Son On Dakika
02Eki
Son on dakikanýz olsaydý ne yazardýnýz? Vedalarýnýzý mý? Keþkelerinizi mi? “Tükendi nakdi ömrüm, dilde sermayem bir ah kaldý” diye baþlayan türkünün tefsirini mi yazardýnýz? Baharýnýz, kýþýnýz birbirine karýþmýþ ise size yapýlan zalimlikleri mi satýr aralardýnda bahsederdiniz?
Dava adamýsysanýz mutlaka sürgünlük hayatýnýz olmuþtur; savrulan duygulara ne gerek var; siz davanýz için neden çok çýrpýnmadýðýnýzý inleye inleye döktürür müydünüz? Dolaþýlmayan kapýlar, girilmeyen gönüllerin burukluðunu içinizde taþýya taþýya öbür alemi de sürgün yeri olarak mý görürdünüz? Af dilemeye kýrýk bir burukluk içinde gitmenizin hüznü kaleminizin ucundan damlar mýydý?
Ömrünüz pazarlarda, tarlalarda geçtiyse, ekilmemiþ tohumlarýn, toplanmamýþ meyvelerin hasreti içinizde vasiyetiniz tarla üzerine, aðaç üzerine olurdu belki.
Acemi bir aþýksanýz, bütün kaðýda onu ne kadar çok sevdiðinizi ve öbür alemde onunla olma arzunuzu döktürürdünüz. Belki de yaptýðýnýz tortulu gafletlerin içinde boðulurdunuz.
On dakikam doldu. Heybemden dökülenler bunlar oldu. Buyurun siz de kendinize on dakika ayýrýn ve bakalým ne yazacaksanýz?