Peygamberimizin Hastalanmasý
Peygamberimiz artýk 63 yaþýna girmiþti. Bu dönemde sýk sýk hastalanýyordu. Fakat vefatýna yakýn bir zamanda hastalýðý daha da þiddetlenmiþti. Peygamberimiz (sav) bu hastalýðý için þöyle diyordu: “Zaman zaman bu zehirden muzdarip oldum. Þimdi beni þahdamarýmdan vurdu.”(Ýbn-i Hiþam) Peygamberimiz (sav) Hayberin fethi sýrasýnda bir Yahudi kadýn tarafýndan (Zeynep b. Haris) verilen yemekle zehirlenmiþti. Gerçi kendisi zehirin farkýna vararak hemen tükürmüþtü fakat bu zehrin etkisini sürekli hissetti. Hatta bir çok alim, Peygamberimizin (sav) bu zehrin etkisiyle vefat ettiðini belirtmektedir.
Peygamberimiz hastalanmadan önce Usame komutasýnda bir orduyu Bizans üzerine göndermekle görevlendirmiþti. Fakat Peygamberimizin rahatsýzlýðý þiddetlenince askerler þehrin dýþýnda beklemeye baþladýlar.
Peygamberimiz, vefatýna doðru bir gece yataðýndan kalkarak mezarlýða gitti. Yanýnda Ebu Müveyhibe bulunuyordu. Beraber mezarlýktakilere dua ettiler. Bu arada Peygamberimiz Ebu Müveyhibe’ye “Bana dünya hazinelerinin anahtarý ile orada ebedi kalmak, bir de Rabbime kavuþup cennete girmek sunuldu ve muhayyer býrakýldým. Ben de Rabbime kavuþmayý, cenneti seçtim.” Buyurdu. Daha sonra eve geldi. Bu sýrada Hz. Ayþe “vay baþým!” diye yakýnýrken, o da: “ Tam aksine Vallahi Ayþe esas benim baþým!” diye cevap verdi.
Peygamberimizin hastalýðý aðýrlaþmaya baþladý. Normalde her gece baþka bir hanýmýnýn odasýnda kalmasýna raðmen, artýk Hz. Ayþe’nin evinde kalmak istediðini belirtti. Bunun üzerine Hz. Ali ve Ýbn-i Abbas’ýn oðlu Fadl’ýn omuzlarýna dayanarak Hz. Ayþe’nin odasýna geçti. Sýk sýk ateþ nöbetleri geçiriyordu. Bu dönemlerde Hz. Ayþe sürekli “Muavvezeteyn”i okuyordu. Rivayetlere göre Peygamberimiz ne zaman hastalansa bu sureleri okur, kendine üfler ve vücudunu mesh ederdi. Þimdi ise Hz. Ayþe bunu okuyor ve Peygamberimizi eliyle mesh ediyordu.
Ebu Saidül Hudri Peygamberimizi ziyarete gelmiþti. O sýrada Resulullah’ýn üzerinde bir þilte örtülü idi. Ebu Said, þiltenin üzerine elini koyduðu zaman, Peygamberimizin vücudunun hararetini þiltenin üzerinden hissetti. “Humman (ateþin) ne kadar þiddetlidir!” dedi. Peygamberimiz; “Bize, ibtila böyle aðýrlaþtýrýlýr. Ecrimiz de kat kat verilir.” Buyurdu.
Bir gün þehrin yedi ayrý kuyusundan çekilen yedi ayrý su getirmelerin ve baþýna dökmelerini söyledi. Hz. Ayþe þöyle der: “Onu bir leðene oturttuk. Baþladýk baþýna sularý dökmeye. Nihayet artýk yeterli olduðunu iþaret edince býraktý.” Bunun etkisiyle kendisine geldi. Yataðý terk edip camiye gidebildi ve sahabilerle sohbet etmeye baþladý. Hutbe verdi. Ýbni Hiþam’da þöyle rivayet edilir. Peygamberimiz hutbede
“Alah’ýn bir kulu vardý; Allah ona dünyada ve kendi yanýnda olamadan birini tercih etme hakkýný verdi ve bu kul Allah yanýnda olmayý tercih etti.” Hz. Ebu Bekir bu sözün manasýný anladýðýndan aðlamaya baþladý. Daha sonra þöyle devam etti. “Kabirlerini tapýnacak yer haline getirenleri Allah lanetledi. Benden sonra, kabrimi tapýlacak put haline getirmeyin!..” Baþka bir konuþmasýnda da “Yahudi ve Hristiyanlarý Arabistan’dan çýkarmalarýný istemiþtir.”
