“Onlar iktidara geldiklerinde düþmanlarýný kendilerine dost edindiler. Dostlarýndan uzaklaþtýlar. Fakat düþmanlarý onlara dost olmadý, ama dostlarý onlara düþman oldu.” Ýþte bu söz tam AKP’ye uymaktadýr. Onlar, iktidara geldiklerinde varlýklarýný borçlu olduklarý “milli görüþ” gömleðini çýkardýlar. Fakat buna raðmen karþý tarafa kendilerini kabul ettiremediler. Çünkü onlarýn dinini girmedikçe kendilerini kabul etmezlerdi. Ýktidarlarý boyunca her isteklerini yapmalarýna raðmen, hatta iktidara gelmelerinin temel nedeni olan baþörtü, yök konularýna bile dokunmamalarýna raðmen kabul edilmediler. Hatta daha elim ve vahimi, iktidarýn iki numaralý adamýnýn kýzýnýn diploma törenlerinde baþörtülü olarak bulunmasýndan dolayý üniversite rektörüne Yök soruþturma açabilmektedir. Bu aslýnda kamuoyuna verilen mesajdýr. Yani sizler 300 milletvekili alsanýz da Türkiye’nin tüm uluslar arasý antlaþmalarýna imza atsanýz, hatta savaþ çýkaracak güce bile sahip olsanýz, bize gücünüz yetmez. Bizim çizdiðimiz sýnýrlarýn dýþýna çýkamassýnýz demektir. Yani aslýnda bu mesaj iktidara verilmiþken, onlarýn simgelediði muhafazakar zihniyete de bu mesaj verilmiþtir. Yani AKP’ye bile iktidar verilmedikten sonra, onlar bile böyle bir güçle sorunu çözemedikten sonra sizler hiçbir þey yapamazsýnýz demektir. Ayrýca yine onlar baþörtü sorununu ancak CHP’nin çözeceðini de manipüle etmektedirler. Yani bu ülkeye “komunizm gerekliyse onu da biz getiririz” zihniyeti..
Cumhurbaþkaný Seçimi
Aslýnda siyasetimizde iplerin koptuðu an Genelkurmayýn sitesinde yayýnlanan 27 Nisan e-muhtýra oldu. Böylece ordunun siyaset üzerindeki belirleyiciliði ve aðýrlýðý gerçekleþti. Bu muhtýra, Anayasa Mahkemesinin 367 þartýný ortaya koymasýna ve seçimlerin kilitlenmesine yol açtýðý gibi, cumhurbaþkanlýðý seçimlerinin artýk meclis tarafýndan yapýlmasýný da imkansýz hale getirmiþtir. Bu bir anlamda bizim istemediðimiz kiþi cumhurbaþkaný olamaz demektir. Ya da muktedir olmak için bizie itaat edeceksiniz anlamýna gelmektedir. Ýktidarýn bu hamleye karþý kullanabileceði en uygun yol sandýða gitmekti. O da bunu yapmaktan baþka bir çare bulmadý. Diðer bir hamle de cumhurbaþkanýný halkýn seçmesini saðlamaktý. Fakat onun da gerçekleþmesi için mevcut cumhurbaþkanýnýn onayý veya gerekiyordu ki bu onay verilmeyeceði zaten biliniyordu. Yani yeni süreçte her halukarda meclis cumhurbaþkanýný seçmek zorundaydý. Cumhurbaþkanýný seçmek için 367 þartýný yerine getirmenin yolu, etkisiz ve pasif birisinin yani devletin derin kurumlarýna mudahale etmeyen ve bir anlamda onlarýn sözcüsü konumunda olan bir kiþinin cumhurbaþýný olmasýna yol açacaktýr.
Fakat bu uzlaþma oyununu Devlet Bahçeli'nin meclise gireceklerini belirtmesi bozdu. Böylece dirayetli bir kiþinin Cumhurbaþkaný olmasýnýn önü açýlmýþ oldu. Ayrýca, MHP bu hamlesiyle de bir anlamda Tayyip Erdoðan'ýn Abdullah Gül'ü devre dýþý býrakma düþüncesini de fiilen imkansýz hale getirmiþ oldu. Bu hamleden sonra Erdoðan'ýn Abdullah Gül dýþýnda bir isim üzerinde uzlaþý aramak istemesi tamamen kendisini sisteme teslim etmesi ve halkýn verdiði oylarý yok saymasý demekti. Ayrýca Abdullah Gül dýþýndaki bir adayýn seçilmesi insanlara siz istediðiniz kadar meclise milletvekili sokun. Ama bizim istediðimiz kiþiyi seçmekten baþka çareniz yoktur anlamýna gelir. Bu da Ak Partinin imtihanýdýr. Halkýn sesine mi, yoksa sistemden palazlanmýþ ve mevkilerini kaybetmek istemeyenlerin sesine mi kulak verecek?
