocaman bir bakýr tepside, dilimlere ayrýlmýþ kütür kütür karpuzlar; kýpkýrmýzý ve kabuklarýnýn üzeri cam gibi parlayan siyah üzümler; buðulu. Birer saksýya dönüþmüþ taþ dibeklerden, yan yana dizili teneke kutulardan çevreye yayýlan güzel kokular ve dünyanýn en büyülü renkleri; fesleðen, akþamsefalarý, horozibiði, ateþ çiçeði. Komþu evlerini görünmez yapan yüksek taþ duvarlar; üzerlerinde annemin reçel yaptýðý kokulu sarmaþýk gülleri ve hanýmelileri. Hayat da denilen sofalarý, avluya bakan karþýlýklý iki katlý ahþap köþk; kardeþlerimle bahçeye bakan arka cephesinde dünyaya geldiðimiz, belki alelade ama benim için büyülü, babaannemin her tarafý hanýmeli, reyhan, nane, Anadolu kokan evi. Doðduðum ev.
Yola bakan ön cephe babaanneme aitti. Bir zamanlar bizim yaþadýðýmýz, bahçeye bakan taraf ise halamlara. Ýki oda arasýnda, duvarda küçük bir pencere boþluðu, üzerinde iki taraftan da rahatça takip edilen, konuþanlarý kýrmýzý ýþýðýnda görmeye çalýþtýðým lambalý radyo, hemen üstünde iki bölmeli ecza dolabý, cam kapaklarýna annem tarafýndan yapýþtýrýlmýþ Meryem Ana tasviri, kucaðýnda bebek Ýsa. Geniþ karyolanýn hemen yanýnda, tavandaki iri demir halkalara tutturulmuþ mavi çadýr bezinden, kutu salýncak, yana düþmüþ emzik ve aðladýkça çekilen bir halat. Bir o yana, bir bu yana; kundak günleri ve gözlerimde tek bir nokta oluncaya kadar takip ettiðim bebeðiyle Meryem Ana.
Korkuluklardan sarkan küpeliler, ateþ kýrmýzýsý sardunyalara takýlý yorgun gözler, ahþap sedirlerin üzerinde, baðdaþ kurmuþ, bol yýldýzlý lacivert geceden, serin sabahlara uzanan sofa muhabbetleri. Halamýn bitiþiðinde, amcamlara ait yan daire. Mutfak ortak. Ýsten kararmýþ davlumbazýn her iki yanýnda küçük niþler; içinde sergiye çýkar gibi dizili, odun külleriyle gümüþ gibi parlatýlmýþ boy boy ayaklý taslar, ay yýldýz saplý, kapaklarý iþlemeli tabaklar, kuþanalar, çevreleri dantel gibi iþlenmiþ bakýr sahanlar, pirinç ayaklý kahve fincanlarý ve altlarýnda kar gibi beyaz iþ örtüler. Tel dolap, her zaman çifte kavrulmuþ lokum, leblebi dolu. Bir ormaný andýran, tamamen meyve aðaçlarýyla kaplý arka bahçe. Bahçeye bakan odalar; her nasýlsa, yazýn hep serin kýþýn hep sýcak. Yukarý doðru güçlükle kaldýrdýðým sürgülü pencere ve önünde uzanan cennetten bir köþe. Erik büyüklüðünde dalbastý kirazlarýna bir konup bir kalkan þen þakrak kuþlarýn odaya dolan cývýltýsý. Halamýn altýn gibi parlayan pirinç topuzlu karyolasýnýn baþucunda; duvarda, yatak örtüsüyle ayný kumaþtan kýlýfý içerisinde asýlý Kuran. Yataðýn üzerinde, ahþap kiriþe takýlý demir halkada toplanmýþ bir cibinlik. Odaya her girdiðimde mutlaka ters çevirdiðim, konfetileri, kol kola gelinle damadýn üstlerine dökülen konsolun üstündeki tek aksesuar, büyük cam küre.
Akþama doðru, bahçenin bir köþesinde tandýr örtmesinden yayýlan ekmek kokularý. Ýðne oyalý yazmasý kýnalý saçlarýndan hafifçe kaymýþ babaannem. Torunlar için hazýrlanan ilk yufka. Ýçinde iþtahý kabartan tereyaðlý hafifçe erimiþ peynirli dürümler. Bakýr tepside güneþlenen salçaya hemen yaný baþýnda eþlik eden kayýsý ve gül reçeli. Akþam için hazýrlanan tavþanlý yufka ve bakýr tencerenin büyüklüðüne, yaprak þeklindeki kulplarýna, altýndaki közlere, ocaðýn çevresinde kýzýl daireler çizen babaannemin parmaðýndaki yakut yüzüðün parýltýlarýna dalýp giden gözlerim. Tandýr örtmesinin ilerisinde ýsýdam. Kuru odun, çalý çýrpý istiflenmiþ korunaklý kemer duvar ve içinde ok atan kirpiler yaþadýðýný söylerken gözleri korkudan kocaman olmuþ kardeþim.