Hz. Ebubekir’in Ýmamlýðý
Peygamberimizin hastalýðý artýnca namaz kýldýrmasý için hz. Ebubekir’i görevlendirdi. Hz. Ebubekir, aranmasýna raðmen bulunmayýnca haberciler Hz.Ömer’e namaz kýldýrmasýný söylediler. Fakat Hz. Ömer’in sesini duyan Resululah; “Hayýr; Ebubekir benim yerimi almalýdýr!” diye müdahale etmiþtir. Hatta, Hz. Ebubekir’in namaz kýldýramayacak kadar hassas olduðunu belirten Hz. Ayþe’ye de karþý çýkmýþ ve ýsrar etmiþtir.
Peygamberimiz bir gün kendini iyi hissettiðende camiye kadar geldi. Namaz kýlanlar peygamberimizi aralarýnda görünce sevinçten çýlgýna döndüler. Fakat içlerinden hiçbiri yerini terk etmedi ve namazdan çýkmadý. Resulullah, bu disiplinden çok memnun oldu. Gülümsedi ve yatmaya döndü. Bir sabah namazýnda da Resulullah mescide gitti. Hz. Ebubekir’in arkasýnda oturarak namaz kýldý
Ehli sünnet alimleri, Hz. Ebubekir’in Peygamberimiz tarafýndan bu þekilde görevlendirmesini onun halifeliðine en büyük delil saymýþlardýr. “Madem ki dinimiz için uygun görülmüþ, dünya iþlerimiz içinde uygundur demiþlerdir.” Bu hadîslerin, nass biçiminde olmasa da zýmnen Hz. Ebû Bekir'in halîfeliðine delâlet ettiði söylenebilmekte ve bunun boþ bir iddia olmadýðý kanýsý aðýr basmaktadýr. Nitekim Rasûl'ün vefâtýndan sonra Ensâr, "bizden bir emîr, sizden bir emîr" görüþünü ortaya atmýþ, ancak Hz. Ömer: "Ey Ensâr! Rasûllullah @'ýn, Ebû Bekir'in namaz kýldýrmasýný emrettiðini bilmiyor musunuz?" sorusuna "evet" demek zorunda kaldýklarýnda Hz.Ömer: "Ebû Bekir'in önüne geçmeye hanginizin gönlü râzý olur?" dediðinde, Ensâr, "Ebû Bekir'in önüne geçmekten Allah'a sýðýnýrýz" demiþlerdir." Yine "Rivâyet edildiðine göre Rasûlullh @'ýn vefâtýndan sonra Müslümânlar, Ebû Ubeyde'ye gelerek halîfelik teklifinde bulunduklarýnda, Ebû Ubeyde: "Rasûlullah'ýn namazda önümüze geçirdiðini biz de (halîfelikte) önümüze geçirdik." Diyerek, namaz olayýna iþaret etmiþtir.
Halifelik Münakaþalarý
Peygamberimizin ölüm döþeðinde bulunmasý, Müslümanlarýn ileri gelenleri arasýnda Peygamberden sonra yerine kimin geçeceði veya Peygamberimizin bir vekil tayin edip etmeyeceði beklentisi doðmaya baþladý. Hz. Ebubekir’in Peygamberimizin ýsrarlý isteðiyle yerine namaz kýldýrmasý Sünnilerce bir delil kabul edilmesine raðmen, o esnada Müslümanlar arasýnda bu konu ciddi biçimde düþünülüyordu.
Hatta Hz. Ali, Rasûlullah @'ýn yanýndan çýkýnca halk ona: "Allah'ýn Rasûlü nasýldýr?" diye sordu. Hz. Ali: "Allah'a þükür epey iyileþmiþ bulunuyor" cevabýný verdi. Bunun üzerine Hz. Abbas, Hz. Ali'nin elinden tutarak þöyle dedi: "Ya Ali! vallahi Allah Rasûlü'nün bu hastalýðýnda vefât edeceðini seziyorum. Ben, ölüm döþeðindeki Abdulmuttalipoðullarý’nýn yüzlerinin nasýl olduðunu çok iyi bilirim. Allah Rasûlünün yanýna varalým ve bu “devlet Ýdâresi” bize kalacaksa bilelim, baþkalarýnýn olacaksa, Onunla görüþelim. Bizi onlara tavsiye etsin.” dedi. Hz. Ali þu cevabý verdi: “Allah’a yemin ederim ki bunu yapmam. Vallahi, bundan alýkonulacak olursak, Allah Rasûlü’nden sonra hiç kimse onu bize vermez.”
