Ceyar Artýk Bizden Biri
Hayat ne kadar da hýzlý deðiþmekte veya deðiþtirilmekte. Bu baþkalaþým öyle derin ve sessizden yaþanývermektedir ki, hayatý arada bir geçmiþle kýyaslayanlarýn dýþýnda kimselerin dikkatini çekmez.Ýki günü birbirine eþit olan ziyandadýr, prensibine inananlar için dönüþüm bir gerekliliktir. Daha doðru ifadeyle bilgi ve birikimin ýþýðýnda yaþanan terakki. Tabii bunun hayatýn her alanýnda yaþam bulmasý gerekmektedir.Tüm bunlarý yaþarken hayata ve deðerlere iliþkin sorgulamanýn realist bir þekilde yapýlmasý gerekmektedir. Küreselleþen -ya da öyle iddia edilen- bir dünyada bize çeþitli yollardan gelen düþünceler, yaþam biçimleri derin bir sorgulama ve yargýlama mekanizmasýnýn süzgecinden geçmek zorunda. Ýnanç olarak, kültür olarak, yaþanan coðrafya olarak aradaki farklýlýklarýn toplumlarýn düþünüþ ve yaþayýþ biçimlerini belirlediði unutulmamalýdýr.Þöyle bir geçmiþe dönüp baktýðýmýzda ve hemen geri dönüþ yaþadýðýmýzda içerisinde bulunduðumuz durumun korkunçluðunu fark edebiliriz. Aile ve ahlak kavramýmýz yok olma noktasýna gelmiþ durumda. Bunu en çok da televizyon dizilerinde, kadýn programlarýnda görebiliriz. Eski Türk Filmlerindeki temiz aþklarýn, insanlýk öðretisinin yerine dallasvari entrikalý ve çapraþýk iliþkilerin yaþandýðý yapýmlar hakim oldu. Hayata dair tüm bilgisi evindeki televizyon aracýlýðýyla olan, köyünden hiç çýkmamýþ kýza bile çirkin hayatlar normal gelmekte artýk. Ýlk görüldüðünde tepki uyandýran birçok þey, zaman içerisinde kanýksanarak normalleþmekte. Ýmgesel dünyasýnda kendini film veya dizi kahramanýn yerine koyan genç kýzlar, kadýnlar benzer bir durumla karþýlaþtýklarýnda neler yapmalarý gerektiðini bu modellerle benimsemektedirler. Hatta çoðu kez kendi küçük dünyalarýnda benzer iliþkiler yaþayabilmekteler.Hiçbir zaman sahip olamayacaklarý dubleks, tripleks villalar, her biri birer salon kadar geniþ mutfak ve banyolar; varoþlarda hayat mücadelesini sürdüren kadýnlarý iyice mutsuzlaþtýrmakta. Sadece onlar deðil, bu "hak etmediði bir hayat yaþadýðý" düþüncesi ayný programlarla beslenen küçük memur ve esnaf eþlerini de ayný düþüncelerle sarmalamakta..Çok çok anlayýþlý eþler, her fýrsatta alýnan pahalý hediyeler, mücevherler kadýna deðersiz olduðunu ya da deðerinin bilinmediðini hissettirmekte. Kendisinin o kadýnlardan ne eksiði vardýr ve neden böyle yokluk içerisinde anlayýþsýz bir kocaya mahkum edilmiþtir!.Bir gece için kendisine yüklü miktarda para teklif edilen kadýndan kendini daha güzel bulanlar da vardýr ve kocalarý kýymetlerini bilememektedir! Günlük kadýn çaylarýnda, altýn günlerinin gündeminde hararetli tartýþmalar sahne olan bu ve benzeri olaylar karþýsýnda kendileri olsalar ne yapacaklarý anlatýlmakta. Kadýnlar, hani þu muhafazakar ve geleneksel yapýyý taþýyan namuslu ev kadýnlarý dahi bir süre sonra "ben de olsam kabul ederdim" mantýðýný dillerine taþýyývermekteler. Fuhþun, ahlak anlayýþýnýn hala egemen olduðu insanlar üzerindeki kabullenimine giden kesin ve kýsa bir yol açýlmýþtýr artýk.Kadýn programlarý olarak nitelenen ancak erkekler tarafýndan da izlenen yada en azýndan eþleri tarafýndan haberdar edilen- yapýmlarsa ayrý bir dejenerasyon sebebi olmakta. Ýnsanlarýn acýlarý ve mutsuzluklarý üzerinden kazanç elde etmeye kalkan insanlar, bunun toplum üzerinde ne denli yýkým etkisi oluþturduðunun farkýnda bile deðiller.Her þeyden önce dayak yiyen, aldatan ve aldatýlan kadýnlarýn; çocuklarýný býrakýp evden kaçan karý veya kocalarýn her gün arz-ý endam ettiði programlar tüm bunlarý normalleþtirmekte. Ýlk sýralar dehþet ve hayret içerisinde izlenen bu olaylar karþýsýnda artýk herkeste bir olaðan durum tepkisi görülmekte.Toplum yapýmýzýn nasýl deðiþtiðini bu programlara katýlan insanlarýn hayatlarýndan, stüdyodaki seyircilerin yorumlarýndan anlamak mümkün. Eskiden erkek karýsýný sahiplenirdi ve onun tüm ihtiyaçlarýnýn giderilmesini ilk görevi telakki ederdi. Oysa þimdi kocalar, karýlarý için yaptýklarý her þeyi büyük bir þey yapmýþçasýna anlatýrken, kadýnlar da çocuk bakýmý veya yemek yapýmý gibi iþleri büyük külfet olarak yansýtmakta.Bu arada pop starlar, evlilik yarýþmalarý Brezilya dizilerini aratmayacak þekilde uzayýp giderken, toplum yapýmýz üzerinde yaptýðý tahrifat telafi edilir gibi görünmemekte. Tüm bunlar üzerinde kontrol mekanizmasý oluþturmasý gereken sivil toplum kuruluþlarý, aileler ve bilhassa RTÜK neden hala beklemektedir! Bu arada sosyologlar, psikologlar Batman ve doðudaki kadýn intiharlarýnýn bu tür yapýmlarla ilintisini araþtýrmayý düþünmezler mi?
Sabiha Doðan Kimdir? :1974 yýlýnda Nizipte doðdu.Nizip merkez camii emekli imamý Cemil Gül hocaefendinin kýzýdýr.Gaziantep Üniversitesi tarih bölümünden mezun oldu. Çeþitli dergilerde makaleler yazdý."Duygularýn Raksý" ve "Gül ve Ateþ" isimli iki eseri bulunmaktadýr.Ýrtibat için: sabihadogan@anadolugenclik.com.tr
Okunma: 156 Oy/Yorum: Rating:10 Votes:2 (Rating Scale: 1 = worst, 10 = best) Tarih: 17.01.2007 Yazar/kaynak: Sabiha DOÐAN Yazar iletiþim: sabihadogan@anadolugenclik.com.tr Gönderen: Tarhan Yorum: 2 Yorumlar