Sandýðý Kaçýrma Senaryolarý
Türkiyede aslýnda oldukça ilginç bir tiyatro oynanmaktadýr. Bu senaryo seçim ve cumhurbaþkanlýðý endeksli olmasýna raðmen, dýþarýya farklý bir þekilde yansýmaktadýr. Türkiye’nin derin devleti, ordusu, Yök’ü ve CHP’si ile birlikte muhafazakarlarý sistemden dýþlamanýn veya etkisiz hale getirmenin yollarýný aralamaktadýrlar. Bunu sandýkta yapamayacaklarýný gördüklerinden þimdi de farklý oyunlar tezgahlanmaktadýr. Ýþin ilginç yaný bu mücadelede MHP, ANAP ve DYP (DP) gibi muhafazakar partileri de yanlarýna almýþ bulunmaktadýrlar. Bu partiler de iktidara gelebilmek için her yolu mubah gördüklerinden bu oyunda bir parça olmayý kabul etmiþ bulunmaktadýrlar.
Fakat, sistem ANAP ve DYP’nin iþlevinin bittiðini düþündüðünden onlarýn defterini dürdü. Bir anlamda onlarý harcadý, oyuna getirdi. Çünkü, AKP’nin oylarýnýn bölünmesi ve mecliste etkisiz olmasý için barajý bir partinin daha aþmasý gerekmekteydi. Bu partide daha önceki dönemde sistemin emrinde olduðunu ispatlayarak rüþtünü kabul ettirmiþ olan MHP’dir. Dolayýsýyla MHP’nin oylarýnýn artmasý için bu iki partinin devre dýþý kalmasý gerekmektedir..
Terör Olaylarý ve Seçimler
Seçimlerin yaklaþmasý ile birlikte terör olaylarýnýn týrmanmasýnda da aslýnda iç siyasetin etkisi bulunmaktadýr. Bir anlamda bu terör hareketlerini týrmandýran bizim kendi derin devletimiz olmuþtur. Çünkü artan þehit cenazeleri iktidar partisinin eksisi olarak yansýyacak, her cenaze iktidara karþý bir eyleme dönüþecek, iktidarýn terörü bitirmede etkisiz olduðu ispatlanacaktýr. Þehit kanlarý üzerinde oy hesaplarý yapýlacaktýr. Terör hareketlerini týrmandýran bir anlamda bizim kendi derin devletimiz olmuþtur. Çünkü terör’ün veya daha açýk bir dille ifade edersek PKK’nýn varlýðý sistem için gerekliydi. Sistemin halký güdülemek için bir düþmana ihtiyacý vardý. Bu nedenle PKK, aslýnda sistem tarafýndan hiçbir zaman gerçek anlamda yok edilmek istenmedi. Bugün bu hareket olmasa siyasi hayat ve halk nasýl manipüle edilecekti.
Ayrýca ilginç olan da Türkiye’de *******lerin artmasý dikkatlerin Kuzey Irak’a çevrilmesine yol açmýþtýr. Halbuki Ankara’da Ýstanbul’da bombalar patlamaktadýr. Yani terörün kaynaðý kendi sýnýrlarýmýzdýr. Fakat dikkatler Irak’a çevrilerek bir taþla birkaç kuþ vurulmak istenmiþtir. Her þeyden önce Türkiye’de seçimlerin sabote edilmesi hedeflenmiþtir. Yani terör ortamýnda saðlýk bir seçimin yapýlmasý engellenmek istenmiþ, iktidarýn muktedir olmadýðý vurgulanmýþ, Irak’a mudahale edilerek içerdeki seçimlerin yapýlmasý engellenmek istenmiþtir.
