Ýnsanlar neden birbirlerini üzerler neden hep çýkar ve mefaatlerini düþünürler bilemiyorum. Bu çýkarcýlýk ve menfaatçilik artýk bizin genlerimize iþlemiþ.
Ýnsanlar neden birbirlerini üzerler neden hep çýkar ve mefaatlerini düþünürler bilemiyorum. Bu çýkarcýlýk ve menfaatçilik artýk bizin genlerimize iþlemiþ.
Konu delta oscar tarafýndan (31.05.07 Saat 06:35 ) deðiþtirilmiþtir.
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
Ýnsanlar neden birbirlerini üzerler neden hep çýkar ve mefaatlerini düþünürler bilemiyorum. Bu çýkarcýlýk ve menfaatçilik artýk bizin genlerimize iþlemiþ.
Konu delta oscar tarafýndan (31.05.07 Saat 06:35 ) deðiþtirilmiþtir.
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
Ýnsanlar neden birbirlerini üzerler neden hep çýkar ve mefaatlerini düþünürler bilemiyorum. Bu çýkarcýlýk ve menfaatçilik artýk bizin genlerimize iþlemiþ.
Konu delta oscar tarafýndan (31.05.07 Saat 06:35 ) deðiþtirilmiþtir.
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
Ýnsanlar neden birbirlerini üzerler neden hep çýkar ve mefaatlerini düþünürler bilemiyorum. Bu çýkarcýlýk ve menfaatçilik artýk bizin genlerimize iþlemiþ.
Konu delta oscar tarafýndan (31.05.07 Saat 06:35 ) deðiþtirilmiþtir.
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
Ýnsanlar neden birbirlerini üzerler neden hep çýkar ve mefaatlerini düþünürler bilemiyorum. Bu çýkarcýlýk ve menfaatçilik artýk bizin genlerimize iþlemiþ.
Konu delta oscar tarafýndan (31.05.07 Saat 06:36 ) deðiþtirilmiþtir.
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
Hatýrlarmýsýnýz bilmem? Eskiden Ramazan da satýlýrdý horoz þekerleri!. Ne çok severdim onlarý Dedem her aldýðýnda içimde bi heyecan olurdu. Bizim evin yüz metre aþaðýsýnda cami vardý onu ününde satardý yaþlý bi amca. Her önünden geçtiðimde görürdüm onlarý kýrmýzý,yeþil,sarý renklerde hepsini almak isterdim ama cebimde beþ kuruþ olmadý normaldi daha çocuktum…..Sonra bir gün önünden geçerken gördüm onlarý yine,þekerlerin en altýna koymuþtu bakkal küçükken hepsi benim olsun dediðim þekerlerdi onlar.Yýllar geçmiþti tadýný bile unutmuþtum çocukluðumda ki arkama bakarak yürüdüm o kýrmýzý renklerdeki horoz þekerlerine bakarak….Kýrkbir yaþýndayým þimdi en son altý yaþýnda yedim. Özlemini çektiðim o horoz þekerlerini bulamýyorum þimdi. Ne o evin yüz metre aþaðasýnda ki camiyi ne o yaþlý amcayý nede o güzelim horoz þekerlerini…Hayatýmdaki diðer bir özlem oldular ama benim için en güzel horoz þekerleriydi o caminin önündeki yaþlý amcanýn horoz þekerleri…
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
Doðanýn fýþkýrdýðý, her tarafýn yemyeþile kestiði, bin türlü börtü böceðin bir garip telaþýn içinde olduðu þu mayýs ayýnýn 5. günü (05.05.1980) sabahýn alacakaranlýðýnda yataðýndan kalkmýþ, göðsünü sabah yeline vererek sabah namazýnýn abdestini almýþ ebem.
Namazýný kýldýktan sonra, ineðini saðýp sýðýra salmýþ. Eve çýkýp derlemiþ, toplamýþ etrafý.Evi süpürmüþ. Yataklarý filan düzeltmiþ. Odalarý düzenlemiþ. Sonra da, “Varayým Dudu Ebe’nin gelininin yanýna gideyim” demiþ, kendi kendine. Kalkmýþ sizin eve gelmiþ. Kah yatmýþ uyumuþ. Kah kalkmýþ konuþmuþ. Dereden tepeden. Köyden þehirden. Oðullardan kýzlardan.
