MÜSLÜMANLIÐI YERÝNDE YAPABÝLMEK ÝÇÝN BÝR MÜRÞÝDÝ KAMÝLE BAÐLANMAK ÞARTMI YANÝ TARÝKAT ÞARTMI ?!
MÜSLÜMANLIÐI YERÝNDE YAPABÝLMEK ÝÇÝN BÝR MÜRÞÝDÝ KAMÝLE BAÐLANMAK ÞARTMI YANÝ TARÝKAT ÞARTMI ?!
þart demek uygun olmaz...
ama mürþidi kamile baðlanmanýn çok büyük faydasý vardýr uygun olursa ilgi durumuna göre geniþletilerek konu üzerinde tartýþabiliriz..
BU KONU ÖZERÝNDE DURMAYI DÜÞÜNÜYORUM ÇÜNKÜ OKUDUÐUM BÝ YAZIDA GERÇEK MANADA MÜSLÜMANLIÐI YAÞAMAK ÝÇÝN TARÝKAT ÞART DÝYE YAZIYORDU ASLINA BAKARSANIZ ONAYLAMIYORDA DEÐÝLÝM TEK BAÞINA ULAÞAMAYACAÐIMIZ YERLER VARDIR TIPKI BÝ YEREDEN KALKABÝLMEMÝZ ÝÇÝN BAZEN BÝ BAÞKA ELE ÝHTÝYACIN OLDUÐU GÝBÝ BÝ EL TUTAR VE BÝZÝ DOÐRU YERE DOÐRU ÇEKER EN AZINDAN ÝSTEDÝÐÝMÝZ YÖNE DOÐRU ÇEKER
SÝLSÝLE-Ý Nakþînin kahramaný ve bir güneþi olan Ýmam-ý Rabbânî (r.a.), Mektubat'ýnda demiþ ki: "Hakaik-i imaniyeden bir meselenin inkiþafýný, binler ezvak ve mevâcid ve kerâmâta tercih ederim."
Hem demiþ ki: "Bütün tariklerin nokta-i müntehâsý, hakaik-i imaniyenin vuzuh ve inkiþafýdýr."
Hem demiþ ki: "Velâyet üç kýsýmdýr. Biri velâyet-i suðrâ ki, meþhur velâyettir; biri velâyet-i vustâ, biri velâyet-i kübrâdýr. Velâyet-i kübrâ ise, verâset-i nübüvvet yoluyla, tasavvuf berzahýna girmeden, doðrudan doðruya hakikate yol açmaktýr."
Hem demiþ ki: "Tarik-i Nakþîde iki kanatla sülûk edilir. Yani, hakaik-i imaniyeye saðlam bir surette itikad etmek ve ferâiz-i diniyeyi imtisal etmekle olur. Bu iki cenahta kusur varsa o yolda gidilmez."
Öyleyse, tarik-i Nakþînin üç perdesi var:
Birisi ve en birincisi ve en büyüðü: Doðrudan doðruya hakaik-i imaniyeye hizmettir ki, Ýmam-ý Rabbânî de (r.a.) âhir zamanýnda ona sülûk etmiþtir.
Ýkincisi: Ferâiz-i diniyeye ve Sünnet-i Seniyyeye tarikat perdesi altýnda hizmettir.
Üçüncüsü: Tasavvuf yoluyla emrâz-ý kalbiyenin izalesine çalýþmak, kalb ayaðýyla sülûk etmektir. Birincisi farz, ikincisi vacip, bu üçüncüsü ise sünnet hükmündedir.
Madem hakikat böyledir. Ben tahmin ediyorum ki, eðer Þeyh Abdülkadir Geylânî (r.a.) ve Þah-ý Nakþibend (r.a.) ve Ýmam-ý Rabbânî (r.a.) gibi zatlar bu zamanda olsaydýlar, bütün himmetlerini, hakaik-i imaniyenin ve akaid-i Ýslâmiyenin takviyesine sarf edeceklerdi. Çünkü saadet-i ebediyenin medarý onlardýr. Onlarda kusur edilse, þekavet-i ebediyeye sebebiyet verir. Ýmansýz Cennete gidemez; fakat tasavvufsuz Cennete giden pek çoktur. Ekmeksiz insan yaþayamaz, fakat meyvesiz yaþayabilir. Tasavvuf meyvedir, hakaik-i Ýslâmiye gýdadýr. Eskiden kýrk günden tut, tâ kýrk seneye kadar bir seyr ü sülûk ile bazý hakaik-i imaniyeye ancak çýkýlabilirdi. Þimdi ise, Cenâb-ý Hakkýn rahmetiyle, kýrk dakikada o hakaike çýkýlacak bir yol bulunsa, o yola karþý lâkayt kalmak elbette kâr-ý akýl deðil. Ýþte, otuz üç adet Sözler, böyle Kur'ânî bir yolu açtýðýný, dikkatle okuyanlar hükmediyorlar.