Seçimlere girdiðimiz þu sýralarda hala seçimlerin yapýlýp yapýlamayacaðý tartýþýlmaktadýr. Yani insanlar her an bir þeyler olup seçimlerin ertelenebileceði endiþesini taþýmaktadýrlar. Yani Irak’a müdahale gerekçe gösterilerek seçimler ertelenebilir. Fakat kanýmca seçimlerin ertelenmesinden ziyade sandýktan sistemin icazetini almamýþ bir gücün çýkmasý durumunda sandýklarýn kaçýrýlacaðý ve Kuzey Irak’a müdahale edilerek seçimlerin iptal edilebileceðidir. Yani seçimlerin yapýlmasýnýn engellenmesi deðil asýl tehlike ve demoklesin kýlýcý seçimlerin iptalidir. Bunun iptal edilip edilmeyeceði de muhalif güçlerin itaat edip etmemelerine baðlýdýr. Buna raðmen, siyaset oynunu oynayanlar AKP'nin böylesine büyük bir oy alacaðýný hesaplamadýlar. Oylarýn tahmin edilenden yüksek çýkmasý bütün hesaplarý bozdu. Çünkü olar, Ak partinin kaybedeceði veya iyice zayýflamýþ bir þeklide kazanacaðýný hesaplýyorlardý. Zayýflamýþ bir Ak partinin de kolay etkileneceði veya yönlendirileceðini düþünmüþlerdir. Ama bu oy patlamasý hesaplarý bozduðu gibi sistemle oynayanlarýn asýlnda halký tanýmadýklarýný halk diye Ýstanbul ve Ankara'da cumhuriyet mitingini yapanlar olduðunu sanmýþlardýr. Bu oy patlamasý, onlarýn þok geçirmelerine neden olmuþtur. Umarým, Cumhurbaþkaný seçimleri sýrasýnda tekrar krizlere giripte ülkeyi germezler
Kuzey Irak ve Ýç Siyaset
Türkiye, aslýnda sürekli ayaðýna kurþun sýkan bir ülkedir. Yani kýsýr siyasi çekiþmelere uzun vadeli ve büyük kapýþmalarda kazanacaðýmýz mevzileri feda etmekten çekinmemekteyiz. Bugün güneyimizde yeni bir dünya oluþmakta, Biz bunu kabul etsek de etmesek de yeni bir devlet ortaya çýkmaktadýr. Türkiye’nin deðiþen bu koþullara ayak uyduracak yeni siyasetler üretmeye ihtiyacý vardýr. Yani bölgede daha etkin ve kalýcý olmanýn koþulu bölge ile olan iliþkilerini yeni siyasete göre oluþturmaktadýr. Çünkü iþgalci güçler bu gün var yarýn yoktur. Yani en doðru çözüm, bölge ile iliþkiler kurmak ve sorunlarý farklý açýlardan çözmektir. Bu siyasi iliþki þeklinde olduðu gibi, Türkiye’nin de bulunduðu bir himaye sistemi þeklinde de olabilir. Ya da Türkiye’nin de aktif olarak bulunacaðý bir bölge paktý da da olabilir. Yani düþünüldüðünde bir çok çözüm yollarý ortaya çýkabilir.
Fakat, Türk devrin devleti ve ordu, bu olaylarý manipüle ederek iç siyasete kurban etmiþtir. Güneyimizde yeni bir dünya inþa edilirken bütün emperyal güçler burada mevzilenirken biz olayý kuru bir PKK terörüne baðlamanýn sýðlýðýna düþmüþ bulunuyoruz. Olay, öyle bir hale geldi ki, Türkiye’nin Kuzey Irak’a girmesi ile terörün biteceði sanýlmaya baþlandý. Kuzey Irak’a girmeye sýcak bakmayan iktidarýn da bir ihanet ve gaflet içinde olduðu halka gösterilmeye çalýþýldý.
Kuzey Irak ile ilgili farklý senaryolar da havada uçuþmaktadýr. Buna göre aslýnda ABD Türkiye’yi bölgeye davet etmektedir. Yani terörü týrmandýrarak Türkiye’nin Kuzey Irak bataklýðýna saplanmasýný ve bölgede kendisinin ücretsiz fedailiðini yapmasýný amaçlamaktadýr. Yani Türkiye, biraz daha sabretse takke düþecek kel gözükecek, ABD Türk yetkililere davetiye gönderecektir. Diðer senaryolarda Barzani’nin artan terör saldýrýlarýna raðmen Türkiye’yi tahrik edici demeçler vermeye devam etmesi de Türkiye’nin bölgeye girmesini saðlamaya yönelik olmaktadýr. Çünkü artan tansiyonu yatýþtýrmasý gerekirken böyle konuþmasýnýn baþka bir mantýklý açýklamasý bulunmamaktadýr.
