Sana çok imrendiðimi bilesin.
Oðlun-kýzýn yok. Eþin kimdir, onu da bilen yok. Mezar taþýný dahi bilemedik. Saraylarda oturanlar sana bunu çok gördüler. Senin ve yetmiþ arkadaþýnýn mekânlarý dört duvar etrafýnda –tenezüllen – çevrilmiþ halini sineme çektim.
Dört yýl boyunca katýldýðýn sohbetleri beraber yapamamanýn gafletini yaþadým. Asýr farkýndan dolayý o günleri bir türlü ayarlayamadým; sohbetleri kaçýrdým. Dizlerime vururum.
Senin için cesur, fedakar diye yazmýþlar; az demiþler. Sen itaati, sadakatý ve bunlarýn arkasýndaki dava insaný tavrýnýn nasýl olacaðýný gösterdin. Sen bunu bildirdin. Bilene.
Ziyaretine gelmeye çok istedim. Lakin sana ve yetmiþ arkadaþýna verilen kýymet ve tabi baþýmýzdaki O zata biçilen deðer ve o hal ve tavýrlar olduðu sürece ben buradan ýþýk yakalamaya ümidindeyim.
Son defa durduðun o kudsi daðdan taþlar getirip aðrýyan-sýzlayan yerlerime sürdüm. Belki senin veya O’nun üzerinde durduðunuz bir kayadan ufalanýp düþmüþtür diye kýymetli taþlarým arasýna koydum.
Birgün bir yerde karþýlaþýrsak yüzü yerde olan kiþi benimdir.. Mahcubiyetimdendir. Sýzýmý az çok bilenler bilir. Sevda ötesi bir haldir. Ýlk cümlem son ifadem olsun: Sana çok imrendiðimi bilesin.
Notlar: Abdullah bin Cübeyir’in bilinmesi gereken bir sahabedir. Künyesi için týklayýn! Bu künyede keþke ölüm sebebi içinde yer alan Ýkrime ifadesi yer almasa daha iyi olurdu. “Þehit” yazýsý yeterdi. Vahþi denilence Efendimizi görünmek için çýrpýnan, biraz mahçup ve hüzünlü birisi akýllara geliyor. Hz. Hamza’yý þehit etmesi deðil. Bize öyle anlatan Hatip’e selamlar…
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
Kaynak...