Öðle namazýný kýlmak için dönmüþ evine gelmiþ. Namazýný kýlmýþ çýkmýþ evden. Þöyle bir dolaþývermiþ köyü baþtan aþaðý. Gülerken gözleri ýþýldýyormuþ. Ay gibiymiþ yüzü. “Amanýýýn, bu Havva Ebe gençleþmiþ uþaak !” diyorlarmýþ, görenler. Herkesle konuþuyormuþ. Herkesle þakalaþýyormuþ. Küçücük çocuklarý kucaðýna alýp alýp sevi seviveriyormuþ. Herbiryana gülücükler daðýtýveriyormuþ.
Öylecene gezmiþ tozmuþ köyü, bir baþtan bir baþa, ikindi ezanýna kadar. “Ýkindi namazýný kýlayým da, sýðýr gelmeden aþ piþireyim” diyerek eve gelmiþ. Yemeðin malzemelerini hazýrlamýþ. Sobayý filan galalamýþ. Bir garip sevinç varmýþ içinde, bir garip mutluluk; nedenini anlayamadýðý. Kuþ gibiymiþ hani...
O sýrada gelmiþ, oturmuþ amansýz bir sýzý, sol tarafýna, göðsünün, kalbinin, omzunun üzerine. Kapýya dar atmýþ kendini. Yerlerde sürünmüþ. O mutluluðundan, o ay yüzünden, o gücündan eser kalmamýþ. Aðlayacak gibi olmuþ. Yoldan geçen birisiyle anneni çaðýrtmýþ zor þer...
“Neyin var Havva Ebe” diyerek koþmuþ gelmiþ annen. “Bu sefer baþkayým geliiin, bu seferki götürücüüüü” diye inlemiþ, ebem. Belli belirsiz duyuluyormuþ sesi. Beti-benzi sapsarýymýþ. Büzülmüþ, küçücükmüþ, çocuk gibiymiþ, yapayalnýzmýþ...
Halamý istemiþ. “Lütfiye’yi çaðýrýver” demiþ. Annen bir koþu gidip halamý almýþ gelmiþ. Ýkisi birlik olup karyolaya taþýmýþlar. Yataða yatýrmýþlar. Tuðlalarý ýsýtýp ýsýtýp sol göðsünün üzerine koymuþlar. Aðrýyý azýcýk da olsa dindirmiþler. Fakat,anlamýþlar ebemin öleceðini.Çok üzgünmüþler.Aðlamaklý olmuþlar. O’nu bu halde daha fazla görmeye dayanamýyorlarmýþ. “Sýðýr geldi. Ýnekleri, eþekleri ahýra koyup gelelim” diyerek oradan ayrýlmak zorunda kalmýþlar.
Onlar çýkarken, dedem girmiþ içeri. Ebemi öyle yatar görünce “ne o ebe, ne oldun yine” demiþ. “Bu seferki hastalýk baþka, dedeeee” demiþ ebem. Çay içmek istemiþ caný ebemin. Dedem de hemen küçük tüpü yakýp, üzerine çay suyunu sürmüþ. Ebem de yataðýn üzerine oturmuþ, yorganý bacaklarýna çekmiþ, sýrtýný da duvara vermiþ, bekliyormuþ çayý, derin derin nefes alýyormuþ, bakýyormuþ karþý duvara öyle, boþ boþ, anlamsýz...
Biraz sonra çay olup, piþmiþ. Dedem dönüp, çayý doldurmuþ bardaða. Þekerini koyup, karýþtýrmýþ. “Buyur ebe, al iç çayýný” demiþ. Dönüp çay bardaðýný vermek istemiþ. Yok. Ebe yok. Gitmiþ. Kaykýlývermiþ þöyle sol’a doðru. Yataktan aþaðý sarkmýþ gitmiþ belden yukarýsý. “Ebeeeee, ebeeeee” demiþ dedem. Çaðýrmýþ, ünlemiþ. Yok. Ne bir ses, ne bir nefes. Uçmuþ. Kaldýrýp, yeniden oturtmuþ aziz ölüyü. Sonra Kelime-i Þahadet getirmiþ. Kur’an okumuþ dedem. Ebem üç defa aðzýný aþmýþ. Bir kez de gözlerini açmýþ. Öylecene bakývermiþ dedemin yüzüne boþ, sönük. Sonra yavaþça yummuþ gözlerini, bir daha hiç açmamak üzere.
Baðýra, çaðýra, aðlaya koþmuþ gitmiþ halama dedem. “Ne durursun anan öldüüü” diyerek.