PKK terörünün de Türkiye’nin Kuzey Irak’a mudahaleyi ciddi ciddi görüþtüðü bir sýrada her gün terör eylemlerini artýrmasý ve PKK tarihinde pek görülmeyen yüksek dereceli subaylara da saldýrmasý, onun da Türkiye’yi Irak bataklýðýna çekmeye çalýþtýðýný göstermektedir. Eðer Türkiye Irak’a girerse bölgede artýk ciddi bir otorite boþluðu yaþanacak, var olan savaþ bir terör savaþý olmaktan çýkýp bir Kürt-Türk savaþýna dönüþecek, bu kargaþa ortamýnda PKK’ya hiç sýcak bakmayan Kürt halkýnýnda tarf olmasý saðlanacaktýr. Yani PKK’nýn ihtiyaç duyduðu insan desteðini Türkiye hibe etmiþ olacaktýr. Ayrýca, ülke hýzla ikiye ayrýlacak, doðudan gelen þehit cenazelerine karþýn batýda Kürt kökenli kiþilere saldýrýlar artacak (Adapazarýnda Ahmet Kaya tiþörtünü taþýyan iki Diyarbakýr’lý linç giþiminden zorlukla kurtarýldý.) buna karþýn doðu ve güneyde de batý kökenli kiþilere saldýrýlar olacak ve böylece Türkiye Toroslardan itibaren ikiye ayrýlmýþ olacaktýr.
Çok korkunç bir senaryo. Ama maalesef hýzla bu sürece doðru gidiliyordu. Fakat son anda üst düzey yöneticiler frene basma gereðini duydular. Onlarýn frene basmasýndan hoþnut olmayan Amerika’da ki savaþ lobisi Houdson senaryosunu gündeme getirerek “eþeðin aklýna karpuz kabuðu soktular.” Yani terörü týrmandýrmanýn yollarýný gösterdiler. Taksimde bombalama, Anayasa Mahkemesi eski baþkanýna süikas vs.. gibi…
Türkiye’de bu seçim, ciddi bir ayrýþmayý beraberinde getirmektedir. Çünkü bu meclis derin devletin çok önem verdiði Cumhurbaþkanýný da seçecektir. Bu nedenle oldukça önemli bir seçimdir. Bir anlamda halk Cumhurbaþkanýný da seçecek kadrolarý seçecektir. Her ne kadar sandýðý halktan kaçýrmaya çalýþsalar da dolaylý yollardan yine de sürece halk mudahale etmiþtir.
Türkiye’nin Irak’a girmesi ABD’nin, Barzanin ve PKK’nýn iþine gelmektedir. Onlar Türkiye’yi bölgede görmek ve onun da ellerini Müslüman kanýyla kirletmeye çalýþmak istemektedirler. Türkiye’nin Irak’a girmesi bir tek Türkiye’nin yararýna olmamaktadýr. Halk bölgeye girildiðinde terörün duracaðýný sanýrken, bilakis terör artacak ve beklide bu sistemi, yapýyý bile yýkacaktýr.
Mitingler ve Ulusalcý Söylemlerin Yükseliþi
Cumhuriyet mitingleri yapýlmasý fikri ortaya çýktýðýnda bir çok laik kesim bile fazla ilgi göstermedi. Bu mitingler, emekli generallerin ADD’nin ve Alevi örgütlerin gayretleriyle baþladý. Fakat, mitiglerin beklenenin üstünde bir ilgiye mahzar olmasý ve laik/alevi/ulusalcý kesimlerin daha da seslerinin gür çýkmalarýna yol açtý. Bir anlamda onlarýn arkalarýnda bir halk desteði olduðu vehmine kapýlmalarýna yol açtý.
Her ne kadar bu mitinglere katýlým yüksek olsa da bunun bizzat halk tabanýndan ziyade cumhuriyetin nimetinlerinden yararlanan ve bu nimetlerin Cumhurbaþkanlýðýnýn kaybedilmesiyle ellerinden çýkacaklarý endiþesine sahip olan kiþilerdir. Bunlar, arkalarýnda ordu ve devlet desteðinin olduðunu hissederek mitinglere pikniðe gider gibi gitmiþ, AKP’li belediyelerin tahsis ettiði otobüslere binmiþlerdir. Halbuki bizler baþörtü yürüyüþlerinde daha büyük kalabalýklarla yürümüþ, polislerden cop yemiþ kiþiler olarak bu manzarayý ibretle seyrediyor, üvey evlat kýskançlýðýný yaþýyor, öz vatanýnda parya, öz vatanýnda öksüzlüðün hicranýný yaþýyoruz.
