Aslýnda bugünü anlamak için geçmiþe dönüp bakmak gerekir. Osmanlý Devletinin, doðuda Þah Ýsmail ile bölgeyi ele geçirme kavgasýnýn verildiði dönemdi. Þah Ýsmail, bölgede yayýlmak için Þiilik kartýný kullanýyor, bölgedeki þiileri yanýna çekmeye çalýþtýðý gibi, bölgeyi kendisini baðlamak için þiileþtirme politikasý sürdürüyordu. Özellikle Türk olmayan unsur olan Kürtler üzerinde yoðun çalýþma yapýyordu.
-Aslýnda Kürtler þii olmayýp ehli sünnetin Þafi mezhebine mensuptu. Fakat, Þah Ýsmail’in güçlü ordusu ve Kürtlerin aralarýnda birlik olmamasý nedeniyle bölge Safevilerin eline geçti.
Yavuz, Çaldýran savaþýndan sonra bu bölgelerin (yani günümüzün Güneydoðu Anadolu, Musul, Kerkük ve Doðu Anadolu’nun bir kýsmý) alýnmasýna çalýþtý. Bölge halkýnýn Sünni ve Þafi olduðunu bildiðinden halký yanýna çekmenin yolunu araþtýrdý. Kürtleri Osmanlý yönetimine baðlamak için Ýdris-i Bitlisi’yi görevlendirdi.
Ýdris-i Bitlisi; Dönemin önemli Osmanlý alimlerindendi. Ayný zamanda önemli bir Kürt liderdi. Osmanlý Devletinin hizmetine girmiþti. Ýkinci Bayezit’in isteðiyle Heþt Behiþt isimli Farsça bir Osmanlý Tarihini yazmýþ olup, günümüzde kaynak eser niteliðindedir. Kürt bölgesinin kendi rýzalarýyla Osmanlýlara baðlanmasýnda önemli rol oynamýþtýr. Bugün Ýstanbul Eyyüp'teki Piyerloti tepesi aslýnda Ýdrisi Bitlisi tepesiydi. Fakat cumhuriyet elitleri buraya bir Fransýz ajanýnýn adýný vermeyi uygun buldular.
Kürtler, Þii Safevilerin baskýsý altýnda olup, topraklarý Safevilerce iþgal edilmiþti. Ya Osmanlý Devletini tercih edip dini ve siyasi baðýmsýzlýklarýný koruyacak, ya da Þah Ýsmail’in egemenliðine girip zamanla þiileþeceklerdi. Yavuz, Ýdrisi Bitlisiye altýnda imzarý bulunan boþ kaðýtlar verdi. Ona, kendi adýna her türlü tasarrufta bulunma yetkisini verdi. Ýdrisi Bitlisi, bu beylere Osmanlýlara baðlý baðýmsýz beylikler vaat etti. Bu teklifler beylere cazip geldi. Þah Ýsmail'e zaten zoraki tabi olmuþlardý. Onlar da Osmanlýdan yana tavýr koydular.
Bitlisli Ýdris’in Yavuz adýna gelip, bölgedeki Kürt bey ve liderleriyle görüþmesi onlar için umut ýþýðý oldu. Bu beyler, aralarýnda toplanarak Tebriz’de bulunan Yavuz’un yanýna gidip baðlýlýklarýný sundular. Yavuz, kendi istekleriyle gelip baðlýlýklarýný sunan bu yirmiden fazla Kürt beyine eski topraklarýný verdiði gibi, kendi bölgelerinde bir anlamda baðýmsýzlýk (özerirklik) de vermiþ oldu. Bu sýrada Safevilerin iþgali altýnda olan Diyarbakýr, Mardin gibi þehirler Osmanlýdan yardým alarak Safevilerle dövüþüp Osmanlýlara katýldýlar.
Kürt bölgelerinin kendi istekleriyle katýlmasý ve daha sonraki Memlüklerle yapýlan savaþta da askeri destek vermesi onlarýn beyliklerinin tanýnmasýna neden oldu. Yavuz’un verdiði bu imtiyazlar, daha sonraki hükümdarlar tarafýndan da kabul edilip Cumhuriyet dönemine kadar bu þekilde devam etti.
Yani demek ki Kürtler ile Türkler zaten eskiden beri kardeþtiler. Kendi istekleriyle bir iþbirliði yapmýþlardý. Zorla Türk egemenliðine girme diye bir þey olmayýp bir iþbirliði yapmýþlardý.