Kýrtas Hadisi
"Kýrtas Hadîsi" diye bilinen olay da Hz. Peygamber @'ýn kendisinden sonra Müslümanlarýn liderlik konusunda þiddetli ihtilaflara ve mücadeleler düþecekleri konusunda endiþeli olduðunu ve yerine birisini tayin etmek istediðini göstermektedir.
Ýbn-i Abbas’dan rivayetle; “ Resulluha’ýn hastalýðý þiddetlenince yanýndakilere "Bana kaðýt, kalem getirin. Size bir þey yazdýrayým ki, hiç (doðru yoldan) sapmayasýnýz." Diye emretti. Fakat oradakiler, Resullah’ýn kendisinde olmadýðýný ve bu esnada hastalýðýn etkisiyle ilerde proplemlere yol açacak bir þeyler yazabileceðini düþündüler. Bu arada Hz. Ömer: "Rasûlullah @ aðrýsýnýn þiddetiyle böyle konuþuyor. Elimizde Kur'an vardýr ve o bize yeter" Peygamberimiz, etrafýndaki bu tartýþmalarý iþitince, "Beni (rahat) býrakýnýz, içinde bulunduðum durum, sizin Beni düþündüðünüz durumdan daha iyidir" buyurdu ve üç þeyi tavsýye etti: "Arap Yarýmadasý'ndan müþrik olarak kalmýþ kimseleri çýkarýn; hazýrladýðým gibi Üsâme ordusunu techiz edin." Üçüncüsünü söylemedi, veya hadîsin ravîsi olan Ýbn Abbâs bu üçüncü maddeyi unuttu. Arkasýndan içerdekileri “Hadi dýþarý çýkýn” diyerek çýkardý.
Diðer bir rivâyette dedi. Tartýþmalar uzayýp Rasûlullah @'ýn isteði yerine getirilmeyince Ýbn Abbâs'ýn :"Yazýk ki ne yazýk! Hazýr bulunanlarýn tartýþma ve görüþ ayrýlýklarýndan Rasûlullah @'ýn isteði yerine getirilemedi." Þia, burada Hz. Ali’nin belirtileceðini iddia etmektedir. Fakat bunun kanýtlanmasý imkansýzdýr. Tersi de olabilirdi. Sonuça, vasiyet yazýlsaydý ileride doðacak olan bütün bu olaylar yaþanmamýþ olacaktý.
Peygamberimizin Vefatý (8 Haziran 632/12 Rebiülevvel 11)
Peygamberimiz günlerce hasta yatýyordu. Son anlarýnda hastalýk tekrar alevlendi. Rivayete göre bir Pazartesi sabahýydý. Resulullah konuþamýyor ve hatta aðzýný dahi açamýyordu. Ailesinden bazýlarý aðzýna ilaç konulmasýný arzu ettiler. Fakat Resulluh bunu yapmamalarýný iþaret etti. Fakat yine de verdiler. Kendine gelince bunu öðrendiðinde kýzmýþtý.
Sonra tekrar kendinden geçti. Bu sýrada Ebubekir’in oðlu elinde bir misvakla içeri girdi. Resulullah misvak’a bakýnca Hz. Ayþe durumu anladý ve aðzýný misvakla temizledi. Bu sýrada Resullah’ýn baþý onun kollarý ve dizleri üzerindeydi. Bu son anýný Hz. Ayþe’den dinleyelim:
“Son olarak Resullah alçak sesle arasýra: -La ilahe illallah ruh teslimi ne zor þeymiþ diyordu!...” Artýk ölüm hali onu sarartmýþtý. Yanýndaki tasta bulunan suya ellerini batýrýp yüzüne sürüyordu. Hz. Fatma; onu bu halde görünce; “Vah babamýn çektiði ýzdýraba!..” diye feryada baþladý. Resullah ise; “Babanda bu günden sonra sýkýntý kalmayacak. Ben öldüðümde –inna lillahi ve inna ileyhi raciun!-de!” Diye cevap verdi.