Bu arada ülkede hýzla ulusalcý söylemler artarken eski tüfek solcu/Marksist ve leninst örgütler bu söyleme sahip çýktýklarý gibi gittikçe de MHP’ye yaklaþmaya baþlamýþlardýr. Hatta bu yakýnlýk seçimlerden sonraki iktidar konbinasyonunda bir ittifaka dönüþeceði sinyalini vermiþ, saðdan sola çark edenler gazatelerde endam göstermiþlerdir. Bu da artýk sað ve solun kalmadýðý ve birbirlerinin aynýsý olduðunu göstermektedir.
Ülkede artan milliyetçi söylemeleri doðal görmek gerekmektedir. Çünkü, her þehit cenazeleri doðal olarak milli duygularý kabartmaktadýr. Ayrýca, devletin de bunu manipüle etmesi hatta genelkurmayýn halký eyleme çaðýrmasý bu düþüncenin güçlenmesini saðlamaktadýr. Fakat, milliyetçi söylemlerin ülkemizde yaygýnlýk kazanmasý acaba ne derece Türkiye ve dünya gerçekleriyle uyuþmaktadýr?
Dünya globollaþýrken, içe kapanan ve “Türkün Türkten baþka dostu yoktur” paranoyasýna sarýlmak doðru mudur? Günümüz dünayasý bir köye dönüþürken, batýlýlar hýzla birleþmenin yollarýný ararken, biz Tür dünyasý ve Ýslam dünyasi ile neden aramýzda duvarlar örüyoruz?
Cumhuriyet mitinglerini düzenleyenlerin en önemli ruh haletleri, devletin asýl sahiplerinin kendileri olduðunu düþünmeleridir. Onlar, halký basit bir yýðýn olarak görüp, arkalarýna aldýklarý derin nefesle, herhangi bir müdahale endiþesi taþýmadan güle oynaya mitinglere gittiler. Fakat, mitingleri düzenleyenlerin CHP’den aday olmalarý, bu eylemin asýl amacýnýn CHP’yi taþýmak olduðunu göstermiþtir. Mitinge Alevilerin büyük katýlýmlarý mitinglerin bir Alevi isyaný olduðu tezini bazýlarýna iþletse de burada bir Alevi isyanýndan ziyade Alevilerin yine birileri tarafýndan kullanýldýðýný veya Aleviler üzerinde siyaset yapýldýðýný göstermektedir.
Milli Görüþçülerin Tasfiyesi
Seçimleri kazanan AKP “milli görüþ gömleðini” çýkardýðýný deklare ederek sistemden onay almaya çalýþtý. Seçimler öncesinde ise parti içindeki milli görüþ kökenlerini de tasfiye ederek tamamen iðfale hazýr bir þekilde çýrýlçýplak kaldý. Önümüzdeki süreçte, AKP’nin nasýl iðfal edildiðini yakinen göreceðiz.
Bu süreç aslýnda Ýstanbul’da Baþbakan’ýn Genelkurmay baþkaný ile görüþmesi sonucu baþlamýþ bulunmaktadýr. Ýstanbul’daki görüþmede neler konuþulduðunu üçü dýþýnda kimse bilmemektedir. (Baþbakan, Genelkurmay baþkaný ve Yüce Rabbimiz)
Fakat, konuþmadan sonraki davranýþlarla biz aslýnda nelerin konuþulduðunu anlamaktatayýz. Konuþulan en temel konu, sistemin AKP’ye cevaz vermesinin tek yolunun milli görüþ kadrolarýný tasfiye etmesiyle olacaðý net bir þekilde anlatýldý. Bu insanlar tefsiye edilmediði takdirde AKP’nin tasfiye edilmesi süreci baþlatýlacaktý. Yani partinin kapatýlmasý, seçimlerin ertelenmesi, Tayip Erdoðan’ýn tekrar bizim bilmediðimiz ve sonradan ortaya çýkacak kasetlerle yargýlanmasý, hapse girmesidir. Bu kendisine net bir þekilde gösterilmiþtir. Erdoðan, bunu gördüðünden mecburen bu kadrolarý tasfiye ederek, onlarýn cevaz verdiði laik, liberal, sol, mason veya etkiliye sütlüye dokunmayan eften püften kiþilere kapýlar açýldý. Böylece bir anlamda AKP’nin ANAP’laþtýrýlma süreci de baþlatýlmýþ olundu. Yani gittikçe eriyen ve kendi tabanýndan koparak sistemle entegre olmaya çalýþan bir parti.