Bir zamanlar hayvan beslenen sonralarý iþlik olarak kullanýlan odanýn bir üst katý; taþ döþemeli yola bakan babaannemin odasý. Yukarý çýkarken bizimle konuþur gibi inleyen yaþlý ahþap merdiven. Kapýnýn üzerine çivilenmiþ, aþýnmýþ bir at nalý, yanýnda sýra sýra iplere dizili üzerlik tohumlarý. Aralarýnda halamýn bayramda giydiði elbisesinden kumaþ kýrpýntýlarý. Pencerenin geniþ çýkmasý içinde üç küçük apartman çocuðu, cepleri sarý üzüm, leblebi dolu. Sarý üzümlerin tadýna bakýlýrken, leblebiler, kývrýlmýþ gazetelerle yoldan geçen sokak satýcýlarýna hedefli. Duvardan duvara uzanan, üzerinde zýp zýp zýplanan pencere önündeki uzun divan. Üstlerinden dantel sarkan yastýklar; içi saman, yüzleri divanla ayný desen yumuþacýk halý kaplý. Divan altlarýnda beyaz iþ keten etekler. Köþelerinden altýn renkli ponponlar sarkan, kanaviçe iþlemeli köþe yastýklarý. Duvarda asýlý ipek halý; arkada, bir gölün kýyýsýnda su içen geyikler, önde kahve falýna bakan, yaramazlýk yaptýðýmýzda iri halka küpeleri sallanýr gibi olan Arap bacý.
Odanýn bir köþesinde pirinç mangal, çevresinde bakýr cezveyle köpüren kahve fasýllarý. Pembe, mavi saten kaplý sayýsýz yorgan, dantel kýlýflý yastýklar üst üste dizili, boydan boya uzanan dolap. Yüklüðe gizlenmiþ, hiç görmediðim halde hayal edebildiðim dedem, ahþap kýlýflý kýlýç beline kuþanmýþ, koltuðunun altýnda küçük bir kutu, içinde, kurumuþ mürekkep þiþeleri, hokka, divit, cep saati ve çakmak, hepi topu ondan geriye kalan. Yazýn çardaðýn altýna, kýþýn odanýn ortasýna kurulu yer sofralarý. Dizlerin üstüne çekilen örtü, ortada büyük bir sini, okulda ezberletilmiþ yemek duasýyla yetinmeyen Babaannemin, “taþa dökülmeye, arta eksilmeye, bu sofra yoksulluk görmeye” temennileri. Ardýndan geleneksel kavurmalý analýkýzlý ve kaburga dolmasý. Ayný sahandan hep birlikte kaþýklanan, kaþýklandýkça artan bereketli pilav. Sýk sýk kesilen elektriðe alternatif duvarda titreyen gaz lambasý. Çýtýr çýtýr yanan sobanýn sesi. Yerde bir ucu kývrýk seccade, üstünde fosforlu tespih. Tabaktaki pestil, dut ve üzümün yanýna karýþmadan, son bir kez daha oynanan ceviz yarýþmalarý. Gecenin son ödülü, þemsiyeli çikolata ve sýcak dondurma; þekerli leblebi tozu.
Anýlarýn izini sürmek için yýllar sonra gittiðim köþkün yerinde artýk on beþ katlý bir apartman vardý; beton bir kütle; birinin diðerine benzediði, hiçbir özelliði olmayan, ruhsuz. Kardeþlerimle ayný kazanda kaynayan bezlerimizin, kundaklarýmýzýn, çocuk seslerimizin, diþ hediðimizin birbirine karýþtýðý anýlarla dolu köþk kayýp… Anýmsadýkça içimi ýsýtan sýcaklýðýn izleri silinmiþ. Ýçinde bir süre soluklandýðým o çocuk parký. Orada burada, tek tük meyve aðaçlarý. Tanýdým onlarý… Yýllar önce dallarýna kuþlarýn yuva yaptýðý dalbastý kirazý, tüysüz þeftali, þekerpare ve dut aðaçlarý. Yüzlerce yýl önce dedelerimin diktikleri... Deðiþmeyen tek þey, her nasýlsa orada kalabilmeyi baþarmýþ asýrlýk aðaçlar ve aralarýnda kuþ cývýltýlarý. Hiç tanýmadýðým çocuklar, halamýn çok sevdiði bey armudunun yaný baþýnda kurulmuþ salýncakta sallanýyor. Kuzenlerle misket oynadýðýmýz taþlýkta, iki yabancý çocuk, kaydýraktan kayýyor. Ýnsanlar çardaklý, havuzlu avlunun üstündeki apartman dairelerinde, bir zamanlar orada yaþamýþ kiþilerden, anýlardan bihaber. Balkonlarýnda, kýzarmaya yüz tutmuþ, sarý yeþil biberler asýlý, bazýlarýnda çamaþýr. Mutfaklardan kýzarmýþ biber, patlýcan kokularý yayýlýyor, salonlardan ise televizyon sesleri. Odalarýn kiminin perdesi açýk, kiminin sýmsýký kapalý.
Anýlar küskün, çaðýrsan da gelmiyor artýk. Zaman týpký bir örümcek gibi geride kalanlarýn üstünü aðlarla kapatýyor. Yaþam, günlük telâþesi içerisinde, hýzla akýp anýlara karýþýyor.
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
Alýntý
O zaman yaþam parlak jelatinli bir þeker,bazen gökyüzündeki özgür bir uçurtma,bazende annelerimizi kucakladýðýmýz anýn sýcaklýðýndan ibaretti yalnýzca..