Hatta Ýdris-i Bitlisiyi de o günün akil adamý olarak görebiliriz. Çünkü Ýdris-i Bitlisi bölgeyi Osmanlýlara baðlamak için bölgenin beyleri, müderrisleri ve din adamlarýyla birebir görüþerek ikna etti. Hatta Yavuz, Diyarbakýr’a Yiðit Ahmet adýnda yine Diyarbakýrlý olan bir askerin komutasýnda yardým gönderdi. Ýdrisi-i Bitlisi’nin gayretleriyle Diyarbakýr, Mardin, Musul, Erbil, Kerkük, Bilecik, Çermik, Urfa, Antep, Bitlis, Cizre Bölgesi ve Ahlat’a kadar olan bölgelerin halk ve beyleri Osmanlýlara baðlandý. Bölge halký Osmanlýlarý sevinçle karþýladý. Þah Ýsmail’e karþý zaten zoraki bir itaat vardý.
Diyarbakýrlý Ali Emiri de Ýdris-i Bitlisi’nin rolünü þöyle anlatýyor:
“Mevlana Ýdris’in organizesi ve önderliðinde Muþ, Zýrki, Urmi, Aþni, Soran, Erbil, Ýmadeye, Botan, Cizre, Nusaybin, Musul, Hizan, Garzan, Siirt, Sason, Midyat ve Hasankeyf yöreleni dolaþýp Diyarbekir halkýnýn gösterdiði gayreti anlatarak ‘Bu þehir elden giderse bütün bölge Þah Ýsmail tarafýndan kýlýçtan geçirilecektir’ diyerek halký Safeviler aleyhine ayaklandýrdý.”
Ýdris-i Bitlisi’nin çalýþmalarý sonucunda Kürtler ve Osmanlýlar çok faydalanmýþlardýr. Osmanlýlar, kan dökmeden iki ay gibi kýsa bir sürede Kürt bölgesine egemen olup, Safevi ve Memlüklere karþý üstün bir duruma geçerken, Kürtler de iki ateþ arasýnda kalmaktan kurtulduklarý gibi dini inançlarýný istedikleri gibi yaþama fýrsatýný elde etmiþ, zorla þiileþtirilmekten kurtulmuþ, ayrýca bölgesel baðýmsýzlýklarýný da elde ederek bir nevi feodal yapýlarýný korumuþlardýr.
Günümüzde bazýlarýnýn anlattýðý gibi olmayýp Türklerle – Kürtler arasýnda aslýnda sorun olmadýðý ve birlikteliklerin karþýlýklý anlayýþ ve ittifak þeklinde olduðunu da görmekteyiz.
Kürtlere Yavuz’un verdiði imtiyaz günümüz anlamda bir muhtariyetti. Kürt beylerine tamamen kendi içlerinde özgürlük veriyordu. Çünkü Osmanlý geleneðinde bir bölge, millet kendi isteðiyle devlete baðlanmayý kabul ederse bir çok imtiyaz elde edebiliyordu. Kürtler bu haklarýný aslýnda cumhuriyetle birlikte kaybettiler. Halbuki Osmanlýnýn bu þekilde çözdüðü Kürt sorunu sayesinde Kürtler en kötü zamanda bile (milli mücadele dönemi) Osmanlý devletini terk etmediler. Bunun da ayrýca insanlara anlatýlmasý gerekir.
Bu tarihi bilgi hem Türklerin ve hem de Kürtlerin hafýzasýndan silinmiþ, bunu anlatmalýyýz kardeþliðin tesisi için… Milliyetçi ve Sosyalist Kürt akýmlarý hep baðýmsýzlýklarýný Osmanlýnýn ele geçirdiðini ve kendilerini sömürdüðünü anlatarak aslýnda Osmanlýdan çok Sünni ve Ýslam geleneðiyle savaþmýþ olmaktadýrlar. Çünkü bu Kürt akýmlarýn ileri gelenleri Alevi veya din düþmanýydý. Osmanlý geçmiþte yaptýðý deneyimle bölgede kalýcý olmuþken biz yetmiþ yýlda bir arada yaþamayý beceremedik. Çünkü hem bizi biz yapan deðerlerle savaþtýk ve hem de bizi yýkacak olan milliyetçilik fikrini devletimizin temel direði haline getirdik. Bu politikalar deðiþmeden bölgede rahatlýk ve kardeþlik çok zor.Tekrar sorunlarýmýzý çözmek için Yavuzlara ihtiyacýmýz var.