Ölüm anýný Hz. Ayþe’den dinlemeye devam edelim: “Güçlükle iþitilebilen son sözü þu oldu: “Ölümün de acýlarý varmýþ. La ilahe Ýllallah, Refiki ala. (Ulu Rabbimle beraber)” sanki iki þýk arasýdan bir seçim yapýyormuþ gibi. Son sözleri bunlar oldu. O halde ruhunu verdi.” Hz. Ayþe devamla; “Gençtim. Hiçbir þey anlamýyordum. Þaþkýnlýðým arasýda, Resullah kollarýmda son nefesini verdi de benim haberim olmadý! Odadaki diðer hanýmlar aðlamaya baþlayýnca, olayýn ne olduðunu anladým. Resullah’ýn baþýný yastýða koydum. Ayaða kalktým ve ben de diðerleri gibi yüzüme vuruyordum.”
Peygamberimiz dünyalýk namýna hiçbir þey býrakmadý. Onun ne kölesi, ne de sürüleri vardý. Sadece beyaz bir katýrý, silahlarý ve bir miktar da arazisi vardý. Arazilerinin gelirini ailesi için harcanmasýný ve kalanýn Devlet hazinesine devredilmesini emretti. Kýlýcýný damadý Hz. Ali’ye býraktý. Hz. Ayþe’deki 7 dirhemlik bir parayý da “Mülkiyeti altýndaki bu parayla Allah’ýn huzuruna çýkmaktan utanacaðýný” söyleyerek fakirlere daðýtýlmasýný emretti. Kendisine ait bir zýrh, þehirde bir Yahudi tüccarýndan 40 kilo arpa karþýlýðý rehindeydi. Bu zýrh daha sonraki dönemlerde geri alýnmýþtýr.
Resullah’ýn Defni
Resullah’ýn vefat haberi halk arasýnda hýzla yayýldý. Hz. Ebubekir hemen yanýna koþtu. Resullah’ýn üzerinde çizgili bir bez örtülmüþtü. Üstünden örtüyü çekip yüzünü açtý. Eðilip onu öpüp aðladý. Hz. Ömer ise kýlýcýný çekmiþ, onun ölmediðini ve Peygamberin öldüðünü söyleyeni öldüreceðini belirtiyordu. Hz. Ömer’i ancak Hz. Ebubekir sakinleþtirebildi.
Peygamberimiz yýkandýðýnda iki kürek kemiði arasýndaki nübüvvet mührünün kaybolduðu görüldü. Böylece onun ölümüyle nübüvvet son bulmuþ, mühür geri alýnmýþtý. Resulullah elbiseleriyle yýkandý. Peygamberimizi Hz. Ali yýkadý. Peygamberimiz, daha önceden bu konuda kendisine vasiyette bulunmuþtu. Yýkandýktan sonra elbiseleri çýkartýlarak üç parça bezle kefenlendi. Bir cenaze alayý tertiplenmedi. Cenaze namazý imamsýz kýlýnmýþtýr. Herkes kendi baþýna veya grup olarak imamsýz bir þekilde kýlmýþtýr. Hz. Ali’nin dediði gibi “Resulullah sizin diri iken de, ölü iken de imamýnýzdýr.” Sözüyle hareket edilmiþtir. Öldüðü yerde halkýn ziyaretine açýldý. Bütün Medine halký onu son kez görmek için koþtular. Peygamberimiz, öldüðü yer olan Hz. Ayþe’nin evinde yattýðý döþeðin altýnda kazýlan mezara gömüldü. Çünkü bir hadisinde “Peygamberler öldüðü yerde gömülürler.” Demiþtir.
Peygamberimizin yýkanmasý ve gömülmesi yeni halifenin seçilmesinden sonra oldu. Müslümanlarýn ileri gelenleri oluþabilecek boþluðun daðýlma ve kargaþaya neden olacaðýný düþünerek Peygamberin gömülmesini iki gün erteleyerek Halife seçimi sorununu hallettiler.
Kaynaklar
1. Ýbn Sa'd, Tabakât,
2. Gazalî, Sîre
3. Buhârî, Müslim
4. Ýbn Hiþâm, Sîre,
5. Kýrtas Olayý diye meþhur olan bu meselenin aslýna yönelik ciddi bir tenkit için bkz. Þiblî I. 100-105; Hatiboðlu, Siyâsî, s. 11, 21.
6. Ýbn Hacer, Feth
7. Hamidulah Muhammed, Ýslam Peygamberi,
8. Buti, Sait Ramazan, Fýkhussire
9. Köksal Asým, Ýslam Tarihi
10. Ýbni Kesir, Sirettünnebeviyye