Bir eli tutmak,bir kucaðýn sýcaklýðýný duymak,uykuya dalarken þefkatli bir eli sýkmak ihtiyacý duyduðumuz..
Belki bir çikolata belki bir külah dondurma için dakikalarca dil döküp zafere ulaþtýðýmýzda gözlerimizin parladýðý yýllardý..
Ýlk cümlelerimizi kurduðumuzda anlaþýlamamanýn kýzgýnlýðýdýr hýrçýnlýðýmýz..Farkedilmek istenmemizdir..Bundandýr duvarlarý bile bazen rengarenk boyadýðýmýz..
Annenin mutfaða ,babanýn gazeteye dalmasýdýr çoðu zaman bizi huysuzlaþtýran ve belkide en sevdiðimiz oyuncaðý bile kýrdýran...
Oysaki sýcak bir kucaktýr en fazla umulan..
Çocukluðum ,çocukluðumuz..
Hayatý aþaðýdan yukarýya seyrettiðimiz yýllar..
Büyükler konuþurken sözüne karýþýlmayan,bir topun peþinde koþmaktan yorulunmayan,sarý saçlý bebeðin uyutulmasýndan keyif aldýðýmýz yýllar..
Bayramlar; elleri öpmeye yarýþtýðýmýz,elimize konan bir þeker,bir mendil ve harçlýktan ibaret sandýðýmýz bayramlýklarýmýzý seyre daldýðýmýz anlar...
Salýncakta sallanabilmenin,çevrilen bir ipte arkadaþýndan çok atlayabilmenin,bir uçurtmanýn uçmasýnda egemenlik kurabilmenin zevkini yaþadýðýmýz yýllar..
Ýlk okulum, ilk öðretmenim, ilk önlüðüm, beyaz yakam, beyaz kurdelem, ilk kitabým, ilk aþkým, bir simidi paylaþtýðým ilk sýra arkadaþým. Ýlk þiirimi okurken yarýda kaldýðým, aðladýðýmmm. Alýnan bir kalemle mutluluðu yakaladýðým. Unutmaya kýyamadýðým keyifli bir tebessümle hatýrladýðým yýllar...
Çocukluðum,çocukluðumuz....
Hayatý aþaðýdan yukarýya seyrettiðimiz yýllar..
Keþke insanlar hep çocuk kalsalar..
Sevgiyle
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
Alýntý
Zeynep’ im, yüreðimin acýsýný alan tek dostum;
Gecenin bir yarýsý aklýma düþtün yine. Ne garip, aklýma geldikçe beni istemsizce gülümseten birtek sen kaldýn artýk. Ýçimdeki acý her geçen gün azaldý dostum. Artýk canýmý yakanlarýn hepsini tek tek affediyorum. Affettikçe de içimden göçüp giden kuþlar geri dönüyorlar. Bana ne olduðunu hiç bilemediðim birþeyler oluyor bugünlerde. Korkuyorum...
Ýçimde yaþadýðým deprem ne þiddetliymiþ, hasar tesbiti yapýyorum bugünlerde.
Hayatýmda birçok þeyin oturacaðýný sandýðým otuzlu yaþlarýmda herþey allak bullak oldu. Panikledim, tamam bir de çok korktum hem de çok. Ýnanamadým aylarca, o çok güvendiðim sevdamýn baþka tenlerde kolayý seçmiþ olmasýna; sevdamýn sýradanlýðýna. Þiddetle reddettim, hiç olmamýþ gibi yaþamaya çalýþtým. Günün aydýnlýðýna sýðýndým, bir de denize. Günlerce sakin bir kumsala gittim. Diktim gözlerimi ufuk noktasýna, gözlerimin mavisi denizin yeþiline dönene dek baktým, baktým; sanki deniz içimdeki enkazý alýp ta derinlerine gömecekti. Ama gece olunca baþladý koyulaþmýþ yalnýzlýðým, yitikliðim... Geceler ne uzunmuþ...
Zaman geçtikçe içimdeki acý yerini kokulara býrakmaya baþladý. Sen hiç çocukluðunun kokusunu duydun mu? Annemden gizli ayaz Nizip gecelerinde balkona kova kova su dökerdik sabaha buz kessin de kayalým diye. Evdeki çamaþýr leðenlerini çalýp bizim sokaðýn rampasýnda kayardýk çýðlýk çýðlýða, soðuktan elimiz yüzümüz morarýncaya dek. Uzun kýþ gecelerinde annemin yumuþak sesiyle okuduðu Ömer Seyfettin, Kemalettin Tuðcu hikayeleri. Bizim kuþaðýn çocuklarý yoktan var etmeyi öðrendiler. Tüketimi bilmedik biz. Ýlaç kutularýndan araba, damacanalarýn alüminyum kapaklarýndan tabak yapýp evcilik oynardýk baharlarý papatya dolan boþ arsada. O arsaya da bir apartman dikmiþler biliyor musun, çocukluðumuzun, bez bebeklerimizin, kahkahalarýmýzýn üstüne beton döküp... Ýlk kalbimin çarpýþý, çocukluk aþkým... O papatyalarýn yere düþen yapraklarýyla seviyor, sevmiyor... Sahur vaktine kadar komþu kadýnlarla börekler açan annemin kokusunu býrakýp da arkadaþlarýmýn yanýna gidemezdim. Ruh çaðýrýrdýk. Aðabeyimin gizliden baðladýðý ipi çekmesiyle dalgalanan tülü görünce çýðlýk çýðlýða kaçýþýrdýk. Ah ben ne çok özlemiþim çocukluðumun kokusunu...
