1969 yýlýnda rahmetli Erbakan Hoca’nýn baþlattýðý Milli Görüþ hareketi, sadece ülkemizde deðil, Ýslam Dünyasýnda büyük tesirler oluþturdu. Beðenir veya beðenmezsiniz, bir gerçek þudur ki; Necmettin Erbakan, fikir ve hareketiyle bu çaða damgasýný vurmuþtur. Tarih elbette onu deðerlendirecek, belli bir yere oturtacaktýr.
Kendisini rahmetle anarken, Nizip’te vefat eden bir aðabeyden bahsetmek istiyorum.
Bu hareketin Anadolu’daki meçhul erlerin birini anlatmak istiyorum: Hacý Mustafa Yaprak.
Kendisi geçtiðimiz hafta rahmeti rahmana kavuþtu. Allah mekânýný cennet eylesin. Hacý Mustafa Amca, aslýnda sadece bir yerde yok. Anadolu’nun doðusunda, batýsýnda, güneyinde, kuzeyinde her yerde pek çok Hacý Amcalar var. Bu insanlar bir davaya inanmýþ ve inandýðý o davanýn hâkimiyeti için pek çok riski göze alarak mücadele etmiþtir. Zaten bir dava; uðrunda fedakârca çarpýþacak, mücadele edecek, zararý göze alacak, gecesini gündüzüne katacak insanlardan mahrumsa bitmiþ demektir.
Bu davanýn hak veya batýl olmasý fark etmez.
Ýslam veya küfür olmasý fark etmez.
Eðer bir din/dava için bedel ödemeye hazýr insanlar var ise, o dava er veya geç muzaffer olacaktýr.
Ýþte Hacý Mustafa Amca bu bilinçle çalýþan bir insandý.
Manifatura dükkâný bazen bir siyaset merkeziydi.
Milli Selamet, Milliyetçi Hareket ve özellikle de Adalet Partililerin sýk sýk tartýþmalar yaptýðý ama özellikle de Milli Görüþçülerin buluþtuðu bir mekândý. Ýkinci parti binasý gibiydi.
Bazen de müftülüðe dönerdi manifatura dükkâný.
Özellikle hocalar, orada buluþurdu. Hele hele maaþ günü köylerden gelen hocalarýn da eklenmesiyle tam bir þenlik olurdu. Ýþlerini görüp dinlenmeye gelenler, evine misafir olanlar, eþyalarýný emaneten býrakanlar, gönderilecek eþyasý olanlar, sohbet etmek isteyenler… hep orada buluþurlardý. Bazen hararetli tartýþmalar da olurdu. Hocalardan az da olsa farklý düþünenler kýskaca alýnýr, üzerlerine tatlý bir þekilde gidilirdi.
Basýna çok önem verirdi Hacý Amca.
Her gün sayýsýný kendisinin de bilemediði kadar Milli Gazete alýr, deðiþik yerlere daðýtýrdý. Toplu mekânlara býrakýrdý. Köy arabalarýna gider, kendi eliyle muhtarlara veya köyde gazeteyi okuyacak, abone olmuþ insanlara gönderirdi. Ben daha Ýmam Hatip Lisesinde okurken gazetenin temsilcisi olmuþtum. Birlikte çok gazete daðýttýk. Benim bir motosiklet almama da yardýmcý olmuþtu. Ben abonelere gazete daðýtýr, kalanlarý ona verirdim. O hem bende kalan hem de bayide kalan gazeteleri alýr belirlediði yerlere verirdi.
Müslümanlarýn gazetelerine sahip çýkmasýný isterdi.
Misafirperverdi.
Evini açardý insanlara.
Sofrasý açýktý.
Yedirirdi.
Evinde Kur’an ve Hadis sohbetleri eksik olmazdý. Biz az toplanmadýk gençlerle.
Üniversiteyi kazanýp þehirden ayrýlýnca, tatillerde geldiðimizde yine bana arkadaþlarý, gençleri getirmemi ister, sohbetler yapýlmasýný saðlardý.
Düþünüyorum da, þu an kaç esnaf, üniversite öðrencilerini evine misafir etmiþ, yemek yedirmiþ, sohbet yaptýrmýþtýr acaba?
Hacý Amca iki dönem de muhtarlýk yaptý.
Mahallesinde kaç fakir, kaç yetim, kaç gözü yaþlý insan var, bilirdi.
Aç, susuz, odunsuz insanlarý bilirdi.
Hangi evde hüzün, hangi evde neþe var bilirdi.
Ve onlarýn hüznünü gidermeye, sevinçlerini artýrmaya çalýþýr, bunda muvaffak da olurdu.
Bazen beni çaðýrýr, sokaklarý dolaþtýrýr, sanki bir baþbakana brifing verir gibi bilgi verirdi. Onun bu halini görünce aklýma Hz. Ömer gelirdi. Geceleri sokak sokak dolaþýp; inleyen, sýzlayan, aðlayan bir ev var mý diye kaygýlý kaygýlý gezinen Hz. Ömer…
Ve her þeyden öte samimi bir müslümandý.
Bir davaya inanmak, uðraþmak ve bunu samimiyetle yapmak...
Ýþte þu an belki de en çok muhtaç olduðumuz þeyler.
Hacý Mustafa Yaprak böyle bir amcaydý.
Gününü doldurdu ve aramýzdan ayrýldý.
Mekâný cennet olsun.
Kalan dava erlerine, mücahidlere de selam olsun.
***
Deðerli aðabeyimiz, gazetemiz yazarý Mehmet Alkýþ Bey’in babasý da vefat etti.
Rabbim mekânýný cennet eylesin. Geride kalanlara sýhhat ve salih amel, hayýrlý ömür dilerim.