Sonra, telefon etmiþ köylüler bizim eve. Beni okuldan aldý annemgil. Varýverdik köye. Canlýsýný onbeþ gün önce, ölüsünü o an gördüm ebemin. Anýlar donakaldý gözlerimin önünde, öylece. Siyah beyaz fotoðraflar gibi. Ne garipti þu yaþam.
Halam aðlar, babam aðlar, anam aðlar, ben aðlarým. 85’lik koca aðlar. Ama, O geri gelmez ki...
Bir ebem vardý, býraktý gitti o da…
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
Yaþam Ve Güneþ
Yaþam:
Küçük, sevimsiz, kömür kokan bir kasaba... Günlük kaygýlar ve baharýn gülümseyen geliþiyle hareketlenen bir yaþam...
Kasabaya yaklaþýyordu otobüs: sessiz, dingin, çorak ve yorgun kasabaya... Yolcularýn sýkýntýlý yüzlerinde bir gevþeme olmuþ, renksiz ve biçimsiz kirli sakallý Anadolu erkekleri sigaralarýndan son nefeslerini çekiyorlardý.
Ýçlerinde, bu sükunete dahil olmayan, kýpýr kýpýr bir öðretmen vardý. Uzun bir aradan sonra kasabaya dönüyordu. Gazetesini katladý, iki yýl öncesinde kalmýþ belli belirsiz hatýralar yokladý onu... Kasabanýn çaðrýþýmlarýný, sigara ve kömür kokusuyla birlikte çekti içine...
Uzun ve kötü bir geçmiþten dönüyordu, bu süre içinde çokça düþünmüþ, ayrýntýlarýna, açmazlarýna, ayaðýna dolanan aþklarýna dokunmuþtu tek tek...
Yeni bir baþlangýç için, baharýn esintileri, kokularý ve birikmiþ anýlardan baþka kimsesi yoktu; yalnýzdý kasabada; evsizdi... Otobüs, bildiði bir alýþkanlýkla, el yordamýyla son duraðýna vardý, durdu ustalýkla, yolcularýn yüzünde bir rahatlama ifadesi görülürken, öðretmen caddeye, tabelalara baktý ve indi sessizce.
Valizini aldý, önce nereye gitmeliydi? Kimi aramalýydý, bilemedi. Bir süre yürüdü. Caddeleri hatýrlamaya çalýþtý, tanýdýk bir sima görmek istedi, istemekle kaldý sadece...
Bir süre sonra karar vermiþ, kalacaðý lokale yaklaþmýþtý. Durdu, bir sigara yaktý ve resepsiyondaki sahte gülücüklü adamýn adýný hatýrlamaya çalýþtý. O adamýn da biçimsiz bir aþkýna tanýklýk ettiðini düþündü, yüzünde utanmayla karýþýk alaycý bir gülüþ belirdi.
O akþam orada kaldý, temiz çarþaflar, ferah bir oda ve lokalde yenen güzel akþam yemeðini süsleyen raký, ona güzel bir baþlangýcýn ipuçlarýný veriyordu, keyiflendi...
Okula gitti ertesi sabah. Her þey, herkes farklý görünüyordu gözüne, baharýn coþkusu, yeni bir baþlangýcýn heyecaný..
Ýki ayý bu þekilde tamamladý.
Yeni insanlara ve yeni olan her þeye doyulmaz bir heyecanla sarýlmýþtý.
Yaz bitiminde, eskilerden kalma bir sevdanýn peþine düþtü. Bu eylül sükuneti ile baþlayan, hayal etmesi bile büyük bir coþku uyandýran kiþi, bu aþk; onda tarifi imkansýz bir ruh hali uyandýrýyordu; onunla yaþamak, onunla olmayý düþünmek, hatta onunla konuþabilmek bile, büyük bir heyecandý.
Belki de uzun süre sonra geldiði bu her yaný tozlu kasabada, hayata böyle baðlanýyordu. Lakin bu serüvenin de, bir karakýþta sona ereceðini bilmiyordu.
Fakat artýk yüreðinin nerede olduðunu biliyordu. Ve artýk acýnýn insanýn ruhuna bir akþam kýzýllýðý gibi sýzdýðýný öðrenmiþti.
O “karakýþ”tan sonraki baharda, hayata yeniden tutunmasý gerekiyordu. Uzun sürdü bu sýkýntýlý dönem. Acý, kendini ilk defa böyle belirgin bir biçimde göstermiþti ona. Tanýþmýþlardý artýk...