Lise yýllarým deyince ilk sen gelirsin aklýma oldum olasý. Sýnýfýn çalýþkan tayfasýndan olmamýza raðmen dersten atýlmamýza neden olan muzipliklerimiz, okulu asýp senin evinde, o minicik odanda yüreðimizi paylaþtýðýmýz saatler. Ah annen, Nufide teyzeyle seyredilen Türk filmleri. En acýklý sahnede annenin müthiþ yorumlarýyla kahkahalara boðulmamýz. Aþk sandýðýmýz kývranýþlarýmýz. Sonra üniversite yýllarým. Sigara dumanlarýyla örtülü kantinde yabancý gelen siyasi söylevleri anlamaya çalýþmalarým. Ýlk platonik aþkým, çerkezimi görünce ellerimin titremesini saklamak için acemi çýrpýnýþlarým. Sen tam da bu sýralarda, karlý bir günde terkedip gittin hiç sevemediðin Nizip'i ve beni... yüreðime en ayaz yalnýzlýklarý býrakarak. Ege de bir kasabaya gittin memur olup. O kasabada mý yaþadýn uzakta kalan sevdanýn özlemlerini?
Ah be can dostum, hayat nerelere getirdi bizleri, ama hiç koparmadý birbirimizden. Bir yuvam olmuþtu, ne kolay yýkýlýrmýþ meðer kale sandýðýn korunaklar. Parasýný kazanan ayakta dimdik kalabilen kadýnlar olduk. Olduk olmasýna da yüreðimizi dik tutamadýk, sevda sandýðýmýz hoyratlara teslim edip hep acýttýk, korumayý bilemedik belki de. Kimbilir...
Ben çocukluðumun kokusunu özledim Zeynep. Yaþanan acýlardan sýyrýlmak için belki de, bir bisküviye ýþýldayabilen gözlerimizi özledim, mutlu olabilmenin yalýnlýðýný özledim.Çocukluðumun kokusuyla canýmý yakan herkesi tek tek sabýrla affetmeye baþladým. Affettikçe diriliyorum, affettikçe hayattaki renkleri görüyorum. Affetmek haklý görmek deðilmiþ, affetmek sevmek demek deðilmiþ; affetmek içindeki zehirden kurtulup yola herþeye raðmen devam etme gücü demekmiþ.
Birtek özlemimi geçiremiyorum. Ben evimi çok özledim be Zeynep, ama evim neresi artýk bilmiyorum...
Hep hayatýmda kal dostum. Birbirimizin hayatlarýna þahit olmayý sürdürmek dileðiyle, tüm sevgimle...
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
Alýntý
Geçmiþle ilgili fotoðraflar vardýr, aklýmda. Hiç olmadýk zamanda ya da bir bir þarkýda onlar gözüm önüne gelir. Onlar benim iç dünyamýn odalarýnda hep asýlýdýrlar. Her zaman olmasa da zaman zaman onlarýn önünde geçmiþe yolculuk yapar. Hem iç dünyamý okþarlar hem yaþadýðým anlara eþlik ederler. Çocukluðumun geçtiði kasabanýn ne kadar özel ve güzel olduðunu ve çoðu þeyin kaybolduðunu düþündükçe insanýn içinin sýzlamamasý mümkün deðil.
Güzel eski evleri, insanlarý, küçük sokaklarý… Hepsini anlatmak mümkün deðil. Ve bir gün benim de eskiden di, diye baþlayacaðým cümleler bu kadar yakýn mýydý? Zaman görevini yapýyor hiç durmadan yoluna devam ediyor. Ve arkaný dönüp baktýðýnda çoðu hatýralarýn silikleþmiþ, olduðunu görüyorsun.
O da benim ilk öðretmenim olmasý ve de benim gözümde hayran olduðum ilk genç kýz olmasý nedeniyle çok önemliydi. Çocuklukta ilk hayranlýk duyduðumuz büyüklerimiz vardýr. Benim de ilk hayran olduðum ve imrendiðim kiþiler öðretmenlerim oldu.
Þimdi Nisan ayýnýn güzel günlerini yaþýyorum. Kapýmýzýn önündeki ayva aðacýnýn baktým ki çiçekleri solmuþ. Hâlbuki ne güzeldi onlar. Pembenin en güzel tonlarý ile yapraklarýn o kendine has yeþili ile baharýn en güzel habercisiydi. Ve ben o ayva aðacýný her görüþümde eski bir türkü baþlar içimde.”ayva çiçek açmýþ, yaz mý gelecek” Bilmeyenler varsa geriside “gönül bu sevdadan vaz mý, geçecek.” Ayva aðacýný, her görüþümde ve bu türkü dilime düþünce iþte yüzüme bir tebessüm geliverir.