Madem hakikat budur. *****-ý Kur'âniyeye ait yazýlan Sözler, þu zamanýn yaralarýna en münasip bir ilâç, bir merhem ve zulümatýn tehacümatýna maruz heyet-i Ýslâmiyeye en nâfi bir nur ve dalâlet vâdilerinde hayrete düþenler için en doðru bir rehber olduðu itikadýndayým.
Bilirsiniz ki, eðer dalâlet cehaletten gelse, izalesi kolaydýr. Fakat dalâlet fenden ve ilimden gelse, izalesi müþküldür. Eski zamanda ikinci kýsým binde bir bulunuyordu. Bulunanlardan ancak binden biri irþadla yola gelebilirdi. Çünkü, öyleler kendilerini beðeniyorlar. Hem bilmiyorlar, hem kendilerini bilir zannediyorlar. Cenâb-ý Hak þu zamanda, i'câz-ý Kur'ân'ýn mânevî lemeâtýndan olan malûm Sözleri, þu dalâlet zýndýkasýna bir tiryak hâsiyetini vermiþ tasavvurundayým.
El-Bâkî Hüve'l-Bâkî
Said Nursî
TÞKLER. YORUMA AÇIK BÝR KONU
HAYAL DÜNYASI
Bir insan varmýþ.Daima insanca yaþamak için çalýþmýþ.Yaþadýðý dünyayý deðiþtirmek için savaþmýþ.Ve baþarmýþ da.Gerisini siz getirin çünkü böyle bir dünya ve böyle etkili bir insan ne yazýk ki kalmadý...
Keþke mutluluklar,bitmeyen aþklar sadece hikayelerde olmasada gerçek yaþamda olsa sizcede öyle deðil mi?
NERDE TRAK ORDA BIRAK...
FORUMUN EN KARÝZMA ERKEÐÝ BENÝM. ÝTÝRAZI OLAN YAZILI BEYANDA BULUNSUN( TABÝ DÝKKATE ALIRSAM :))
bu konu üzerinde ilim sahibi olanlara ihtiyaç var
GÝDERÝZ NUR YOLU ÝZDE GÝDERÝZ BÝR GÜN AKÞAM OLUR BÝZDE GÝDERÝZ
SUSKUNLUÐUN BEDELÝ,ÇARESÝZLÝÐÝN DÝYETÝ..
býr aralar IBRAHIM HALIL ERDOGAN abýmýz wardý sýmdý pek sýteye gýrmýyor o olsa onun engýn býlgýlerýnden faydalýnýrdýk
Aþký Ya Yaþarsýn Yada Yazarsýn...
Diyen Þair Sonra da
Ne Yaza Bildik... Ne de Yaþayabildik...
Demiþ...
SaRýma LaRciverRt Ol...
Bütün büyük dinlerde mistik yorumlar ve bunlar etrafýnda toplanmýþ guruplar vardýr. Ýslâm'da da önce zühdü (dünya nimetlerine deðil, ebedî hayata, Allah ile iliþkiye ve erdeme yönelmeyi, bunlara öncelik vermeyi) vurgulayan naslar ve Hz. Peygamber (s.a.v.) zamanýnda yaþanmýþ örnek zühd hayatý üzerinde yoðunlaþan fertler ve guruplar meydana çýkmýþ, sonra bu guruplar içinden, madde ötesi âlemle ilgili naslarý farklý yorumlayan, bu yorumlara uygun bir iliþkiler aðý kuran, din ve dünya görüþü oluþturan kimseler yetiþmiþtir. Farklý yaþantýdan farklý bilgi, zevk ve vecde doðru geliþerek deðiþen bu harekete tasavvuf, mensuplarýna sûfî ve mutasavvýf, çeþitli kriterlere göre oluþmuþ iç fýrkalarýna tarîkat denmiþtir. Bir yanda vahdet-i vücûd, vahdet-i þühûd gibi bir epistemolojik ve ontolojik temel üzerinden yürünerek ortaya konmuþ bulunan Ýslâm anlayýþý diðer yanda yaratan Allah'ýn farklý (vâcib, ezelî, ebedî, tek ve benzersiz...) varlýðýný yaratýlmýþlarýn varlýðýndan ayýran, naslarý, zorunlu olmadýkça zahir mânâlarýndan saptýrmayan kelâmcý ve fýkýhçýlarýn Ýslâm anlayýþý tarih boyunca yanyana var olmuþlardýr. Aralarýnda zaman zaman çatýþmalar meydana gelmiþ, karþýlýklý olumsuz deðerlendirmeler yapýlmýþ ise de genel olarak bu iki eðilim birbirini dýþlamadan yekdiðerini bir meþrûiyet çerçevesine yerleþtirmenin yolunu bulmuþlar, sahtesini (dolayýsýyla meþrû ve mûteber olmayanýný) sahih olanýndan ayýrmak için de saðlam ve ortak ölçütler koymuþlardýr. Maddî saðlýðý korumak için alýnan onca tedbire raðmen yine de münferit veya salgýn hastalýklar olabildiði gibi dinî ve manevî alemde de sapmalar, sahte iddialar, istismarlar olabilmiþtir. Ama sosyal vakýalarýn yasaklamalar ile ortadan kaldýrýlamayacaðýný, bu tedbir ile ýslâh da edilemeyeceðini bilen geçmiþlerimiz (ulemâ ve yöneticiler) ârýzalarý ortadan kaldýrmanýn yolunun öðretmek ve eðitmek olduðu husûsunda ýsrar etmiþ ve bunu gerçekleþtirmeye çalýþmýþlardýr.