Baþbakanýn sýk sýk merkez parti olduðunu beyan etmesi de bunu göstermektedir. Çünkü merkeze yaklaþmak demek, halktan kopmak demektir. Merkezin ortasýnda halktan kopmuþ, fakat bu ülkenin kaynaklarýný ikiyüzyýldýr yiyen bir gayri milli topluluk bulunmaktadýr. Bunlar, kimilerince sabataistler, kimilerince dönmelerdir. Fakat gerçekte bunlar Osmanlýlardaki Devþirme kökenlilerdir. Osmanlýlarda Devþirmeler ile milli unsurlar arasýndaki mücadelede devþirmeler iktidarý elegeçirmiþ ve hala da bunu kullanmaktadýrlar.
Baþbakan þunu çok iyi bilmektedir ki onlar isteseler, kendisini hapse týktýklarý gibi, partiyi de kapatýr, vatana ihanet ile suçlanabilir, seçimler de yapýlmaz. Batýdan da ciddi bir desteðin gelmeyeceði son olaylarla anlaþýlmýþ bulunmaktadýr. Onlar, kim güçlü ise onunla anlaþmayý tercih edeceklerdir. Birkaç gün mýzmýz etseler de Türk derin devleti onlara bazý avantajlar saðlayarak seslerini kesecektir. Ab ve abd’nin demokrasi veya insan haklarý gibi bir meselesi de zaten yoktur. Türk siyasetçileri her zaman þunu bilirler ki “siyasetçinin bir bayramlýk ve bir de idamlýk gömleði vardýr.” Yani ordu düdüðü çaldýðýnda her þey durur. Artan terör olaylarýný da bir anlamda ordunun yapacaðý böyle bir müdahaleye haklýlýk payý saðlayacaktýr. Týpký 12 Eylül gerekçesi gibi. 11 Eylül’de kimsenin zapt edemediði teröristlere ne olduda 12 Eylül günü hiçbirisi ortada görülmedi. Ayný senaryo þimdide uygulandý. Yapýlacak bir müdahaleye haklýlýk saðlanmaya çalýþýldý. Ýktidar teröre karþý baþarsýz ve Cumhurbaþkanýný dahi seçememiþ, ülke bölünmenin eþiðine gelmektedir diyerek müdahale edilecektir. Halkýmýz da darbecileri alkýþlayacaktýr.
Fakat baþbakanýn teslim olmasý bu sürecin iþletilmesini durdurdu. Seçimlerden sonra da onlarýn istediði bir kiþi Cumhurbaþkaný olacaktýr. Bunun adý da konsesyüs veya mutabakat olacaktýr. Böylece Türkiye’nin bütün kaynaklarýndan ve nimetlerinden yararlanan elit tabakanýn saltanatý bir süre daha uzatýlmýþ, halk bir süre daha sömürülmüþ olacaktýr.
Fakat Akp, yinede kökenlerindeki direniþi sergileyip süreci durdurabilir. Abdullah Gül adýnda ýsrarcý olabilir. Bu durum, ülkemizin normalleþmesini hýzlandýrdýðý gibi, siyasete dýþardan müdahele edilmesinin önünü kesmiþ olur. Abdullah Gül'ün cumhurbaþkaný olmasý, cumhurbaþkaný üzerinden siyaseti yönlendirenlerin bu imkanýný ortadan kaldýrdýðý gibi, yapacaklarý antidemokratik hareketlerinin meþruiyetini de ortadan kaldýracaktýr. Bir Demirel olmasaydý 28 þubat postmodern darbesi olmayacaktý. Yani bir anlamda bu tür darbeleri ortadan kaldýrabilir. Fakat, Türkiye çok sancýlý bir ülkedir. Bakalým önümüzdeki günler nelere gebedir. Ýnþallah ülkemize düþük yaptýrmaz, herþey kendi mecrasýnda ilerler.
Ýbrahim Halil ER