Köyümüze ilk öðretmen olarak geliþinde yanýnda babaannesiyle birlikte gelir. Hatýrladýðým kadarý ile babaannesi beyaz yüzlü sert görünüþlü ve çok sigara içen bir insandý. Bir gece babaannesini uyku tutmaz bu türkünün baþýný hatýrlar gerisini hatýrlamaz. Bir türlü uyumaz. Sabah ezanýyla birlikte dikilir baþýna “Ülkü çabuk uyan, “ayva çiçek açmýþ” gerisi neydi. Kýzcaðýz” ne oldu, babaanne” . “Çabuk bu gece uyuyamadým, sabah kadar bir paket sigara içtim.” Ülkü abla türkünün devamýný söyler. Babaanne “ oh, be”. “Gidip þimdi uyuyayým” der. Uzun yýllar her bir araya geliþlerinden bunu anlatýr gülerlerdi.
Daha sonralarý o kasabaya geldi, bizde. Yaz günleri, Akþamüstleri bütün kasaba beklide ileri geleleri giyinip kuþanýp çay bahçelerine giderdi. Yazlýk sinemalar ve herkesin yürüdüðü bir kaldýrým vardý.Oraya yol boyu derlerdi, akþam vakti çoðunlukla oradaydý..Özenle giyinmiþ herkes orada olurdu zaten yürüyüþ yaparlardý.Tabii bu yola çýkýp yürümek özen isterdi.Ýþte benim ilk öðretmenim ve sonrasýnýn, Ülkü ablasý kendine ayrý bir özen gösterirdi.Küçük bir masa hatýrlýyorum, küçük bir ayna.Aynanýn hemen arkasýnda o zamanlar çok kýymetli olan kartpostal vardý.Bu bir Japon kýzýydý.Hafif bir hareketle göz kýrpardý.Ýlk inci kolyeyi de onda görmüþtüm.Saçlarý kýsa ve hafifçe alnýna düþerdi.O zamanýn modasý kulaklarýn önünden ay þeklinde hafifçe þekil verilirdi.Onunda saçlarý öyleydi.Deri kayýþlý bir saati, papatyalý bir kumaþtan dikmiþ güzel bir takýmý vardý.Her þeyi çok yakýþýrdý.
O gece aynanýn karþýsýnda hiç de mutlu deðildi .Bütün kolyeleri deniyor.”olmuyor, olmuyor iþte” diye baðýrýyordu.Bende aynanýn hemen arkasýndan hayran hayran bir ona bir Japon kýzýna göz atýp duruyordum.Çenesinde bir beni vardý, dudaklarý dolgunca iri ela gözleri güzel bir kýzdý.Zorluklarla okumuþtu.Öðretmendi herkes yolda yürürken onu gösterirdi.Okuluna gitmek için kasabanýn ortasýndan geçerdi ve onu görenler birbirine seslenirdi “ülkü öðretmen geçiyor.”
Yýllar geçti o hiç evlenmedi. Mahallesinden avukat çýkan bir komþu oðlunda gönlünün olduðu söylenirdi. O da uzun zaman evlenmedi sonrasýný bilmem. Engelleri neydi az çok tahmin ediyorum. Çok uzun hikâye. “Kim demiþ ki kader senin elinde.”
Þimdilerde, Ülkü abla çok hasta en son üç sene evvelsi gördüm. Ayný hanýmefendiliðiyle tatlý tatlý iki laf ettik. Geçirdiði hastalýða raðmen hala güzeldi. Ben her bahar ayvalar çiçek açtýðýnda onu hatýrlayacaðým. Ve aynanýn karþýsýnda güzel bir kýz.
Kasabaya geldikten sonra, erkek bir öðretmenim oldu. Ýkinci sýnýftayým onunsa gözümün önünden gitmeyen fotoðrafý, bize keman çalardý.Ve kemaný çenesinin altýna özenle yerleþtirirdi.Tekrar tekrar ayný hareketi yapardý.Rugan ayakkabýlarýný hatýrlýyorum, her zaman parlak kahverengi takýmlarý ve hep masasýnýn üzerine getirip kemanýn çantasýný açýp çene altýna yerleþtirmesi.Oda, kasabanýn belli ailelerinden birinin oðluydu ve eþini hatýrlýyorum.Kýsa küt saçlý yuvarlak yüzlü.Öðretmenim beni çok sevdiði için fotoðrafýmý istemiþti .O zamanlar daha da kýymetli olmasýna raðmen en güzel fotoðrafýmý seçip evine götürmüþtüm.Kapýyý eþi açmýþtý tam yüzünü hatýrlamasam da pembe bir sabahlýkla kapýyý açmýþtý.Bir daha onu hep karþýdan görmüþtüm.
Bizim mahallenin biraz yukarýsýnda kayýnpederine gelirlerdi. Hafif taþlý sokaktan el ele tutuþmuþ inerken görürdüm onlarý. Hafif gülümseyerek ve muhabbet ederek inerlerdi. Hafif yokuþlu yolu.
Parmakla gösterilirlerdi. O bahsettiðim yol boyuna çýkýnca. O zaman birkaç genç çift vardý. Ve dillere destan bir evlilikleri vardý. Benim çocuk dünyama da aklýmda kalan buydu. Üçüncü sýnýfta ben kasabadan ayrýldým. Yýllar çabuk geçti. Benim öðretmenimi arayýp sorma imkâným olmadý. Ama bir gün muhakkak göreceðim onu derdim. Müziði çok sevmemin sebebini bile ondan dinlediðim kemana baðlardým.