Bir güzel dilden, bir güzel sözcükle sesleniyordu bu anlarýn kahramanýna: Ona “”Yaþam” adýný vermiþti....
...
Güneþ,
Ahþap, sobalý bir evde oturuyordu, çevresindeki her þey; sefalet, yalnýzlýk, acý ve ayrýlýk kokuyordu; kendini bir daha hiç iyi hissetmedi o evde. Kaçmak istiyordu; kasabadan, evden, okuldan ve kendinden...
Bir süre daha yaþadý orada. Ama aðýrdý kaldýrdýðý her yük, aðýrdý okuduklarý; aðýrdý þiirler, imgeler, semboller...
Gencecik öðrencileri, onun neþeli hallerini özler olmuþlardý. Bir gün erken kalktý, silkinmesi gerektiðini düþündü. Kahvesi ve sigarasýyla uzun uzun dýþarýyý seyretti, mevsimin son karýydý belki de yaðan. Güzelce giyindi ve okula gitti, uzun zamandýr derslerini þiire ayýrmýþtý.
Gencecik çocuklarýn ince duyarlýklarýný þiirde seyrediyordu; onlarýn her dizenin rüzgarýna kapýlýþýný; ezik, içten ve yüzüne yerleþtirdiði hayranlýk ifadesiyle seyretmeyi seviyordu.
Bir gün yine böyle dersi ve kendini þiire kaptýrmýþken, bir anda sýnýfta bir çift gözün, çok derin, çok sessiz, çok içten baktýðýný fark etti. Bu sessiz ve solgun yüzün sahibi, gözleriyle, çocuk olmadýðýný, derin bir sessizlikle örülü farklý bir dünyasý olduðunu söylüyordu sanki.
Çýktý dersten, yanýlmak istedi, sigarasýndan bir nefes daha aldý, kar durmuþtu. Ve o sýnýfýn dersi bittiði için sevinmiþti; ama karýþmýþtý kafasý... Uzun süre düþündü, uzun uzun yürüdü, fakat derin bir sýcaklýðýn bedenini sardýðýný hissetti. Bu duyguyu tanýyordu.
Kararsýzlýk , hayranlýk ve bir serüvenin doðuþ sancýlarýný hissetti.Ama önemsememesi gerektiðini, yüreðinin (belki de) bu yükü taþýyamayacaðýný düþündü. Yanýlmak ve unutmak istedi.
Artýk yeni evindeydi... “Yaþam” ýn detaylarýný, ruhunun derin dehlizlerine atmaya çalýþýyordu ve baþarýyordu da... Belki de “Güneþ” diye adlandýrdýðý o derin gözlerin, o solgun yüzün bedeninde yarattýðý yeni titreyiþ, “Yaþam” ý unutturmaya, bunu hýzlandýrmaya baþlamýþtý.
Artýk “Güneþ” vardý hayatýnda, isteyip istemediðinden emin olmadan. Sadece adýný sessizlik koyduðu bu ýlýk rüzgara kapýlmayý istiyordu.
Bir sabah, onu düþünde, beyaz bir pelerinle kapýda sessizce beklerken gördü.
Günlük yaþamý, her zamanki gibiydi, oldukça rahat ve kaygýsýz yaþýyordu, yemekleri dýþarýda yiyor, hayatý önemsemeyen, hoyrat ve neþeli günler geçiriyordu.
Kalbini bazen dinlemekten vazgeçip, günlük kaygýlara dalýyordu. Fakat “Güneþ “ yokluyordu sýk sýk. Sakin sularda seyreden küçük bir yelkenli gibi yaklaþýyordu; dehlizlere inmek isteyen bir serüvenci karalýlýðý olmasa bile, sükunetiyle bunu baþaracak gibi görünüyordu.
Anýlara kuþbakýþý bakan bu yorgun yürek, bir yandan da, bu gözleri keþfetme arzusu ile dolmuþtu.
Þiirle devam etti, bu tehlikeli ve kýþkýrtýcý döneme. Okulda, evde, içerken sürekli þiire dair bir incelik yakalamayý baþarýyordu.
Böylece geçiyordu günler. Ýçine yaptýðý yolculuklardan usanmamýþtý. Her günün akþama kavuþmasý, ”hoyrat akþamüstü” olmasý anlamýna geliyordu ki bu oldukça zor bir ruh haliydi; bu, ýssýzlýðýna biraz daha yaklaþmaktý; bu, diplere doðru sürüklenmekti...
