Önder âlimler halkýn içerisine girerek onlarýn dini ve ahlaki sýkýntýlarýyla ilgilenmiþler, ilim meclislerine katýlmalarý için öðütlerde bulunmuþlar, ibadetlerini zamanýnda yapmalarýný ve nefsin kötü isteklerine karþý koymayý ihmal etmemelerini tavsiye etmiþlerdir. Halk da böyle samimi ve ihlâs sahibi, ilmiyle amil takvalý âlimleri daima takdir etmiþtir. Peþlerinden gitmiþ, baþýna gelen herhangi bir olayda Allah ve Rasulünün hoþnut olduðu hükmün ne olduðunu bilmek için onlara danýþmýþ, aldýðý cevaplarla mutmain olup amel etmiþtir. Zira din, insanlýðýn tek kurtuluþ reçetesidir. Ýnsanlar dinden ve maneviyattan uzaklaþtýkça sýkýntýlarý artmýþtýr. Onun için din ve dini deðerler günümüzde hiç olmadýðý kadar insanlýðýn ihtiyaç duyduðu ve aradýðý bir limandýr. Dinden kaçýþ, insanlýðýn huzurunu da kaçýrmýþtýr.
Ýnsanlýðýn aradýðý saadet sadece dindedir. Aradýðýna kavuþturabilmek için ise insanlarýn doðru bilgi ile buluþturulmalarý gerekir. Zamanýmýzdaki insanlara, doðru bilginin doðru sunulmasý bir zarurettir. Demek ki din adýna piyasaya sürülen yanlýþ bilginin, fitne ve fesadýn, bilgi kirliliðinin tarihte hiç olmadýðý kadar revaç bulduðu günümüzde ilmi ile amil âlimlerin ilmine olan ihtiyaç daha bir önem kazanmýþtýr. Sadece anlatmayan, anlattýklarýný dürüstçe anlatan ve yaþayan âlimlere ihtiyaç vardýr. Öyleyse iþi kitabýna uyduran, yalan yanlýþ bilgi aktaran, sahih bilgi yerine hurafelerle halký oyalayan, hakikati magazinleþtiren, iþinin ehli olmayan ve insanlarý dinden eden yarým hoca(!)lardan, dinimizi korumak adýna uzak durmak da aslýnda bizlerin görevidir. Zira dinimizi sorup öðrenmek Rabbimizin emridir. Soru, ilim elde etme metodudur. Onun için ilmiyle amil güvenilir bir zata anlamsýz ve gereksiz sorular deðil, imanýmýza, ibadetlerimize, ahlakýmýza ve ahiretimize faydalý sorular sormalý ve öðrendiklerimizle de amel etmeliyiz.
Aslýnda iletiþim çift taraflýdýr.* Bazen âlim de karþý tarafa soru sorarak dikkatini toplamasýný, düþünme faaliyetine katýlmasýný, daha iyi öðrenmesini ve öðrendiklerini pekiþtirmesini temin eder. Hz. Peygamber de bu yöntemi kullanmýþtýr. Kendisine sorulan sorulara, soranlarýn anlayýþ ve seviyesine uygun, soraný ilgilendiren tarafýyla çözümü sunmak amacýyla “amellerin en faziletlisi hangisidir” sorusuna muhatabý, zamaný ve mekâný dikkate alarak farklý cevaplar vermiþken, zaman zaman kendisi de muhatabýna sorular yöneltmiþtir. Ýþte ilmi ile amil, cömert, nebevi metodun takipçisi örnek ve önder âlimlerden birisi de tüm servetini býrakýp halkýn derdini dert edinen Ýbrahim bin Ethem’dir.
Bir genç Ýbrahim bin Ethem’e gelerek: “Ya Eba Ýshak! Nefsim hususunda aþýrý giderim. Kalbimi günah lekelerinden kurtaracak ve nefsimi engelleyecek bir þeyler söyle.” der. Ýbrahim bin Ethem, kendisinden nasihat isteyen bu adamý kurtaracak ilacý þöyle söyledi: “Beþ hasleti kabul edip onlarý yerine getirebilirsen, nefsinin sana bir zararý olmaz ve seni lezzetinin peþinde haram þeylere sürüklemez:
(1). Allah'a isyan etmek istediðin zaman O'nun verdiði rýzký yeme!” Genç adam: “Ya Ýbrahim! Bu mümkün deðil! Çünkü Allah’tan baþka rýzýk veren yoktur.” dedi. Bunun üzerine Ýbrahim Ethem þöyle dedi: “Be adam! Hem Allah’ýn verdiði rýzký yiyeceksin, hem de O'na isyan edecek günah iþleyeceksin. Böyle þey olur mu? Madem hem O'nun verdiði rýzký yiyorsun, hem de günah iþliyorsun, bari þu ikinci söyleyeceðimi yap.
(2). O'na isyan etmek istediðin zaman O'nun beldelerinde oturma!” Adamcaðýz þaþkýn: “Ya Ýbrahim! Bu söylediðin de mümkün deðil. Her yer Allah’ýn mülküdür. O’nun mülkü olmayan bir yer de yoktur.” dedi. Ýbrahim bin Ethem: “Be adam! Hem O'nun verdiði rýzký yiyeceksin hem O'nun mülkünde oturacaksýn hem de O'na isyan edip günah iþleyeceksin. Bu olur mu? O'nun verdiði rýzký yiyerek, O'nun mülkünde günah iþlemeye devam edeceksen bari þunu yap.
3. O'nun görmeyeceði bir yerde O'na isyan et!” Adam boyun büküp: “Ya Ýbrahim! Anladým, bu da mümkün olmaz. O her þeyi gören ve bilendir.” dedi. Bunun üzerine Ýbrahim Ethem þöyle dedi: “O'nun verdiði rýzký yiyecek, O'nun mülkünde oturacak, O göre göre de günah iþleyeceksin. Peki, bu olur mu? Hâlâ günah iþlemeye devam edeceksen, bari þunu yap.
4. Azrail ruhunu almak üzere geldiðinde ondan tövbe için müsaade al!” Gencin benzi sararmýþ bir halde: “Ya Ýbrahim! Azrail’den mühlet almak mümkün deðil.” deyince Ýbrahim Ethem þöyle dedi: “O'nun rýzkýný yedin, O'nun beldesinde yerinde oturdun, yaþadýn, O göre göre günah iþledin, ölüm meleðinden de tövbe için müsaade alamadýn. Hiç olmazsa þu son söyleyeceðimi yap.
5. Kýyamet günü zebaniler cehenneme götürecekleri zaman onlarla gitme!” Adam aðlýyordu: “Ya Ýbrahim yeter! Allah’tan af diliyor ve tövbe ediyorum...”
Bu sözler karþýsýnda gencin verdiði cevaplardan baþka bir söz var mýdýr? Allah’ýn rýzkýný yiyerek, mülkünde oturup hayat sürerek, Allah gözetleyip dururken, ölüm meleðine söz ve güç tesir etmezken, zebanilere karþý konulamazken hâlâ günah iþlemeye devam mý edilmelidir? Yoksa ibret alýp tövbe ve istiðfar mý edilmelidir?