Birkaç sene önce büyük annemi kýsa ziyaretlerimin birinde. Büyük annem (onlarýn deyim ile) kasabadan havadisleri verdi. Bir de ballandýrarak anlatýr ki. Yazýk olmuþ bir yetenektir bu konuda. Ýçime sýkýntý verdi bu sefer havadisi. O anlatýr çoðu zaman bende pek kulak vermem. Ama bu seferki havadis canýmý sýkmýþtý.” Odabaþýlardan, Nedim Öðretmen intihar etmiþ” dedi Çok þaþýrmýþtým. Bu benim öðretmenimdi. Nasýl olur, diye düþündüm.
Hemen gözümün önüne geldi. Keman çalýþý. Masa baþýnda gencecik bir öðretmen. “Nasýl, yani” diyebildim. Büyükannem devam etti haberlerine.”Karýsý ile ayrýlýyorlarmýþtý, eþya yüzünden kavga etmiþler.Oda sinirlenip býçaðý almýþ….” Dona kaldým. Yani bu anlatýlan benim hayran olduklarým hep onlarý el ele hatýrladýklarým mýydý. Hani onlar birbirini çok severdi, dillere destandý, onlar pýrýl pýrýl insanlardý. Hayat nereye getirmiþti onlarý. Onu bu ölüme sürükleyen eþyamýydý? Yoksa asýl kaybettiðine mi tahammül edememiþti. Ýþte hayatta her þey yalanmýþ dedirten bir þey. Hiç bu, yakýþmamýþtý benim güzel hatýralarýma. Ve silik zor hatýrlanan hatýralar biraz daha kararýyordu.
Kasabamýzdaki çoðu þey deðiþmiþ tabii. Benim içimde yýkýlan evleri hep yaþýyor. O özel insanlarý tanýmanýn bana hayatta neler kattýðýný ve çok þanslý olduðumu biliyorum. Mahallemiz vardý. Ve mahallemizde yaþayan yaþlýsýnýn ve gencinin üzerimizde hep etkisi vardý. Zenginliðimizdi, o insanlar. Paylaþmayý ve hatýr sormayý buralarda öðrendik. Ýyi ki benimde eskidendi, diye baþlayan hatýralarým var.
Ben yine, Nedim öðretmenimi hatýrlayacaðým. Küçücük bir siyah fotoðrafta hatýra kalan bayram hatýrasýnda onu hatýrlamamak mümkün mü..23 Nisan da bana beyaz bir gelinlik giydirmiþti. Üzerine siyah pelerin. Ve beyaz güvercinleri vermiþti, elime. Güvercinler örtünün altýnda ben bayram kutlamalarýnýn yapýldýðý meydana yürüyorum. O da Ýstiklal Marþýný okuyordu. “Hangi çýlgýn bana zincir vuracakmýþ, þaþarým” dediðinde ben siyah pelerini atýp güvercinleri de salmýþtým, havaya. Belki özgürlüðün ne olduðunu o gün ilk orada hissetmiþtim.
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
Alýntý
Haydarpaþa Garýnýn önünde, iskeleye yakýn bir bankta, elinde yarým simit, yanýnda çantasý, siyah paltolu bir kadýn oturuyor. Gözlerini denizden ayýrmadan Ýstanbul’u dinliyor. Deðil gözlerini kapatmak, kýrpmak bile istemiyor. Herþeyi nakþetmeli belleðine , daha epey bir süre bu resimlerle oyalanacak.
“Sanki karnýmýn üstünden geçiyor vapurlar...Ne çok martý var, ne kadar zarifler, þu minik iskele ne kadar güzel,” diye düþünüyor.
- Bak abla ne güzel kokuyor bunlar, al bir tane!
Diyerek, kendisine bir demet nergis uzatan güler yüzlü, altýn diþli çingene kadýnýna para vermek için çantasýný karýþtýrýyor. Aldýðý nergislerin kokusunu derin derin içine çekiyor. Bir an kendisine gözlerini dikmiþ bakan güvercinle gözgöze geliyor. Elindeki simitten bir parça koparýp atar atmaz güvercinler çoðalýveriyor. Kalan simidi de onlara atýyor.
Þimdi, elinde bir demet nergisle arkasýna yaslanan kadýn, karþý sahillerin camilerle bezeli siluetine bakarken, ilk defa bu þehre geliþi canlanýyor gözünde...
Önünden vapurlar geçer, martýlar uçuþurken, belleðinin onlarca yýl gerilere gidebilmesine þaþýrýyor... “Hangi onlarca yýl,” diyor kendi kendine. “Tam kýrkbeþ yýl geçti aradan!” “Olamaz!” diyerek bir daha hesaplýyor. Öyle ya sekiz yaþýndaydý o zaman. Þimdi elli üç olduðuna göre...
“Ne kadar çok severdi Ýstanbul’u annem, hiç dilinden düþürmezdi.’’