Buna raðmen “Güneþ” in sýcaklýðýný hissetmeye baþlamýþtý. Sýcaklýðýn ötesinde bir þeydi bu. Yakýndan tanýyordu bu duyguyu ama böylesi bir girift duruma düþmemiþti daha önce; soyut ve sessizdi “Güneþ”, anlamlý ve duyarlý bakýyordu. Çok az konuþuyordu, hatta hiç konuþmuyordu. Bu ürkütücü gizem, beraberinde bir keþfetme arzusu getiriyordu. Issýz, sessiz ve dingin yaklaþýyorlardý.
Günler bu þekilde geçmeye devam etti, her gün birbirlerine dair yeni bir detay buluyorlar, her gün ortak bir þiirden, ortak bir dizeyi farkýnda olmadan keþfettiklerine tanýk oluyorlardý. Nihayet, serin bir haziran akþamýnda, sözcüklerin yardýmýna koþuldu; nihayet gözlerin aylardýr yaptýðýný, sözlere ve tene býraktýlar...
Sessizliðin, ýssýzlýðýn ve dinginliðin yerini artýk coþku almýþtý... ”Güneþ”, ince duyarlýðý ve olgun yüzünü, bir genç kýz coþkusuna býrakmýþtý. Mutluluk bu ise eðer, mutlulardý.
Zamandan ve tarihten dakikalar kopardýlar aylarca, küçük bir kasabada bir serüven romanýnýn kahramanlarý gibiydiler. Kaygý ve ürkü besliyordu adeta aþklarýný...
Sözcüklere diz çöktüren ince ve dolu ifadelerle yazýþýyorlardý. Ýkisi de dili iyi kullanýyordu. Ve öpüþler öpüþler... Belki de ten bu kadar güzel dokunuyordu insan bedenine girdiðinden beri, belki de dudaklar bu denli anlamlý ve sýcaktý ...
Bir süre sonra, bu kasabadan ayrýlma vakti geldi. Kasabadan, “Güneþ” ten deðil... Ardýnda, her zamankinden daha farklý bir çift göz býrakmanýn bilinciyle topladý bir gün eþyalarýný.
Çok þey vardý o gözlerde. Bir koca yaþanmýþlýk; kasabanýn, geçmiþin anýlarýndan çok, o gözler ve berrak gözyaþlarý kaldý tozlu bir yoldan geriye bakarken, saklayamadý aðladýðýný....
“Güneþ” batmamýþtý o gün. Aslýnda hiç batmayacak, hiç batmayacak görünüyordu.
Aylarca gelip gitmeye devam etti; hafta sonu dahi olsa görüþüyorlardý. Aþka, coþkuya özlem de katýlmýþtý. Bu yeni ruh hali, bu yeni þehir; bu þehrin karanlýðýnýn üstünde gezinmek ve yüreðe doldurulan ince öpüþleri “güneþ”in....
Daha da zorlaþmýþtý her þey, bir uyum , bir þehir ve bir bitmemiþ sevdanýn çeliþkisi ve yine hayata tutunma çabasý...
Aylar geçiyordu yine ve bir sýcak aðustosta görüþtüler.
“Güneþ” daha özgür ve daha güçlü idi artýk. Bir þehre gelebilecek kadar ve bir þehri onunla yaþayabilecek kadar.
Uzunca bir süre devem etti böyle.Sürekli yollardaydý “Güneþ” ve her geliþinde , aþký , þehri, evi ve onu yeniden keþfediyordu
Her þeyle yeni tanýþýyordu sanki, hayatý duyumsamaya aç, yapýlan her þeyi sükunetle izleyen , coþkusunu belli etmeyen bir sessiz mutlulukla gelip gidiyordu.
Bir zaman sonra ayrýntýlar çoðaldý. Büyük þehrin sinemalarý, barlarý, kitapevleri, müziði, kalabalýðý tanýklýk ediyordu bu adýna “sevda” denilen, belki “aþk”, belki “tutku” denilen gidiþe...
Uzun uzun konuþuyorlardý geceleri, okuyorlardý, gülüyorlardý, içiyorlardý...
Bir süre sonra geliþler, daha bir tutkuyla beklenir oldu. Bir süre sonra , öðretmenin içine doðru gidiþleri arttý, bir süre sonra ; bir süre sonra “Güneþ” in suskunluðu da arttý.
