Ýçinde Nizip'in geçtiði veya Nizip'i konu alan hikayeleri burada yayýnlayalým. Bu hikayeleri biz de yazmýþ olabiliriz veya alýntý yapabiliriz. Yeterki Niziple alakalý olsun.
Ýçinde Nizip'in geçtiði veya Nizip'i konu alan hikayeleri burada yayýnlayalým. Bu hikayeleri biz de yazmýþ olabiliriz veya alýntý yapabiliriz. Yeterki Niziple alakalý olsun.
Nizip'teki akrabalarýmý ziyaret etmek istiyordum. Uzun bir süredir görmemiþtim onu. Deðiþiklik olsun diye trenle gitmeye karar verdim. O dönemlerde Gaziantep'ten Nizip'e trenler akþam 5'te gidiyordu. Yaklaþýk yarým saatlik bir yolculuktu. Trene bindiðimde dolu olduðunu gördüm. Hemen hemen hiç boþ yer yok gibiydi. Sonunda sakin bir kompartýman gördüm. Selam vererek içeri girdim. Oturduktan sonra etrafa bakýnmaya, yol arkadaþlarýmý incelemeye baþladým. Yanýmda orta yaþlarýnda olduðunu tahmin ettiðim bir adam vardý. Aðzýndaki sigarasýný emzik emer gibi somurarak çekiyordu. Yüz hatlarý zamanýndan önce kýrýþmýþ olduðu belli oluyordu. Camdan dýþarýsýný seyrediyordu. Karþýmda ise ihtiyar bir adam üzgün üzgün oturuyordu. Onun yanýnda bir köylü vardý. Ayaklarýnda çorap yoktu. Yýrtýk bir lastik ayakkabý giymiþti. Elbisesinin bir çok yeri yamalýydý. Elbisesi yamalý olduðu gibi çok yýkanmaktan rengi de sararmýþ ve kýrýþmýþtý. Yanýnda 12-13 yaþlarýnda bir çocuk oturmuþtu. Onun da elbisesi yamalýydý. Pantolonun fermuarý da bozuk olduðundan açýktý. Bira sonra bir ihtiyarla onun peþinden gelen 8 yaþlarýnda bir çocuk içeri daldý. Onunda kýyafeti eskiydi. Fakat yama yoktu. Tren hareket etmeye baþladý. Hiç kimse konuþmuyordu. Herkes düþünceye dalmýþtý. Biraz sonra kompartman görevlisi gelip biletleri kontrol etmeye baþladý. Bu sýrada çocuðu gördü. Çocuðu iþaret ederek
-Bu çocuk kimin? Diye sordu.
-Benim. Dedi. Yanýndaki köylü titrek bir sesle.
-Hani nerede bunun bileti?
-O daha çocuk. Üstelik de öðrenci diye çekingen bir sesle cevap verdi köylü.
-Öðrenci möðrenci. On yaþýndan büyük olan herkesten para alýnýr. Diye sert ve hiçbir þeye aldýrýþ etmeyen bir sesle konuþtu. Vazifesini cidiye alan ve ciddiye alýnmayý bekleyen bir edayla duruyordu. Köylü paniðe kapýlmýþ, yardým ister gibi içerideki yolcularý tek tek süzüyordu.
-Ama beyim. Bende baþka para yok.
-Paran yok mu?
-He ya…
-Onu bunu bilmem. Bu çocuðun parasý verilmeli!
Tartýþma uzuyordu. Köylünün verecek parasý biletçinin de insafý yoktu. Köylünün bu çaresiz durumu içime dokundu. Nihayet söze karýþmaya karar verdim.
-Ne kadar para istiyorsun?
Bana lakayt bir tavýrla döndü. Önce þöyle bir tepeden aþaðý inceledi. Sonra da omzunu silkeleyerek;
-Sen mi vereceksin?
-Evet
-25 bin lira
Çýkarýp 25 bin lirasýný verdim. Köylü ile çocuðu sevinmiþ ve bana sürekli dualar ediyorlardý. Bu iltifatlar karþýsýnda mahçup olmuþtum. Bir süre sonra trende þekerleme yapmaya baþladým. Böyle þekerlemelerin tadýna da doyum olunmuyordu. Rahatýmý bozan içeriye son giren ihtiyarýn sesi oldu. Ýhiyar bir tanýdýðýný görmüþ olacak ki sesleniyordu.
-Lan Ahmet! Nereye böyle?
Ahmet dediði periþan kýlýklý birisiydi. Oldukça çaresiz ve fakir bir görünümü vardý.
-Heç!... þöyle bir þehre gideceðim. Birisini þikayet edeceðimde…
Meraklandý bizim ihtiyar. Oldukça meraklý bir tipe de benziyordu.
-Kimi þikayet edeceksin?...
-Þu topal Hasan’ý
-Bizim topal Hasan’ý mý? Neden?
-Neden mi? Benden birkaç ay önce borç para aldý. Geri vermedi. Onun için þikayet edecðim.
-Kaç kaðýdýný aldý?
-100 bin kaðýt
-100 bin kaðýt mý?
-He ya..
-Ýnsaf yav. Ýnsan hiç 100 bin kaðýt için birisini þikayet eder mi?
-Madem öyle ise sen ver bu parayý…
-Bende olsa valla verirdim.
-Bende de olsa hiç istemezdim bile…
Böyle devam etti onlarýn konuþmasý. Ten gara girmiþti. Eþyalarýmý alýp dýþarý çýktým. Dýþarýda serin bir hava vardý. Akrabalar beni bekliyorlardý herhalde. Onlarý, oturmuþ olduklarý bankýn üzerinde beni beklerken buldum. Ona doðru yöneldim.
ibrahim halil er
1985