Cumhuriyet, kendine mahsus bir çok sebep ve gerekçeye dayalý olarak tarîkatlarý yasakladý, tekkeleri kapattý, ama bu vâkýa yok olmadý, yerin altýna indi, gizlendi, gözlerden ve denetimden uzak olarak varlýðýný sürdürdü, derken son zamanlarda örnekleri gözlerimizin önüne serilen sahtelikler, acaiplikler, rezillikler, cehaletler oluþtu. Fakat þunu herkes biliyor ki, bu manzaranýn/yapýnýn tamamý deðildir, özellikle seçilen, bazan da oluþturulan bir kýsmýdýr. Yapýnýn gözlerden uzak tutulan kýsýmlarý vardýr; burada klâsik tasavvuf ve tarîkat anlayýþý, bilgisi, inancý ve ahlâký - önemli bir geliþme kaydetmeden kendini tekrar mâhiyetinde de olsa- sahih olarak devam etmektedir. Bu kesimdeki tarîkatlarýn tamamý siyasetin içinde deðildir, programlarýnda siyasete hiç yer vermeyenler, bunu mâsivâ (Allah'tan gayrý) ile iþtiðal sayanlar vardýr. Siyasete de yer verenler arasýnda þiddeti, silâhlý ayaklanmayý araç olarak görenler ve teklif edenler varsa bunlar da devede kulaktýr.
Ýkide birde kamu oyuna, ya cahil, sahtekâr, ahlâksýz... veya tarîkatý siyasete âlet eden örnekler sunulunca bundan iki olumsuz sonuç ortaya çýkýyor: 1. Halkýn bir kýsmý tasavvuf ve tarîkatý yanlýþ tanýyor, yanlýþ algýlýyor, çevresinde bulunan derviþ kiþiler hakkýnda kötü zanlar ediniyorlar; bu da toplum kültür bütünlüðünü olumsuz etkiliyor. 2. Ýþin içyüzünü bilen ve hattâ yaþayanlar ise fotoðrafýn sahte/montaj, taraflý, kýsmî olduðunu görüyor, bunu yapanlara karþý güvensizlik, yabancýlaþma, öfke gibi olumsuz duygular ediniyorlar.
Bu bilgi ve iletiþim çaðýnda insanlarý/toplumu masal anlatarak aldatmak da, uyutmak da mümkün deðildir. Yapýlmasý gereken þey yasaklara, tek taraflý ve yanlý takdimlere (sunulara), telkinlere son vermek; özgürlük, þeffaflýk, doðru ve tam bilgi ortamýnda olaylarý ve olgularý tartýþmak, dinin, aklýn, ilmin rehberliðinde doðrulara ulaþmak ve hayatýn kurallarýný bu doðrular üzerine bina etmektir.
ýbrahým hocam gelmýs uzun zamandýr gormuyordumda hosgeldýn hocam
Aþký Ya Yaþarsýn Yada Yazarsýn...
Diyen Þair Sonra da
Ne Yaza Bildik... Ne de Yaþayabildik...
Demiþ...
SaRýma LaRciverRt Ol...
ALLAH RAZI OLSUN hocam sýzden musaýt býr zamanýnýzda sýzýnle gorusmeyý ýsterým
Aþký Ya Yaþarsýn Yada Yazarsýn...
Diyen Þair Sonra da
Ne Yaza Bildik... Ne de Yaþayabildik...
Demiþ...
SaRýma LaRciverRt Ol...
üstad BEDÝÜZZAMANIN MEKTUBATI'nda 29.mektup 9. kýsým 415-428. sayfalar arasýnda konu derin bi þekilde ele alýnmýþtýr...
427.sayfada tarikatýn 9 faydasý yazmaktadýr.
4.faydanýn son satýrý ; iþte tarikatýn terbiyesiyle, o çekirdek neþvünema bulur(yeþerir hayat bulur)inkiþaf eder..
9.fayda son satýr;
neyse burayý siz kendiniz bakýnýz sayfa 428
YORUMLARINIZ ÝÇÝN TEÞEKKÜRLER BU BÝLGÝLERE GÖRE ÞART OLMASADA ÝHTÝYAÇ OLDUÐU ÇIKIYOR