Kullandýklarý dil, okuduklarý, tanýdýklarý farklýlaþýyordu.Öðretmen tanýdýk acýlarýný ince sýzýlarýný duymaya baþladý.Artýk onu daha fazla düþünür olmuþtu.Kendini ve eskileri yoklamaya çalýþýyordu, dokunuyordu tek tek ayrýntýlara.
Artýk anlaþýlamadýðýný,anlamadýðýný farklý bir dünyanýn, sessiz bir dünyanýn oluþmakta olduðunun farkýndaydý, onun da bir sabun köpüðü gibi kayýp gideceðini hissetmiþti.
Üç yýl içinde ilk defa ayrý kaldýlar bir süre, bu halleri bildiði halde bu “ayrý kalma” hissini içinin derinliklerinde sorguluyor, içinden çýkmaya çalýþýyor fakat ince duyarlýklar; küçük bir detay, küçük bir dize, bir müzik ve bir koku onu her an çýkmaz bir sokaða, bir labirente, bir dehlize sürüklüyordu.Zaten ayrýlmayý beceremeyen, kutsal saydýðý hislerinin ardýndan yýllarca sürüklenen, belki de bundan haz duyan tanýmsýz bir ruh haline sahipti.
Belki de aþký böyle tanýmlýyordu...
“Güneþ” de en az onun kadar ince, en az onun kadar geçmiþe saygýlý ve en az onun kadar beceriksiz olduðu için, son dönemleri benzeri nadir görülen uzak bir birliktelikle devam etti.
Konuþmuyorlardý eskisi gibi, en son gittikleri filmi hatýrlamakta zorlanýyorlardý; eski mekanlarýnda daha az oturur olmuþlardý.
Ýç fýrtýnalarý hiçbir zaman dinmedi ikisinin de . Her derin sýkýntýda bir þekilde görüþüyorlardý; ama hiçbir þeyin eskisi gibi olmayacaðý gerçeði, bir rüzgar gibi dokunuyordu yüzlerine, soðuk bir rüzgar gibi....
Nihayet, “Yaþam” ýn gidiþi gibi, “Güneþ” de ufka doðru yolculuðuna baþlamýþtý.
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
<p class="baskan" ’’’’NERDE O ESKÝ BAYRAMLAR’’’’’.
<p class="baskan" Dikkat ediyorum artýk içimizde bir burukluk yaratarak söze “Nerde o eski bayramlar” diye baþlanýlýyor. Þimdi deðiþen ne? Çocukluðumuza duyduðumuz özlem mi yoksa geçim sýkýntýsý içerisinde olmamýz mý bizlere bu sözü kullandýrýyor. Geçim sýkýntýsýysa þayet o zamanlarda vardý. Hatýrlýyorum da sýrf çocuklarýný mutlu etmek için aile büyüklerimiz kýyafetlerimizi alýr bizleri alýnan kýyafetlerimizle baþ baþa býrakýrlardý. Yeni alýnan kýyafetlerin kokusu ya yataðýmýzýn kenarýnda ya da gözümün önünde Bayram Sabahý giyilmeyi beklerdi hep. Kaç gün önce alýnýrdý bilmiyorum ama Bayram günü hiç gelmeyecek gibi günler uzarda uzardý. Her gün kýyafetlerimizin tozunu alýrdýk neredeyse ayakkabýlarýmýz denenmekten aþýnýr gibi gelirdi de giymemeye çalýþýrdýk. Özenle evlerimizde hazýrlanan ikramlarýn yaný sýra yapýlan alýþ veriþler ve uzaklarda hasretle beklediðimiz yakýnlarýmýzýn Bayram vesilesiyle bir arada buluþma çabasý. Evet belki bizim dönemimize ait Bayram coþkusu çok önemli bir yere sahipti. Ve o beklenilesi gün nihayet gelirdi. Erkenden kalkarak kendimizi aile büyüklerimizle birlikte camide bulurduk. Eve koþarak gelir biran önce kýyafetlerimizi giymek isterdik çünkü dýþarýda arkadaþlarýmýzla birlikte bayramlaþacaðýmýz komþularýmýzý ziyaret vardý. Saçlarýmýzý bol su ile yana yatýrmaya çalýþýr, hoþ kokalým diye de kolonyalanýrdýk. Aile büyüklerimizin elini öptüðümüz ceplerimizi doldurduðumuz Bayram harçlýklarý ve þekerlerle bir bayram coþkusunu böylelikle geride býrakýrdýk. Þimdi belki büyüdük belki de büyüdüðümüz için kýyafetlerimizi yataðýmýzýn baþ köþesine dizemiyoruz ya da alýnan kýyafetlerimizin kokusu bize o dönemki günlerin heyecanýný vermiyor artýk .