O yaz tatilinde Ýstanbul’a gitmeye karar verdiklerinde çok sevinmiþti. Tatili iple çekmiþ, önünü gelen herkese sevinçle yazýn Ýstanbul’a gideceklerini anlatmýþtý. Ankara garýnda beklerken içi içine sýðmamýþtý. “Kuþetliyle gidecegiz,” diyordu annesi. Bu kelime çok hoþuna gitmiþti. Kafasýnda tekrarlayýp duruyordu. “kuþetli...kuþ etli...etli kuþ... kuþetli...kuþ etli...etli kuþ...” Küçücük yüreðinde Ýstanbul heyecaný, akþam üzeri bindikleri trende, güle oynaya baþlamýþtý yolculuk.
Bir süre sonra kompartýmandaki yataklarý hazýrlamýþtý babasý, yatmýþlardý ama uyumak ne mümkün! Yüreðindeki Ýstanbul heyecanýna bir de trenin olaðanüstü gürültüsü eklenmiþti. Beyni, yüreði, karný, yani kulaklarýyla birlikte bütün organlarý bu gürültüyü dinliyordu sanki, çuf çufçuf çufçufçuf . Yarý uyur yarý uyanýk, daha garip gümbürtülerle gözlerini açýyor, bu sarsýntýlara trenin, uzun uzun, kulak týrmalayan düdük sesi karýþýyordu.
Ne bitmek tükenmek bilmez bir yolculuktu bu. Gün aðarmýþtý. Pencereye kafasýný dayayýp uzun süre dýþarýyý seyretmiþti. Výn výn gözünün önünden akýp giden manzarayla oyalanmýþtý.
Pendik’te inmiþlerdi trenden. Öyle yorgundu ki, güzelim denize bakmýyordu bile.
Bahçeli küçük evler, yeþillik, aðaçlar, sakin sessiz bir köy... Bu muydu annesinin dilinden düþüremediði Ýstanbul!
O yaz bir ay kalmýþlardý Pendik’de. Çok da gezmiþlerdi. Görkemli saraylar, müzeler, kiliseler, Ankara’da hiç rastlamadýðý çeþit çeþit evler... Ýþte arkasýnda duran bu gara da gelmiþlerdi. Hava sýcaktý, trenle, otobüslerle yapýlan gezmeler yorucuydu...
O tatilden geriye kalan en güzel anýsý, tatilin son günü de olsa yüzme öðreniþiydi. Dönerlerken aðlamýþtý “Biraz daha kalamaz mýyýz?” diye.
Bu ilk tatilden sonra hemen hemen her tatil gidildi Ýstanbul’a.
Acý tatlý anýlarýn biri gelip biri gidiyor, uçup konan martýlar gibi. Bazen hayran olmuþ, bazen da nefret etmiþti bu þehirden. “Nefret” deyince, kendisine elle sarkýntýlýk eden adam geliyor aklýna. Sahi kaç yaþýndaydý o zaman, 16 , 17 olmalý. Babasý hemen yakasýna yapýþmýþtý adamýn. “Yapma abi, ben sizi turist zannettim kusura bakma,” diye yalvaran, özrü kabahatinden büyük adamý zor almýþlardý elinden.
“Ne kadar üzülmüþ ne kadar utanmýþtým...Sanki suçlu benmiþim gibi!” diye düþündü.
Babasý da “Sanki suçlu benmiþim gibi’’ demiþti, arabalarý soyulduðu sene. Sultanahmet Meydanýnda iþkembeciye girmiþlerdi. Bir çorba içimi sürmüþtü parktaki arabalarýnýn soyulmasý. “Aç bir adam düþün! Fýrýndan ekmek çalýyor, sen de arabanýn içinde görünür býrakmýþsýn eþyalarýný, tabii soyulur araban”, diyerek, azarlamýþtý polis babasýný.
Bir ay sonra hýrsýzýn bulunduðu haberi gelmiþti. “Tabii hiçbir þey geri gelmedi” diye düþündü siyah paltolu kadýn, dudaklarýnda acý bir gülümsemeyle. Bir kez daha hayýflandý firuze taþlý yüzüðüne, sanki dün kaybetmiþ gibi
Ýstanbula’a her gidiþlerinde, Ankara’ya taþýnan anýlar deðiþiyordu da annesinin Ýstanbul tutkusu hiç deðiþmiyordu. Oysa bu arada, ikisi de öðretmen olan anne ve babasý kendilerini Ýstanbul’a tayin ettirmeyi baþarmýþlardý. Ama Daha sonra korkup vazgeçmiþlerdi. “Çok keþmekeþ bu þehir,” demiþti babasý. “Çok kalabalýk , sudan çýkmýþ balýk gibi hissediyor insan kendisini! Bu þehirde nasýl çocuk büyütülür?” demiþti annesi, onca sevdiði Ýstanbul’dan vazgeçerken.
“Vazgeçmek mi?” diye düþünüyor siyah paltolu kadýn. “Annem Ýstanbul’dan hiç vazgeçmedi ki! Emekli olduðunda, günlerce arayýp bir daire alýþý, vazgeçemediði içindi. Günün birinde mutlaka bu þehre yerleþmeyi, burada yaþamayý hayal etti,” diye düþünürken, yanaklarýndan süzülen yaþlarý eliyle siliyor. Annesinin kendisine, sadece içinde oturmak kýsmet olmayan o daireyi deðil, ayný zamanda Ýstanbul tutkusunu da miras býraktýðýný hayretle fark ediyor.
Önünden ardarda geçip giden vapurlar gibi, birgün Ýstanbul’a yerleþme hayaliyle geçip giden yýllarý düþünerek hüzünleniyor.
