Yani özlemek. Hiç gelmeyecek, yaþanmayacak günleri özlemek. Vurgun yemiþiz; daha neyi özleyeceðiz? Güzel günler nedir? Biz güzel günleri yaþamadýk ki bilelim.
Çocukluðumuz, gençliðimiz fakr-u zaruret içinde geçti. Ýþ sahibi olduktan sonra kendimizi toparlamaya çalýþmýþken baþka meseleler çýktý. Eþya taksidi, ev ödemeleri… hastalýklar. Ve hep gurbet. Herkesin kendince sýkýntýsý iþte… Þükür saðlýðýmýz kýsmen yerinde ve elbette hamd etmenin zirvesinde yaþayacaðýmýz çok husus var.
Þu sýralar kendimizden vazgeçtik. Soðuklarý iliklerine kadar yaþayanlar, kulak zarý patlatýlanlar, evsiz yurtsuz býrakýlanlar ve daha bilmem ne gibi iþlere maruz kalanlarýn hallerine hissetiðimiz hüzünler hiçbir hüzne benzemiyor. Dünya üzerinde ne gibi detaylarýn yaþanýldýðý zaten -sosyal- medyada var. Bizim sancýlarýmýz iþin ucunda kýyýsýnda dolanýp duruyor. Yardýmýmýz sadece dua makamýnda. Onu da binbir vesvese ile yapýyoruz. Dualarýn yüzümüze çarpýldýðýný hisseder gibi oluyorum. Yani mesela dudaklarýmýz kuruyana kadar dua etmiyoruz ve ötesi.
Özetle: Geçmiþinde onlarca delik-gedik bulunan insanlarýz, pýrýl pýrýl varlýklardan deðiliz. Yarým yamalak yaptýðýmýz iþlerimiz devam ediyor. Detaya girmek istemem. Biz ifadesine gerek yok. Ben demek daha doðru olacak…
Sahi biz neyi özleyeceðiz?