<p class="baskan" Þimdi geçmiþe þöyle bir nostalji yaptým da Nerde o eski bayramlar yaa... .
<p class="baskan" Bayramlar, birlik ve beraberliðimizi güçlendiren, kardeþlik ve dostluðumuzu pekiþtiren, dayanýþma ve paylaþma duygularýný artýran müstesna günlerimizdendir. Bu bayramlardan birineailemizle birlikte saðlýk ve esenlik içinde kavuþmanýn mutluluðunu yaþýyoruz. Nizip’li hemþehrilerimin Mübarek Ramazan Bayramýný kutluyor, saðlýk, mutluluk ve huzur dolu nice bayramlar yaþamamýzý temenni ediyorum.. .
Edited by - Yankee SAT on 10/24/2006 4:59:38 PM
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
yaw kör ahmet paralarý nasýl bilirdi bilen varmý birde inþallah saðdýr
Birþey sormak istiyorum; Ýnsanlar hep ama hep birþeylere özlem duyarlar hiç tadmin oldugu görülmemiþtir, acaba insan oglunun dogasýmý bu, yoksa sýrf birþeylere özlem duymak içinmi özlerler...
Eyvallah !!!
yaw keþkeden öyle oolsa eskiden sorumluluklarimiz yoktu.. sabahdan akþama kadar yeni osmanli parkinda top oynar ondan sonra cadeye çikar evlerin zillerini basar basar kaçardikk yaw neydi o günler .
.
Sayýn alibey2727 beyefendi,.
Ýnsanlar mutlaka birþeylere özlem duyarlar ama güzel þeylere, güzel geçmiþlerine, güzel çocukluklarýna vs. bunun gibi þeylere bu þu demek deðildir tatminsizlik anlamýnda degildir, ayrýca sýrf birþeylere özlem duymak için özlem duyulmaz tabiki bu kiþilere ve anlayýþlara göre deðiþmektedir. Buradaki asýl amaçgeçmiþte kigüzel günleri acýsýyla tatlýsýyla anmak, yaþamak, yaþatmak tatmak veözlem gidermektir. (Þunuhiçbir zaman unutmayýnýz ki geçmiþi olamayanýn geleceði asla olamaz ve olmaz da)Bu konuyu uzatmak ve tartýþmak niyetinde deðilim hele hele bu konu bu tür tartýþmalar için asla müsait bir konu deðildir, bu yazýma cevap yazmanýzý da istemiyorum çünkü cavap cevabý doðurur bu nedenle bu güzelim konunun (keþke yine cocuk olupda Nizipte olsam) ahengini ve tadýný kaçýrýr, yinede fikirlerinize saygý duyuyorum herþey gönlünüzce olmasý dileðiyle saygýlarýmý sunuyorum. ’’Yankee SAT’’.
.
.
Edited by - Yankee SAT on 11/30/2006 4:37:04 PM
Edited by - Yankee SAT on 11/30/2006 4:39:28 PM
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
Nasýl kýydýn yýldýrýmdan týrpanýnla,
Çiçeðimdi koklamaya doyamadýðým.
Bir tanemin gözündeki buzlu camdan,
Boþuna baktýn bu dünyada kalamam artýk ben.
Ey kendi kýyametini bile göremeyen,
Eli kanlý budala ölüm!.
Sandýn kisevgilerimi yok edivereceksin hemen.
Unutma ki ben sevgilerin bülbülüyüm.
Saygýsýz, sevgisiz zaten ölüyüm<aa bb="1" </aa <aa bb="" </aa
OKUNU ATTIMI ÖLÜM, SIPERLER BOSUNA; O SATAFATLI YASAM VE PARA BOSUNA; GÖRDÜK BÜTÜN INSANLARIN IÇ YÜZÜNÜ, TEK GÜZEL SEY IYILIK,BASKA DÜSLER BOSUNA.
Kalemine saðlýk kardeþ yazýlarýn beni alýp götürüyor iyi ki varsýn...