Yýllardýr eþinin emekliliðini bekliyorlar, Ýstanbul’a yerleþmek için. Tatillerde uðrayýp birkaç gün kaldýklarý bu þehir, her seferinde þaþkýna uðratýyor onlarý. Ýkirciklik içinde dönüyorlar otuz yýldýr yaþadýklarý Almanya’ya. Sonra Günlerce Ýstanbul konuþuluyor. “Yaþanýrdý, yaþanmazdý..” tartýþmalarý yapýlýyor, bir süre sonra da konu rafa kalkýyor.
Siyah paltolu kadýn, “Aslýnda hiç bir zaman rafa kalkmýyor bu konu benim için,” diyor: Televizyondaki dizilerin hemen hemen hepsine en güzel çehresiyle kulis olan, buna karþýlýk her gün izledikleri haberlerde acý ve korkunç yönleri ekrana gelen Ýstanbul’u görünce her Allahýn günü, “Ah gitsek yerleþsek artýk”la, “Bu ne biçim þehir!” arasýnda dolaþýp durduðunu düþünerek.
Emekliliklerinde yerleþip yerleþmemeye karar vermek üzere, bir kez daha “alýcý gözle bakmak için” geldikleri bu þehirde, Haydarpaþa Garý önündeki bu bankta, denizin müziðine kapýlmýþ, mutlu hissediyor kendini. Ve umut dolu bir sesle “Evet, mutlaka yerleþeceðiz bir gün buraya.” diyor.
“Bekle bizi Ýstanbul!”
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
Alýntý
Yýl 1963, bir ocak ayý ... Kar her tarafý beyaz bir örtü misali kaplamýþtý sanki. Hastaneye gitmek artýk daha da zordu. Zaten köy yeri olduðu için,hastane imkansýzdý .Gülsüm evde doðum yaptý. Ama çok fazla kan kaybediyordu.Derhal týbbi müdahele gerekiyordu.Mehmet,anneyi de alarak yola çýktý .Ama artýk çok geçti.Gülsüm ölmüþtü ...
Defin iþlemi tamamlandýktan sonra, Mehmet bebeði alarak eve geldi. Diðer üç kardeþinden daha þansýz doðdu. Çünkü gözleri görmüyordu.Mehmet dört çocukla kalakaldý.Gülsüm'ün mevlitinde herkes evlenmesi için baský yaptý.O da baþka çaresinin olmadýðýný biliyordu.Evlenmek zorundaydý.
Köyde Ayþe adýnda biriyle evlendi.
Ayþe çocuklarýna kendi çocuðu gibi baktý . Ama Yaþar gözleri görmediði için,Ayþeyi annesi sanýyordu.Kimse Yaþar'a annesinin öldüðünü söylemedi.Çünkü zaten gözleri görmüyordu,annesinin öldüðünü söylemek onu daha mahvedecekti.
Birgün abisi Halil'in gece çýðlýk sesleriyle uyandý. Halil ''anne seni çok özledim'' diye baðýrýyordu.Yaþar bunu üzerine birþeylerin yolunda gitmediðini anladý.Abisine sordu ve olaný biteni hepsini anladý.Artýk herþeyi biliyordu.Haberi ilk duyduðunda olduðu yerde durdu ve sadece gözünden iki damla yaþ geldi.Aðlamasýnýn hiç bir faydasý yoktu.Nasýl olsa hayatta olsa dahi göremeyecekti.
Yaþar çok kötü hastalandý. Kan kusuyor. Hiç bir þey yemiyor,konuþmuyordu.Babasý hastaneye götürmeye karar verdi.Bu sefer ne olursa olsun,hastaneye yetiþtirecekti.Köyün muhtarýndan araba istedi,ama suratýna hiç beklemediði halde kapý kapandý.O da mecburen kavga ettiði komþusundan araba istedi. Komþusu:
- Eski dost düþman olmaz. Al arabayý git çocuðunu kurtar.
- Sað ol ! Allah razý olsun senden.
diyerek hastaneye doðru yol almaya baþladý. Arabanýn benzini bitti.Yol kenarýnda durdurduðu bir kamyonla hastaneye vardý.Hemen Yaþar'ý yoðun bakýma aldýlar . Mehmet çaresiz bekliyordu . Doktorlar koþuþturuyordu . Hemen ameliyathanenin hazýrlamasýný söylüyorlardý . Ameliyattan çýkan doktor :
- Ameliyat tam anlamý ile iyi geçti diyemiyorum. Çocuðunuzda , siroz hastalýðý var . Ayrýca erken teþhis olmadýðý için hastayý , her an kaybedebiliriz.Ýsterseniz çocuðunuzu son kez görün.
- Sað olun doktor bey.
Mehmet, yoðun bakým odasýna girdi. Çocuðun elini tuttu . Ona son kez sarýldý . Yaþar'ýn son sözleri :
- Baba ne deniz görmek isterim, ne aðaç, ne de gökyüzü sadece son kez annemi görmek istiyorum ... Dedi … Ve hayata hiç açmadýðý gözlerini kapadý ...
Hayatta elinizde olanýn deðerini bilin . Kaybettikten sonra ,deðeri anlaþýlan her þey insanýn canýný daha yakar.
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.